İsimsiz Kahramanlardan Birisi Daha Sonsuzluğa Göçtü… Tuğrul Göğüş
Değerli sopranolarımızdan sayın Ezgi Saydam, “Facebook”tan amcası olan Ermukan Saydam’ın 26 Ekim 2017 Perşembe günü Almanya’da bulunduğu yaşlılar yurdunda yaşama gözlerini kapadığını bildirince Türkiye’nin yakın müzik tarihi bir film şeridi gibi aniden gözlerimin önnden geçti ve Saydam ailesi ile ülkemiz kültürüne bu ailenin üyelerinin her birinin yaptığı katkıları mutlaka anmak gerekir diye düşündüm.
Saydam ailesinin tümü müzik sanatıyla ertiksel anlamda ilgiliydi ve bu ailenin her bir üyesi Türk kültür ve sanat dünyasına muazzam katkılarda bulunmuştu. Piyanist Ergican Saydam ve eşi piyanist Ayla Saydam, kuramcı ve uyum bilgisi öğretmeni ve “Ankara Devlet Konservatuvarı”nın müdürlerinden ve “İstanbul Devlet Konservatuvarı”nın “Kompozisyon Bölümü Başkanı” ErcivanSaydam, keman ve viyola sanatçısı, “İstanbul Şehir Senfoni Orkestrası” yöneticilerinden ve bu orkestranın üyelerinden Erdoğan Saydam ve eşi piyanist Hülya Saydam, “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” sanatçılarından, “Ankara Filarmoni Derneği” yönetim kurulu üyesi, “Ankara Filarmoni Derneği Dergisi”nin kurucu ve yayıncılarından Ermukan Saydam, soprano ve şan öğretmeni Ezgi Saydam, “Opera ve Bale Genel Müdürlüğü”nden emekli olan Murat Saydam bu ailenin bir çırpıda sayabileceğim değerli sanatçılarıdır.
İşin ilginç yönü bu ailenin tüm sanatçı üyelerinin birer sıra neferi ya da Hikmet Şimşek’in deyimi ile birer “isimsiz kahraman” olmalarıdır. Gerçekten de günümüzde medyada ön planda görünmek için çabalayan ve bu yolla toplum katında şöhretli olmayı amaçlayan bazılarının yaptıklarının tam tersine Saydamlar -entellektüel birikimlerinin de çok güçlü olması nedeniyle- kendilerini hep geri planda tutmuşlardır. Yaptıkları işin büyüklüğü karşısında hep mütevazi davranan ve gerçekleştirdikleri çalışmaları toplum için yapılması gereken asgari eylem olarak düşünen Saydam ailesi sanatçılarının bizlere bu yönleri ile ciddi birer örnek oldukları düşüncesindeyim.
16 Mart 1927 tarihinde doğan ve geçtiğimiz ayın son günlerinde yitirdiğimiz Ermukan Saydam İstanbul’da Karl Berger ile kemana başladı. 1944 yılında “İstanbul Kabataş Erkek Lisesi”ni bitirdi. Daha sonra “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü”nden mezun oldu. 1946’dan 1951’e dek “İstanbul Belediye Senfoni Orkestrası”nda ikinci keman grubunun üyesi oldu. 1953 yılında “Münih Devlet Yüksek Müzik Okulu” öğrencisi oldu. 1957-1958 yılları arasında “Graunke Senfoni Orkestrası”na katıldı. 1958’den 1962’ye kadar “Ankara Devlet Opera Orkestrası” ikinci kemanlarında ve 1962 yılından 1978’e dek “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” birinci kemanlarında çalıştı. 1968-1976 yıllarında “Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Eğitimi Bölümü”nde keman öğretmenliği yaptı. Sanatçı aynı zamanda “Yücelen Yaylı Çalgılar Dördülü”nde ikinci kemancı olarak bulundu. Bu dördül, Anadolu ağırlıklı çok sayıda dinleti vererek çağdaş Türk müzik kültürünü ve uluslararası sanat müziği dağarcığını halka ulaştırmaya çabalamıştır.
