Erken vakitte, ısrarla çalan kapı zili sayesinde uyandım. Postacı, Amsterdam (Hollanda)’dan postalanmış pek de büyük olmayan bir zarf tutuşturdu elime. Üzerini okumak yerine, Amsterdam’dan bana kim posta gönderir ki diye düşünürken zarfı açtım ve postmodern caz anlayışının, başarılı örneklerinden biri olan sevgili Bulgar piyanist arkadaşım Dimitar Bodurov’un kurucusu olduğu ‘Bodurov Trio’ müzik grubuna ait ‘Seven Stamps’ albümünü buldum.
Bu bir hediyeydi! Dimitar, son albümünü içinde ‘What do u think kolega?’ (Ne düşünüyorsun meslektaş?) yazılı bir not ile birlikte bana göndererek incelik yapmıştı. O tarihlerde albümü dinleyip, hakkındaki düşüncelerimi onunla paylaşmıştım.
* * *
Dimitar ile, Bulgaristan’ın hayranlık duyduğum Plovdiv şehrinde bulunan ‘Academy of Music, Dance and Fine Arts’ üniversitesinde okuduğum yıllarda bir stüdyo projesinde tanıştım. Piyanoya ilk dokunduğu andan itibaren fark edilen öznel tavrına hayran kaldım. Dimitar tam anlamıyla donanımlı bir caz piyanisti. O’nun müziğini öznel kılan nokta, icrasındaki geleneksel Bulgar müziği tavrı ve temelini caz’ın oluşturduğu bestelerinin gelişme kısmında rastlanan geleneksel Bulgar müziği etkileri.
‘Yine bir doğu-batı sentezi, geleneksel-modern harmanı!’ diye düşünebilirsiniz ama acele etmeyin derim...
* * *
2001 yılında kurulan ‘Bodurov Trio’ günümüze kadar toplam 4 albüm çıkartmış. Trio repertuarı genellikle Dimitar Bodurov bestelerinden oluşuyor. İlk iki albümde bas’ta Cord Heineking yer alırken, son iki albümde trio yoluna MIhail Ivanov ile devam ediyor. Davul’da ise Jens Dueppe yer alıyor. Sırasıyla ‘Bodurov Trio’ albümleri şöyle;
2003 yılında ‘Acoustic Reocords’ etiketiyle çıkan ve ilk albümleri olan ‘Melatonic’.
2004 yılında De Doelen (Rotterdam)’da canlı olarak kaydedilen ve daha sonra albüme dönüştürülen ‘Resumption Suite’.
2008 yılında ‘Challenge Records’ etiketiyle çıkan ‘Stamps from Bulgaria 2008’.
2013 yılında ‘Challenge Records’ etiketiyle çıkan ‘Seven Stamps’.
‘Seven Stamps’ albümünün içinde hatırı sayılır bir sürpriz bulunuyor ancak bu konuya daha sonra geleceğim. Evvela albüme bir bakalım..
Albümün cildi son dönemlerde görmeye alıştığımız kartonetlerden değil. Eski usul, plastik kapaklı CD kabı. Albüm kapağı olarak diğer albümlerinde de olduğu gibi pek şatafatlı görseller ve ya fotoğraflar kullanılmamış. Trio üyelerinin verdikleri ‘John Wayne’ pozunu saymazsak tabii. Albümün arka kapağında ise track listesi bulunuyor.
Albüm kapağını açtığınız zaman neyse ki yine son dönemlerde görmeye alıştığımız karmakarışık bir kitapçıkla karşılaşmıyorsunuz. Sizi uğraştıracak hiçbir dikkat dağıtıcı unsur yok. Doğrudan materyale yani CD’ye ulaşıyorsunuz. Kaliteli ve anlaşılır bir tasarım olmuş diyebilirim.
Peki içerikte ne var?
Albüm 7 asıl 1 tane de bonus olmak üzere toplam 8 trackten (54 dk.) oluşuyor. Tüm müzikler Dimitar’a ait. Track listesi sırasıyla şu şekilde;
1. Jovino – 9:22
2. Donka – 5:58
3. Godini, godini – 7:08
4. Elenino – 9:23
5. Stoyanele – 5:55
6. Kinecher – 5:05
7. Mychenitsa – 8:10
8. When Danube dried out – 3:36 (Bonus Track)
Gelelim biraz önce bahsettiğim hatırı sayılır sürprize. Albümün efsane bir konuğu var.
