Nâyi Mustafa Kevserî'nin Mecmuasında Sa'atnâme…
Sa'atnâme tıpkı Mârifetnâme, Maârifnâme, Rûznâme, Yıldıznâme, Sâkinâme başlıklı eserlerde olduğu gibi "nâme" eki alarak "saati konu alan yazılı ya da basılı eser" anlamına gelen, nesir türünde telif edilmiş yapıtların genel adıdır. Saatnâme'ler başlı başına bir eser olmakla birlikte bazı eserlerde sadece konu olarak da ele alınmıştır.
Saatnâmelerde genellikle bir gün yedi vakte bölünmekte ve her bir vakitte yedi yıldızdan birinin etkili olduğu kabul edilmektedir. Zamanın nasıl tayin edileceği ve bu belirlenen zamanın, bir ucu astrolojiye de dayanan, özellikleri ve hikmetleri yedi yıldız 12 burca dayalı olarak anlatılmaktadır. Ayrıca Allah'ın isimleri ile günün saatleri arasında ilgiler kurulmakta ve hangi adın anlamının hangi saatte tecelli edeceği açıklanmaktadır. Hangi saatlerde hangi duaların yapılacağı da saatnâmelerde görülür[1]. Örneğin dini bir eser olarak kabul edilen Hibetullah İbni İbrahim'e ait "Sa'atnâme"de gece ve gündüzün çeşitli saatlerinin hususiyetlerinden, bu saatlerde yapılması gereken dualardan ve ibadetlerden bahsedilmektedir[2]. Kısaca saatnâmeler için yedi vakit, yedi yıldız, on iki burç ve Esmâ-i Hüsnâ'nın insanlar üzerindeki hikmetlerini ve hangi saatlerde etkili olduklarını anlatan kitaplardır diyebiliriz.
Nâyi Mustafa Kevserî de mecmuasının iki sayfalık bölümünü saatnâme'ye ayırdığı görülür. Bu bölüm diğer saatnâmelerden farklı olarak manzum ya da mensur yazılış tarzında olmayıp, "Der beyan-ı eyyam tesirat-ı nagamat ve saatnâme" ve "Gice tesirat-ı nağmeyi beyan ider" olarak başlıklandırılmış iki adet cetvelden oluşmaktadır. Gündüz ve gece olmak üzere, 7 günün her 12 saatinde hangi makam ve gezegenlerin insanlar üzerinde etkili olduğunu göstermek için iki adet 7x13 tablo kullanılmıştır. Anlaşılacağı üzere bu tabloda, hangi saatlerde hangi gezegenlerin etkili olduğunun gösterilmesinin yanı sıra insanlar üzerinde hangi musiki makamlarının etkili olduğu da gösterilmiştir[3]. Gündüz vakti için günler "Yekşenbe [Pazar], Düşenbe [Pazartesi], Seşenbe [Salı], Ceharşenbe [Çarşamba], Pençşenbe [Perşembe], Cum'a [Cuma], Şenbe [Cumartesi]" ve gece vakti için ise "Leyle-i yekşenbe, Leyle-i düşenbe, Leyle-i seşenbe, Leyle-i ceharşenbe, Leyle-i pençşenbe, Leyle-i cum'a, Leyle-i şenbe" sırası ile verilmiştir. Gündüz saatleri "Saat-i Nehari" ve gece saatleri ise "Saat-i Leyli" tanımlamaları ile on ikişer saatlere ayrılmıştır.
Cetvelde adı geçen gezegenler şunlardır:1. Şems [Güneş], 2. Zühre [Venüs], 3. Utarit [Merkür], 4. Kamer [Ay], 5. Zuhal [Satürn], 6. Müşteri [Jüpiter], 7. Merih [Mars]. Makamlar ise Farabi Edvarı'nda olduğu da belirtilen on iki asıl makamlardır ki aynı sıra ile verilmiştir: 1. Rehavi, 2. Hüseyni, 3. Rast, 4. Buselik, 5. Zirgüle, 6. Uşşak, 7. Hicaz, 8. Irak, 9. Isfahan, 10. Neva, 11. Büzürg, 12. Zirefkend.
