Özel olarak bir Anadolu halk çalgısı olan sipsi [çalgısı] anlamına da gelmektedir.
Sipsi [sözcüğü]’nün, çok-anlamlı oluşunun birçok karmaşıklıklara ve hatta yanılgılara yol açtığı görülmektedir.
Bu makalede çeşitli kaynaklarda görülen sipsi [sözcüğü] ve sipsi [çalgısı] tanımları üzerinde durulacak ve bunların eleştirel bir tanımı yapılacaktır.
Sipsi ile yollarımız son zamanlarda iki defa kesişti:
1- Toronto’ya ‘Arpanatolia’ adını alan üç kişilik bir grupla, bir sipsi [çalgısı] ustası Ferhat Erdem gelmişti (21 Nisan 2018). Diğer iki musikici (harp’çı Çağatay Akyol; vurmalıda Cemal Özkızıltaş) ile birlikte, Hitit medeniyetinden kopya edilmiş elbiselerini giyinmiş olarak bir konser verdiler. Ayrıca, Ferhat Bey, Türk medeniyeti ile ilgili Türkçe bir sunuş yaptığı sırada, İngilizce bir metni de ekrana aksettirdi. Bu metinde Sipsi karşılığı olarak İng. boatswaine’s pipe yazılmıştı. O zaman ben buna hayret etmiş ve kendi kendime şu sualı sormuştum: Anadolu’nun çok belirli bir yöresinde bilinen bu küçük, mütevazi Sipsi [çalgısı], nasıl oluyor da, Boatswaine’s pipe yani bir ‘Gemici düdüğü’ olabiliyordu ?
2- Esin Atıl’ın, Levni and the Surname ve Levni ve Surname kitaplarındaki sünnet düğünü şenliklerinde nahıl ve çiçek bahçeleri geçtiği sırada sipsi’nin çalındığından söz edilmiş olduğunu görmüş (bkz., Gökçen 2018a.) ve ben buna yine hayret etmiştim. Acaba bu nasıl bir Sipsi idi, Anadolu’nun bir köşesinden İstanbul’a hicret eden bir sipsi’ miydi?
Boatswain’s pipe için Türkçe-İngilizce sözlük’lere bakalım.
1890 ve 1974 tarihli Redhouse Sözlük’lerinde şöyle yazar:
Redhouse (1890/1978: 1038): “T. (سپسى) Sipsi. s. A whistle; a boat-swain’s pipe.”
(= Türkçe. (سپسى) Sipsi. isim. Islık-düdüğü ; gemici düdüğü).
Not. Sipsi’nin yalnız iki anlamı verilmiş.
Redhouse (1974: 1022): “Sipsi (سيسي , سيپسي) 1. prov[incial] whistle; boat-swain’s pipe. 2. prov. reed (of a clarinet). 3. slang cigarette.”
(= Sipsi (سيسي , سيپسي) 1. mahallî ıslık-düdüğü; gemici düdüğü. 2. mahallî (klarnet) kamışı. 3. argo sigara).
Not: Redhouse Türkçe-İngilizce Sözlük’ün (1974) basımında Sipsi sözcüğü için yukardakinin aynı şeyler tekrarlanmış fakat iki anlam daha eklenerek anlam sayısı dörde çıkarılmış; Arap harfleri ile iki ayrı yazımı verilmiş.
Tuğlacı (Türkçe-Ingilizce Sözlük, 1984, II: 1058): “Sipsi, i. esk. T. 1. Whistle, boatswain’s pipe; 2. Reed (of a clarinet); 3. arg. Cigarette.”
Not: Yukardaki Redhouse (1974 basımı) metni aynen alındığından çevirisi için yukarıya bkz.
Açıklama: ‘Islık düdükgiller’ polis, bekçi düdüğü gibi çalgıları da içerir. Evliya Çelebi, ‘Islık düdükgiller’’den, safîr ve safîr-i bülbül’ü verir, bkz. Gökçen 2017: 694-701.
Boatswain’in sözlük anlamı için bu defa İngilizce-Türkçe sözlükler:
Longman (s. 136): “boat-swain, bosun i. Porsun, marinel başı, lostromo; ticaret gemilerinde tayfaların başı; görevi, geminin bakımı ve donanımları, vb. ilgelenmek, tayfaları çalıştırmak olan gemideki baş denizci.”
Atalay (1: 396): “boatswain, is. 1. bo’s’n/bosun d.d. porsun, lostromo*, marinel başı, 4. boatswain’s pipe = ~’s call : sipsi , lostromo düdüğü.”
* (TDK) Türkçe Sözlük (s. 1593): lostromo a. (lost’romo) İt. nostromo den[izcilik]. Ticaret gemilerinde tayfaların başı.”
Büyük çalgı sözlüğü, The New Grove Dictionary of Musical Instruments (edited by Sadie, Stanley)’de, boat-swain’s pipe maddesi bulunmamakta? Diğer musiki sözlükleri de almamış.
Webster’s, İng. sözlükte şöyle yazılmış:
Webster’s (1: 244): “boatswain’s pipe or boatswain’s whistle also boatswain’s call n. 1: a silver whistle used by a boatswain’s mate (as in relaying orders to the crew or giving orders to winch and crane operators).”
(= boatswain’s pipe veya boatswain’s whistle yahut boatswain’s call n. 1: Porsun/marinel başı/lostromo yardımcısının kullandığı gümüş düdük (tayfalara emirleri bildirmek veya vinç çalıştıranlara emir vermek için).
Redhouse Sözlüğünde sözü geçen boat-swain’s pipe hakkında geniş bilgi Wikipedia’nın İngilizce versiyonunda, boat-swain’s call/ pipe başlığı altında bulunmaktadır. Bu çalgı hakkında Türkçe geniş bilgi de, yine Wikipedia’nın Türkçe versiyonunda, silistre düdüğü başlığı altında bulunmaktadır. Öneminden dolayı bu Türkçe metni olduğu gibi aşağıya kopyalandı:
Silistre, denizcilik malzemelerinin en belirgin ve en eskilerinden bir tanesidir. İngilizce anlamı ise The Boatswain’s Pipe’dır.
İlk olarak Haçlılar (1262) ve Romalılar zamanında, İngiliz kürekçilere gemilerine gelebilecek ani saldırıları haber vermek maksadıyla ve 13 ve 14’üncü yüzyıllarda Akdeniz ülkelerinin bahriyelerinde kullanılmıştır. Daha sonraları ise gemilerde üst rütbeli subayların gemiye gelişi gibi bazı ikazları duyurmak maksadıyla kullanılmaya başlanmıştır.