Ermukan Saydam “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nın 1964 yılında yönetim kuruluna seçilmiş ve bir müddet orkestra müdür yardımcılığı da yapmıştır. Sanatçı 1964 yılında “Ankara Filarmoni Dergisi”ni arkadaşlarıyla birlikte çıkarmaya başlamış ve bu dergiyi Atatürk’ün “Müzik Devrimleri”ni savunma ve yayma yolunda kullanmıştır. 1969 yılına dek derginin yazı işleri müdürlüğünü omuzlayan Ermukan Saydam’ın bu dergi ile başka müzik dergilerinde çok sayıda yazısı ve makalesi yayınlanmıştır. İlk kez çıkarılan “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nın 1969-1970 dinleti mevsimi izlence kitabının hazırlanması müzik tarihimizde bir ilktir. Ayrıca orkestranın yönetmeliğinin yapılması, çalgı ve nota kitaplığının yenilenmesi; gerek Ankara’da ve gerekse de yurt içi ile yurt dışı dinletilerinin organizasyonu sanatçının başarısıdır. Pilot bölge konserleri ve çocuk dinletileri verilmesi de Saydam’ın ülkemize kazandırdığı ilklerdendir. Sanatçı Ankara’da kaliteli bir dinleti yaşamının oluşması için çok çabalamıştır.
Ermukan Saydam gerek eşinin (Friederike Killinger Saydam) Alman oluşu ve gerekse de üçüz olan kızlarının (Ayda, Gülay, Leyla) eğitimi için 1978 yazında Almanya’ya yerleşmiştir. 1979-1982 yılları arasında “Bad Reichenhall Senfoni Orkestrası” birinci keman üyesi oldu. 1980-1997 yılları arasında “Münih Neuried Müzik Okulu”nda ve 1981’de “Münih Unterschleissheim Müzik Okulu”nda keman ve oda müziği öğretmenliği yapmıştır.
Sanatçı daha 1940’lı yılların sonlarında “İstanbul Belediye Konservatuvarı”nda öğrenci iken kompozisyon sanatına ilgi duymuş, yazdığı ezgileri not etmiş ve bunları eser haline getirmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren yeni yaratılar da yazan Saydam’ın yazdığı eserlerin başlıcalarının başlıkları şöyledir:
“İki Keman İçin Üç Bölüm”, “İki Keman İçin sonatin”, “Şan ve Piyano İçin Müzik”, “Keman ve Piyano İçin Başlıklı Parçalar”, “Piyano İçin Başlıklı Parçalar”, “Çeşitli Çalgılar İçin Oda Müziği”, “Piyano İçin Küçük Süit”, “Piyano İçin Üç Parça”, “Nostaljik Anlar-I”, “Nostaljik Anlar-II”, “Piyano İçin Müzik”.
Ülkemizin içinde bulunduğu zor koşullar ve verdiği bağımsızlık mücadelesinde sanatçıların rolünün çok önemli olduğu bir gerçektir. Sanatçıların oldukça sınırlı üretim yapabildiği bu verimsiz koşullarda -devlet tarafından önlerine konulan kısıtlamalara bakmaksızın- bireysel inisiyatifler kullanarak mücadele etmeleri ve halka sanatın ışığını götürerek yaygınlaştırmaları ülkemizin geleceği için gerçekten büyük bir değer taşımaktadır. Büyük önder Atatürk’ün ilkeleri çerçevesinde tam bağımsız ve çağdaş bir Türkiye için kendimize örnek almamız gereken isimlerden birisi de Saydam ailesi ve özellikle Ermukan Saydam olmalıdır.
Bu isimsiz kahramanın önünde saygıyla eğiliyor ve kendisine ışıklar diliyorum.
Tuğrul Göğüş - 26 Kasım 2017, Fethiye