Trio, 4 trackte dünyaca ünlü kaval virtüözü ‘Theodosii Spassov ’ Theodosii Spassov (Resmi Web Sayfası: www.theodosiispassov.com) ile birlikte çalıyor.
Bir kaval icracısı olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Spassov olağanüstü bir sanatçı. Virtüöz derecesindeki icracılığı yanı sıra çok başarılı bir besteci. Spassov ile birkaç kez bir araya geldim, inanın o’na hayran olmamak elde değil. Geleneksel Bulgar müziğini oluşturan ana enstrümanlardan birinin kaval olduğunu düşünürsek böyle bir projede Spassov tercihi, nokta atışı olmuş.
53 yaşındaki Bulgar kaval virtüözü bugüne kadar tam 31 albüm çıkartmış ve National Music Awards (Uluslararası Müzik Ödülleri) organizasyonunda 1997 ve 2002 yıllarında iki kez ‘Music Artist of the Year’ (Yılın Sanatçısı) ödülüne layık görülmüş. Aynı zamanda bu iki ödülün yanı sıra 7 uluslararası ödülün daha sahibidir. Dünyanın onlarca farklı ülkesinde konser veren ve sayısız projede yer alan Spassov için rahatlıkla kaval enstrümanın global temsilcisidir diyebilirim. Bu denli tecrübeli bir ismin projeye adaptasyonu ise beni hiç şaşırtmadı. Kusursuz bir uyum yakalanmış.
Albüm ‘Jovino’ isimli track ile açılıyor. Açılış için doğru seçim yapılmış. Dengeli, orta tempoda bir müzik. Toplu olarak form çalındıktan sonra uzun bir piyano solo duyuluyor. Solonun sonlarına doğru birkaç efektif ses duyuluyor. Egzotik bir kadın vokal sesi gibi. Solonun ardından hoş bir poliritim ile form’a dönülüyor ve toplu olarak form son kez çalındıktan sonra ilk track tamamlanıyor.
İkinci sırada ‘Donka’ isimli track var. Müziğin girişinde sizi, güzel nefesiyle Spassov selamlıyor. İlk track’e göre biraz daha düşük tempolu bir müzik. Form çalındıktan sonra yaklaşık 1.5 dakikalık bir kaval solosu duyuluyor. Ardından küçük bir piyano solo geliyor. Form toplu olarak tekrar çalındıktan sonra davul solo başlıyor. Davul solo’nun sonlarına doğru tekrar kaval duyuluyor. Spassov efektif doğaçlamalar ile trio’yu form’a bağlıyor ve form son kez çalındıktan sonra ikinci track tamamlanıyor.
Üçüncü sırada ‘Godini, godini’ isimli track var. Müzik davul aksanlarından duyulan efektif sesler ile başlıyor. ‘Godini, godini’ için albümün en düşük tempolu müziği diyebilirim. Kontrbas bu müzikte yay tekniği kullanıyor. İlk iki trackten farklı olarak form çalındıktan sonra sololar başlamıyor. Bu müzik sanki başından sonuna kadar serbest doğaçlama gibi duyuluyor. Piyanodan duyulan Dimitar’a özgü geleneksel Bulgar müziği tavrı çok hoş tınlıyor. Düşük tempoda başlayan track, aynı tempoda tamamlanıyor.
Dördüncü sırada ‘Elenino’ isimli track var. Müzik, serbest kontrbas doğaçlama ile başlıyor. Kısa bir doğaçlamanın ardından toplu olarak form’a giriliyor. Orta tempoda ilerleyen bir müzik. Form çalındıktan sonra uzun bir piyano solo duyuluyor. Piyano solonun ardından tekrar form’a dönülüyor. Toplu olarak bir kez form çalındıktan sonra ilki kadar uzun olmasa da ikinci bir piyano solo başlıyor. Piyanonun ikinci solosunun ardından toplu olarak form’a dönülüyor ve form son kez çalındıktan sonra track tamamlanıyor.
Beşinci sırada ‘Stoyanele’ isimli track var. Müzik, geleneksel Bulgar müziği tavrıyla şarkı söyleyen bir kadın vokal ile başlıyor. Ardından kaval serbest doğaçlama ile giriyor. Düşük tempoda ilerleyen bir müzik. Müziğin ortalarına gelindiğinde, kaval doğaçlamaya devam ederken tekrar vokal duyuluyor ve müzik yükseliyor. Aynı anda piyanodan belli belirsiz poliritmik cümleler duyuluyor. Bir süre sonra sadece piyano duyuluyor. Kaval, tekrar serbest doğaçlama ile dönüyor. Kaval doğaçlama ardından son kez kadın vokal duyuluyor. Vokal ile başlayan track, vokal ile tamamlanıyor.
