Üniversitede ilk adım, araştırma yapmayı öğrenmektir. Araştırmacılığın en önemli sertifikası doktoradır. Bu unvan, sahibinin insanlığın bilgisine yeni bir şey eklediğini, daha önce bilinmeyen bir bilgiyi yarattığını, bilinir hâle getirdiğini, daha önce çözülmemiş bir problemi çözdüğünü gösterir. Doktora akademisyenlikteki en önemli adımdır.
Doktora sahibi bilinenin sınırına kadar yürümüş ve o sınırı geçerek bilgiye katkı sağlamıştır. Ancak bu işi kendi başına başarmamıştır. Doktora bir hocanın yönetiminde yürütülür. İşte doktora ile doçentlik ve profesörlük denilen rütbeler arasındaki fark, bilimin bağımsız yapılması ile henüz bağımsız yapılmaması arasındaki farktır.
Doktora sırasında bilimadamı, hocanın seçtiği ve kendisine “al çöz” diye verdiği problemi çözer. Tez danışmanlığı yapan hocanın problem seçiminde dikkate alması gereken bazı hususlar vardır.
Doktora öğrencisi kendisine verilen problemi çözerken takıldığında da yine hocasına danışır. “Tez danışmanı” ibaresinin anlamı bu danışmadır. Doktora hocası doktora öğrencisinin çalışmasında o derece ağırlık taşır ki Alman geleneğinde ona “doktora babası” denir, genç bilimadamının bilimdeki babasıdır o…
Doktoradan sonrası bilim adamının yalnız yürüdüğü bir alandır. Danışma her zaman vardır ve yararlıdır ama artık kimsenin daha önce geçmediği bir arazidedir ve danışmalar tez hocasına, yani “bir bilene” değil, bir bilmeyenin bir bilmeyene danışması şeklindedir. Çünkü üzerinde çalışılan problemin çözümünü kimse bilemez. Birileri biliyorsa, o zaten problem değildir, bilim değildir. Artık problemlerin çözülüp çözülemeyeceğini değerlendirmek, önemini, bilime muhtemel katkısını tayin etmek doktora sonrasının taze elemanının işidir ve o iş kolay dğildir.
İşte doktora ile doçentlik arasındaki bu geçişte akademisyenden beklenen kendi başına problem seçme ve o problemi kendi başına çözme becerisidir. O'nun bu beceriye sâhip olduğunun ispatıdır.
Bizim sistemimizde buna “yardımcı doçentlik” denmiş.
Tanım gerçekten de kulağa tuhaf geliyor. Bu ibare başka yerlerde var mı, tam fikrim yok ama doktora ile doçentlik arasında geçen ve yıllar süren bir ara rütbe her yerde var. Olmayan bir yeri ben bilmiyorum.
Bilimde bugün lider ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. Onlarda bu rütbenin adı “asistan profesör” dür. Onlar doçentliği “asosiye profesörlük” dedikleri için bir altına asistan profesörlük denmesi makuldur.
Rütbeler şöyle sıralanır: Asistan profesör- asosiye profesör- profesör.
Bizde doçentlik öncesi rütbede “profesör” kelimesi garip kaçacağı için bu “yardımcı doçent” titri kullanılmış.
En iyi üniversitelerimizden biri olduğundan şüphe etmeyeceğimiz özel kanunla kurulmuş bulunan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde doktora sonrası unvanlar yıllarca asistan profesör, asosiye profesör ve profesör idi.
ABD’nin bilimde liderlik konumunu ele geçirmesi 1945’ten sonradır. Bu tarihten önce bilim Avrupa’dadır. Almanya, Fransa ve İngiltere’dedir. Doktora ile doçentlik arasındaki döneme kıta Avrupası’nda verilen isim genellikle “habilitasyon”dur. Unvanların adları ülkeden ülkeye değişebilir. Fakat işlevleri hemen hemen aynıdır. İngiltere’de yardımcı doçente “lecturer” deniyor. Doçente de “reader” yani “okuyucu”.
