Ana vatanı İtalya olan madrigaller koro müziğinde 14. yy dan başlayan 16-17. yy'lara kadar uzanan önemli bir türdür. Pastoral yapının aşk ve erotizm duyularını işleyen güçlü bir dil ve o dili ifade edecek armonide, ezgide güçlü yazımı gerektiren genellikle dilini şairlerden alan hicivli mizahi bir yazım.
Madrigaller İtalyanca olarak doğmuşlardır ve dünyevi kültürü pastoral içerikle sunarlar. Bir dönemi en iyi şekilde ifade eden, belki de müzikte nakış ve ustalığın temelini oluşturan, dilin ustaca kullanıldığı, iyi bir artikülenin ezgideki yaratıcı çarpışmalarla kesiştirildiği rengarenk bir müzik dilidir.
Madrigallerden önce 13. yy'da koro müziği ustalık sınıfının temeli sayılan kanonları incelemek gerekir. Kanonlar bir sesin diğer tarafından katı ve kararlı bir şekilde taklit edilmesidir. Sıkı , çember, spiral, bilmece, karışık kanon çeşitlemeleri besteciliğin ve bunun yanında şarkı söylemenin süslü bir yapıya ulaştırıldığı, özellikle de 15-16.yy da en parlak çağlarını yaşayan, madrigalin doğuşunu hazırlamış bir tür.
Kanon armonik ve sıralı; birbirini takip eden yapısını madrigallerin içine gizlemiş, etkilemiş. Bu örnekleri iki ve üç sesli İtalyan madrigallerinde görüyoruz. Bologna, Firenze, Landi'nin kanonik yapıda 3 sesli madrigalleri…
İtalya’da doğuşu sonrasında Avrupa müzik kültürü içinde etkileriyle Fransız, İngiliz ,Alman madrigalleri koro müziğinde önemli bir ekol kültürünü oluşturmuştur. Koro müziğinin müzik türü olarak algılanmasında, halk ile bağlantı kurulmasında madrigaller önemli bir görev üstlenmiştir.
1530 -1550 yılları arası erken madrigal döneminde Phillippe Verdelot, Costanzo Festa, Jacoques Arcadelt, Adrian Willaert önemli bestecilerin başında gelirler. Beş ve altı sesli madriagellerin yaygınlaştığı 1550-1580 döneminde motet gibi çokça ses biçiminde yazılan ve koro müziğinde hiciv anlamında çeşitli hayvan seslerinin hiciv edildiği efektli formlar göze çarpmaktadır. Bu dönemin en başlı besteciler Orlando di Lasso , Philippe de Monte, Palestrina .
1580 -1620 geç dönemde artık madrigalizm akımının yer etmiş, çarpıcı armonik kullanımlar, ani modal geçişler, kromatizm etkileri inici ve çıkıcı hareketler müziğin diline iyice yerleşmiştir. Luca Marenzio , Carlo Gesualdo, Venosa Prensi ,Claudıo Monteverdi önemli akım bestecileri olarak gösterilir.
Madrigaller koro müziği kültürünü teknik ve tarihi açıdan etkilemiştir ve koro müziği türü içinde acapella’dan eşlikli icralara değin en büyük formdur.
Türk madrigali olarak adlandırabileceğimiz bir yapı çoksesli koro müziğimizde maalesef gözükmemektedir.
Avrupa kültürüyle yetişmiş nice büyük bestecilerimiz ülkemize çokseslilik anlamında orkestra kültürünü getirirlerken okullarda, müfredat programlarında konuya önem verilmesine karşın “şarkı ve koro kültürü” aynı oranda yerleşememiş, yaygınlaşamamıştır.
Denemeler tabi ki var. Kanonlar, koral yazımlar. Lakin birbirini etkileyen birbirinden doğan bir “koro şarkı formumuz” maalesef yok.
Ulvi Cemal Erkin'in “Köçekçe”si bugün Avrupa’da eskiden bu yana orkestralarca çalınırken bu derece etki uyandıran bir koro eserimiz bulunmamaktadır.
Bela BARTOK, Adnan SAYGUN türkülerimize dikkat çektiler. Derlediler. Bu türküler çoksesli koro müziğimize yansıtılamadı.
Bir çok bestecilik bölümlerimizden çıkan yapıtlar, örnekler gerçeği ortaya seriyor.
Bizim aradığımız bir ekol kültürü.
Bundan sonrası olur mu?
Göreceğiz…