Kayıt teknolojisi, nota yazısı ekseninde meşk… Dr. Fatih Coşkun*
Mesk, bütünüyle taklit ve tekrar üzerine kurulu, usta-çırak ilişkili yürüyen, notanın kullanılmadığı bir yöntemdir. Geleneksel Türk Sanat Müziği(GTSM), Osmanlı’dan yirminci yüzyıla kadar meşk adı verilen bu yöntemle öğretilip aktarılmıştır. Fakat, geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren notanın kullanılmaya başlanması, kayıt teknolojisinin devreye girmesi, okullaşmayla birlikte formel eğitime geçilmesiyle meşk, uygulama yönüyle eski usul olmaktan çıkmıştır. Eski usul meşki esas alan kişiler / müzisyenler mevcut durumu ölçüt alarak meşkin sona erdiğini iddia etmektedir. Durum gerçekten böyle midir ? Meşk sona mı ermiştir ? Yoksa günümüz koşullarına uyum sağlayarak kendini yeniden inşa mı etmiştir ? Bu olguyu tartışmadan önce eski usul meşki belirleyen unsurların neler olduğuna bakacak olursak şunları sıralayabiliriz :
Meşk, hocayla teke tek yüz yüze yapılan bir pratik olup, birden fazla kişiyle yapıldığına ilişkin tarihi bilgiye sahip olsak da toplu meşk pratiği her zaman istisna olarak kalmıştır. Notanın asla kullanılmadığı, öğrencinin hocanın onayını alıncaya dek hocayı taklit ve tekrar etmesiyle yürüyen bu yöntemde esas unsur hafızaydı. Meşkte usul vurmak bu pratiğin omurgasıydı. Çünkü usul hangi perdenin üzerinde ne kadar süreyle durulması gerektiğini tartarak hem bir metronom vazifesi gören hem de usul vuruş kalıbı içinde hangi ele güftenin hangi hecesinin denk geldiğini bize söyleyerek, ezberleme, öğrenme kolaylığı sağlayan teknik bir kavramdır. Makam, usul, üslup, repertuar öğrenimi, meşkte aynı anda eşgüdümlü olarak gerçekleşirdi. Öğrenilen eserler açık yapıt özelliği taşırdı. Yani, her hoca ya da öğrenci, kendi beğenisi doğrultusunda esere müdahale etme serbestisine sahipti. Bu sebeple bir eserin farklı versiyonları doğmuştur. Her hoca eseri öğrencisine kendi üslubuyla öğrettiği için üslup farklılıkları, çeşitliliği söz konusuydu. Öğrenci, hocasının üslubunun taşıyıcısı devam ettiricisiydi.
Günümüze gelecek olursak meşk geleneği modernleşme ve kurumsallaşmadan ne şekilde, ne ölçüde etkilenmiştir? Söz konusu etki meşke zarar vermiş midir ? Bu durumu ne şekilde değerlendirmek gerekir? Yaklaşım farklılıkları doğal olarak farklı yargıları doğuracaktır.
Bugün için artık meşk, hocayla baş başa kalıp usul vurup diz döverek yapılan bir yöntem olmaktan çıkmış, kümeli olarak yürüyen bir yöntem haline gelmiştir. Kayıt teknolojisinin belgeleme gücü sayesinde günümüzde meşk yapacağınız kişiyle fiziksel anlamda aynı mekânda bulunma zorunluluğu ortadan kalkmış olup, ses kaydını dinlediğiniz kişiden herhangi bir eseri tüm icrasal özellikleriyle öğrenmeniz mümkün hale gelmiştir. Bu durumda tek dezavantaj sizi denetleyen bir kişinin yanınızda olmamasıdır. Yirminci yüzyılın başından itibaren notanın kullanılmaya başlanmasıyla eserlerin unutulma endişesi, hıfzetme zorunluluğu ortadan kalkmış, böylece usul vurma teknik açıdan işlevini yitirerek, meşkin temel işlevi olan mevcut repertuarın gelecek kuşaklara aktarımı misyonu diğer bir deyişle var olma sebebi, sona ermiştir. Notanın kullanılması, aynı esere ait farklı versiyonların varlığı ile bir eserin zaman içinde geçirmiş olduğu ezgi değişimini izleme imkânını sunmanın yanı sıra insanların dönemsel müzik beğenisi hakkında fikir sahibi olmamıza yardımcı olmuştur. Diğer yandan notanın kullanılmasıyla bir eserin farklı versiyonlarının varlığını, çeşitlilik zenginlik olarak değil, zafiyet olarak gören bir zihniyet oluşarak tek bir notayı doğru kabul edip diğerlerini yok sayan bir standardizasyona gidilmiştir. Eski usul meşke göre repertuarı, usulü, makamı, üslubu eşzamanlı öğrenme olgusu ve bütünlüğü formel eğitimde ortadan kalkmış, fakat öğrenmenin süresi kısalmıştır.