Nâyi Mustafa Kevserî cetvellerin sırasını önce "Saat-i Nehari" ve sonra "Saat-i Leyli" olacak şekilde yan yana getirmiştir. Bu cetveldeki saat sırasını takip etmekte kolaylık sağlamaktadır. Pazar gündüz saat 13: 00 ile başlayan cetvelde kullanılan gezegen ve makam sırası yukarıda verdiğimiz şekilde takip edilerek yapılmıştır. Yedi gezegen ile tamamlandığında tekrar başa dönerek günün (pazar) yirmi dört saati tamamlanmış olmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken pazar gündüz saat on ikiden sonra pazartesi sabahına geçilerek devam edilmesi gerektiğidir. Cetvelde makam sırası bâlâda verildiği sıra ile kullanılmışsa da gündüz on iki saat tamamlandığında gece saatlerine geçildiğinde birinci saatte daha önce hangi gezegen ile makam eşleştirilmiş ise o makam ile devam edilmektedir. Örnek olarak pazar on iki ve hemen ardından gelen pazartesi gece saatleri aşağıda verilmiştir:
Pazar/Gündüz Saati: 1. Rehavi-Şems, 2. Hüseyni-Zühre, 3. Rast-Utarit, 4. Buselik-Kamer, 5. Zirgüle-Zuhal, 6. Uşşak-Müşteri, 7. Hicaz-Merih, 8. Irak-Şems, 9. Isfahan-Zühre, 10. Neva-Utarit, 11. Büzürg-Kamer, 12. Zirefkend-Zuhal. Pazartesi/Gece Saati: 1. Uşşak-Müşteri, 2. Hicaz-Merih, 3. Irak-Şems, 4. Isfahan-Zühre, 5. Neva-Utarit, 6. Büzürg-Kamer, 7. Zirefkend-Zuhal, 8. Rehavi-Müşteri, 9. Hüseyni-Merih, 10. Rast-Şems, 11. Buselik-Zühre, 12. Zirgüle-Utarit, Pazartesi/Gündüz Saati: 1…
Dikkat edileceği üzere pazar gündüz vakti saat 8'de şems gezegeni ile başa dönmekte, pazartesi gece saat 1'de gezegen sırası aynı sırayı takip etmekle birlikte makam müşteri gezegeni ile eşleşen makam (uşşak) ile devam ettirilmektedir.
Makamların hangi gezegenler ile bağlantılı olduğu ve hangi makamın hangi gün ve saatte etkili olduğunu cetvelden görebilmek mümkündür. Fakat makamların nasıl bir etkisi olacağı ise anlaşılmaz. Daha önceki "Nâyi Mustafa Kevserî'nin Mecmuasında Şifa-bahş makamlar" başlıklı yazımızda ele aldığımız ve Fârâbî Edvarı'ndan alıntı olduğunu öğrendiğimiz yazıda makamların hangi hastalıklara iyi geldiği görülmüştü. Bu cetvel ile şifa-bahş makamların birlikte ele alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Örneğin önceki yazımızda zirefkend makamının "kulunca, eklem ve sırt ağrısına" iyi geleceği belirtilmişti. Zirefkend makamının bu şifa veren özelliğinin cetvele göre pazar/gündüz saat 12: 00'da olduğu anlaşılır. Diğer tüm makamların etkilerinin de belirtilen saatlere göre araştırmacılar tarafından araştırılması, hastalar üzerinde denenmesi ve gerçekliğinin netleştirilmesi gerekmektedir[4]. Tabiî ki eserlerin de otantik olması gerekir. Bilindiği gibi makamlar da otantikliğini kaybetmekte hatta büyük değişikliklere uğramaktadır.
Bir sonraki yazımız da yine Kevserî Mecmuasından… Nâyi Mustafa Kevserî'nin mecmuasındaki son iki eserden biri olan "Nihavend Peşrev"in otantik olup olmadığına cevap arayacağız. Zîrâ Rauf Yekta Bey'e göre Kevserî Mecmuası'ndan yaptığı ilk nota çevirisi (1907) olan Nihavend Peşrev'in otantikliği su götürmezdir.
[1] Hibetullah İbni İbrahim (2011). Sa'atnâme (Çev. Ahmet Buran). Ankara: Akçağ Yayınları.
[2] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi
[3] Aynı cetvel Hâşim Bey Mecmuası'nda da görülebilir: Yalçın, Gökhan (2016). 19. Yüzyıl Türk Musikisinde Hâşim Bey Mecmuası-Birinci Bölüm: Edvâr. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
[4] İbni Sinâ ise on birinci yüzyıl eseri olan Kitâbü'ş-Şifâ adlı eserinin matematik ilimlerinin üçüncü dalı olarak kabul ettiği musiki ilmi bölümünde "gök cisimleri ve insan nefsinin huyları ile müzikal ses aralıkları arasında kurulan benzerliklere iltifat etmeyeceğiz. Zira bu görüş; ilimlerin konularını birbirinden ayırt edemeyen, asli olanla olmayanı birbirinden farklı görmeyen, felsefeleri eskimiş bir gurubun yoludur" demektedir (İbni Sina (2013). Musiki (Çev. Ahmet Hakkı Turabi). İstanbul: Litera Yayıncılık, s. 1).