Daniel Barenboim dünyanın önde gelen senfonik orkestra şeflerinden. Arjantin Buenos Aires (1942) doğumlu. İsrail ve Filistin pasaportuna sahip ilk kişi... Barenboim, Edward Sait ile birlikte 1999'da "Batı-Doğu Divan Orkestrası"nı kuruyorlar. Üyelerini de genellikle birbiriyle çatışma halinde olan ülkelerin müzisyenlerinden seçiyorlar. Herhalde oralarda daha çok savaş olduğu için olsa gerek, İsrail ve Arap müzisyenler çoğunlukta. Orkestrada yedi Türk müzisyen görev yapıyor. Deniz Toygün Conus (keman), Burcu Marlalı, (keman), Zeynep Köylüoğlu (fagot), Aziz Baziki (fagot) Emre Erşahin (kontrabas) Umur Koçan (kontrabas), Ömer Faruk Dede (kontrabas)...
İsminin "Divan Orkestrası" olarak seçilmesi ilginç. Divan edebiyatı deyimini ve kavramsal karşılığı bilinir. Türkiye'nin ilk müzikoloji bölümü kurucusu Prof. Dr. Gültekin Oransay Osmanlı müziğine "divan küğü" derdi. Ve bu isimde, içerikte bir dersimiz vardı.
Barenboim'in Orkestrasının ismindeki "divan" ile Osmanlıdaki "divan" aynı anlamda kullanıldığını söylemek mümkün.
Öngörü bu olsa gerek. Osmanlı kompleksini yenemeyenler Divan kelimesine de karşı çıkıyorlardı. Divan onlara "Osmanlı"yı çağrıştırıyordu. Bu kısır çağrıştırma döngüsü sürdü, geldi.
2002 sonrasında tam tersi uygulamalar başlar gibi oldu. Tıpkı Abdülmecid dönemi batı yanlı uygulamalarından sonra gelen Osmanlı taraflı Abdülaziz uygulamaları gibi. Ama gelenek, toprak kaynaklı çağdaşlaşma kavranamadı. Hatta geriye doğru gidişin başladığı bile söylenebilir.
Atatürk'ten sonra ilk kez 1980 sonrasında "gelenekten geleceğe" sloganı dillendirilir oldu ama içi boş kaldı. Bu doğrultuda kadrolar yetiştirilmesine engel olundu. Böyle doğu-batı sentezi açısından düşünen sanat insanlarını bir el sanki görünmeden yok etti.
2002'den bu yana Türkiye'de sanatın gerilediği konusunda hemen tüm sanat uğraşanları hemfikir...
Elin adamı ta 1999'da "Divan Orkestrası"nı kurdu. Ama seslendirdiği müzik, eserlerini seslendirdiği besteciler yine aynı kaldı. Sadece orkestranın elemanlarını değiştirdi. Bunu bizim kültürümüz için değil, kendi kültürü hakkında bizler arasında daha çok aidiyet duygusu uyandırmak için yaptı. Yani içerik yine boştu.
1994'de Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu'nda konuyu Asya'dan Balkanlara uzanan kültürel coğrafya için dile getirmiş, -literatürde ilk olarak- "ortak kültürel coğrafya orkestrası" kurulmasının sözkonusu coğrafya içinde yaşayan toplumlar arasındaki seslenim alanını büyüteceğini, sözün yerini müziğin alacağını, insanların tanıdık olduğu müzikal havalar bulmasıyla sempati duygularının artacağını, bunu gerçekleştirmek için Türkiye'nin gerek -doğu-batı müziği açısından- eğitim gerekse konum açısından altyapı koşullarının müsait olduğu ifade etmiş, şöyle demiştim:
"...Asya’dan Balkanlara değin uzanan kültürel coğrafyanın ortak özelliklerinden biri de, birbiriyle büyük benzerlikler gösteren ve komşusal olarak ortak kullanımları görülen çalgılar olup, gerek şekil, gerekse kullanıldıkları müzikler açısından sözkonusu kültürel coğrafyada toplumsal hoş sadalar yaratma özelliğine sahiptirler..."
Günümüz itibarıyla ne bir üniversitede, ne Kültür Bakanlığı'nda bu yönde uygulamalar görmüyoruz.
2008'de Iraklı ud virtüözü Dr. Salim Abdülkerim bestelediği “Katar Senfonisi” için Doha'da 5000 seyirci ile yaptığı prömiyer sonrasında dünya seslendirimlerinin ilk ayağı olarak İstanbul'u seçmiş, klarnet solosunu klasik eğitim almış -senfonik- klarnet sanatçısının seslendiremiyeceğini anlayınca Türk klarnetçilerini tercih etmeye başlamıştı ki senfonik müziğimiz açısından olması, düşüncemize göre bir miladın başlangıcıydı. Çünkü o tarz bir icra o ana değin Türkiye'deki batı müzikçilerinin aklının ucundan geçmemiş, geçirilse de kabul görmemişti.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Katar Senfonisi Türkiye ilk seslendirimi konseri saatlerinde, Can Dündar’ın “Mustafa” filminin Ankara galasına gitmişti. Katar Kültür Bakanı Dr. Hamid el Kevari, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı (şimdiki TBMM Başkanımız) İsmet Yılmaz'ın da izlediği, genel olarak çok ilgi görmeyen İstanbul'daki konser çıkışında bir fahri konsolosun yorumu hayli ilginçti:
“Senfoni dinlemek isteyenler Katar’ı küçümser; Katar’ı önemseyenler senfoniye ilgi duymaz!”
Türkiye'de müzik eğitimi sorunlu. Bu sorunun ana kaynağını okullarımızdaki müzik öğretmenlerini yetiştiren eğitim fakültelerinin müzik bölümlerinin statükoculuktan kurtulup kendini yenileyememiş olması oluşturuyor. Gerek Türk, gerek batı müziği eğitimi veren konservatuarların çok farklı olduğu söylenemez.
. . .
Daniel Barenboim'in "Divan Orkestrası" deyimi çok şeyler içeriyor.
. . .
Ve, biz bu orkestrayı takdir ediyoruz...