Musiki Dergisi: Ensemble Feverish Music Uluslararası Kültür Ajansı’nın kuruluş öyküsünden bahseder misiniz?
- Ensemble Feverish Music Topluluğu, nisan 2004 tarihinde İzmir’de kurulmuştur. İlk programlı konserini, 2004 yılında Çeşme’de yapılan “Uluslararası Sanat Yolu ile Barış Resim Festivali”nde gerçekleştiren topluluk, alanlarında profesyonel sanatçılardan oluşmakta olup, yurt içi ve yurt dışında konserler vermekte, etkinlikler düzenlemektedir. Kurulduğu günden bu yana Türkiye’nin batıya açılan penceresi olan İzmir’den tüm dünyaya ülkenin adını başarı ile duyuran Ensemble Feverish Music, gerçekleştirdiği konser, seminer, master class ve katıldığı festivallerle büyük beğeni kazanmıştır. Zaman içinde gelişerek Türkiye’nin ilk uluslararası kültür ajansı halini alan Ensemble Feverish Music, konserlerinde dünya müziklerinden örnekler ile çokseslendirilmiş Anadolu ezgilerinin yanı sıra çağdaş yerli ve yabancı bestecilerin eserlerine de yer vermektedir.
Musiki Dergisi: Bu kuruluşta amaçlarınız?
- Kültür, ülkemizin en büyük zenginliğidir.Kültürümüzün tanıtımı ve uluslararası kültürel farkındalık yaratamak amacında çalışmalar yapmaktayız. Ayrıca pek çok branşta uluslararası AB projeleri gerçekleştirmekteyiz.
Musiki Dergisi: Faaliyetleriniz nasıl gidiyor?
- Ensemble Feverish Music, başta İzmir olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde etkinlikler gerçekleştirmektedir. Adana’da gerçekleştirilen Uluslararası Çukurova Müzik Festivali’nde ve Ege Üniversitesi EGEART Uluslararası Sanat Fuarı’nda konserler gerçekleştirmiştir.
Her yıl programlı sezon etkinlikleri düzenleyen Ensemble Feverish Music, 2009 yılında AB kültür başkenti Vilnius’ta Litvanya ve Letonya ile “Art Baltica 2009 Summer Academy’i gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda Litvanya, Letonya ve Türkiye’den eğitimci ve sanatçılar beraber çalışmışlardır.
2012 yılında ajansımız tarafından İzmir’de gerçekleştirilen “Klasik Müzik Enstrümanları Konuşuyor” projesinde ise İzmir’in Bayraklı ilçesinde yaşayan imkânları kısıtlı olan öğrencilere, klasik müziği, çoksesli müziği ve klasik müzik enstrümanlarını tanıtmak üzere birçok faaliyet gerçekleştirilmiştir.Bu proje, kendi alanında İzmir ve Türkiye’de ilktir.
2013 Haziran ayında Avusturya’nın Dornbirn şehrinde ajansımız ortaklığı ile gerçekleştirilen “Dornbirn International Horntage 2013” etkinliğinde ise Avusturya’lı korno öğrencilerine Avusturyalı, Alman ve Türk korno hocaları tarafından eğitimler verilmiştir. Bu projede, şahsım tarafından da öğrencilere eğitim verilmiştir. Eğitim çerçevesinde halen Almanya’da yayınlanan ve Dünya’da bir ilk olan “Dört Korno İçin Anadolu Ezgileri” adlı kitabım tanıtılmış, etkinliğin final konserinde ise öğrenciler tarafından bu kitaptan eserler seslendirilmiştir. Anadolu halk ezgilerinin dört korno için düzenlemelerinden oluşan bu kitaptaki eserler sayesinde öğrenciler Türk ezgilerini, bu ezgilerin hikâyelerini ve Türk kültürünü tanıma fırsatına sahip olmuşlardır.
2014 Yılında da İzmir’in Menderes ilçesinde Türkiye’nin ilk brass festivalini gerçekleştiren ajansımız pek çok uluslararası proje de gerçekleştirmiştir.Halen 2015-2016 etkinlik sezonu hazırlıklarını sürdüren ajansımız bu sezonda Türkiye’de yine bir ilke imza atarak engellilerin neler yapabileceğine dikkat çekmek amacında İzmir’de bir konser gerçekleştirecektir. Bu konserde Dünya'da tek olan ve doğuştan kolları olmayıp ayakları ile korno çalan Alman korno sanatçısı Felix Klieser ile beraber İzmir'de Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası eşliğinde J.HAYDN’ın iki korno için konçertosunu seslendireceğiz.Bu konserin geliri bir engelliler derneğine kalacaktır.