İlerleyen yıllarda ise kürek çeken personele ses ile kumanda etmeden, daha kolay kumanda imkanı sağladığı için tercih edilmiş; kısa bir düdük ile hazırlık yapılması, aynı anda ve tempolu kürek çekilmesi için de uzun ve fasılalı bir şekilde çalınmıştır. Osmanlı Donanması hakkında yazılan yazılarda kürekçilere tempo vermek maksadıyla Osmanlı bahriyesinde de bir düdük kullanıldığına dair bilgilere rastlanılmaktadır.
Silistrenin özel açılı yapısından dolayı çıkardığı tiz ses güvertede oluşan bir çok gürültü arasında hatta fırtınalı havalarda bile rahatlıkla duyulabilmektedir. Bu ses, uç kısımda bulunan şamandıra deliği genişletilerek ayarlanabilmektedir. Silistre çalınması, denizci dilinde emirlerin iletilmesi anlamına gelmektedir. Sözlü emir vermeden belirli standart emirlerin icra edilmesi maksadıyla da bazı çalma metotları günümüzde kullanılmaktadır.
İngiliz denizcilik standartlarına göre silistrenin bugünkü şekli 1870 yılında dizayn edilmiş, patenti verilmiş ve gemilerde personele standart emirleri anons etmek maksadıyla kullanılmaya başlanmıştır. Pirinçten veya kurşundan imal edilen silistreler, 99 cm (39 inch) uzunluğunda zincir/zincir örmeli el incesi ile birlikte kullanılmaktadır. Standart silistrenin ölçüleri; boyu 12.7 cm (5 inch) ve ağırlığı zinciri ile birlikte 45 gramdır.
II. Abdülhamit zamanında, yaklaşık kırk yıl boyunca Osmanlı Donanması’nın ıslahı görevini yürüten Amiral Henry Fe. WOODS’un anılarında bahriyemizde silistrenin bugünkü haliyle kullanıldığına dair bilgilere rastlanmaktadır. Silistrede (BKZ Resim 1) alçak ve yüksek olarak iki nota şekli, basit-düz (plain), titreyen (trill) ve de şakıyan (warble) olarak üç ayrı ses tonu bulunmaktadır.
Yukarda görüldüğü gibi, silistre düdüğü’nün İngilizce karşılığı boat-swain’s
pipeyani, ‘gemici düdüğü’dür.
Öyleyse, Ferhat Bey’in çaldığı sipsi [çalgısı] yukarda görülen boat-swain’s pipe yani bir ‘gemici düdüğü’ değildir!
Diğer taraftan, ‘gemici düdüğü’ne (yani boat-swain’s pipe), “bazı yörelerde ‘sipsi’ adı verilmekte” olduğunu Demirsipahi’den öğreniyoruz:
Demirsipahi (1975: 196): “Sipsi: Sipsi küçük bir kaval düdüğüdür.* Adına Çoban Düdüğü de denir. Bazı yörelerde ise yalnızca Düdük sözcüğü kullanılır. ... Bazı yörelerde ise gemici düdüğüne de sipsi adı verildiğini görüyoruz. (altını biz çizdik)
İşte bundan dolayıdır ki Sir Redhouse sözlüğ’üne sipsi karşılığı olarak boat-swain’s pipe sözlerini koymuş. Yoksa bu Anadolu halk çalgısından haberi olduğu
düşünülemez.
Not. Aşağıda görüldüğü gibi, sipsi [çalgısı], kavalgillerden sayılmaz.
Dikkat edilmelidir ki, burada sipsi [çalgısı] değil, sipsi [sözcüğü] söz konusudur. Sanki başka bir kelime yokmuş gibi, gemici düdüğü’ne de her nedense (belki tiz bir ses çıkardığı için), ‘sipsi’ demişler.
‘Gemici düdüğü’ne (yani boat-swain’s pipe), ‘sipsi’ dendiğini (yani sipsi [sözcüğü]’nün kullanıldığını) ve diğer bir adının da silisre/silistre düdüğü olduğunu Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden öğreniyoruz.
Seyahatname’nin Ahmed Cevdet basımının, “Esnâf-ı Nahılcıyan-ı sur-ı hümayun” başlığı altındaki kısmında sipsi / (سيپسي) sözcüğü geçmektedir, bkz., Evliya Çelebi, 1314 (1898), 1: 612. Elimizde bu metnin alındığı Pertev Paşa nüshası metni olmadığından bu okuyuşun doğruluğu hakkında birşey diyemiyoruz, bkz., Gökçen 2018b. Fakat, Tarama Sözlüğü’nde de (V: 3488), yine Ahmet Cevdet basımından alınarak ‘sipsi’ okunmuş: “Sağa sola çekin deyü ( سيپسي / sipsi) düdükleri çalarak ubûr ederler.”
Halbuki, Seyahatname’nin 1. cildinin Topkapı Sarayı nüshasına dayanan yeni bir okunuşunda bu çalgı, silisre düdüğü olarak geçmektedir, bkz. Evliya Çelebi, 2006: 332:
“Esnâf‑ı nakılcıyân‑ı sûr‑ı hümâyûn: (...) Bunlar bu alayda şehremîni mâlıyla [200a] Süleymâniyye minâresi kaddi balmûmunun rengâreng kâfûrîlerinden ve şamata varağı tellerinden evce ser-çekmiş servi-misâl münevver ve mutallâ nakıllar eyleyüp her birin yüzer ikişer yüzer tershâne karavana pâyzenleri çeküp vardiyanlar sağa ve sola çekin deyü silisre düdüklerin çalarak ubûr ederler ve niçe yüz hurde nakıllar ile alay gösterüp ubûr ederler.”
Evliya Çelebi 2003: 616 - Günümüz Türkçesiyle.
“Padişah düğünü nakılcıları esnafı: (...) Bunlar bu alayda şehremini malıyla [200a] Süleymaniye minaresi boyu balmumunun rengârenk kâfûrîlerinden ve şamata varağı tellerinden göklere baş uzatmış servi gibi ışıklı ve parlak nakıllar eyleyip her birini yüzer ikişer yüzer tersane karavana pâyzenler çekip vardiyanlar sağa ve sola çekin diye silisre düdüklerini çalarak geçerler ve nice yüz küçük nakıllar ile alay gösterip geçerler.”
Seyahatname’nin, Pertev Paşa nüshasında, ‘sipsi’ ve Topkapı Sarayı nüshasında niçin ‘silisre düdüğü’ denildiğinin/yazıldığının sebebini bilemiyoruz. Acaba bir müstensih hatası veya düzeltisi midir?
Öyleyse Surname’de nahıllar ve çiçek bahçeleri geçerken çalınan ve adına ‘sipsi [sözcüğü]’ verilen çalgı bir ‘gemici düdüğü’ yani bir boat-swain’s pipe idi!
Yukardaki tanımlardan şöyle bir neticeye ulaşmaktayız: ‘sipsi’nin farklı anlamları vardır. Yani, ‘sipsi [çalgısı]’ ve ‘sipsi [sözcüğü]’ bambaşka şeylerdir.
