Bugün - Tuesday, November 19, 2024
Foto Galeri
Video Galeri
Firma Rehberi
Künye
Reklamlar
Üye İşlem
 Bize Ulasin
www.musikidergisi.com Logo
-
İstanbul 27°°C
Yazar Detayları

Ayhan Sarı

Ayhan Sarı - Gültekin Oransay'ın ardından 30 yıl…

Gültekin Oransay'ın ardından 30 yıl…
Yazı Tarihi: Wednesday, November 20, 2019

20 Kasım 1989 tarihi Türkiye'de ilk Müzikoloji Bölümü Kurucusu Prof. Dr. Gültekin Oransay’ı vefatının 30.yılı.

Türkiye'de akademik müzikoloji mesleğinin babası Prof. Dr. Gültekin Oransay’ın aramızdan ayrılışının 30. yılında saygı ve sevgi ile anıyoruz.

Ve ben Türkiye'de müzikolojiyi akademik anlamda üniversite ile buluşturan, Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ilk Müzikoloji Bölümü'nü kuran Gültekin Oransay'ın kendisine yakın öğrencisi olmaktan gurur duyuyorum. Onunla aynı havayı teneffüs etmek herkese nasip olmayacak bir şanstı.

Hoca erken -59 yaşında- vefat etti.

Oransay 12 Eylül 1980 darbesi sonrası kendisini çekemeyen, dönemin ileriyi göremeyen gerici bazı musikişinasların (gerici derken din manasında değil müzikbilim/müzik manasında) birtakım dayanaksız karalamalar öne sürerek şikayeti sonucu sıkıyönetim komutanının sorgusuz sualsiz emri demek olan 1402 sayılı kanunla görevden alınmışsa da daha sonra beraat etmişti.(*)

Bu görevden almanın Türkiye'de müzikolojinin emekleme sürecini 30 yıl geciktireceği sonucu o gericileri çok da ilgilendirmiyordu. Onlar için önemli olan engin bakış açısı ve bilgisiyle önlerinde duran bu adamın yok olması ve önlerinin açılmasıydı.

Öyle de oldu. 1983'de görevden alınan hoca geçimini Alman Kültür Merkezi'nde verdiği Almanca dersleri ile sağlarken, yaşadığı geçim sıkıntısına rağmen İzmir'in o zaman da lüks semtlerinden Alsancak'ta bulunan dairesini arşivini muhafaza ettiği yer olarak kullanmaya devam etti. Arşivi boşaltıp kiraya vermedi. Ve biz o dairede Alsancak Küğbilim Halkası'nı hoca ile birlikte oluşturduk. 15 günde bir toplandık. Küğsel Yapraklar Dergisi'ni çıkardık. Çalışmalarımızı tartıştık. Müzikolojik araştırma bilgilerimizi, bulgularımızı  birbirimizle paylaştık.

Güzel günlerdi. Fırat Kutluk, Yetkin Özer, Yavuz Daloğlu, Serhat Durmaz, Serap İlhan Herkert ve ben köklü, tarihi anılar biriktirdik.

*   *  *

Oransay Hoca'nın kalbi 20 Kasım 1989 günü, görevden alınışının 5. yılında çektiklerine dayanamayıp durunca Türk müzikolojisi açısından zaman adeta geriye saymaya başladı.

"Müzikoloji" kelimesi o zamanlar kimilerine çok havalı geldi ve birçok üniversitede "içi boş" müzikoloji bölümleri kurulmaya başlandı.

*  *  *

Bugün görüyoruz ki O'nun bir "Makam Kodlaması" çalışması bile 30 yıl sonra, daha yeni yeni birkaç kişi tarafından anlaşılmaya başladı.

Ne yazık ki kendi kurduğu bölümde bile O'nu tanımayan öğrencilerin mezun olduğu, başka yerlerde yüksek lisans sınavını geçmeye çalıştıkları görüldü

Kurduğu bölümde bir anma günü düzenlendiğini kimse duymadı. 

