O yaşadığı yıllar açısından (1930-1989) çileli bir yolda yaşamak zorunda kaldı. Birçok musiki kitabı yazdı. Yazım stiliyle örnek, bir okul oldu. GTSM üzerine önemli sonuç çıkarımlarında bulundu. Öz Türkçe musiki terimleri üzerine özel bir düşünce şekli ve sonuçları vardı. Biz o zamanlar Musikiye "küğ" diyorduk. Şan sanatı "ır", şiir ise "yır" idi. Oransay kullandığı Türkçe dilinin kaynağını Orta Asya Türkçesi'nden alıyordu. O zaman görüşler sığ idi. Anlaşılmadı. Onun için kelimenin algı ifadesi ile köken bilinci önemli idi. Konunun bugün daha çok anlaşılmış durumda olduğunu görüyoruz. Çünkü öz Türkçecilik o zamanlar aşırı solculuk, hatta konumistlik olarak algılanıyordu bazı taze soganlar tarafından. Bölücülerin oyunlarına gelmişti Türkiye... Gültekin Oransay Hüseyin Saadettin Arel'in ilericilik yönünü takdir etmekle birlikte dörtlü-beşli, 24 vs ses sistemine karşı çıkıyor, GTSM "seyir musikisidir" diyordu. Hatta Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Musiki Bölümü'nde öğle aralarında tamamen klasik dönem Türk musikisi eserlerinden oluşan takımların geçildiği koroyu bizzat kendisi çalıştırıyordu. Bu koronun bir üyesi de ben idim. Bugün sığ görüşlü üstelik "densiz" bazı arkadaşlar güya espri tavrı altında laf atıyorlar bana: "Bıkmadın mı hocanı her 20 Kasımda tek başına anmaktan diye"... Bıkmadım... O kişi/kişiler ki Hoca'nın 1980'de verdiği Türk musikisi ders isimlerini içeriklerini "gerçekten" bilse/anlama yetisine haiz olsa eminim ki böyle düşünmezlerdi ve maalesef o kişilerin takdir edeceği, saygıyla anacağı bir müzikbilim hocaları olmamıştı. Şimdi titr sahibi olan o kişilerin Oransay'ın 1980 de verdiği ders seviyesine gelmeleri pek de mümkün görülmüyor. O kişiler ki Oransay dönemi müzikoloji bölümünün ders içeriklerine bakabilirler. (İTÜ TMDK yayını olarak Oransay'ın 25. vefat yılı anma hatırası olarak bir kitap yayınlamıştık "Türkiye'de Müzikoloji Bölümleri" diye. Orada ders isim ve içeriklerini belirtmiştik)... Oransay'ın yaşadığı dönemde de sesler kısılıyordu. Kimin kıstığını o zaman da biliyorduk, bugün de biliyoruz. Dış ve iç mihraklar. Komik gibi ama gerçek. Üniversite sistemi ses çıkarmama üzerine kurulmuş olabilir mi? Ses çıkarma dönemini de gördük, biliyoruz, ne hainler çıktı. Şimdi kısılıyor da hainler çıkmıyor mu?.. Artık herkes görüyor. Benden olsun mantığıyla uygulanan liyakat değersizliği herkesi uçuruma sürüklüyor. Oransay da böyle bir dönemde birilerinin maşa olarak kullanılması sonucu adeta yok edildi. Üniversite'den atıldı, maaşı kesildi, 1402 diye bir yasa ile görevden el çektirildi. Sonra beraat etti, özür dilendi ise de gururu dönmesine engel oldu... Kendisiyle 15 günde bir İzmir Alsancak'ta Hisar Apartmanı'nın son katında 5-6 öğrencisi ile birlikte müzikbilimsel buluşmalarımızı sürdürdük. "Alsancak Küğbilim Halkası" adını verdiğimiz bu tarihi toplantılarda çok "şey" öğrendik. Türkiye'de akademik müzikoloji eğitimini başlattığı, vefatından sonra bir daireye sığmayan kütüphanesinin bağış yapıldığı bölümünün, vefatından günümüze değin bir Oransay etkinliği düzenlediğini hatırlamıyorum. Vefasızlık... Türkiye'de Ege Üniversitesi'nde ilk Akademik Müzikbilim eğitiminin temelini atan, 59 yaşındaki cenazesini İzmir Alsancak'ta Altay Stadyumu'nun yanındaki Güzel Sanatlar Fakültesi Suat Taşer Sahnesi'nden omuzlarımıza alarak kaldırdığımız Prof.Dr. Gültekin Oransay hocamı aramızdan ayrılışının 32. yılında -yaşasaydı bugün 91 yaşında olacaktı- saygı ve rahmetle anıyorum.