Hâfız Ahmet Efendi 1302 Rûmî-1887 mîlâdî Manisa doğumludur. Ahmet Efendi’nin babası Sultan Câmii müezzinlerindendir. Askerliğini Sûriye, Çanakkale ve Kars-Sarıkamış cephelerinde yapmış olan Ahmet Efendi’den uzun süre haber alamayan âilesi, şehit olmuş zannıyla kendisinden ümidi kestiği bir zamanda, Manisa’ya dönüp kapılarını çaldığında, kapıyı açan kız kardeşi Sıdıka Hanım kendisini tanımamış, içeriden sesini duyan annesi ise, “Kızım o benim Ahmed’im al içeri” diye bağırıp, kucaklaşmaları hâtıralara nakşolmuştur. Senelerce toprak üstünde yattığından yün yatakta yatamamış, anasının pişirdiği tarhana çorbasına yağ koydurmamış, on yıl kadar askerlik yaptıktan sonra, terhis olduğu Kars’tan Manisa’ya yolun büyük bölümünü yürüyerek gelmiştir. Bu vâkıalar Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı dönemlerindeki ibretlik hâdiselerdir.
Hâfız Ahmet Efendi’nin mûsıkî arkadaşı Asgar Efendi ile birlikte mûsıkîde hocaları olan Müftü Âlim Efendi’yle yatsı namazından sonra başlayan mûsıkî meşklerinin, ertesi gün sabah namazına kadar devam ede-gelmesi, yine aktarılan hâtıralar arasındadır.
Talebesi Naim Kaya, hocası Ahmet Efendi’nin okunan bir eseri mektup yazar gibi notaya alabilen çok iyi bir notist olduğunu, büyük usulleri diz vurarak okuduğunu, klasik tavrının, mûsıkîşinaslar arasında hayranlık uyandırdığını anlatıp, hocası hakkında aşağıdaki mersiyeyi yazmıştır.
Merhum Hocam Ahmed Esat Uğurlu
Mütedeyyin bir kişi, hem şuurlu,
Mânâ yüklü, maddeye vermez önem,
Hayâtı dopdolu, yok hiç boş dönem.
Hocam mûsıkîde bir dehâ idi,
Ömrünün çoğunu müziğe verdi.
Talebesi yorulur, o yorulmaz.
Aşk ve meşkin hikmetinden sorulmaz.
En büyük usulleri vurur idi,
Her sesi notaya alabilir idi,
O da geçti fâni dünyâdan.
İrfan ehliydi, okudu mânâdan…
Hâfız Ahmet Efendi hakkında, talebesinin yazdığı bu mütevâzı şiir, onun kişiliği ve sanatı hakkında bir fikir vermeğe yeterlidir.
Segâh şarkısı ve ferahnâk ilâhisi elimizde olan Hâfız Ahmet Efendi’ye neden daha çok eser bestelemediniz diye sorulduğunda; bizden evvelkiler bütün nağmeleri inci gibi dizmişler, işlemişler bize nağme bırakmamışlar, onların yaptığı ortadayken, bize iş düşmez demesi, birçok hakîkî mûsıkî üstâdının benzer yaklaşımını hatırlatmaktadır.
Basit bir el makinesi ile çorap dokuyup, tuhafiyecilere satarak geçimini sağladığından, Çorapçı Ahmet Efendi adı ile de anılan, Ahmet Esat Uğurlu, Manisa’nın en uzun soluklu mûsıkî grubu olan Ar Birliği’ne hocalık etmiş, ilerleyen yaşlarında her iki oğlu da İzmir’de ayakkabı sektöründe çalıştığından, İzmir’in Bayraklı semtine sık sık gider gelir olmuş ve 1977 yılında İzmir’de vefat ederek, Vezirköprü mezarlığına defnedilmiştir.
Aynı zamanda ud sazını icrâ eden Hâfız Ahmet Efendi, Hocası Âlim Efendi’nin nısfiye, yani küçük boy ney üflediğini ve mûsıkîde Manisa, İstanbul’dan sonra ikinci gelir dediğini, sık sık nakledermiş.
Talebesi Naim Kaya son günlerinde Hocası Ahmet Efendi’ye ziyârete gider, ilerlemiş rahatsızlığı, sebebiyle Hoca talebesini tanıyamaz, bunun üzerine, Naim Kaya hocasından geçtiği eserleri okumaya başlar, talebe okudukça, hoca da bütün eserlere iştirak eder. Bu durum üzerine Naim Kaya, “Hocam, beni hatırlamadınız ama okuduğum bütün eserleri hatırlıyorsunuz” der. Bu söz üzerine “Evlâdım, ben seni kaç senedir tanıyorum” der, talebe “On bir senedir” diye cevap verir, bu cevap üzerine Hoca Ahmet Efendi, “Evlâdım gördün mü bak, seni on bir senedir tanıyorum ama, mûsıkî ile seksen küsur senedir tanışıyorum, hangisi unutulur” diyerek vaziyeti toparlar.
Müftü Âlim Efendi hakkında ilk incelemeyi yapan ve Hâfız Ahmet Bey ile de mülâkî olan Neyzen Selâmi Bertuğ, yukarıdaki hâtırayı Naim Kaya’dan dinlerken, bu anekdotun yazılıp, mûsıkî târihimize geçmesi gerekir demiştir.
Son bir hâtıra olarak; Manisa’da, Münir Nurettin Selçuk konser verir. Asgar Efendi ile Hâfız Ahmet Efendi konseri en ön sıradan izlerler, ilk bölümde gāyet klasik ve büyük eserler okunurken, icrâda küçük bir hatâ olur. Konser sonunda Münir Bey’i tebrik için kulise geçen hoca efendiler tebriki müteakip, o küçük falsoyu da fark ettiklerini ve konser heyecânı içinde olağan kabul edileceğini ifâde ederler, Manisa’da böyle hoca mûsıkîşinasların olabileceğini hiç düşünmemiş olan, Münir Nurettin kendinden yaşça da büyük olan Asgar ve Ahmet Hoca efendilerin ellerine sarılır…
Cemil Altınbilek