Kurduğu akademik müzikoloji temelini kendi yeterliklerine göre uyarlayan taze müzikoloji bölümleri işin yürümediğini anlasalar da, kendilerini yormadan, kendi statükolarını oluşturarak işi götürmeyi şiar edindiler.

*  *  *

Olmadı, Türkiye'de "Müzikbilim/müzikoloji" yerleşmedi. Liyakatsiz, müzikolojinin papağan gibi sadece ders vermek olmadığını bilmeyen yönetici ve öğretim elemanı seçiminin yanısıra  müzikbilim mesleğinden para kazanılamayışı mesleği adeta bitirdi.

Müzikoloji mesleği pasif meslekler sınıfına bilinçsiz eller tarafından itildi.

Müzikoloji mesleği gelişemedi. Giderek güdükleşti. 

*  *  *

Hocam Gültekin Oransay'ın her 5 yılda bir mutlaka bir etkinlikle anılmasına önayak olmaya özen gösterdim. Mutlaka bir anma etkinliği düzenledim.

15. yıl anma etkinliği 08 Ocak 2005’de Ankara'da Bilkent Üniversitesi'ndeydi. Ayhan Sarı, Ersin Antep organizasyonu ile gerçekleşen anma günü, Melahat Oransay, Işık Gülöksüz, Alptekin Oransay, Ayhan Sarı,  Necati Gedikli, Yetkin Özer, Serhat Durmaz, Fırat Kutluk, Feza Tansuğ, Yavuz Daloğlu ve Erdoğan Okyay katılımıyla Işın Metin dekanlığında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi üstlenmişti.

En sonuncusu 2014'de İTÜ TMDK'da düzenlediğimiz "Gültekin Oransay'ın Aramızdan Ayrılışının 25. Yılında Türkiye'deki Müzikoloji Bölüm Başkanlarını biraraya getirdiğimiz çalıştay idi.

Ve diğer anma günleri.

Bu yıl ise "hep vefat yılı neden olsun, bu kez de doğum yılı yapalım" düşüncesiyle 2020 Nisan ayında, 90. doğum yıldönümünde bir bir etkinlik planlıyoruz.(*) Çünkü atasını tanımayan insanın ağacının kuruyacağını, herbiri bir isim olan yapraklarının giderek düşeceğini, tarihte yok olacağını düşünüyoruz. 

Bu hocaların bir kısmı besteleriyle, bir kısmı müzik kitaplarıyla, yazılarıyla geleceğe kalıyorlar gerçi ama görünenin en kötüsü köksüzlük, köküne değer vermemek. Belki daha da beteri bilincinde olmamak, geleceğe kalmanın yöntemini bilmemek.

Bu bilgisizlik ve yol/yordam bilmemekle "yabancıların/elin söylemlerinin" kucağına düşmek / oturmak.

Bir anlamda mesleki olarak kökünü yok etmek,  "soysuzlaşmak"…

*  *  *

Yazmadıkça, eli kalem tutan öğrenciler yetiştirilmedikçe birçok hoca yok olacak. Öldükten sonra o daracık çevrede bile anılmayacak.

*  *  *

Sayın hocalar; bunu istemezsiniz.

*  *  *

Sevgili hocam Gültekin Oransay'ı aramızdan ayrılışının 30. yılında sevgiyle anıyor, hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

_____________________________

Fotoğraflar için BKZ: http://www.musikidergisi.com/haber-5008-gultekin_oransayin_ardindan_30_yil%E2%80%A6.html

(*) Gültekin Oransay'ın ilk öğrencilerinden Prof.Dr.  Yetkin Özer’in kaleminden hocanın görevden alınış  günlerine dair 20.yıl anma etkinliğinde İTÜ TMDK'da dile gelenler:

