Güneş tutulmasını arkamızda bıraktığımız bu beklenmedik derecede serin yaz günlerinde (18 Temmuz 2019) ; kökü Antik Döneme uzanan ve daha sonra Varro ve Quintilianus tarafından yeniden ele alınan bilimler sınıflamasında Astronomi (Gök Bilimi) ile aynı grupta yer alan Müzik Biliminin, ülkemiz akademisindeki teşkilatlanması ile ilgili cevaplayamadığım bazı soruları sizinle paylaşmak istedim.
Bilindiği gibi, Müzikolojinin ülkemiz üniversitelerinde kendine has bir bölüm çatısı altında yapılandırılabilmesi, 20. yüzyılın son çeyreğini bulmuştur. Bilimlerin yüzyıllara yayılmış uzun gelişim süreci hesaba katıldığında, müzik biliminin ülkemiz üniversitelerinde geçirdiği süre görece çok kısadır. Haliyle, bazı meslektaşlarımızın da zaman zaman dile getirdiği gibi; akademik yapılanmasında, işleyişinde, kategorilerinde, yürütülmesinde vb. bazı aksaklıklarla veya sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Müzikoloji disiplininin yapılanma sorunlarını çoktan aştığı ülkelerde veya üniversitelerde ise, bu tür sorunlar kendisini daha seyrek gösteriyor.
Müzikoloji/Müzik Bilimi; müziği, -sadece bir uygulama alanı olarak algılamanın ötesine geçerek- bilimsel yöntemle ele alan disiplini ve alt disiplinlerini niteleyen bir üst kavramdır. Müzik bilimsel/müzikolojik çalışmalarda; kültürel açıdan ayrım yapılmaksızın, müziğin/müzik eserlerinin kendisinin ve tarihsel, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, antropolojik, teknolojik, akustik, filozofik vb. bağlamlardaki müziksel olguların veya müziğin bu bağlamlarla ilişkilerinin bilimsel yöntemle araştırılması, incelenmesi, analiz edilmesi ve bu yolla ‘bilimsel bilgi’ üretimine katkı sağlanması merkeze alınmaktadır.
Tarihsel süreç içerisinde hem Doğu hem de Batı kültürlerinde müzikle kuramsal anlamda uğraşılar var olmuş olup; Antik Yunan ve Roma dönemlerinin bilim sınıflamalarında müziğe yer verilmiştir. Müzik, yine çok önemli Aristo yorumcuları olarak kabul edilen Fârâbî ve İbn-i Sînâ’nın (ve diğer Doğu’lu bilim insanlarının) bilim sınıflamalarına da açık olarak dahil edilmiştir. Müzik, erken bilim evresinden itibaren bilimsel/felsefi tartışmaların ve sorgulamaların içinde yer bulmuşsa da; müzikolojik çalışmalar uzunca süre diğer bilimlerin çatısı altında sürdürülmüş, müziğin bağımsız bir disiplin olarak yapılandırılarak bilimler içerisinde yerini alabilmesi 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Müzik Bilimi; “Tarihsel Müzikoloji”, farklı dönemlerde Karşılaştırmalı Müzikoloji veya Kültürel Müzikoloji olarak da adlandırılan “Etnomüzikoloji” ve “Sistematik Müzikoloji” olmak üzere üç ana alt disiplinden gelişme göstermiştir ve bugün alt disiplinler ile onlara özgü alt bilim dalları da çeşitlenmiş olup, yeni kategoriler eklenmeye devam etmektedir. Müzikolojik çalışmalarda, müziğin performans süreçlerinin ve bunların belirleyicilerinin; tarihsel dönemler içerisinde ve farklı kültürlerdeki görünümlerinin; türsel yönelimlerinin; müzik üretme-pazarlama/dağıtma-tüketme süreçlerinin; birey ve toplumla ilişkileri bağlamında müziğin işlev ve rollerinin; kurumsallaşma yapısının; araçsal ilişkilerinin vb. irdelenmesi ve bu yolla bilgi üretilmesi amaçlanmaktadır. Almanya, Avusturya, Fransa gibi çeşitli Avrupa ülkeleri, ABD, Japonya, Kanada, Azerbaycan vb. yanı sıra Türkiye’deki Müzikoloji/Müzik Bilimleri bölümleri; ya müzikolojiyi genel bakışla bütüncül ele alarak ya da derinlikli olarak alt disiplinlerinden birine veya ikisine ayrı olarak odaklanarak yapılanmakta ve program yürütmektedirler.