---------------------
Silistire/Silisre Düdüğü (BKZ Resim2) – Kaynaklarda:
‘Gemici düdüğü’ne (= boatswain’s pipe), silisre/silistre düdüğü denmekte.
Redhouse (1974: 1022): “silisre, silistre (سلستره , سلسره ) Gk. naut. boat-swain’s pipe, sifflet.”
(=“silisre, silistre (سلستره , سلسره ) Yun. denizcilik, gemici düdüğü (İng. boat-swain’s pipe, Fr. sifflet).”
Evliya Çelebi 2006: 272: “{Esnâf‑ı bâzergân‑ı ankâ Karadeniz;: (...) "Eyya mola ya mola" diyerek yine kızaklar üzre gemilerin çekerek top u tüfengler atarak feryâd [ü] figânları göğe çıkarak ve gemilerin filandıralarla ve bayraklarla ve kapudan fenerleriyle cümle kapudanlar at başı berâber alay çavuşları yerine ba‘zı dayılar silisre düdükleri çalarak saf saf alay gösterüp ubûr ederler. Ardları sıra sekizer kat mehterhâneler çalınup güzer ederler.”
Evliya Çelebi 2003: 508 - Günümüz Türkçesiyle: “Karadeniz bezirgânları esnafı: (...) "Ey yâ Mevlâ, yâ Mevlâ" diyerek yine kızaklar üzere gemilerini çekerek top, tüfekler atarak feryat ve figanları göğe çıkarak gemilerini flândıralarla bayraklarla kaptan fenerleriyle bütün kaptanlar at başı beraber alay çavuşları yerine bazı dayılar silisre düdükleri çalarak saf saf alay gösterip geçerler. Ardları sıra sekizer kat mehterhaneler çalınıp geçerler.”
Dankoff (s. 212): “silisre (~silistire) vardiyan düdüğü, tayfabaşının reisin emirlerini bütün gemicilere iletmek için kullandığı düdük.”
Öztuna (II, 304): “Silistre Tiz sesli madenî veya bağa düdük ki, harb gemilerinde kaptanı, sancağı veya tekneye çıkan kaptandan yüksek rütbeli birini selâmlamak için çalınır (Kâtib Çelebi, Tuhfetü’l-Kibâr, 1320 tab’ı, s. 153).”
Not. Demek oluyor ki, Silistre düdüğü Kâtib Çelebi’nin, Tuhfetü’l-Kibâr adlı kitabında da geçmektedir.
Ayverdi (3: 2796): “silistre i. (Yun.) Gemicilikte, haberleşmede, kumanda vermede, harekete geçmeyi başlatmada kullanılan, ıslığa benzer ses çıkaran tiz sesli bir nevi düdük.”
Not. Yunanca’dan geldiği belirtilmiş fakat kaynak gösterilmemiş.
Tuğlacı (1974, III: 2596): “silistre, silisre i. Yun. Syrigma, syrinks; ask. den. Yelkenli gemiler zamanında, nöbetçi subayın kumandalarını direklere kadar duyurtmak, demir yerinde yatarken bir filikanın donatılması için nöbetçi takımı veya rütbeli personeli çağırmak için kullanılan düdük; hoparlörlerin yayılmasıyla bu usul bırakıldı. (Silistre hâlâ rütbeli personelin gemiye giren veya gemiden çıkan yüksek rütbeli bir subayı selâmlamalarında kullanılır; bu selâmlama subayın rütbesine göre az veya çok gösterişlidir. Daha XVI. Yüzyılda silistre kumanda makamını belirten bir işaretti; amiral boynuna bir silistre asardı). [İng. Whistle, boatswain’s pipe; Fr. Sifflet de marin].”
Not. Yun. Syrigma, syrinks’ten geldiği yazılmış: Syrigma (Islıkçı balıkçıl kuşu); syrinks [syrinx] (panflüt). Kaynak gösterilmemiş.
Tuğlacı (1984, II: 1053): “silistre, silisre, i. Yun. ask. den. Boatswain’s pipe, sifflet.” (= silistre, silisre, isim. Yunanca, askerlik’den. Gemici düdüğü (İng. boat-swain’s pipe, Fr. sifflet).
Çağbayır (s. 4241): “silistre, [Yun. Syrigma/syrinks (ıslık, düdük)] is. dnz. 1. Hoparlörlerin yaygınlaşmasından önce personeli toplamak, belirli konularda emir vermekte kullanılan düdük. 2. Gemiye giren veya çıkan yüksek rütbeli subayı selamlamak amacıyla kullanılan düdük.”
Not. [Yun. Syrigma/syrinks (ıslık, düdük)] için yukarda Tuğlacı (1974) için yazılan dipnota bkz.
(TDK) Türkçe Sözlük (2011), silistre, silisre sözcüğünü almamış!
Evliya Çelebi Seyahatnamesine göre silisre/silistre düdüğü 17. yüzyılda Osmanlı ülkesinde biliniyordu. Öztuna da, Kâtib Çelebi’nin Tuhfetü’l Kibâr’ında (17. yüzyıl) geçtiğini söylemekte. Bu bilgi Türk musiki tarihi için önemlidir.
----------------
Sipsi – Musiki Kaynaklarında
Özbek (s. 166): “sipsi (< sıbızgu) 1. Bir üflemeli halk çalgısı: Sipsi, ortalama 15-20 cm uzunluğunda, baş tarafı üstten yarılarak ses verecek hale getirilmiş içi boş, ince bir kamıştan oluşur. Üstte beş, altta bir deliği vardır. Cukcuk denilen ağızlığıyla tek parça halinde olabileceği gibi, ayrı iki parça halinde de olabilir. Bu durumda sipsici, cukcuk’u çeşitli boylardaki gövdelere takarak farklı tonlar elde etme imkânına sahip olur. 2. Zurnada ses çıkarmaya yarayan kamış parça. 3. Ağaç dallarından yapılan düdük.”
Not. ‘Sipsi’nin üç anlamı verilmiş. Önemli olarak, ‘ağaç dallarından yapılan düdük’ anlamı ayrı olarak verilmiş olduğundan burada iki tür ‘sipsi’ tanımlanmakta: Halk çalgısı olarak bilinen ‘sipsi’ ve ağaç dallarından yapılan sipsi/çoban düdüğü? Her ikisi de sipsi maddesi altında verilmişse de, belki de bu ikincisine ‘çoban düdüğü’ denilmelidir. Sipsi tanımı yetersiz olmuş. Sipsi [sözcüğü]’nün diğer anlamları, yani ‘gemici düdüğü’ (= boatswain’s pipe) ve ‘ıslık-düdüğü’ (= whistle) anlamları alınmamış!
