Kitabu İlmi'l-Musiki alâ vechi’l-Hurûfât'ta hangi milletlerin harf yazısını kullanarak musikilerini kaydettikleri bilgilerine de yer verilmiştir. Harf notasını ilk kullanan milletin Yunanlılar olduğu, Avrupalıların ve Rusların bu bilgiyi Yunanlılardan aldıkları belirtilmektedir. Fakat Yunan musikisinin kör ve topal olduğu, Avrupalıların ve Rusların ise üç (3) ve dört (4) zamanlı usullerden başkasını bilmedikleri için diğer usullerde yazılmış eserleri icra edemediklerine dikkat çekilir. Osmanlı/Türk musikisinin harf yazısı ile kaydedilmesi konusunda ise bazı cümleler ilgi çekicidir. Bu cümleler arasında mezkûr eserin müellifinin, dönemindeki musikişinasların yeterlikleri konusundaki fikirleri bulunur. Örneğin müellife göre "Taksim-i Külli Külliyat" yani bütün makamları gösteren bir taksim yapacak musikişinas sayısı ikiyi geçmemektedir.
Kitabu İlmi'l-Musiki''nin "Musiki Harflerinin İlmine Giriş" bölümünde: "Musiki ilminde kâmil musikişinaslar var, fakat harfler ile perde seslerini, rakamlar ile hareket sürelerini ve usul veznini de kullanarak kusursuz yazanını ya da icra edenini görmedik" denilmektedir. Bu cümle dikkatle okunulduğunda aşağıda verilen cümleyi hatırlattığı görülecektir:
"…Kelimat-ü hurufu kitabet eder gibi nağme ve savtı kitabet ederdi. Zir ve bam ve tiz ve pes şive-i harekatı idare-i mahsus üzre melce-i mahsus ile yazub bir vecihle zabt ederdi. Kim rakam keşidesi olan kâğıdı önüne koyup ol kârı ol beste-i be-nagamât hasın bî-ziyade ve lâ-noksan okurdu…"
Anlaşılacağı üzere, aynı yüzyılda yaşayan bir musikişinas kelimeleri okur gibi nağmeleri ve sesleri harflerden okuyabiliyor, tiz ya da pes bütün sesleri dikte edebiliyor ve kim harf notası ile kaydedilmiş bir eseri önüne koysa eksiksiz ve hatasız o an okuyabiliyor. Kolayca tahmin edileceği üzere bu bilgiler Salim Tezkiresi'nden alınmış ve mevzubahis olan musikişinas da Nâyi Osman Dede'den başkası değildir. Kitabu İlmi'l-Musiki'de bu cümleyi özellikle on sekizinci yüzyılda kurabilecek yegâne isim Nâyi Osman Dede olabilir. Böylesine iddialı bir cümlenin bir başkası tarafından kurulabilmesi mümkün görünmüyorsa da Nâyi Osman Dede gibi bir musikişinasın "görmedik" diyecek kadar fark edilememiş olması ne derece mümkün olabilir?
Kitabu İlmi'l-Musiki'nin aynı bölümünde bir musikişinastan bahsedildiği görülür. Adı belirtilmeyen bu musikişinas Efrenc musikisinden "Vezn-i Nâ-tamamı" (eksik olduğu müellifçe kabul edilen "Vezn-i Kebir/Büyük Vezin" kastedilmektedir) kemâliyyete ulaşmış, yeterli olduğunu zannederek alıp kullandığını, fakat çabasının sonuçsuz kaldığını, zamanını boşa harcadığını belirtmektedir. Frenk musikisinden (Avrupa'dan) eksik vezni alan, Osmanlı/Türk musikisinde kullanan musikişinas kim olabilir? İsim verilmemiş olsa da şu bilginin verildiğini söyleyebiliriz: Kitabu İlmi'l-Musiki'nin müellifi ile birlikte aynı zaman dilim içerisinde vezin kullanarak Osmanlı/Türk musikisini kaydetme çabası gösteren bir musikişinas daha vardır. Bu musikişinas Avrupa musikisini takip eden, bilen ya da Avrupalı bir isim olabilir mi?