Albümün adı "Tarab-ı Kevser"
Çalgılar: Çeng, şehrud, Osmanlı saray kopuzu, metal telli kanun, armudi tanbur, yanaklı ud
Bu çalgılar minyatürlerin ve yazılı kaynakların ışığında tek tek yeniden yapıldı.
Tarab-ı Kevser albümünün doğuşu ;
Ali Ufkî Bey ve Kantemiroğlu 17. yy Osmanlı musikisi hakkında en önemli kanıtları veren kaynaklardır. 18. yy musikisine ışık tutacak bunlara benzer bir kaynak olan KEVSERÎ MECMÛASI, önce 40 yıl kadar Rauf Yekta Bey'in, onun 1935'teki vefatından sonra da oğlunun ve torununun kütüphanesinde mahpus kalmıştır. Pek çok araştırmacı Rauf Bey'in torunu Yavuz Yektay'a müracaat etmiş, İsmail Baha Sürelsan dışında kimse eseri görüp inceleme imkânı bulamamıştır. Yazmayı bir süre elinde tutan İsmail Baha Sürelsan, bu paha biçilmez kaynak üzerinde kayda değer bir çalışma yapmamıştır. Ama, yazmanın bir mikrofilmini aldırarak Millî Kütüphane arşivine kazandırması, kendisini rahmetle yâd etmemize vesile olacak hayırlı bir iş olmuştur. Ne var ki, Kütüphane görevlileri tarafından ulaşıma elverişli bir isimle kaydedilmediğinden, bu mikrofilmin varlığından kimse haberdar olamamıştır. 10 yıl kadar önce Mehmet Uğur Ekinci adlı genç bir araştırmacı, tesadüf sonucu bu mikrofilmi keşfetmiş ve hemen üzerinde çalışmaya başlamıştır. Mehmet Uğur Ekinci'nin çalışması, bazı talihsizlikler yüzünden ancak 2016 ortalarında yayımlanabilmiştir.
Bezmârâ Topluluğu:
1996'dan beri, Türk musikisinin en eski nota derlemelerindeki eserleri, bestelendikleri dönemin sazları, üslubu ve perdeleriyle icra etmeye çalışan tek topluluk olan Bezmârâ, albümlerinde ve konserlerinde Ali Ufkî Bey'in MECMÛA-İ SÂZ Ü SÖZ ve Kantemiroğlu'nun KİTÂBÜ İLMİ'L-MUSİKİ ALÂ VECHİ'L-HURÛFÂT adlı derlemelerindeki sözlü ve sözsüz eserleri icra etti.
Bezmârâ, anılan eserleri, 16. ve 17. yy'ların gözde sazları olan çeng, kopuz, şehrud, mıskal, kemânçe, ney, eski santur, eski kanun, eski ud ve eski tanbur ile seslendirmiştir.
Tanburî İsak adlı albümünde ise, 18. yy sonunun büyük bestekârları arasında bulunan ve padişahın tanbur hocası olan Musevî asıllı İsak Efendi'nin sözlü ve sözsüz eserleri, Türkiye'de ilk defa Sultan III. Selim döneminin sazları olan sînekemanı, santur, tanbur ve ney ile icra edilmiştir.