Duygulu (s. 397): “Sipsi 1) Asıl gövdesi 15-20 cm uzunluğunda ince su kamışından yapılan kamışlı üflemeli halk çalgısı. ‘Gövde’ (götlük, gövdelik) ve ‘ağızlık’ (leylik, cukcuk) olarak iki parçadır. Ağızlık kısmı, gövdeye göre daha ince bir su kamışından yapılır ve bir tarafının kapatılıp gövdesine ince bir yarık açılmasıyla meydana gelir. Önde beş-altı, arkada bir deliği vardır. Sıradan icracılar bir oktavlık ses genişliğine zor ulaşırken, usta icracılar on bir-on iki ses kadar çıkarabilirler. Farklı ağaç kabuklarından, çavdar sapından yapılan bazı çalgılara ‘sipsi’ adı veriliyorsa da, Teke Yöresi’nin Burdur, Denizli, Antalya-Fethiye havâlileri, su kamışından yapılan sipsilerin en yaygın olduğu yerlerdir. 2) Kamışlı üflemeli çalgılarda ağza alınan ve ses çıkarmaya yarayan asıl parça. Zurna, çifte ve argunda ‘sipsi’ veya ‘ağızlık’ denilen bu kısım, tulumda ‘dillik’ adıyla anılmaktadır. Bazı yöre zurnalarındaki küçük kamışa da sipsi denildiği bilinmektedir. 3) Bir kısım kamışlı üflemeli çalgılarda (özellikle çifte ve çam düdüğü gibi çift borulularda olduğu gibi) ana gövdeye verilen isim. 4) Madenden yapılmış düdük (polis, bekçi vb. için.) ”
Not. İki parçalı Sipsi tanımlanmış. Dört anlamı verilmiş. “Farklı ağaç kabuklarından, çavdar sapından yapılan bazı çalgılara ‘sipsi’ adı veriliyorsa da” diyerek ikinci bir tür ‘sipsi’ye (çoban düdüğü?) işaret edilmiş fakat ayrı bir ad verilmemiş. Diğer anlamlarından Islık-düdüğü (= whistle) verilmiş, ‘Gemici düdüğü’ (boatswain’s pipe) verilmemiş.
Demirsipahi (1975: 196): “Sipsi: Sipsi küçük bir kaval düdüğüdür. Adına Çoban Düdüğü de denir. Bazı yörelerde ise yalnızca Düdük sözcüğü kullanılır. Daha çok Yörük ve Avşarlarda kullanılır, puslu ve çok tiz, oynak bir sesi vardır. 2 cm genişliğinde ve 20 cm uzunluğunda iki kamıştan oluşur. Boru biçimindeki gövdesinde parmaklarla örtülüp açılarak ses çıkarmağa yarıyan 5 delik vardır. Bunun alt kısmında birinci delik ile ikinci deliğin orta altında baş parmakla örtülüp açılarak ses değişmesini sağlayan bir delik daha vardır. Toplam 6 deliktir. Bunun üzerine bir kamış daha geçirilerek Sipsi oluşturulur. Güçlü bir solukla çalınır. Dirmil yöresinde buna Sipsi dendiği gibi, bununla oynanan oyunlara da Sipsi adı verilir. Bunlar iki büyük bölünmeye bağlı tutularak Teke Havası ve oyunları ile Zeybeklerden oluşan oyunları içine alır tümüne birden Sipsi derler. Dirmil yöresinde ve Çavdır’da sipsiye Dilli Düdük adı verilir.
Bilindiği gibi Sipsi çobanların bu düdüğü kullanmalarından dolayı da Çoban oyunları yerine de sipsi sözcüğü kullanılmıştır. Aynı zamanda sipsi zurnanın dudaklara gelen kamış kısmına da denir. Bazı yörelerde ise gemici düdüğüne de sipsi adı verildiğini görüyoruz (altını çizdik).”
Not. Önemli olarak, ‘sipsi’ sözcüğünün, ‘gemici düdüğü’(= boatswain’s pipe) için de kullanıldığına işaret eden kaynak! Sipsi çalgısı’na, ‘Çoban Düdüğü, Düdük, Dilli Düdük’ gibi adlar da verilmekte; ‘Sipsi’ adını alan oyunlar da vardır. Halk çalgısı ‘sipsi’ ile ağaç dallarından yapılan (Çoban düdüğü?) ayırt edilmemiş. Islık-düdüğü (= whistle) anlamı verilmemiş. Sipsi’yi, Kavalgillerden sayması doğru olmamış. Aslında Demirsipahi’nin burada bir çifte sipsi’yi tanımladığı görülüyor?
Say (s. 482): “Sipsi. (1) İnce bir kamıştan yapılan üflemeli halk çalgımız. Üstte beş, altta bir deliği bulunur. Ağızlık kısmına ‘cukcuk’ denir. (2) Zurnada ses üretmeye yarayan kamış. (3) Ortaasya ve Çin’de kullanılmış olan demet kamışlı ağız orgu. Uygurca sıbızgu.”
Not. Üç anlamı verilmiş. Fakat, 3. maddedeki tanım doğru değil/şüpheli?; Maragalı, ‘demetli kamış ağız org’una, ‘çıbçık/çıpçık’ veya ‘Musikar-ı Hıtayî’der, bkz. Gökçen 2017: 686-687. Ağaç dallarından yapılan sipsi’nin sözü edilmemiş. Gemici düdüğü (= boatswain’s pipe), Islık-düdüğü (=whistle) anlamları da yok.
Usbeck (1970: 257/22): “Sipsi: Nefesli saz, Sıbızga (bk.): 1) Zurnanın başına takılan kamış, 2) Bir nevi düdük, 3) Çift kamışlı bir saz.”
Not: Az kapsamlı bir metin. ‘Düdük’ tanımı yetersiz.
Emnalar (s. 94-6), SİPSİ – “Bazı bölgelerde sigaraya ve zurna ağızlığına da sipsi denilir.... Bucak bölgesi’nde tek parça, diğer bölgelerde iki parçadan oluşur. ... İki parçalı olan sipsi ağızlık bölgesi daha ince bir kargıdan kesilerek aynı işlemlerden geçirilir. Gövde kısmının deliğine sıkıca monte edilir. Küçük çapta akort yapabilmek için ağızlığın gövdeye bağlanan kısmı ip ile bağlanır. Ağızlığın değiştirilip değişik seslerde çalınabilmesi bakımından iki parçalı sipsi daha kullanılışlıdır.”
