Mehmet Güntekin:
“Büyük bir ustayı daha sonsuzluk âlemine yolcu ediyoruz. Türk musikisi dünyasına doğduğu 1950'den buyana geçen 67 yılda bu sahneden, çizginin üzerinde yer alan çok sayıda tanburî gelip geçti; ancak daha çok icracı bir sanatkâr olduğu için ve tam anlamıyla geleneksel usta-çırak ilişkisi içinde pek ders vermemesine rağmen, hiçbir tanburînin onun kadar takipçisi olmadı; yüzlerce tanburînin yetişmesinde unutulmayacak icralarıyla büyük katkıda bulundu. 1950'lerden itibaren tanbur çalıp da Necdet Yaşar'dan etkilenmeyen bir kimse bulunabileceğini düşünmek çok zor. Varlığıyla dönemeç noktası teşkil eden ustalardan olduğuna kuşku yoktur. Kendi adına kurduğu Necdet Yaşar Ensemble'nin 1999'da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıldönümü münasebetiyle Fransa devletinin evsahipliğinde Versay Sarayı'nın kraliyet kilisesinde yapılan son büyük performasında ekibine davet ederek onurlandırmış olması unutamayacağım anılarımdan birini teşkil ediyor. İlk fotoğraf, bir yıl sonra 2000'de, aynı topluluğun Türkiye'deki ilk ve tek konserini verdiği İstanbul CRR Konser Salonu'nda çekilmişti. 90'lı yıllarda kendisiyle ya dinleyici huzurunda veya özel oturumlarla kaydettiğim hatıralarını, 90'ların sonlarına doğru İstanbul Araştırmaları Dergisi'nde bölümler hâlinde ve çok değerli sözlü tarih çalışmaları olarak yayınlamıştık. İkinci fotoğraf bu oturumlardan birine ait bir enstantane. Üçüncü fotoğraf ise, Kanal 7 TV'de yayınlanan Yine Bir Gülnihâl adlı canlı TV programımızın "dalya" dediği 100. bölümünün onur konuğu olmasına ait bir hâtıra. Ne garip bir tesadüftür ki, kurduğu topluluğun bugünkü sanat yönetmeni Yurdal Tokcan'ın isteği üzerine, yakında yapacakları kuruluş yıldönümü konserlerinde kullanmaları için arşivimdeki topluluk fotoğraflarına ek olarak Necdet Yaşar fotoğrafını topluluk görevlisi sevgili Özgür'e tam verdiğim sırada acı haberi aldım. Yazılacak şeyler ciltler dolusu kitaplar tutar... Allah ganî ganî rahmet eylesin, taksiratını affetsin, mekânı cennet olsun.”
NECDET YAŞAR
(Seyirnağme / TV programı / Ustalar: Necdet Yaşar bölümü; yıl: 2005.)
Bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak 1930'da Nizip'te doğdu. Üniversite öğrenimi için geldiği İstanbul'da, 20'li yaşlarında tanburla tanıştı. Kısa zamanda büyük gelişme kaydetti ve İstanbul müzik çevrelerinde tanındı. Üniversite Korosu, Klasik Koro, Konservatuvar İcra Heyeti, İstanbul Radyosu, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ve kendi kurduğu Devlet Türk Müziği Topluluğu gibi Türk Müziği'nin temel nitelikli kurumlarında tanbur çaldı. Türkiye'de ve ABD'deki bazı üniversitelerde Türk Müziği ve tanbur öğretti. Birçok ülkede sayısız konser verdi.
Tanburu, ilk defa radyodaki bir solosundan dinlediği ve hayran olduğu Mesut Cemil tarafından keşfedildiğinde, Üniversite Korosu'nun canlı radyo programında taksim yapmaktadır. Radyo'nun üst katındaki lojmanında Çallı İbrahim ve Eşref Şefik Atabeyoğlu gibi dostlarıyla sohbette olan Mesut Cemil, taksim başlar başlamaz; "Aşağıda bizim lisanımızdan konuşan biri var! Ama kim acaba?" deyip merakla stüdyoya iner. İlk defa karşı karşıya gelirler, gençliğiyle şaşırttığı büyük usta tarafından tebrik edilir ve sanat hayatının dönüm noktası olan bir teklif alır: Artık Klasik Koro'da tanbur çalacaktır. "İlk görüşte âşık olduğunu" söylediği tanburu sayesinde keşfettiği Mesut Cemil'in de Necdet Yaşar'ı keşfetmesi, ilginç olduğu kadar mutlu bir tesadüftür.
