İstanbul Beşiktaş’ta 1902 yılında doğmuş olup, Vefa Lisesi mezunudur. Babası Mehmet Hayri Bey’de hafızdır.
İlk Musiki derslerini, Yeniköylü Hasan Efendinin talebesi, Şeyh Cemal Efendiden almıştır.
Devri’nin ünlü mevlithanı Hafız Kemal Bey ile birlikte okudukları mevlitler ile musiki muhitinin dikkatini çekmiştir.
Asıl musiki hayatı, Eyyubi Mehmet Bey’in bir meşk gününde, sonradan eniştesi, iş ortağı ve can yoldaşı olacak Cahit Gözkan ile tanışması ile şekillenmiştir. Cahit Gözkan bu tanışmayı şöyle anlatıyor; “ilk gençlik döneminde Eyyubi Mehmet Bey’in Fatih’de musiki meşki yaptığını duyuyor ve udi ile katılıyor. Kendisine küçük bir taksim taptırılmasını müteakip, adeta zil gibi çok tesirli bir ses gazel atmaya başlıyor. Etkilendiği bu sesin sahibi Hulusi Gökmenli ile o günden itibaren dünyalık ve ahretlik arkadaşlıkları başlıyor.”
Hulusi Gökmenli, Cahit Gözkan ile birlikte Kanuni Mehmet Beyin Riyasetinde yapılan Ahmet Mükerrem Akıncı’nın Fatih’teki evlerinin müdavimi olmuş, bilahare Yekta Akıncı ve Cahit Gözkan ev meşklerinin en kıdemli hazurunu içeresinde yer almıştır.
Üsküdar’daki Özbekler Tekkesinde, Şeyh Baba-Necmettin Özbekkangay döneminde yapılan musiki meclislerinin önde gelen simaları arasında, yine Hulusi Gökmenli ve Cahit Gözkan ikilisi vardır. Şeyh Baba; “ bu gün kasideyi yine Hulusi Bey okuyacak, ama karşılığında bu haftaki koçu da o alacak diye, kendisine takılır.” Zira, her hafta Cuma günü geleneksel olarak pişen ve halka dağıtılan kuzu kavurmalı-Özbek Pilavı da, Şehirde pek meşhurdur.
Cahit Gözkan Hulusi Gökmenli’yi içinde bulunduğu musiki muhitine çekerken, Hulusi Gökmenli de Cahit Gözkan’ı müdavimi olduğu Kocamustafapaşa’ daki Küçük Hüseyin Efendinin Dergâhına götürmüştür.
Bilahare iki genç birlikte ticaret atılıp, yurtdışından cam ithal edip, yurt sathında satışı yapılan, ilk cam firmalarından birini kurmuş, hatta “Camcı” lakabıyla dahi anılır olmuşlardır. Evleri birer musiki mahfili olan gönüldaşların, Eminönü Mısır Çarşısının arkasındaki işyerleri içindeki üst kat da, zamanın musikişinasların görüştüğü ve meşk ettiği yerler arasına girmiştir.
Mevlana ihtifallerinin yapılması söz konusu olduğunda, Hulusi Gökmenli ve Cahit Gözkan ikilisi, İstanbul’daki bütün eski Mevlevihane bakiyelerini dolaşıp, buldukları Mevlevi naathan ve gazelhanlardan “Na’t-ı Şerifi” dinleyip, kaydetmişler ve Dede Süleyman Erguner’inde içinde bulunduğu gurup ile ilk meşkleri yapmışlarıdır. Bu günlerin hatırası olarak hala faal olan Makara teypte 1951 yılında kaydedilen “Na’t-ı Mevlana ve Beyati Ayin-i Şerif” elimizde bulunmaktadır. Na’t-ı Mevlanayı yeniden ilk okuyan hafız Hulusi Gökmen olup ney ile refakat eden Dede Süleyman Erguner, Rebap ve Kudüm ile diğer refakatçı ise Cahit Gözkan’dır. Bu çalışma Saadettin Heper’in de iştiraki ile genişleyerek Konya’da yapılan ilk ihtifallerin de çekirdeğini oluşturmuş, sonraki naathan Kani Karaca dahi birçok naathan ve gazelhan’a Na’t-ı Mevlana’yı bu ikili meşk etmiş ve musikide çok sayıda talebe yetiştirmişlerdir.
Hocamız Cahit Gözkan; “bir evliya safiyetindeydi” dediği Hulusi Gökmenli’nin, Musikiyi ve makamatı çok iyi bildiğini nakleder. Ve bilhassa, o vakitler Taksim etmek diye adlandırılan saz ve söz atışmalı gazel ve kaside okumada, tesirli sesi ile makamları gayet ustalıkla kullandığını, birbirine zıt ve bir araya gelmeyecek makamları imtizaç ettirmekle hayranlık uyandırdığını, anlatırdı.
On beş civarında dini ve ladini bestesi olan Hulusi Gökmenli’in, Eşrefoğlu Rûmi’in sözleri ile bestelediği, “Ey Allahım Beni Senden Ayırma” güfteli Hüzzam ilahisi, en tanınanıdır.
1975 yılında Vefat eden Hulusi Gökmenli, bağlı bulunduğu ve halifeleri arasında yer aldığı Küçük Hüseyin Efendinin, Eyüp’teki Kabrinin ayakucunda yatmaktadır.
Cemil Altınbilek