Konferans Turizmi… Dr. Yavuz Eryılmaz
"Uzun zamandır bırak kitap okumayı, kendi kurmuş olduğum Anadolu Dahiliye toplantılarına bile gitmiyorum. Kerameti kendinden menkul bazı büyük bilim adamlarını(!) dinledikçe çok sevdiğim mesleğimden iyice soğudum..
Bu oluşumu kurmaktaki asıl maksadım, bu tür konferanslarda hep ayni kişilerin çıkıp bir şeyler anlatmasına engel olup, gençlere yer açmaktı.. Konuşmacılar Anadolu yakasındaki eğitim hastanelerinin son sene asistanları veya yeni uzman olmuş kişilerinden seçiliyordu. Konuşmanın oturum başkanı seçilen eğitim kurumunun şefi veye ana bilim dalı başkanı oluyordu.
Konferanslardaki ağırlık bilimsellikten çok konferans turizmine doğru kaydığından bu oluşumun süregelmesinde yarar görmedim. Konferansı turistik otelde yaptığımızda salon hıncahınç doluyordu ama, otel toplantısını destekleyenlerden salon fiyatları pahalı diye reaksiyonlar gelmeye başladı.
Bunun üzerine Siyami Ersek Hastanesinin konferans salonunu kullanmaya başladık başlamasına ama katılımcılar gittikçe azalmaya başladı ve son toplantımızda sadece dört kişi gelmişti. Sonuçta bu işe nokta konuldu.
Bu tür toplantıların bilimsel boyutu yanında, büyük bir ekonomik boyutu da vardır. O toplantıya katılımcı getiren firma bu toplantıya çok büyük bir bütçe ayırıyor. Toplantıyı düzenleyen kuruluş ise, konuşmacılara konuşmacının popülaritisine göre konuşma hakkı ödüyor.
Toplantıya katılanların pek çoğu konferansı dinlemek yerine, ya denize gidip güneşlenirler ya da alışverişe giderler. Yani konferans turizmi.
Bu davranış hemen hemen dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı aynidir. Hele hele Amerika’da işler daha da uzmanca yapılır. Örneğin Amerika’nın belli başlı konferans merkezleri vardır ve o şehrin belediye başkanı benim şehrimde konferans yapılsın diye konferansı düzenleyen kuruluşa teklifler götürür. Düşünün bir AHA veya ACC konferansına minimum 50000 kişi katılır. Katılımcıların az bir kısmı dinlemeye giderlerse de gerisi alışverişe, restoranlara giderler. Bu da o yörenin ekonomisini oldukça canlandırır.
Ama, aşağıda adresini vereceğim güncelleme konferansı bu işi son derecede ciddi olarak yapar. Ben bu konferansa 1991 yılından beri katılırdım. Orada yaşadığım ve ömür boyunca da bir göremeyeceğim bir olaya 1995 yılında şahit olmuştum. O toplantıya katılanlardan başka da kimsenin böyle bir duruma şahit olabileceklerini hiç sanmıyorum.
Birinci konuşmacı C.Furberg bir ilacı yerin dibine soktu, ikinci konuşmacı F.Messerli ilacı destekledi. Tam konuşma bittiğinde bir salon görevlisi oturum başkanının yanına giderek bir kağıt uzattı. Başkan o kağıttaki yazıyı önce Almanca olarak bize okudu ve tercüme etti.
Yazı, İsviçre Federal Mahkemesinden geliyor ve ilacı üreten firma mahkeme kararı ile oturumu durdurup kendi avukatlarını konuşturttu. Avukat kürsüye çıktığından yaklaşık 800-900 kişilik salon, salon görevlileri ve firma yetkilileri dışında tamamen boşaldı. Avukat konuşmasını bitirince bir salon görevlisi bizlere haber verdi ve tekrar salona girdik. İşte konferans ciddiyeti böyle olur ve bir daha da kimsenin böyle bir olayı yaşayacağını tahmin etmiyorum.
Özellikle bizde; bildiğimiz hep ayni bilgiler, konular sanki yeni bir şeymiş gibi terennüm edilip duruluyor. Zaten hipertansiyon gibi konularda duvara toslanmış olup, adeta deniz bitti diyemeyip ikili üçlü kombinasyonlardan medet umuluyor. Bunun ötesinde bir de işin içine bir de siyaset karıştı mı işler iyice karman çorman oluyor.
Bunlar bitecek gibi değil.
Yazının bundan sonrası tıp alanının spesifik terminolojisine girdiği için yönlendirme yapmakla yetiniyoruz.
. . .
Yazının tümü için bkz:
http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/06/14/misafir-yazar/konferans-turizmi/