Türk Müziği'ni her yönüyle yalnız başına temsil edebilecek bir tek şey gösterilmesi gerekse, o şey tanburdur. Türk Müziği'nin teorik yapısı, bütünüyle, tanburun bünyesinde yeralır. Tanbur, sesinin, titreşimlerinin ve çağrıştırdığı duyguların farklılığıyla da, tam anlamıyla Türk Müziği'nin formülü gibidir. Sadece Türkler'de varolmuş bir saz olan ve teknik yapısı böylesine güçlü olan tanburun, estetik olarak göze; ve verdiği sesle kulağa, beyne ve gönle hitabı ise, gerçekten eşsizdir.
Necdet Yaşar'ın Türk Müziği dünyasına adım attığı dönemde, yani son 55 yılda, herbiri karizmatik ve dominant özellikler taşıyan çok sayıda tanbur üstadı gelip geçti. Necdet Yaşar, bu üstadların hiçbirine nasip olmayan ilgi çekici bir rekorun sahibi oldu. Hiçbir tanburinin, Necdet Yaşar'da olduğu kadar takipçisi çıkmadı. Bir hocanın dizinin dibinde geleneksel biçimde ders almadığı gibi, bizzat ders verdiği hiçbir öğrencisi olmamasına rağmen, kayıtlarını ve icralarını dinleyerek yetişen öğrenciler sayısızdı. Günümüzün Türk Müziği dünyasında en belirgin ve en çok takip edilen tanbur ekolünün adı "Necdet Yaşar Ekolü"oldu. Hatta, bu ekolün dışında hiçbir tanbur icrası görünürde yoktur, denilebilir.
* * *
İncila Bertuğ:
“Gençliğimin tınısı, kendinden sonra gelen müzisyenlerin başvuru kitabı, yarattığın bütün güzellikler için şükranla...”
* * *
Özata Ayan:
“Çıkarttığı tondan, yaptığı geçkilere, ajiliteden perde baskılarına kadar tanbura farklı bir renk ve güç veren bir üstâd... Kendinden sonraki tanbûrîlerin ulaşmaya çalıştıkları büyük usta... “
* * *
Tahir Aydoğdu:
“Bir büyük üstadı ,Necdet Yaşar Hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum. Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun”
* * *
Fırat Kızıltuğ:
“NECDET YAŞAR'I KAYBETTİK DOSTLAR
TUYUĞ
NECDET YAŞAR'A
TANBURUN GÖĞSÜNDE GERGİN TELLERİZ,
AŞKI MIZRAP DARBESİNDEN DİNLERİZ..
TANRININ LÜTFÛYLA İNLER GÖNLÜMÜZ;
DÜM TEKÂ DÜM DÜM TEKÂ DÜM DÜM DERİZ."
* * *
Oğuzhan Balcı:
“Ülkemizin büyük değeri Necdet Yaşar hocamız vefat etmiş. Bir devir hızla kapanıyor. Kendisine rahmet, tüm camiaya da sabır dilerim.”
* * *
Kudsi Erguner :
“Az önce Derya Turkan telefonla Necded Yaşar agabeyimizin vefatı haberini verdi. Allah rahmet eylesin. Onun tanburunun enini hep kulaklarımızda kalacak.”
* * *
Mustafa Gencer
“Mızrabın geniş ağzıyla!” Mesud Cemil’in kendine düstur sözünü, hep söylerdi. Allah rahmet eylesin."
* * *
Müfit Yalçınkaya:
ALLAH RAHMET EYLESİN ...
Necdet Yaşar ...
( 1930 Nizip, Gaziantep – 24.10.2017 İstanbul … )
Klasik Türk müziği sanatçısı, tanburi.
Necdet Yaşar 1953 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi.
Müziğe bağlama çalarak başladı. Mesut Cemil'in tambur çalışını dinledikten sonra, 20 yaşında tambura yöneldi. Ögrencilik yıllarında tamburuyla Nevzat Atlığ yönetimindeki Üniversite Korosu'nun çalışmalarına ve konserlerine katıldı. Üniversite Korosu'nun bir radyo konserinde yayınlanan taksimini çok beğenen Mesut Cemil'in takdir ve ilgisiyle İstanbul Radyosu'na girdi; Mesut Cemil'in yönettigi Klasik Koro'da tanbur çaldı (1953- 1963). İstanbul Radyosu'na girdikten sonra uzun yıllar Mesut Cemil'in derin sanat birikiminden yararlandı.