Not. Yukarıya bu metnin önemli cümleleri alındı. Daha çok sipsi’nin çalındığı yöreler, yapılış şekli ve çalınışı tanımlanmış. ‘Gövde ve ‘ağızlık’ kısımları; ağız’lığın ip ile bağlanışı da tanımlanmış. Halk çalgısı sipsi ile ağaç dallarından yapılan çalgıyı (çoban düdüğü?) ayırt etmemiş. Gemici düdüğü
(= boatswain’s pipe), Islık-düdüğü (= whistle) anlamları verilmemiş. Zurna ağızlığı ve sigara anlamları verilmiş. Sipsi hakkındaki bilgilerinin kaynağı belirtilmemiş?
Ozanoğlu, Tanju, (sayfa numarası yok) SİPSİ – Sipsi’nin çeşitli örneklerini ve çalanlarının renkli güzel resimlerini içermektedir.
Not. Emnalar’da görülen metnin aynısı burada da bulunuyor. Emnalar’ın kendisi kaynak vermediğinden, bu her ikisinin de alıntı yaptığı kaynak acaba nedir? Metin aynı olduğundan dolayı yukarda yapılan açıklamalar burada da geçerlidir. Kısa bir ‘Çifte sipsi’ metni eklenmiş.
Akarsu (s. 40-3). Yazar, bu makalede adı geçen Ferhat Erdem’den yararlanmış. “Sipsi, sazlıklarda yetişen, su kamışı denen kargı’dan yapılmaktadır. İki parçadan meydana gelir. Bunlar ağızlık ve gövde (yeresel deyimle “gödlek”)’dir.* Ağızlık kısmı, yaklaşık olarak 4-5 cm uzunluğunda, gövde kısmı ise 15-25 cm civarındadır. Gövde bölümünde 5 üstte, 1 altta olmak üzere toplam 6 delik vardır.” Sipsi [çalgısı]nın yapılışı, ölçüleri, akort edilişi ve çalınma şekli açıklanmış. “Renk sazı olduğu için, tek başına kullanılmaktan ziyade , ana sazların yanında yer alır. Sipsi [çalgısı]’nın geliştirilmesi üzerinde durulmuş.
* Duygulu (s. 397)’da, “götlük”.
Not. Sipsi [çalgısı] hakkında değerli bilgiler verilmiş. Ağaç dallarından yapılan sipsi (çoban düdüğü?)’nün sözü edilmemiş. Sipsi [sözcüğü]’nün diğer anlamları verilmemiş.
Picken – Şöyle bir çalgı sınıflandırma başlığı açar:
(s. 509): “422.211.2 Clarinets with idioglottal,* integral or non-integral reeds, with fingerholes”
(= Kendinden-hançereli(?), bütünsel veya bütünsel-olmayan, kamışlı, parmak delikli, klarinetler).
“In the account of Turkish folk clarinets ... a distinction is made between integral reeds, in which the tongue is cut in the wall of the reed-pipe itself, and non-integral reeds, in which the tongue is cut in the wall of a short length of relatively narrow reed and the finished idioglottal reed inserted into a reed-pipe of greater diameter.”
(= Türk halk klarinetlerine gelince ... dil’in kamış-düdüğün kendi duvarına kesildiği bütünsel (integral) kamışlar ile, dil’in nispeten dar, kısa bir kamışa kesildiği bütünsel-olmayan (non-integral) kamış arasında bir ayrım yapılır ve bu hazırlanmış kendinden-hançereli(?) kamış daha büyük çaplı bir kamış-düdüğün içine sokulur.”
Bu bölümde Picken, Gökbelen yaylasından alde ettiği bir çalgıyı b altbaşlığı altında inceler: (BKZ Resim 3)
“I. Zibbi (≡ sipsi). The local name zibbi is presumably derived (like the name sipsi—p. 350) from old Turkish sıbızgu.
II. This is an idioglottal clarinet, with an up-cut tongue and a small number of fingerholes (Plate 17e), made from reeds of small diameter.
III. This specimen was obtained on Gökbelen Yaylası in the region of Silifke (İçel). It is known in Muş and may well be more widely known. In İçel it is made from the reed known as karkı or gargı, the precise botanical nature of which has not yet been determined. It may be Phragmites australis subsp. altissimus.”
Çevirisi:
I. Zibbi (= sipsi). Yöresel zibbi adı muhtemelen (sipsi adı gibi - s. 350) eski Türkçe sıbızgu’dan türemiştir.
II. Bu bir kendinden-hançereli klarinettir, yukarısına-kesilmiş bir dili, az sayıda parmak delikleri (Levha 17e) ile küçük çaplı kamışlardan yapılır.
III. Bu örnek [çalgı], Silifke (İçel) bölgesinin Gökbelen Yaylası’ndan elde edildi. Muş’ta bilinir ve belki daha yaygın olarak bilinir. İçel’de kargı veya gargı denilen bir kamıştan yapılır. Bunun gerçek botanik yapısı henüz belirlenmedi. Phragmites australis, alttür altissimus olabilir.”
Görüldüğü gibi, burada tek parçalı bir sipsi’nin tanımı yapılmaktadır.
Picken, (s. 350-56)’de) zurna sipsi’sini tanımlanır.
Önemli Not. Picken’e göre, Sipsi [çalgısı]’nı, klarinetgiller sınıfından bir çalgıdır.
* Sadie (2: 279): “Ideoglot reed. A reed that is cut out of (remains attached to) the body of an aerophone. Often the hair, a thread, or a piece of string is inserted at the inner end of the cut to prevent the reed sealing completely when played. The Egyptian arghūl, the Turkish çifte, the Nigerian veng-kung and the Sardinian launeddas are examples of idioglot clarinets.”
(= Kendinden-hançereli kamış. Bir nefesli-çalgının (aerophone) gövdesine (bağlı kalan) kesilip çıkarılmış kamış. Çoğu kez saç teli, bir iplik veya bir ip parçası kesilip çıkarılmışın iç dibine sokulur, kamışın çalınırken bütünüyle tıkanmaması için, Mısır argül’ü, Türk çifte’si, Nijer veng-kung ve Sardinya launeddas’ı kendinden-hançereli klarinet örnekleridir.)
Azerbaycan’da, sipsi’ye ‘sümsü’ denilmektedir, bkz. Necefzade (s. 166-7); Abdullayeva (s. 101); Azimli (s. 137-8).
Sipsi - Türkçe Sözlükler’de
Kamus-ı Türkî (s. 1081): “sipsi (سپسى) s. 1. Gemici düdüğü. 2. Talim ıslığı.”
Not: Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. Redhouse’da görüldüğü gibi, sipsi [sözcüğü]’nün yalnızca ‘gemici düdüğü’ anlamı verilmiş.‘Talim ıslığı’ tanımı için bkz. Tuğlacı; Ayverdi (Kubbealtı Lugatı)’. Yalnız iki anlamı verilmiş.
(TDK) Türkçe Sözlük (s. 2121): “sipsi a. hlk. 1. Ağaç dallarından yapılan düdük. 2. den. Gemici düdüğü. 3. müz. Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü.”