Kısaca ifade ettiğimiz gibi, müzikoloji bilimsel metotlarla şekillenen bir süreci işaret eder ve içerir. Buna karşın, ülkemizdeki bazı bölümlerin anabilim dallarına ayrılmasında kafa karıştırıcı adlandırmalar karşımıza çıkıyor. Ülkemizin önde gelen Müzikoloji/Müzik Bilimleri programları, odaklandığı alan ile tutarlı biçimde “anabilim dalı” kapsamında yapılandırılırken; bazı bölümler, “anasanat dalı” olarak nitelenen alt birimler içermekte. Böylesine bir isimlendirmede içkin çelişki, kanımca bilimsel odaklanmışlığı açık olan bir bölümün akademik kimliğini belirsizleştiriyor. ‘Müzik Bilimleri Anasanat Dalı’ veya ‘Müzikoloji Anasanat Dalı’ nitelemeleri, bu disiplinin işaret ettiği çalışma odağı ile çelişkili değil midir? Ülkemizde, uygulama odaklı ve sanatçı yetiştirmeye dönük programların ‘anasanat dalı’ kapsamında yapılandırıldığını hatırladığımızda; böyle bir nitelemenin dayanağı anlaşılır değildir ve müzik alanına toptancı bir bakışla yaklaşıldığını düşündürmektedir. Çerçevesi bu şekilde çizilmiş bir programda yetişecek bireyin ‘hangi mesleki unvana’ sahip olacağı kanımca net değildir. Programdan mezun olanlara müzik bilimleri sanatçılığı gibi uygunsuz bir mesleki unvan verilebilir mi?
Müzik biliminin veya sanatının hangi kolunda insan gücü yetiştirilecektir? Tek bir programda hem ‘müzik bilimci’, hem ‘çalgısal veya vokal müzisyen’, hem ‘besteci’ vb. yetiştirilmesi mümkün müdür veya zorlama bir programdan verimlilik beklenebilir mi? Akademik kimliği net olmayan bir programdan mezun olacak öğrencilerin hem iş hem de lisansüstü öğrenim programlarına başvurularında, onları bekleyen tanınma ve eşdeğerlik sorunları neler olabilir?
Dikkati çeken diğer tartışmalı bir durum ise; bazı üniversitelerde ‘çalgı çalma’, ‘söyleme/şan’ vb. içerikli müziksel icra anasanat dallarının da Müzik Bilimleri Bölümüne dahil edilerek açılmış olmasıdır. İlk bakışta –toptancı bir bakışla– bu durum sorunsuz gibi görünebilir; çünkü müzik doğası gereği hem sosyo-kültürel bir olgu, hem sanatsal bir uygulama/icra alanı, hem de bir bilim dalıdır ve kuram ile uygulama birbirine örülmüş olarak ilerler. Ancak, ülkemizde müziğin yükseköğretime entegresinden bu yana geçen süre zarfında; müzik alanının uygulama, kuram ve bilim boyutlarına ve bunların sistematiğine ilişkin akademik bir birikim, kavrayış, anane ve farkındalık oluşmuş durumdadır. Bu birikime rağmen, bazı Müzikoloji/Müzik Bilimleri bölümlerinin alandaki bilimsel ve sanatsal sınıflamaları göz ardı edercesine teşkilatlanması; alanın sistematiği açısından tartışmalı değil midir?
Müzikoloji/Müzik Bilimleri bölümlerinin altında açılacak anabilim dallarını, müzik alanının bilimsel/sanatsal sınıflamaları ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul görmüş standartları ile tutarlı hale getirmek gerekli görülmemekte midir? Bölümlerin alt bilim dallarını aidiyet ilişkisi kurmaksızın yapılandırmak yerine; gelişigüzel bir yaklaşımdan arınıp, rafine bir bakış açısıyla, yürütülecek programların çalışma odağını ‘açık çağrıştıracak/görünür kılacak’ şekilde sınıflamak hepimiz için faydalı olmaz mı?
Ayrıca bazı programların, müzikolojinin göstergelerini ve alt disiplinlerinin temellerini temsil etmekten daha ziyade; performans, müzik didaktiği vb. içeriklerle melez bir yapıya büründürülmesi de dikkati çekmekte, adeta –düşünsel bağlamı asla aynı olmasa da- “<Artes> veya <tecnikos>a bir özlem mi?” sorusunu da akla getirmektedir. Sorular sorulara ekleniyor ve Müzikoloji’nin ne olduğu kadar ‘ne olmadığını’ da tartışmamız gerektiğini düşündürüyor…
Sormaya devam ederken, güneş tutulmasının ardından gelen gri ve oldukça serin günlerin baskısını müzikle aşabilmek dileğiyle...