ABD’ye dönersek, orada asistan profesörlükle doçentlik ve profesörlüğün bir farkı daha vardır. Asistan profesörlerin kontratlarının bir bitiş tarihi vardır. Kontrat bitiminde yenilenme garantisi yoktur; hatta doçentliğe, yani asosiye profesörlüğe terfi ettirilmeyen asistan profesörün artık devam etmeyeceği kabul edilir.
Ünlü bir bilimadamının yanında doktora yapıp bir daha kendisinden haber alınamayan, kendi başına aynı başarıyı gösteremediği için daha üst rütbelere çıkamayan çok doktor vardır.
Buna karşılık asosiye profesörlük ve profesörlük devamlı istihdam rütbeleridir. Bunlara tenure posizyonları denir. Birçok Amerikan üniversitesinde bir uzmanlık alanına birkaç asistan profesör tayin edilir. Fakat bunlardan sadece birine tenure verileceğini herkes önceden bilir. Hangisi en başarılı ise hangisi bilim dünyasında öne çıkarsa o asosiye profesör olur; diğerleri ayrılır, yerlerine yeni genç asistan profesörler alınır.
Hangi açıdan değerlendirirseniz değerlendirin, aralarında büyük fark bulunmayan unvanlar doçentlikle profesörlüktür. Almanya’nın bazı eyaletlerinde doçente de profesör denir ama bu sefer profesörler arasına kademeler konur. Fakat yardımcı profesör veya yardımcı doçent ile doçent arasında fark vardır ve doçentle profesör arasındakinden daha belirgindir.
Dolayısıyla yardımcı doçentlikten veya asistan profesörlükten doçentliğe geçiş, anlamlı bir kademe yükselişidir. Bizde bu geçiş için uluslararası hakemli ve indeksli dergilerde yayınlar, dil sınavında belirli bir seviye, tez gibi ciddî kriterler kullanılır. Aday, profesörlerden kurulu bir jüri karşısında imtihana çekilir… Eskiden aynı jüri karşısında bir deneme dersi de verilirdi.
Kendi başına araştırma yapabileceğini ispatlamamış, bilim için kesin gereklilik olan bir dilde belli bir seviyeyi tutturamamış insanlara doçent deyince doçent sayımız artar mı?
Bilim dünyasında bizdeki yardımcı doçent rütbesine eşdeğer bir unvanın bulunmadığı bir ülke yok gibidir. Bu, akademik dünyada o geçilmeden bir üsttekine çıkılamayan bir basamaktır. (1)
Ama bizdeki gibi üniversiteden ayrılsa bile yardımcı doçent ünvanını ömür boyu kullananlar ile üniversitede ömür boyu yardımcı doçent olarak kalanlar yoktur.
Bu yardımcı doçent kalanların istisnasız tümünün bilimsel çalışma yeterliliğine değil de yabancı dile takıldığı sonuç ise hiçbir yerde yoktur.
Türkiye'deki ana sorun yabancı dili geçip doçent olanların üniversiteye fayda sağlama sorunudur.
Daha doğrusu bilimsel çalışma ve yeterlik açısından herşeyi, sırf yabancı dili geçti diye doçent olandan fersah fersah üstün olan azısanmıyacak yardımcı doçent bulunmaktadır.
Esas sorun da zaten budur.
Doktora ile doçentlik arasında olması gereken olgulaşma süreci değil.
Günümüz akademik dünyasında yardımcı doçentlik yozlaşmıştır.
_______________________________________
(*) Derleyen: Ayhan Sarı
(1) Prof Dr. İskender Öksüz, ‘yardımcı doçentlik’ ne demek? 01.08.2017
http://www.karar.com/gorusler/prof-dr-iskender-oksuz-yazdi-yardimci-docentlik-ne-demek-558113