Not: Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. ‘Ağaç dallarından yapılan düdük’ anlamı ile yetinilmiş. Diğer anlamları da verilmemiş; sadece üç anlamı verilmiş!
Tuğlacı (1974, III: 2611): “sipsi i. esk. T. sıbızgu. 1. Gemici düdüğü, 2. Zurnanın dudaklara gelen kamış kısmı, [İng. Whistle, boatswain’s pipe; Fr. Sifflet de marin[e]]; 3. tiy. Karagöz, Matiz ve Külhanbeyin ‘tütün’ veya ‘sigara’ için kullandığı terim. 4. arg. Sigara; 5. esk. Talim yaptırırken çalınan ıslık.”
Not: Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. Redhouse’da görüldüğü gibi, Sipsi [sözcüğü]’nün yalnızca ‘gemici düdüğü’ anlamı verilmiş. İng., Fr. karşılıklar yanlış yere konulmuş çünkü 1. anlamı içine yazılmalıydı; ‘marin’ yerine ‘marine’ olmalı. Beş anlamı verilmiş.
Püsküllüoğlu (s. 1363): “ sipsi a. 1 ha. Ağaç dallarından yapılmış düdük. 2 gemici düdüğü. 3 zurnanın öttürülmesini sağlayan, dudaklara gelen kamış bölümü. 4 arg. sigara. ◊ Sipsi majör arg. esrarlı sigara. ”
Not. Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. ‘Ağaç dallarından yapılan düdük’ anlamı ile yetinilmiş. ‘Islık-düdüğü’ anlamı alınmamış. Dört anlamı verilmiş.
Aktunç (s. 260): “ Sipsi i (esk. Tür. sıbızgu, ‘düdük’ten) «Karagözcü argosunda sigaraya verilen ad.”
Aktunç (s. 260): “ Sipsi Majör d. (türk.– lat. majör, ‘büyük’ten) Esrarlı
sigara ”
Not. Bir Argo Sözlüğü olarak doğal olarak Sipsi sözcüğünün yalnız bu yönü üzerinde durulmuş.
Çağbayır (s. 4860): BKZ (Resim 4)
Not. Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. Yalnız ‘düdük, boru’ demekle yatinilmiş. Ayrıca, Sipsi bir ‘boru’ değildir! Yaş ağaç dallarından yapılan Sipsi’yi (Çoban düdüğü?) ayırt etmiş. Yalnız Çifte Sipsi’yi almış. ‘Sipsi’nin musiki ile ilgili olmayan anlamlarını Derleme Sözlüğü’nden alarak nakletmiş. Oldukça kapsamlı bir sipsi maddesi olmuş.
Örnekleriyle Türkçe Sözlük, (4: 2563): “sipsi i. 1.Gemici düğümü (aynen). 2. halk dili. Yaş ağaç dallarından yapılan düdük. 3. müz. Zurnanın ötmesini sağlayan ve dudaklara gelen kısım.”
Not. Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış. ‘Yaş ağaç dallarından yapılan düdük’ tanımıyla yetinilmiş (‘düdüğü’ yerine yanlışlıkla ‘düğümü’ yazılmış). Islık-düdüğü’ anlamı alınmamış. Üç anlamı verilmiş.
Ayverdi (3: 2807): “Sipsi i. (ses taklidi k. [?]) 1. Gemici düdüğü. 2. Zurnanın çalınmak için ağıza alınan kamış kısmı. 3. argo. Sigara. 4. esk. Talim yapılırken çalınan ıslık.”
Not: Halk çalgısı Sipsi tanımlanmamış, ağaç dallarından yapılan da. Islık-düdüğü’ anlamı alınmamış. Dört anlamı verilmiş.
Derleme Sözlüğü (X: 3645): “sipsi (I) [sibsi, süpsübü] 1. Ağaç dallarından yapılan düdük. 2. Madenden yapılmış düdük (polis, bekçi, vb. için).
(II) Yüzü uzun, kafası sivrice kimse.
(III) 1. Soğanın tohum taşıyan bölümü. 2. İlkbaharda sular içinde yetişen bir bitki.
(IV) Huni.
(V) Sivri uçlu çakı.
(VI) Kuş tutmak için kullanılan tuzakta, üstünde kurt, tırtıl bulunan 15-25 cm boyunda ince çubuk.”
Not. Bunlar halk arasından derlenen tanımlar.
Kaşgarlı (I: 489-5): “sıbızgu سِبِزْغوُ ; (I: 176- 7) : sıbuzgu ( سِبُزْغوُ) düdük, boru.”
Not. Sipsi’nin, sıbıszgu/sıbızgu ile akrabalığı ?
Önemli Not: Türkçe Sözlükler’in hemen hepsi (TDK Türkçe Sözlük içinde) halk çalgısı Sipsi’yi tanımlamadıklarından dolayı yetersiz kalmışlar!
SONUÇ
Sipsi kelimesi, sipsi[çalgısı] anlamına geldiği gibi, sipsi [sözcüğü]’nün başka anlamları da olduğundan dolayı dilde ve özellikle musiki literatüründe karışıklık ve eksikliklere yol açmıştır. Sipsi’ye verilen anlamları sıralıyalım:
1a- Halk çalgısı Sipsi - Türkiye’nin özellikle Ege bölgesinde yaygın, çoğunlukla iki parça su kamışından yapılan bir üflemeli çalgıdır. Oldukça gelişmiş bir çalgıdır ve profesyonel çalgıcıları vardır.
Picken, sipsi [çalgısı]’nı (clarinet with idioglottal, non-integral reeds, with fingerholes (= kendinden-hançere’li, ayrık kamışlı, parmak delikli klarinet) olarak sınıflandırır.
Öyleyse sipsi [çalgısı], kavalgillerden bir çalgı değildir!
Akursu, Emnalar/Ozanoğlu sipsi [çalgısı]’nın yapımını (yapım ölçüleri de dahil) ve çalınışını oldukça ayrıntılı bir şekilde betimlemişler.
Özbek, Duygulu, Demirsipahi sipsi’nin sözlük tanımlarını yapmışlar.
Fakat, Özbek, “halk çalgısı sipsi” ile “ağaç dallarından yapılan sipsi [çalgısı]” tanımını yapmakla önemli bir ayrıma işaret etmiş. Duygulu da buna ancak geçerken işaret etmiş.
Akarsu (s.40) : “İnce, küçük anlamına gelen ‘Sipsi’ sözcüğü”; Emnalar (s. 94)/Ozanoğlu: “Sipsi adı (ince küçük) anlamına gelir.” demişlerse de hiçbiri kaynak göstermemişler. Elimdeki sözlüklerde de bulunmuyor.