Musiki Dergisi: Türkiye’de müziğin durumunu çalışma alanınız açısından nasıl görüyorsunuz önerileriniz, düşünceleriniz?..
- Ne yazık ki toplumumuzda çok sesli müziğe karşı bir ön yargı var. Bu olumsuz ön yargının sebebi, toplumun bu konuda bilinçlendirilmemesidir. Ülkemizde çoksesli müzik belli bir kısma mal edildi. Bu çok yanlış. Mozart, Beethoven, Brahms gibi bestecilerin eserlerinin kökeni ülkelerinin halk ezgilerine dayanır. Bizim halk ezgilerimiz de çok seslendirilmeliydi. Maalesef, “Türk Beşleri” olarak adlandırdığımız ilk dönem bestecilerimiz bu konuda pasif kaldılar. Fransız ekolünde eserler verdiler. Bu da topluma yabancı geldi. Ayrıca ne yazık ki orkestralarımız Türk bestecilerin eserlerini yeteri kadar sık seslendirmiyor. Kendi kendimize yabancıyız yani. Orkestralarımızın ve operaların daha çok halka inmesi gerekli. Eğitim konserleri, halk konserleri yapılmalı. Daha çok Türk eseri seslendirilmeli. Televizyon ve radyoda bu konuda programlar yapılmalı. İlköğretimden itibaren çocuklara çokseslilik aşılanmalı. Kendi halk ezgilerimizden yola çıkarak çoksesliliğe yönlendirilmeli insanlar. Çoksesli müzik mutlaka halka sevdirilmelidir. Öğretilmelidir. 1936 yılında Bela Bartok ve A. Adnan Saygun’un hazırladığı raporlar doğrultusunda çoksesli müzik halka sevdirilmeliydi. Ama yapılmadı. Büyük şehirlere ve protokole mal edildi çoksesli müzik. Çokseslilik halkı bilinçlendirir, ufkunu açar. Okullarımızda mutlaka öğretilmelidir. Köylere, sokaklara götürülmelidir. Çoksesli korolar kurulmalı, oda müziği konserleri ile halka gidilmelidir. Halk ezgilerimiz çok seslendirilmelidir.
Günümüzde gençlik bir tüketim toplumu halinde ve popülizm kurbanı. Beyinler uyuşturuluyor. TV’deki çoğu pop müzik parçasının anlamı yok. Gençliği uyandırmak için doğru bir eğitim sistemi uygulamalı onlara. Güzel Türkçeyi ve iyi müziği öğretmeli. Nedir iyi müzik? İnsanların duygu ve düşüncelerini ifade edebilen, insanları bilgilendiren, felsefi ve duygusal mesajlar verebilen müziktir. Elbetteki bir toplumda eğlence müziği olmalı. Ancak dinlenilen müzik insanlara değer de katmalı. Çoksesli müziğin yaygınlaştırılması amacında açıklamalı oda müziği konserleri verilmeli. Biz ajans olarak bu konuda özelikle çaba harcıyoruz. Gerekirse dinleyicinin ayağına gitmeli. Toplumun her kesimine sanat götürülmeli. Bir toplumun temeli kültür ve dildir. Bu öğeler kaybedildiğinde toplum parçalanır ve çöker.
Şu an ki eğitim sistemimizde müzik dersi gereksizmiş gibi. Haftada bir saat müzik dersi çok az. En az iki saat olmalı. Çocuklar müzik, resim gibi derslere özendirilmeli. Ders müfredatı ve kitabı çağdaş standartlarda olmalı. Müzik öğretmenleri konservatuvar mezunu olmalı. Eğitim fakültelerinde dört yıl aldıkları enstrüman eğitimi çok yetersiz. Bu düzeltilmeli. Öğretmenler memur zihniyetinden uzaklaşmalı. Okullarda yapılacak etkinliklerle çocuklar sosyalleştirilmeli. Okullarda müzik odaları ve dinleme salonları ve sanat kütüphaneleri oluşturulmalı. Ülkenin her köşesine bu eğitim götürülmeli. Çoksesli okul koroları ve müzik toplulukları kurulmalı. Biz, Ensemble Feverish Music Uuluslararası Kültür Ajansı olarak toplumumuzu bilinçlendirmek ve kültürümüzü Dünya’ya tanıtmak amacında çalışmalar yapmaktayız.
Musiki Dergisi: Teşekkür ediyor, etkinliklerinizde büyük seslenim alanları diliyoruz...