"Zor günlerdi:“Daha sonra yaşanan 12 Eylül darbesinin ağırlığı ise, ustalıkla savuşturulabilecek cinsten değildi. Darbe üniversitelerin dışından yapıldı belki, ama içeride fırsatı ganimet bilenler, darbeden yararlanarak kendilerine yeni ufuklar açma gayretine girenler, pek çok üniversitede olduğu gibi bizde de, yani Ege Üniversitesinde de vardı. (Aslında, Dokuz Eylül Üniversitesinin kuruluş çalışmaları da bu tür arayışlarla başladı.) Suçlamalar, ihbarlar adeta havada uçuşuyordu o ilk aylarda. Sözgelimi, Türkiye’nin sayılı arkeologlarından Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu’nun da “yumurta paralarını cebine indirdi” diye gazetelere yazı yazıldığını ve “ihbar edildiğine” tanık olduk. Hoca o sıralarda, Assos kazılarını yürütüyordu ve ekibin sabah kahvaltısındaki yumurtalarını vermeyip, parasını “cebine indirmiş”! ‘Rastlantı’ bu ya, o da Güzel Sanatlar Fakültesinin ikinci dekan yardımcısıydı. Serdaroğlu Hocayı tanıyan biri olarak ve altındaki külüstür, dökülen Murat 124'ü düşünerek bu iddiaya çok gülmüştüm.  Ama “tepedekiler” gülüp geçmedi. “Hadi canım sende!” diyenlerin sesi zayıf kaldı. 12 Eylül darbesinden sonra beni afallatacak oranda kalabalıklaşan “gölgesinden korkanlar”ca soruşturma açıldı. Ümit Serdaroğlu dünya çapında bir adammış, Avusturya Bilimler Akademisine, Alman Arkeoloji Enstitüsüne üye imiş, kimin umurunda! Tabii Serdaroğlu Hoca buna birkaç yıl dayanabildi ve üniversiteden istifa etti. Ona Türkiye Anıt-Çevre-Turizm Değerlerini Koruma Vakfının (kısa adıyla T.A.Ç. Vakfı) sahip çıktığını ve Vakıf Genel Sekreterliğine getirildiğini duyduk. Yani, birileri bu iddialara “hadi canım sende!” demişti!

Oransay’a yöneltilen suçlama ise, “derslerde kullanmak üzere teksir makinesi ile çoğalttığı ders notlarını öğrencilere para karşılığı verdiği ve çay ocağından gelen paralarla birleştirerek bir aşırı sol örgüte destek sağladığı” idi. Daha soruşturma açılmadan, sivil ve asker birilerinin Fakülteye sık sık gelip, “bu adamın işine son ver” diye dönemin dekanına baskı yaptığını, Dekanın da “yapamam, madem çok istiyorsunuz kendiniz atın!” diye direndiğini, daha sonra Dekanın kendisinden duymuştum. Çünkü çoğaltmaların öğrencilere küçük bir para karşılığı verildiği, bu para ile mumlu kağıt (teksir makinesinin özel kağıdı), üçüncü hamur teksir kağıdı ve mürekkep alındığını, aslında yetmediğini ve üstünü Oransay Hocanın cebinden karşıladığını herkes biliyordu. Bu arada, Oransay Hocanın özel yaşamına ilişkin, adice hazırlanmış haber ve fotoğraflar da İzmir basınına servis edildi.

Sonunda Oransay Hoca bir gün askerler tarafından götürüldü. Yaşadığımız şoku atlattıktan sonra, o sırada bölüm asistanlarından Betül Çağlar’ın hukukçu babası konuyla ilgilenmeye başladı. Nerede olduğunu öğrenmemiz bile uzun zaman aldı. Binbir zahmetten sonra çıkarılan izinle ziyaretine gittim. Bir askerin verdiği kağıda söylemek istediklerimi yazdırdılar ve kağıdı alıp götürdüler. 3-4 saat bekledikten sonra kağıt geri geldi. Yazdıklarımın neredeyse dörtte üçü  okunmayacak şekilde karalanmıştı. Tabii Oransay Hocanın yazdıkları  da yuvarlak ifadelerdi. Böylece “görüşmüş olduk!” Bir daha, tutuklu kaldığı sürece “görüşme” şansım olmadı. Çıktığı zaman, askeri yargıcın suçlamaya güldüğünü ve serbest bıraktığını söyledi. “Hangi koğuştaydınız?” diye sordum. “Sağcıların” dedi, “Bana sordular, solcuları zaten tanıdığım için, biraz da sağcıları tanımak istedim ve onların koğuşunu tercih ettim” diye açıkladı.

O arada benim de bu suçlamada “ikinci adam” olduğumu öğrendim. Aslında bunu bekliyordum, çünkü Bölümdeki bazı hoca ve asistanların bana bakışları tuhaflaşmıştı, iletişimi zaten çoktan yitirmiştik. Oransay Hoca tutukluyken, aldığım bir yazı ile E.Ü. Rektörlüğünde ifade vermeye çağrılmıştım. Herhalde öğrenci olduğum ya da belki yalnızca “ikinci adam” olduğum için böyle bir ayrıcalık verildi. Giderken yanımda tüm çoğaltma ders notlarımı da götürmem istenmişti. Bir bavula koyup gittim. Odada iki profesör vardı. Ben oldukça gergin geçecek bir olaya göre hazırlanmıştım, ama sanki adet yerini bulsun cinsinden bir toplantıydı ve biraz notları inceleyip birkaç soru sordular (bu notların kaç para olduğu gibi) ve beni gönderdiler. Sonra bu soruşturmayla ilgili hiçbir gelişme olmadı.

Ama sonunda istenen olmuştu ve 1402 sayılı yasanın 2. Maddesinde yapılan değişiklikle “başa dert olan” çok sayıda kamu personeli ve akademisyen üniversiteden atılmaya başlandı. Yol verilen 40 kadar profesör arasında Oransay da vardı. Bunun dışında ayrılan yüzlercesinin 1402’lik olmamayı tercih ederek (Serdaroğlu Hoca gibi) ya da zorlanarak istifa ettiklerini duyuyorduk.

Yorgan gittiği için kavga da bitmişti sanki. Serdaroğlu ayrıldı, Oransay atıldı. Ama suçlamalar asılsız çıkınca, suçlamaları yapanlar da barınamadılar ve şuraya-buraya dağıldılar. Serdaroğlu’na T.A.Ç. Vakfı sahip çıktı, Oransay’a da İzmir Alman Kültür Merkezi. Oransay Hoca bu Merkezde Almanca öğretmenliğine başladı. Bach Kılavuzu, Atatürk ile Küğ adlı kitaplarını işte bu dönemde, yani üniversite ile ilişkisinin kalmadığı yıllarda yayınladı.

1402 uygulamasından üç yıl kadar sonra, “1402’liklerin” göreve iadeleri, tüm birikmiş maaş ve özlük haklarının da ödenmesi yönünde bir gelişme oldu. Çünkü İzmir’de bir avukatın, Güney Dinç’in bu uygulamaya uğrayan kişilerin tek tek vekaletini alıp, dava açarak kazandığı o sıraların en hararetli konusuydu. Bizim gündemimizi nasıl meşgul ettiyse, yürütmeyi de en az o kadar sıkıştırdığını tahmin etmek pek de zor değil. “Neden dönmüyorsunuz?” dedim, “her şey altüst edildi, dönüp de neresinden tutayım?” diye yanıtladı. Ayrıca Almanca öğretmenliğinin, kendisine daha çok çalışma zamanı bıraktığını, bu sayede kitaplarını yazabildiğini, çalışmalarını sürdürebildiğini de ekledi.

Gültekin Hoca sonuç olarak, yok sayılamayacak, silinemeyecek izler bıraktı, “konjonktüre rağmen…” Zaten çoğu örnekte, iz bırakanların konjonktürle sorunu yok mudur?" 