1b- Ağaç dallarından yapılan Sipsi [çalgısı] – Özellikle Özbek, “Halk çalgısı sipsi” ve “ağaç dallarından yapılan düdük” tanımlarını ayrı yazmakla iki tür sipsi [çalgısı]’nın bulunduğunu iyice belirtmiş oluyor. Duygulu da: “Farklı ağaç kabuklarından, çavdar sapından yapılan bazı çalgılara ‘sipsi’ adı veriliyorsa da” demiş. Emnalar /Ozanoğlu, ağaç dallarından yapılan ile yukarda tanımlanan gelişmiş sipsiyi ayırt etmemiş olduğundan karmaşık bir metin ortaya çıkmış!
Bu tür az gelişmiş çalgıya, ‘Çoban düdüğü/sipsi’si demek daha doğru olur. Gerçekten de, Erdem buna “Çoban Düdüğü” demektedir, bkz. Erdem, 4.4.5.4.
Çevrimiçinde, ağaç dallarından yapılan Çoban düdüğü/Sipsi’nin yapılışını gösteren video bulunmaktadır.
1c- Çifte Sipsi [çalgısı] - Ozanoğlu: “(...) 20 cm uzunluğunda olan ince iki kamışın yan yana bağlanmasından meydana gelmiş bir çalgıdır.” - Demirsipahi (1975: 196): “Sipsi: (...) Daha çok Yörük ve Avşarlarda kullanılır, puslu ve çok tiz, oynak bir sesi vardır. 2 cm genişliğinde ve 20 cm uzunluğunda iki kamıştan oluşur. Boru biçimindeki gövdesinde parmaklarla örtülüp açılarak ses çıkarmağa yarıyan 5 delik vardır. Bunun alt kısmında birinci delik ile ikinci deliğin orta altında baş parmakla örtülüp açılarak ses değişmesini sağlayan bir delik daha vardır. Toplam 6 deliktir.”
2- Sipsi [sözcüğü], ‘Gemici Düdüğü’ (Boatswain’s pipe) için de kullanılmaktadır. Yukarda Demirsipahi’nin dediği gibi: “Bazı yörelerde ise gemici düdüğüne de sipsi adı verildiğini görüyoruz.”
‘Gemici Düdüğü’ne Sipsi denilmesine sebep belki de çıkan tiz sesi dolayısı iledir.
Burada şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır: ‘Gemici Düdüğü’ne (Boatswain’s pipe) sipsi denilmesine rağmen, ‘Gemici Düdüğü’ (Boatswain’s pipe) bir Sipsi [çalgısı] değildir. ‘Gemici Düdüğü’nün (Boatswain’s pipe,) Türkçede kullanılan diğer bir adı, Silistre/Silisre düdüğü’dür. Öyleyse, ‘Gemici Düdüğü’ne, Sipsi denilmesi galat bir terim olmaktadır.
3- Zurna’nın ağıza alınan kamışı: Duygulu (s. 397): “Sipsi ... 2) Kamışlı üflemeli çalgılarda ağza alınan ve ses çıkarmaya yarayan asıl parça. Zurna, çifte ve argunda ‘sipsi’ veya ‘ağızlık’ denilen bu kısım, tulumda ‘dillik’ adıyla anılmaktadır. Bazı yöre zurnalarındaki küçük kamışa da sipsi denildiği bilinmektedir.”
Özbek (s. 166): “sipsi ... 2. Zurnada ses çıkarmaya yarayan kamış parça.”
Demirsipahi (1975: 196): “Sipsi: ... Aynı zamanda sipsi zurnanın dudaklara gelen kamış kısmına da denir.”
Say (s. 482): “Sipsi. ... (2) Zurnada ses üretmeye yarayan kamış.”
(TDK) Türkçe Sözlük (s. 2121): “sipsi ... 3. müz. Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü.
4- Klarnet’in ağıza alınan kamışı:
Redhouse (1974: 1022): “sipsi (سيسي , سيپسي) ... 2. prov. reed (of a clarinet).
(= sipsi (سيسي , سيپسي) ... 2. mahallî (klarnet kamışı).”
Tuğlacı (Türkçe-Ingilizce Sözlük, 1984, II: 1058): “sipsi, ... 2. Reed (of a clarinet).”*
* Redhouse’dan almış.
Not: Bu tanım yalnızca Redhouse ve ondan alan Tuğlaci’da bulunmakta. Diğer sözlüklerde: Say (s. 297), Yener (s. 129) klarinet’in ağıza alınan kısmına ‘ağızlık’; Çalışır (s. 28), ‘bek’ [Fr. bec’den] demiş.
5- Islık-düdüğü (polis, bekçi düdüğü, vb) (whistle).
6- Sigara (argo): Püsküllüoğlu (s. 1363) : “ sipsi … 4 arg. sigara. ◊ Sipsi majör arg. esrarlı sigara.” Redhouse (1974: 1022): “arg. Sigara.”
Tütün veya sigara (Karagöz)’de: Tuğlacı (1974, III: 2611): “sipsi ... 3. tiy. Karagöz, Matiz ve Külhanbeyin ‘tütün’ veya ‘sigara’ için kullandığı terim.”
7- Talim ıslığı : Tuğlacı (1974, III: 2611): “sipsi ... 5. esk. Talim yaptırırken çalınan ıslık.”
Ayverdi (3: 2807): “Sipsi ... 4. esk. Talim yapılırken çalınan ıslık.”
8- Halk Oyunlarına verilen ad – Demirsipahi : “… bununla oynanan oyunlara da Sipsi adı verilir. Bunlar iki büyük bölünmeye bağlı tutularak Teke Havası ve oyunları ile Zeybeklerden oluşan oyunları içine alır tümüne birden Sipsi derler.” Çağbayır: “9. Bazı yörelerde sipsi eşliğinde oynanan halk oyunlarıma verilen ad.”
9- Nargile borusunun ağıza alınan kısmı ?
Not: Sözlüklerde bulamadım.
Son söz: Yukarda görüldüğü gibi sipsi çoklu-anlamlı bir kelime olduğundan özelllikle, sipsi bir çalgı ise sipsi [çalgısı] veya bir sözcük ise sipsi [sözcüğü] olduğu belirtilmelidir.
KAYNAKÇA
Abdullayeva, Səadət, Azərbaycan Xalq Çalğı Alətləri. Bakı: Adiloğlu neşriyyatı, 2002.
Akarsu, Sıtkı, “Türk Halk Müziğinde ‘Sipsi’sazının yeri, önemi ve korunmasında yardımcı olabilecek bazı öneriler, Halk Müziğinde Çalgılar içinde: Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, Motif Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009., 40-3.
Aktunç, Hulki, Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000.
Arel, Sadettin, “Türk Bestekârlarının Tercemeihalleri”, Musiki Mecmuası, 1948-1950, No. 9-24.
