Kitabu İlmi'l-Musiki alâ vechi’l-Hurûfât adlı eserin bazı cümle aralarında müellifine özgü olduğunu düşündüğümüz dikkat çeken bir diğer kelime ya da terim ise zirefkend'tir.
Kitabu İlmi'l-Musiki'nin tamamında (birinci ve ikinci cildinde) zirefkend makamı "zirefken" yazılıdır[1]. Bu terimin atıf yapılan ya da atıf alınan kaynaklar için bir gösterge olabileceği düşünülerek, kaynak taraması yapılmış ve iki yazılı kaynakta daha kullanıldığı görülmüştür. Eserlerden ilki Tahran Kütüphanesi'nde bulunan ve Kitabu İlmi'l-Musiki'nin ikinci cildinin istinsahı olarak kabul edilen nota mecmuasıdır. Mezkûr eserde "zirefken" yazılı olmasına karşın diğer bir istinsah eser olan Kevserî Mecmuası'nda "zirefkend" yazılı olması dikkate değerdir. "Zirefken" ne anlama geliyor, hangi ipuçlarını veriyor olabilir?
"Zir"; çalgının en ince teli için kullanılan bir terimdir. "Efken" ise "düşüren, yere atılan" anlamında bir sıfattır. "Efkend" olarak kullanılan bir sözcük ise yoktur. "Efkende" vardır ki "yere düşürülmüş", "yere atılmış" anlamında bir sıfattır. Kısaca "zirefkend" olarak bilinen makam adında yanlışlık olduğunu, doğrusunun "zirefken" olduğu anlaşılmaktadır. Mezkûr makam ismi belirli bir dönem "zirefkende" olarak da kullanılmıştır.
"Zirefken" yazılışını kullanan diğer bir müellifin ise Nayi Osman Dede (1652-1730) olduğu tespit edilmiştir. Nayi Osman Dede'nin muhtemelen 1720'li yıllarda (Sultan III. Ahmed ve Damat İbrahim Paşa'ya (1718-1730) yapılan övgülerden hareketle yapılan tahmini tarihleme) telif ettiği Rabt-ı Tabirat-ı Musiki adlı eserinde şu şekilde geçer:
Rekb u nevrûz-u acem bestenigâr
Zâvil u zîrefgen (zîr-efgen) u bestehisâr[2]
Görüldüğü üzere Nayi Osman Dede'nin terkibler içerisinde "zirefken" yazılışını kullanması dikkat çekicidir. Kitabu İlmi'l-Musiki ile Tahran Kütüphanesi nüshası yanı sıra Rabt-ı Tabirat-ı Musiki arasında da bir bağlantı olduğu şüphesini uyandırmaktadır. Ayrıca zengüle makamı da zirgüle değil "zengüle" yazılmış olması da geçen hafta ele aldığımız "zirgüle-zengüle" tarihlemesi açısından doğru tespit ve örnek olarak bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Özetle, "zirefken" teriminin kullanılışı Kitabu İlmi'l-Musiki, Tahran Kütüphanesi Nüshası ve Rabt-ı Tabirat-ı Musiki arasında güçlü bir bağ olabileceğine işaret eder. Üç kaynakta ortak bir terim olması, diğer yazılı kaynaklarda da zirefken yazılış şekline rastlanılmamış olması tek başına güçlü bir işaret olmayabilir. Diğer terimlerde de benzerlik olup olmadığına ilişkin arayışımıza ve tespitlerimizi de yazılarımız aracılığı ile paylaşmaya devam edeceğiz. Yalnız bir iki kelimeye daha dikkat çekmek istiyoruz:
Kitabu İlmi'l-Musiki'de bazı dini kelimelere de rastlıyoruz. Genellikle Mevlevi müelliflerin sıklıkla kullandığı ve bu kelimelerin olağanüstü bir durum olmadığı, hatta dikkat çeken bir durum olmadığı bilinmektedir. Fakat Dimitrie Cantemir'in herhangi bir eserinde "…Cenâbü'l-Hâlik…", "…İmdi Bismillah'la makamat teşrihine mübaşeret idelim…" gibi bir Müslüman'ın kullanabileceği kelimeleri kullanma ihtimali var mıdır? Vesselam.
[1] Yalçın Tura (2001). Kantemiroğlu Edvârı, c. I-II. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
[2] Fares Hariri ve Onur Akdoğu (1991). Nayi Osman Dede ve Rabt-ı Tabirat-ı Musiki. İzmir. s. 47