Altıncı sırada ‘Kinecher’ isimli track var. Müzik, serbest kaval doğaçlama ile başlıyor. Düşük tempoda ilerleyen bir müzik. Doğaçlamanın ardından toplu olarak form çalınıyor. Form’un ardından uzun bir kaval solo başlıyor. Kaval solonun sonlarına doğru form toplu olarak son kez duyurulup tekrar kaval soloya dönülüyor ve track kaval solo ile tamamlanıyor.
Yedinci sırada ‘Mychenitsa’ isimli track var. Müzik, toplu çalınan form ile başlıyor. Orta tempoda ilerleyen bir müzik. Ardından uzun bir kontrbas solo başlıyor. Kontrbas solosu sonrasında ikinci form başlıyor. Tempo değişiyor. Temponun daha da arttığı bu bölümde davul ve piyano trade’i (Trade: Atışmak)başlıyor. Müzik, yükselerek bitiyor. Kısa bir sessizliğin ardından, aynı müzik geleneksel Bulgar müziği tavrı ile çalınan akordeon’dan duyuluyor. Eşzamanlı olarak trio kendi düzenlemesini çalıyor ve track tamamlanıyor.
Sekizinci sırada ise ‘When Danube dried out’ isimli bonus track var. Bu müzikte Spassov hem çalıyor hem söylüyor. Müzik, geleneksel Bulgar müziği tavrı ile şarkı söyleyen erkek vokal (Spassov) ile başlıyor. Ardından piyano ve kaval solo duyuluyor. Sololar tamamlandıktan sonra tekrar vokal (Spassov) duyuluyor. Ardından ufak bir piyano solo başlıyor. Solonun ardından son kez vokal (Spassov) duyuluyor ve track tamamlanıyor.
Albüm hücum kayıt tekniği ile kaydedilmiş. Zaten grup müziğinde kanal kayıt tekniği kullanılmasını bir türlü anlayamamışımdır. Böyle projelerde iletişim çok önemlidir. Hücum kayıt yapılmasını son derece doğru buluyorum. Kayıtlar, kaliteli ve organik olmuş. Teknik olarak rahatsızlık yaratacak hiçbir şeye rastlamadım. Mix, sade ve anlaşılır yapılmış. Gereksiz efektler kullanılmamış. Master da gayet dengeli duyuluyor.
Üç nokta bence daha iyi planlanabilirdi. ilk olarak albümün temposunun genel düşük olduğunu düşünüyorum. Müzikler ya orta tempo ya da düşük tempoda ilerliyor. Bir-iki tane yüksek tempolu müzik kaydedilse daha kalifiye bir albüm olabilirmiş. Tempodaki tekdüzelik, bir süre sonra sıkıcı olabiliyor.
İkinci bir nokta ise sololar. Genelde piyano ve kaval solosu dinledim. Soloların bu kadar ağırlıkta olduğu bir projede biraz daha fazla bas ve davul solosu dinleyebilsem fena olmazdı diye düşünüyorum.
Üçüncü ve son olarak bestelerdeki tekrarlara değinmek istiyorum. Müziklerin düzenlemelerinde sürekli bir tekrar söz konusu ve bu bir süre sonra sıkıcı olabiliyor. Tansiyon’un yeterince iyi kullanılamadığını düşünüyorum. Müzikleri dinledikçe, sırada neler duyabileceğinizi tahmin etmeye başlıyorsunuz. Ben bir müziği dinlerken bestecinin beni şaşırtmasını çok severim. Ancak ‘Seven Stamps’ albümünde bu tarz sürprizlere pek rastlayamayacağınızı belirtmek isterim.
Genel olarak ‘Seven Stamps’ albümünün kesinlikle dinlemeye değer olduğunu düşünüyorum. Müziklerin her biri birbirinden ilgi çekici bu konuda Dimitar’ı tebrik etmek gerek. Albüme belirgin bir karakter kazandıran Spassov’u da unutmamak lazım tabii. Müziklerde kullanılan poliritimler çok eğlenceli duyuluyor.
Albümde benim favorim ‘Stoyanele’.
Keyifli dinlemeler diliyorum...
_____________________________________
(*) İTÜ TMDK Müzikoloji Bölümü Lisans Öğrencisi (2015)