Birkaç ay önce internet radyolarını çalan bir radyo satın aldım.
Amacım yerel radyolarla sınırlı kalmayıp dünya radyolarına, radyo mantığında ulaşabilmek idi.
Radyonun bağlantısı wi-fi ...
Aynı radyoları bilgisayardan, telefonunuzdan da dinleyebilirsiniz, orada da mantık aynı.
Peki bunun eski radyolardan ne farkı var?
Aslında yok.
Eskiden uzun dalga, orta dalga, kısa dalga vardı. Çoğunun yayının çok net dinleyemiyordunuz.
Hele uzun dalgada varolan radyoları telsiz mors yayınları arasında ayıklayıp bulmak ayrı bir zevk idi.
Gece radyoda long wave, medium wave bulunabildiği ölçüde FM yayınları arasında manuel arama düğmesiyle zapping yapmak en büyük zevklerimdendi.
Dinlenebilir müzik ve yayın kalitesinde bir dalga bulduğumda ise keyfime diyecek olamazdı.
O radyo günlerimi hala hatırlar, mutlu nostaljimin içinde anlık da olsa kaybolurum.
Belirtmeliyim ki bu anlık kopuş hayatımın en değerli anlarındandır.
O zamanlar kulaklık sistemi olsa da kullanılmıyor olması; rahatlığın, özgürlüğün bugünün bakışıyla bir simgesi sanki.
Hatta sözünü ettiğim transistörlü Philips marka (*) beş düğmeli, gövdesi plastik radyonun arkasında bulunan -bugünkü elektrik dişi prizi gibi- amfi girişinde babamın kanunu için getirdiği zamanın demir para ikibuçuk lirası büyüklüğünde mikrofonun soketlerini radyonun arkasındaki o iki deliğe sokup, mikrofona test amacıyla önce birkaç kez üfledikten sonra şarkı söylediğim, sonradan çalmaya başladığım kanunuma mikrofonu dayayıp dinlemeye, ev halkına amfi vazifesine geçen o radyodan dinletmeye çalıştığım çok olmuştur.
O mikrofon ki radyodan gelen sesiyle ilk "mikrofon ötmesi" tecrübelerinin de başlangıcıdır.
Hala adeta heykel gibi gözümün önünde duran radyomuzda dalgalar arasındaki yayın arayışlarım, bulduğumda ise kaybetmemek için elimi arama düğmesinden ayıramadığım anlar ile bugün arasında sürekli kıyaslama yapar dururum.
O zaman da hoşuma giden yayın arardım, şimdi de arıyorum.
Alet o zaman da radyo idi, bugün de radyo.
Değişen tek şey yayının çok kaliteli olması.
Eskinin radyoda yayın arama uğraşı mantığında bugün değişen bir şey yok gibi.
. . .
Sadece TRT vardı.
Söylemeliyim ki, o zaman TRT demek mutluluk demekti.
Çünkü TRT toplumun mutluluğunu sağlamakla görevliymiş gibi yayın yapardı.
Örneğin sabah yayınlarında işine gidecek insanların moralini bozacak yayın yapmamayı ilke edinmişti. Konular da ona göre seçilirdi.
Ve hafif, çalgısal popüler müzik sabahları dinlediğimiz müziklerdi.
O günlerin sonrasında bugünlerin habercisi söylemlerde "güne hafif müzikle başlamanın insanı uyuşukluğa ittiğini, bu nedenle çalışması istenen insanın güne ritmik müziklerle başlatılması gerektiği düşüncesi" ortaya atılmaya başlandı.
O TRT ki halkını "çıs-tak" müzikler ile rahatsız etmeye kıyamazken Türkiye günümüzde savaşın, patlamaların, tacizlerin, cinayetlerin, algı operasyonlarının birinci sıradan haberlerle doldurulduğu sabah kuşağı yayınlarıyla uyanır oldu güne.
. . .
İşte sıradan radyo ve tv kanallarının giderek daha da sıradanlaşması -hangi kutuptan olursa olsun- algı operasyoncusu göreviyle yayınını sürdürebilir hale gelmesi, beni yeni yayın arayışlarına yöneltmişti ki, bu arayışlarımın radyo kısmında tıpkı eski radyom gibi kullanabildiğim internet radyosuna ulaştım.
. . .