Ana hatlarıyla yapmış olduğum bu karşılaştırmadan hareketle meşk geleneğinin sona erdiğini söyleyebilir misiniz? Dünyada geleneksel değerlerin / becerilerin yeni kuşaklara aktarılmasında çoğunlukla evrensel öğretim yerine “özel öğretim” kullanılıyor. Bunun nedeni basit aslında: Çünkü bu değerler karizmatik temele dayanmaktadır, bir gruba çok önemli görünen, öbürüne saçma, gereksiz hatta zararlı görünebilir. GTSM makamsal, tek sesli, usule bağımlı ezgi yaratma anlayışı üzerine kurulu, çalgısaldan çok vokal icraya dayanan bir müzik türüdür. Seslendirme pratiği, on yedili perde dizgesi olarak ifade edilen herhangi bir frekans standardizasyonu/sabitliği içermeyen bir anlayışla gerçekleşir. Söz konusu seslendirmede müziğin kaygan bir dili vardır. Aynı ismi taşıyan perdeler farklı makamlarda farklı pestlik-tizlikte icra edilir. Melodiler çarpma, glisando, trill olarak adlandırılan teknik unsurlarla beslenir.
Hiçbir eserin notasının üzerinde nüans ve metronom bulunmaz. Meşk yoluyla GTSM öğrenme, belirli bir repertuarın icrasındaki özellikleri öğrenerek gerçekleşir. Bu tür geleneksel repertuarın icrası ise notadan okunacak değerlerin ötesinde bazı davranışların edinilmesi/benimsenmesi/ taklit edilmesi ile sonuçlanan insani yakınlıklar gerektirir. Bizim gibi şifai kültürün başat olduğu toplumlarda müzik, yazının kuralları kullanılarak düşünülmediği, bestelenmediği ve icra edilmediği için sonradan yazının imkânları kullanılarak kâğıt üzerinde nesneleştirmeye çalışılması çok yetersiz kalır. Böyle durumlarda nota, hatırlatıcı, yardımcı bir yazı çeşidi olup, bir araç olmaktan öteye gidemez. Nota yalnızca bir taslaktır.
Meşkin sona erdiğini söyleyebilmemiz için bu yöntemin omurgasını oluşturan dinleyerek öğrenme ve dinlediğini taklit ve tekrar etme pratiği olan usta-çırak ilişkisinin işlevini yitirmiş olması gerekir. Müziğin tınısal özelliklerine ilişkin saymış olduğum özellikler sebebiyle usta-çırak ilişkisinin sona ermesi imkânsızdır. Üslubun kâğıda aktarılamazlığı, nüansların ve metronomun tespit edilmemiş olması, frekans sabitliğinin bulunmaması vb. icraya ilişkin incelikler, detaylar, usta-çırak ilişkisini kaçınılmaz kılar. Meşk, günümüzde modern eğitimin araçları ve yöntemleriyle harmanlanarak eklektik biçimde varlığını sürdürmektedir. Notanın kullanılması ve kayıt teknolojisi sayesinde ezberin bir zorunluluk olmaktan çıktığını söyledik. Fakat bu olguyu açmakta yarar var: iki türlü ezber vardır; ilki, konser anında notaya bakmamak ya da mümkün olduğunca az bakmak için yapılan ezberdir ki, bu ezber kısa süre sonra unutulur. Diğeri ise repertuar edinmek üzere yapılan hıfz etme olarak adlandırılan ezber seklidir. Meşkin içerdiği ezber sekli ise ikincisidir. Nota ve kayıt teknolojisine rağmen bu ezber sekli varlığını günümüzde devam ettirmektedir. Çünkü GTSM’de “eserleri iyi yorumlayabilmek onları ezberleyip içselleştirmekten, kendi malın kılmaktan geçer” düşüncesi düstur haline gelmiştir. Ayrıca, icracının eserleri ezbere icra etmesi, hangi ortamda olursa olsun kendisinden herhangi bir eseri icrası istendiğinde ilgili eseri biliyor olması ve ezberden icra etmesi müzik camiasında bir değer kabul edilir. Mevcut değişimin olumsuz tarafı standardizasyon sebebiyle üslup çeşitliliğinin ortadan kalkması ile birkaç icracının ekol kabul edilip herkesin bu icracıları taklit ediyor olmasının getirmiş olduğu kısırdöngüdür. Repertuar açısından ise bir eserin farklı versiyonlarının yok sayılıp tek bir notanın doğru kabul edilmesiyle tek tip icra biçiminin ortaya çıkmasıdır.
_______________________________
*E.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlisi