Galata Mevlevîhânesi Müzesi'nde on sekizinci yüzyıl yapımı olduğu kabul edilen iki parçalı, gümüş başpâreli şahmansur ney sergilenmektedir. Bu neyin üzerinde "Âşık-ı Mevlânâ Nâyi Mustafa Kevserî Efendi" yazılıdır[1].
Anlaşılacağı üzere ney, Nâyi Mustafa Kevserî'ye aittir. Bizzat Kevserî'nin kullandığı bir ney olabileceği gibi Kevserî'nin yapımı olan bir ney de olabilir[2]. Bu düşünceye, mecmuasında elde ettiğimiz bazı bilgilerden hareketle ulaşıyoruz.
On sekizinci yüzyılın önemli neyzenlerinden olduğu neredeyse tüm müzikologlar tarafından kabul edilen Nâyi Mustafa Kevserî'nin mecmuasından Osmanlı/Türk musikisi nazari bilgilerinin yanı sıra kendi bilgi ve birikimini kaydettiği notlarına bir önceki yazımızda değinmiştik. Bu bilgilerin dışında Kevserî Mecmuası'nda dikkat çeken bir bilgi de neyin nasıl açıldığı kısaca ney yapımı hususundadır. Kevserî'ye göre bir beldede kısıtlı imkânlarla kamış (ney) açmak istenirse parmak hesabı ile bunu yapmak mümkündür. Kevserî, parmak ölçüsü ile ney kamışını yirmi altı eşit haneye, yarısını da on üç eşit haneye bölmek sureti ile neyin nasıl açılacağını şu şekilde kaydetmiştir:
"…bir beldede kamış açmalık murâd olundukta usbu' [parmak] ile mîzân [ölçü] eyleyüb yirmi altı haneye hesab idüb ba'dehu nısfını on üç haneye taksim idüb elbette ol kamışın âvâzı ve perdeleri sahîh ve sâlim olur. Erbabına ma'lûmdur."
Kevserî'nin bu bilgileri iyi bir eğitimci, iyi bir ney ustası olarak ve kendinden emin bir şekilde aktardığını görüyoruz. Çünkü anlattığı şekilde ney açılırsa bu neyin sesi ve perdeleri sahîh [gerçek, kusursuz] ve sâlim [emin] olacaktır. Peki, "usbu' ile mîzân [parmak ile ölçü]" nasıl olur? Kevserî yazısında öncelikli olarak bu bilgiyi anlatmış ve yazısının ilk bölümünün başlığını "Ta'rîf-i usbu'/Parmağın tarifi" olarak belirlemiştir.
Bilindiği gibi uzunluk birimi olarak "parmak", başparmak tırnağının ucundan ilk ekleme (boğum) kadar olan uzunluktur ve aynı zamanda orta boy altı adet arpanın artarda dizilme mesafesine eşittir. Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan mesafe 24 parmak [1 arşın] olarak kabul edilmektedir. Burada önemli olan parmağın yaklaşık 3 cm ve arşının da 68 cm'ye karşılık gelmesi değildir. Kevserî'ye göre önemli olan sabit, eşit bir ölçme aracına doğal olarak sahip olmamızdır. "Kısıtlı imkânlar" olarak kastettiğimiz de tam olarak budur. Unutulmamalıdır ki bir beldedeyiz ve bir ney açmak istiyoruz. Bu durumda Kevserî'nin daha önce "bir ney kamışının yirmi altı eşit haneye bölünmesi ve yarısını da on üç eşit haneye bölünmesi" olarak belirttiği "hane" kaç "usbu'/parmak" olmalıdır? Kevserî yazısının devamında bu soruya şahmansur neyi üzerinden açıklık getiriyor:
"Şahmansur'un aslî hesabı yirmi altı hanedir. Nısfı on üç haneye taksim olunmuştur… Her hanesi bir usbu' ve beş noktaya taksim olmuştur."
Şahmansur mabeynindeki bir neyin yirmi altı hane yani yirmi altı parmak olduğunu belirttikten sonra Kevserî yeni bir başlık ile ney açımına geçmektedir. Kevserî bu ikinci konu başlığını Galata Mevlevihanesi'nde kendi imzasının bulunduğu şahmansur mabeynindeki neyini hatırlatırcasına "Kadd-i Şahmansur/Şahmansur'un boyu" olarak belirlemiştir.
Kevserî bu notunda temizlenmiş bir kamışı başpareyi de katarak tam ortasından işaretlemek sureti ile ölçü olarak ikiye bölünmesi gerektiğini belirtiyor. Kamışın ortasından ucuna kadar eşit şekilde on üç hane işaretlenir. Kamışın tam ortasına "aşiran" deliği açılır. Aşiran deliğinden aşağı doğru dördüncü noktaya "neva", beşinci noktaya "sabâ", altıncı noktaya "çargâh" deliği açılır. Yedinci nokta buselik deliğidir ve serçe parmağı ile çalınabilir fakat çok zordur bu nedenle yedinci delik açılmaz. Sekizinci noktaya segâh, dokuzuncu noktaya nihavend ve onuncu noktaya dügâh açılır[3]. Neyimiz üflemeye hazırdır.
Nâyi Mustafa Kevserî'nin bu yazısında neredeyse hiçbir Osmanlı/Türk musikisi yazılı kaynaklarında görmediğimiz iki bilgi dikkat çekmektedir. Birincisi ney ölçüleri ve yapımıdır ki çok basit bir dille anlatılmıştır. İkincisi ise Nâyi Mustafa Kevserî'nin de denemiş olduğunu anladığımız "Buselik Perdesi"dir. Yedinci noktadan açılabilecek bu perdenin günümüzde de denenmesi ve sonuçlarının görülmesi gerektiği aşikârdır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, Nâyi Mustafa Kevserî'nin aynı yazısında ney ölçüsü ile ay'ın yörüngesinde bulunan noktaları eşleştirdiği; ney perdeleri ile melekler, Esmaü'l-Hüsna ve yedi gezegen ile ilişki kurduğu bölümleri bu yazımızda ele almadık. Çünkü bu konular ayrı ayrı birer araştırma konusu olabilecek kadar geniştir. Bu bilgilere Hâşim Bey Mecmuası'ndan da ulaşmak mümkündür[4]. Hâşim Bey'in mecmuasını yayına hazırlarken büyük ölçüde Kevserî Mecmuası'ndan yararlandığını biliyoruz.
Bir sonraki yazımız yine Kevserî Mecmuası'ndan… Kevserî Mecmuası'nda önemli olarak gördüğümüz notları incelemeye devam ediyoruz. Yazımızda, Nâyi Mustafa Kevserî'nin mecmuasında ismini zikrettiği edvâr kitapları nelerdir? Bu soruya cevap arayacağız.
Gerçekten Sultan Veled'e ait bir edvâr var mıdır?
[1] Detaylı bilgi için: Ali Tan ve Mustafa Çıpan. (2013). Nây-ı Şerîf/Ney… Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya s. 116.
[2] Düşüncemizi biraz daha derinleştirecek olursak mezkûr neyin Galata Mevlevîhânesi'ne Topkapı Sarayı'ndan nakledildiği bilindiğine göre, saraydaki bir neyzene yapılmış olabileceği, ilk akla gelen ismin de Sultan 3. Selim Han olabileceği söylenebilir. İki parçalı bir ney olsa dahi, bu sayede günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşmış olmalı. Sultan Selim Han'ın şehit edilmeden önce kendisini ney ile savunduğu da zikredilmektedir…
[3] Osmanlı/Türk musikisi yazılı kaynaklarında neyin perdeleri konusunda detaylı bilgi için: Yalçın, Gökhan ve Yeşilyurt, Koray (2017). Osmanlı/Türk musikisi yazılı ve basılı kaynaklarına göre ney çalgısında perdeler. Akademik Bakış Dergisi, sayı: 63, s. 290-326.
[4] Yalçın, Gökhan (2016). 19. Yüzyıl Türk Musikisinde Hâşim Bey Mecmuası-Birinci Bölüm: Edvâr. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.