Şimdi biraz daha küçük ama yine plastik bir radyo kutusu içinde hizmet veren internet radyom beni yerel, ulusal kanallardan başka tüm dünya radyolarına tıpkı eski üç dalga radyomda olduğu gibi ulaştırarak genel sıradanlığa mahkum olmaktan kurtarmış görünüyor.
Hele ki; internet radyoda Number1 Zeki Müren, Number1 Barış Manço, Number1 Orhan Gencebay, Number1 Ajda Pekkan gibi sadece o şarkıcıya ait eserleri, hatta sadece GTSM yayını yapan Number1 Üsküdar Musiki Cemiyeti ile kişisel müzik beğenilerini Hürriyet Gazetesindeki köşesinde yazan Ertuğrul Özkök'ün bile internet radyo dünyasında Number1 Ertuğrul Özkök Radyo kanalı olduğunu biliyor muydunuz?
Belirtmeliyim ki henüz tüm radyolar kutulu internet radyoda yer almıyor. Örneğin TRT yok.
. . .
Şimdi daha net görülüyor.
Bu alemin yakın geleceğinde artık kendinize uygun yayını bulmanız mümkün olacak.
"Mümkün olacak" diyorum, çünkü alanda hala boşluklar bulunuyor. Örneğin oralarda hala müzikoloji eğitimi almış olanlar görülmüyor. Müzikoloji bölümlerinde bireysel tez ve kişisel ilginin dışında zaten bu alana yönelik bir çalışması yok. Yerel ve dünya radyo müzik yayınları içeriği hakkında eğitim görmüş elemana ihtiyaç günden güne artıyor.
Zaten çoğu radyo da günümüzde bu işi kafasına, bilgisine, görgüsüne göre yapmıyor mu?
. . .
Bu radyo kutusunun havaya değil de internete bağlanmış bir sisteme dönüşmesi mantığının TV kısmı evdeki ekranlarda, çok yakında yerini somut olarak alacak.
Tabii ki bu kanallardan haberdar olmak, bu konuda birikime sahip olmak, takip etmek de önemli. Eskiden yayınlanan "Radyo Haftası" dergisini hatırlarsınız. Böyle bir dergiye ihtiyacımız olacak.
. . .
En ince TV zevki ayrıntısına değin adeta kişisel TV program anlayışını içeren TV kanallarının tıpkı belediye anteni yayını gibi işlevsel manada çeşitlenmesi günlerine yaklaşmaktayız.
. . .
TV görsel,
Radyo işitsel.
Birinde ekrana hapsolmak, diğerinde hareket özgürlüğü.
. . .
İnsan ekrana hapsolarak üretemez, ama kulağına gelenler el işini yaparken onu daha verimli kılabilir.
. . .
Diyebiliriz ki radyo yayıncılığı hayatına asıl şimdi başlıyor.
Halk ve de insanlar üzerinde küçük ayrıntıları çözen yayın şirketlerinin aşamalarını yakında göreceğiz.
Halk empoze edileni kabul edip ona kanalize olmaktan ziyade kendisine sunulanlar arasında yayınını seçip ona sahip çıkacak mıdır?..
Bu sürecin uzunluğunu/durumunu zaman gösterecek.
. . .
Değerli "ağa" medyacılar ve alanın yeni girişimcileri; başarı gelecek kuşak insanoğlunun çeşitliliğinde gizli.
Algı operasyonu taşeronculuğundan para kazanma devri de bir gün bitecek.
. . .
Demem o ki:
"Yeni aldığım, yayın kaynağı havadaki ses dalgaları değil de, internet olan radyomdan çok memnun kaldım."
Tabii ki internetimin kesilmemesi (**) koşuluyla!..
___________________________________
(*) Yıllar sonra 1988'de Riyaset-i Cumhur Fasıl Heyeti Santur icracısı Zühtü Bardakoğlu ile Ankara Mebusevleri'ndeki evinde yaptığım görüşmede öğrenecektim ki 1934'de gündeme gelen GTM yasağının kaldırılmasında; Philips firmasının radyo satışlarının düştüğü şeklinde ifadesini yetkililere iletmesi etkili olmuştu…
(**) TRT 2008 yılında teknolojik ilerlemenin bir sonucu olarak orta ve uzun dalga vericilerini kapatmıştır.