_________________________________________________

(*) Gültekin Oransay anma etkinliği detayı:

MÜZİKBİLİMSEL ÇALIŞMALARIYLA GÜLTEKİN ORANSAY PANELİ 

Katılımcılar : Dr. Öğr.Üy. Alptekin Oransay - Dr. Ayhan Sarı - Prof.Dr. Feza Tansuğ - Prof.Dr. Seyit Yöre 

Yer: Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi

Etkinlik tarihi: 14 Nisan 2020 Saat 14.00

 
İletişim E-Posta: - Telefon:
 
Yorumlar
*** Yorum Yaz
Bu yazıya hiç yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yapın.

Diğer Yazıları

Spor yazarı mı, müzik yazarı mı?..
Orkestra müziğin fabrikasıdır...
İşlevsel Müzikoloji - Functional Musicology…
Kemençe Kuartet ve Türk Müziği Orkestrasına giden yola bugünden bir bakış…
Arabesk müzik geri (mi) dönüyor?..
Gültekin Oransay'ın ardından 30 yıl…
“Mızıka“ kelimesi ile “mızıkçılık“ arasındaki ilişki…
Nüfuzun sanat üzerine etkisi…
Müzikte batılılaşma travması “tedavi“ edilebildi mi?..
Türkiye'de Türk Müziği Orkestrası'nı yönetecek şef var mı?..
Topluluktan orkestraya...
Geleneksel Türk müziği tarihine ışık tutacak bu yazı ne zaman yazılmış?..
Para karşılığı akademik yayınlar skandalı…
III. Kuzey Kıbrıs Korolar Festivali’nin ardından...
Müziğin bilimini biraz fazla mı abarttık ne?..
Transistörlü radyodan internet radyosuna ve sonrası…
Müzikolojinin temeli “1. derece kaynak“ bilgileridir…
Tanbur çalgısını unutturanlar…
Toplumsal sorunlarımızı halletmeden temel müzikal sorunlarımızı çözemeyiz…
Türkiye’de Batı müziği olmasaydı, GTM kurumları olmazdı…
Müzik Üniversitesi’nden 2. Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne…
Çanakkale Korolar Festivali'nin ardından…
7’sinden 70’ine Türk müziği bütünlüğünde saplantılar/bölünmeler...
El yordamı müzikologları…
“Frankfurt Musikmesse - 2017“ izlenimleri…
Hobi koroları...
Çanakkale'de ateşe kalkmak…
Korolar Festivali'nde ilk kez Geleneksel Türk Müziği Koroları da sahne alacak…
Türkiye'de çalgı yapımcılığı mesleği üzerine...
Türkiye Koro Festivalleri tarihinde bir ilk: Çanakkale Korolar Festivali'ne GTM koroları da katılıyor…
“Geleneksel Müzik Konservatuarı“ üzerine yazmıştık…
Musiki Dergisi akademik teşvik kriterlerini karşılamamaktadır…
Düşen uçaktaki Kızılordu Korosu ve Koro Söyleme üzerine…
Plaklar, 20. yy. müziğinin tanıkları…
Osmanlı Muzika-yı Humayun ve Pakistan Cumhurbaşkanlığı Orkestrası…
Türk Musikisi Federasyonu'nun İstanbul'da toplanması üzerine...
GTM'de melek üçgeni…
Devlet Korosu Şefinin Yaşamsal Anatomisi…
Sanatta ücret iadesi…
Koro müziği yükselen değer...
Bravo Sayın Başkan…
Biri okunmuyor, birine yazı gelmiyor...
Devlet Kültür Paketi 2016 ve 2007 tarihli yazımız: “Her ilimize değil, her ilçemize yarı profesyonel koro“…
Geleneksel Türk müziğinde “Açı“ …
Orhan Gencebay ile TMDK'da söyleştik…
Müzik varsa müzik eleştirmeni de vardır...
Doğudan müzik ithaline beş kala...
Ayrıştırmak lazım…
Emek Sineması restorasyonu tamamlandı…
GTM amatör koroları faydalı mı, zararlı mı?..
Fotoğraftan “Ortak Kültürel Coğrafya Orkestrası“na…
Beş maddenin çağrıştırdıkları…
Müzikte ilk ve orta öğretim…
Öykünmeden intihale...
İyi ki Devlet Koroları var...
II. Kanun Sempozyumu ve Festivali ardından...
Divan Orkestrası...
Sokaktaki sevgisizlik...
Misafir sanatçılar için Muhalefet'ten kanun teklifi...
Panayot Abacı belgelediği dönemi kapattı…
Türk keman virtüözü Muhammed Yıldırır’ın Guinnes rekoru…
Müzik ile tedaviden heavy metalcilerin aklanmasına...
“Şarkı / Beste Yarışmaları“ sonuçlarının toplum yansımaları…
Bitlisli elektro gitar yapımcısından, İzmirli metal profil saplı bağlama yapımcısına...
Ali Rifat Çağatay, Şark Musiki Cemiyeti, Süreyya Paşa...
Seçim 2015'de partilerin müziğe yaklaşımı...
Geleneksel Türk müziğinde repertuar dersi nasıl olmalı?..
Yegane dostları okumayanlardır...
Şeyh El Ud, Suudi Arabistan’da…
Türk pop müziğini arabeskten sıyıran besteci: Kayahan...
Eski gazinolara özlemin konseri...
Geleneksel Türk müziği çalgılarınca oluşturulmuş çoksesli oda müziği kümeleri ve uluslararası sergileme bilinci...
Her ile değil, her ilçeye yarıprofesyonel korolar...
Musiki kelimesinin şapkacıları...
Müzik uğraşanlarını değerlendirme boyutu...
Ben pişirdim, sen ye!..
Kültürün ekonomiye katkısı…
“La” nasıl oldu “Neva” ?..
Müzik ağaçlarından filizlere çabalar…
Geleneksel Türk müziğinde 'Pruning' strategy ...
Devlet Korosu Şefinin Yaşamsal Anatomisi...
Nerde o “Hayal Gibi Ezgiler“...
Sempozyum dönüşü...
Eurovision'dan Turkvision'a değişen nedir?..
Bağlama satılan ilk TV reklamı...
Notayı konuşturamayanlar...
Cumhuriyet müzik tarihimizdeki dargınlıklardan güncel kesit...
Diğer Yazarlar