1953 - 1980 yılları arasında yirmi yedi yıl İstanbul Radyosu'nda çalıştı. 1958'de Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'ne tamburi olarak girdi. 1976'ya kadar bu topluluğun, o dönem için büyük önemi olan Şan Sineması konserlerinde tanbur çaldı. 1976'da İstanbul Devlet Klasik Türk Müzigi Korosu'na girdi. 1983'te bu topluluktan ayrıldı.
1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı ile onurlandırıldı. Necdet Yaşar'ın 1960'lı yıllarda neyzen Niyazi Sayın'la oluşturduğu ikilinin verdiği saz musıkisi konserleri Türk musıkisi çevrelerini de aşan bir ilgi uyandırdı. Bu ikilinin sadece saz eserlerinden oluşan, zaman zaman mevlevî ayini gibi sözlü eserlerinde saza uygulandığı programları, icrada dikkate değer bir adım olarak değerlendirildi. Birbirleriyle çok iyi anlaşan, "sazlarını yenebilmiş" bu iki sanatçının özellikle "beraber taksim" diye nitelendirilen ortaklaşa taksimleri başka sanatçıları da etkiledi. Bu ikilinin çalışmaları gitgide geniş bir dinleyici kesimine ulaştı. Türk saz musıkisinin gelişmesi yolunda umutlar uyandırdı. Ortaklaşa taksim, bu sanatçıların çalışmalarından sonra yaygınlaştı ve bir musıki şekli oldu.
Necdet Yaşar, 1988'de sanat yönetmenliğini de üstlendiği Kültür Bakanlığı'na bağlı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'nu kurdu. 1995'in sonlarında emekliye ayrılana kadar gerek solo olarak, gerekse yönettiği topluluğun sazları ve hanendeleriyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Finlandiya, Güney Kore, İsrail gibi ülkelerde sayısız konser ve resitale katıldı.
1972 - 1973 ve 1980 - 1981 öğretim yıllarında ABD'de Seattle'daki Washington Üniversitesi'nde tanbur dersleri verdi. Bu derslerde Türk Musikisinin makam, perde ve usûl sistemini öğretti.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeyken, Amerikalı etnomüzikolog Karl Signell'le birlikte, elektronik cihazlara, Türk musıkisinde kullanılan bazı önemli aralıkların grafıklerini çıkardı. Her tanini aralığında, yani her tam aralıkta diyez yahut bemol olarak kullanılan, yaklaşık 2.5 koma değerindeki perdelerin ölçümlerini gerçekleştirdi. Bu çalışmanın sonuçları Karl L. Signell'in Makam: Türk Sanat Musikisinde Makam Uygulaması (YKY, 2006) adlı kitabında yayımlandı.
1972'de Toronto Üniversitesi'nde, 1981'de Seul'de, 1982'de İngiltere'de Durham Üniversitesi'nde, 1983'te New York'taki Columbia Üniversitesi'nde, 1988'de de Hong Kong'da düzenlenen, çeşitli ülkelerden birçok müzik otoritesinin katıldığı uluslararası müzikoloji kongrelerine tanburi olarak davet edildi. Bu kongrelerde Türk musıkisini tanıtıcı konserler verdi. Büyük müzik otoritelerinin takdirlerini kazandı. Yaşar, bundan sonra, "Necdet Yaşar Ensembie" adı altında kurduğu küçük müzik topluluklarıyla üç kıtadaki birçok sanat merkezinde ve tanınmış üniversitede konser verdi.
Necdet Yaşar, Türk musıkisinin öteki sazlarına göre, ses hacmi düşük olan tanburdan yüksek bir ses verimi elde etmek amacıyla, daha kuvvetli mızrap vuruşları geliştirmiş; sol el kıvraklığını mızrap vuruş şiddetiyle bütünleştirmiştir. Bu sağ ve sol el tekniğini değişik hareketlerle beslemek amacıyla, ses kaydırma (glissando) tekniğini tanbura uygulayarak çekme seslerden yararlanmıştır.