Atalay, Hâmit, İngilizce - Türkçe Sözlük, 2 cilt. Ankara: Türk Dil Kurumu, 1999.
Atıl, Esin, “Surname-i Vehbi: An Eighteenth-Century Ottoman Book of Festivals”, 1969 (Ann Arbor, Michigan: University Microfilm, 1970).
Atıl, Esin, Levni and the Surname: The Story of an Eighteenth-Century Ottoman Festival, İstanbul: Koçbank, 1999. 248 s.
Atıl, Esin, Levni ve Surname: Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, (çeviren: Zeynep Rona), İstanbul: Koçbank, 1999. 248 s.
Atıl, Esin, “The Story of an Eighteenth-Century Ottoman Festival”, https://archnet.org/system/publications/contents/4316/original/DPC0594.pdf?1384784456
Ayverdi, İlhan, Kubbealtı Lugatı - Asırlar boyu târihî seyri içinde, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 cilt. İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı, 2006.
Behar, Cem, Şeyhülislâm’ın Müziği. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010.
Çalışır, Frudun, Çalgı Bilgisi. Ankara: Dağarcık Yayınları, tarihsiz.
Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2007.
Dankoff, Robert. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Okuma Sözlüğü. (Katkılarla İngilizceden çeviren: Semih Tezcan). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008., 2. Baskı: 2013.
Demirsipahi, Cemil, Türk Halk Oyunları. Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, 1975.
Derleme Sözlüğü, I cilt. Ankara: Türk Dil Kurumu, 1963.
Derleme Sözlüğü, XI cilt. Ankara: Türk Dil Kurumu, 1978.
Duygulu, Melih, Türk Halk Müziği Sözlüğü. İstanbul: Pan Yayıncılık, 2014.
Emnalar, Dr. Atınç, Türk Halk Müziği ve Yöntemleri. İzmir, 1998.
Erdem, Ferhat, “Dirmil Yörük Müzik Kültürü, Hacettepe Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2018.
Evliya Çelebi (Muhammed Zıllî ibn Dervîş), Evliya Çelebi Seyahatnâmesi. Tâbi’î: Ahmed Cevdet. Dersaadet: İkdam Matbaası, 1314 (1898).
Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul. 1. Cilt: 1. Kitap, 2. Kitap. Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi yayınları, 2003.
Evliya Çelebi b. Derviş Mehemmed Zıllî. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat 304 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu - Dizini. I. Kitap. Hazırlayanlar: Prof. Dr. Robert Dankoff , Seyyit Ali Kahraman, Dr. Yücel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006.
Əzimli, Fuad, Musiqi Alətlərimizin Adları, “Oxu, Tar ...”. Bakı, 2004.
Gazimihal, Mahmut R., Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız. Ankara: Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1975b.
Gökçen, İlhami, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Çalgılar. Ankara: Ürün Yayınları, 2017.
Gökçen, İlhami, ‘Esin Atıl’ın Levni and the Surname kitabında çalgı adlandırma yanlışlıkları’. Çevrimiçi: Musiki Dergisi, Mart 2018a.
Gökçen, İlhami, Esin Atıl’ın Levni ve Surname kitabında çalgı adlandırma yanlışları (2). Çevrimiçi: Musiki Dergisi, Ağustos 2018b.
Kaşgarlı Mahmud. Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi (Çeviren: Besim Atalay). 5 cilt. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1985-86; Divanü Lügat-it-Türk Dizini. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1972.
Logman-Metro Büyük İngilizce-Türkçe Sözlük, 1993.
Nəcəfzadə, Abbasqulu, Azərbaycan çalğı alətlerinin izahlı lüğətı. Bakı, 2004b.
Ozanoğlu, Tanju (Haz.), Anadolu Halk Çalgıları, 3 cilt. Ankara: Kültür, Turizm Bakanlığı, 2011.
Örnekleriyle Türkçe Sözlük, 4 cilt. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2004.
Özalp, Dr. Mehmet Nazmi, Türk Musikisi Tarihi. 2 cilt. Ankara: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, 1986.
Özbek, Mehmet, Türk Halk Müziği El Kitabı I, Terimler Sözlüğü. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1998.
Öztuna, Yılmaz, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi. I-II cilt. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1990.
The Oxford Encyclopedic English Dictionary, Oxford: Clarendon Press, 1991.
Pekin, Ersu, ‘Surname’nin Müziği: 16 Yüzyılda İstanbul’da Çalgılar’, Dipnot, sayı 1, 2003.
Picken, Lawrence, Folk Musical Instruments of Turkey. London: Oxford University Press, 1975.
Püsküllüoğlu, Ali, Türkçe Sözlük. İstanbul : Yapı Kredi Yayınları, 1995.
Redhouse, Sir James, W. A Turkish and English Lexicon/Kitab-ı Maani-Lehçe, 1890. Tıpkıbasım: İstanbul: Çağrı Yayınları, 1978.
Redhouse Sözlüğü, Türkçe - İngilizce. İstanbul: Redhouse Yayınevi, 1974.
Redhouse Sözlüğü, İngilizce – Türkçe. İstanbul: Redhouse Yayınevi, 1978.
Sadie, Stanley (Edited by), The New Grove Dictionary of Musical Instruments. 3 cilt. London: Macmillan Press, 1984.
Say, Ahmet. Müzik Sözlüğü, Ankara, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 2002.
Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî. Dersaadet: İkdam Matbaası, 1317. Tıpkıbasım, İstanbul: Çağrı Yayınları, 1978. (Arap harfleriyle); (Haz.) Paşa Yavuzarslan, Ankara: Türk Dil Kurumu yayınları, 2010. (Latin harfleriyle)
Tarama Sözlüğü (T.D.K.), I-VII, 2. baskı, 1988. 1.baskı -1977. Dizin, VIII, 1977.
Tuğlacı, Pars, Okyanus, 20. Yüzyıl Ansiklopedik Türkçe Sözlük. 3 cilt. İstanbul: Pars Yayınevi, 1971-74.
Tuğlacı, Pars, Türkçe-İngilizce Sözlük, 2 cilt. İstanbul: Cem Yayınevi, 1984.
(TDK) Türkçe Sözlük. 11. Baskı. Ankara: Türk Dil Kurumu, 2011.
Usbeck, Hedwig, “Türklerde Musiki Aletleri”. Musiki Mecmuası, Yıl 21, Nu. 235-241, 1 Haziran-7 Aralık 1968; Yıl 22, Nu. 242 (Nu. 244 hariç) – 253, 8 Ocak (Mart hariç) – 18 Aralık 1969; Yıl 23, Nu. 254-260, 19 Ocak-25 Temmuz 1970.
Webster’s Third New International Dictionary, 3 cilt. Merriam-Webster Inc. 1986.
Yener, Faruk, Müzik. İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, 1983.