Münih LMU Müzikoloji Enstitüsü’nde "Gültekin Oransay" rafı...
Kitabu İlmi'l-Musiki Alâ Vechi’l-Hurûfât'ın müellifi kimdir? -16-
Çalgıları geliştirmek nedir, nasıl olur?..
Fazıl Say'ın Feyzi Erçin'e desteği…
Nida Tüfekçi’nin Öğrencisi Olmak!..
Yazılarınızı bekliyoruz... Musiki Dergisi
Spor yazarı mı, müzik yazarı mı?..
Yeni YÖK’ün ve değerli başkanı Sn. Saraç’ın övgüye değer kararı: Müzik öğretmenliği açısından yapıcı bir değerlendirme…
Yirminci yüzyıl: İcracının çağı*...
Meragi niçin 24 şube dedi? Hurufilikten etkilendi mi?..
Çevrimiçi Türk Halk Musikisi Videoları: "Konma Bülbül Konma Nergis Daline"
Günün Sözü
Düşünmek zor bir sanattır. Bu sebeble çoğunluk sürüyü takib eder...
(Carl Gustav Jung)
Yazarlar 
Röportajlar
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Ayhan Sarı - Kitabın adından başlayalım mı?  Buna bağlı olarak da kitabın sonunda müziği neden dinlediğimizin yanıtını veriyor musun? Fırat Kutluk - ...
»
»
»
Tarihte Bugün
Arşiv Arama
Facebook
Anasayfa
Site Haritasi
Sitenize Ekleyin
RSS Kaynagi
Hakkimizda
Reklamlar
Künyemiz
Facebook
Twitter
Bize Ulaşın
Copyright ©2013 - Tüm haklari sakli tutulmaktadir.
Bu sitede yayinlanan tüm resim, materyal ve içerigin telif haklari tarafimizca sakli olup izinsiz alinip kullanilamaz.
0.33ms
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry|wholesale jerseys