Öte yandan, bağlamaya özgü tezeneleri tanbur mızrabıyla, klasik musıki zevkiyle biçimlendirerek taksimlerinde halk musıkisi temalarına da sık sık yer vermiştir. Bu uygulamalar, sazın çeşitli tınılarını daha iyi ortaya çıkardığı gibi, çalınan parçalara da yeni nüanslar verilmesini sağlamıştır.
Yaşar, uzun sapı yüzünden çok kıvrak bir teknikle çalınması zor bir saz olan tamburu keman, klasik kemençe, ut, kanun gibi daha kıvrak sazlara rahatlıkla ayak uydurabilecek bir sağ ve sol el tekniği ile çalabilmek için çok çalışmış bir tanburidir. Sol el kıvraklığını hem yüksek tınılı, hem de zengin, doyurucu seslerle birleştirebilmesi tanbur tekniğinin en ayırt edici yönüdür.
Yaşar, Tamburi Cemil Bey'in tekniğiyle beslenmiş olan bütün bu özellikleriyle, sazı "tam kapasiteyle" kullanma yolunda yeni bir tanbur tekniği ortaya koymuştur.
Bununla birlikte, başarısı sadece tekniğiyle sınırlı değildir. Yaşar, her şeyden önce, "taksim" denilen, doğaçlamaya dayalı musıki şeklinin çok başarılı bir yorumcusudur.
Onun taksimleri gelişmiş bir saz tekniği, makam bilgisi, geçki zenginliği, alışılmamış geçkiler, çeşniler, şedler ve bunlara bağlı değişik nağme buluşlarıyla işlenmiştir. Nağme buluşlarındaki farklılık hemen kendini belli eder. Aynı makamdan çeşitli taksimleri yan yana getirildiğinde, her taksiminin öbürkülerden farklı nağmelerle örülü olduğu görülür.
Taksimlerinde daima makamların işlenmemiş yahut az işlenmiş yönlerini arar. Taksimi hiçbir zaman basit bir "seyir gösterme" göreviyle sınırlandırmaz. Tıpkı besteli bir eser gibi güzel, kalıplaşmamış nağmelerle bezemek, makamı bir besteci gibi yaratıcı ve disiplinli bir şekilde işlemek ister.
Taksimlerinde dikkati çeken bir nokta da, taksimden sonra okunacak yahut çalınacak eserin makam yapısıdır. Necdet Yaşar, okunacak sözlü eserin bestelendiği makamın kendine özgü seyir özelliklerini, o makamın farklı kullanılışları varsa, söz konusu eserdeki uygulamayı hiçbir zaman gözden uzak tutmamıştır. Yaşar'ın klasik bir eserden, sözgelimi bir murabba besteden önce ettiği taksim ile 20. yüzyıl'da bestelenmiş, sözgelimi bir fasıl şarkısından önceki taksimi de birbirinden farklıdır. Eserin bestelendiği dönemin musıkisine özgü duyarlılığı taksimine yansıtmaya çalışması onun icradaki titizliklerindendir. Taksimleri kolaylıkla ayırt edilir. Herhangi bir taksimi, sadece tekniği ile, mızrap vuruşlarıyla değil; nağmeleriyle, nağmeyi geliştirirken kullandığı tınılarla ve baskı (intonation) titizliğiyle de hemen kendini belli eder.
Tamburi Cemil Bey ve oğlu Mesut Cemil'le günümüze kadar gelen yeni tanbur üslubunun 1950'den sonraki en güçlü temsilcilerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Tanburi Necdet Yaşar, Türk musıkisinin makam, perde ve aralıkları konusunda da en bilgili ve hassas icracılardandır. Perde baskıları kusursuzdur. Makamlara ayırt edici kimliğini veren önemli sesleri, makamların geçki ve şed yollarını, kimi makamlara özgü küçük aralıkları, birbirine benzeyen makamlar arasındaki ince farkları çok iyi bilir. Ama bu konuda belki de en dikkate değer yönü, az kullanılmış, "nadide" makamlar hakkındaki icra bilgileridir. Arşivlerde bu tür makamlar dan birçok örnek taksimi vardır. Bu bakımdan, Necdet Yaşar, taksimleri sadece zevkle dinlenecek bir tanburî değil, aynı zamanda, makamları işleyişinden önemli icra bilgileri de öğrenilebilecek bir makam hocasıdır.