Mehmet Emin Demirezen - Müzik programlarının çoğu aslında gençler için bir gelecek vaat etmiyor gibi. Sizce böyle bir durum söz konusu mu?
Mustafa Keser - Gençlik yıllarımızdan beri gerçek anlamda icra ettiğimiz Türk musikisi maalesef tükenmek üzere. Türk Sanat Müziği gelişiyor deniliyor ama bu bir safsata! 40 yıldan beri şunu görüyorum; her sene bir önceki seneye göre daha kötü bir duruma geliyor. Türk Sanat Müziği’nin gerçekten büyük bir itibarı varsa neden benden başka İstanbul’da sahneye çıkan yok? Gençlerin bu müziği sevmediği fikrine katılmıyorum. Bunların hepsini tecrübe söylüyor. 20 yıldır Beylerbeyi’nde gazinom var ve full çekiyorum. Gelenlerin de yüzde 50’sinden fazlası 30 yaşın altında! Hani gençler bu müziği sevmiyordu? Ruhiyatı insan olan sizce hangi şarkıyı dinler? Konu dinlenebilirlik meselesidir. İyi sunarsanız gençler her müziği algılayabilir. Kötü müzik de yoktur, kötü icra vardır. Onun için bunun da önüne geçmek imkânsız. Artık bu işin fabrika ayarları bozulmuştur. Yapılacak da bir şey yok maalesef. Sadece gençlere karga değil, bülbül kılavuzlar lazım!
Peki, bu durumda gençlere ne olacak?
Hiçbir şey… Çünkü malını pazarlayacak bir pazar yok. Mal derken müzikten bahsediyorum. Biz de insanlara müzik satıyoruz. Karşıda bir alıcı yoksa ne satacaksın? Örneğin, bana bazen gençler gelir “10 senedir müzikle iç içeyim, gazinocular seni tanır, beni de çıkarsana sahneye” diyorlar. Çok önceleri okulum vardı ve orada konservatuar seviyesinde eğitim veriyordum. Oradaki gençler kapıdan girer girmez gelip bana “Ne zaman sahneye çıkarım” diyorlar. Bunlar baştan falso! Konservatuar mezunu binlerce genç işsiz dolaşıyor. Onlara “Sen neyine güvenerek kolay yoldan sahneye çıkmayı düşünüyorsun?” diyorum. Oğlumu bile konservatuarda okutmadım. “Girersen aç kalırsın” dedim.
Müzik okulunu bu sebeplerden dolayı mı kapattınız?
Evet, bu ve buna benzer sebeplerden dolayı kapattım! Ben gençlere orada bir şeyler öğretmek istedim. Bu bilgi birikimi benimle birlikte mezara gitmesin istedim! 50 senelik deneyimimi anlattım. Ama gençlerimiz hemen oldum demek istiyor. Gençleri hırslandıracak adamlar da yok. Önlerinde hep kötü örnekler var. Geliyorlar “Hocam benim elimden tut, ses sanatçısı olayım” diyorlar, ben de “tuttum” diyorum. “Önümüzdeki hafta gazinoya ara vereyim, sen gel bir ay assolistlik yap” diyorum. “Hocam ben onu yapamam” diyor. “Ulan kerata bu iş elden tutma meselesi değil” diyorum hep. Bir de okulu bitirmeden Unkapanı’na gidiyorlar. Unkapanı, okulu bitirenin yeri arkadaşım! Bunu kimse anlamıyor mu?
50 yıllık birikimden söz ettiniz. Bu 50 yıllık geçmişe baktığınızda öğrendiğiniz en önemli şey ne oldu?
Hayatımızda atamızdan, dedemizden öğrendiğimiz şeyler hep geçerli oldu. Musikiyle de hayatımızı süsledik. Burada aslolan kültürüm doğrultusunda yaşamamdı, o da oldu. Bizim meslekte 50 yıldır evli olan kaç adam var bilmiyorum! Ben sanatçı olduğumun bile farkına varmadan aile gibi yaşıyorum. Gururdan, kibirden arınmış bir adamım. Bizim sayemizde gençler Türk müziği dinlemeye başladılar. Bir Mustafa Keser ancak bu kadar başa çıkabiliyor. Gençlere iyi şeyler sunduğunda neden beğenmesinler?
Türk Sanat Müziği’nin çok kötüye gittiğini söylediniz…
Bana göre bitmiştir. Ben bu işin son temsilcisiyim! Megaloman bir insan değilim. Çok değerli sanatçılar, müzisyenler var. Radyolarda, konservatuarlarda… Ben bu işin son temsilcisiyim derken görünen kısmında! Çünkü ben insanlara ulaşabiliyorum, konserler verebiliyorum! Ben görünen yüzde olarak son temsilcisiyim! Benden sonra bu iş televizyonlarda da bitmiştir. Bizim insanımızın kültür sanat seviyesi de maalesef çok düşük. Kafasına domates atması gereken insanlara alkış tutuyor. Sanatı halkın seviyesine indirmek gibi bir tabir kullanıyoruz. Bu bizde tam tersine uygulanıyor. Bizde halkın seviyesinde sanat yapılmak gibi algılanıyor. Halkın seviyesinde iş yaparsan nasıl halkı bir üst seviyeye çıkaracaksın? Bunları doğru bir şekilde yapmak gerekir.
Genç müzisyenleri dinlediğinizde ne hissediyorsunuz?
Aslında onlara biraz kızıyorum. Elin tavuğu adama kaz görünür misali Batı’yı taklit ediyorlar. Bana da bu noktada tutucu diyorlar. Kültürüme, vatanıma elbette tutucuyum. Benim müziğim bu kadar kötü mü? O niye benim müziğimi taklit etmiyor? Amerika altı kurumamış çocuk, bize neyi öğretiyor! Ben binlerce yıllık bir kültüre sahip devletin çocuğuyum. Neden kendi kimliğinden utanırsın? Maalesef yapacak bir şey de yok.
Bir de Türk müziğine nostaljiyi eklediğimiz zaman eskide kalmış gibi bir iz bırakıyoruz…
Evet, Türk müziği var olan bir müzik. Biz, saçma sapan isimler koyarak kendimize bir paye kazandırıyoruz. Örneğin, Anadolu rock yapıyorlarmış. Anadolu rock ne demek kardeşim? Böyle bir şey yok. Bu arkadaşların sanatlarını kötülemiyorum ama yanlış bir durum var ortada! Bu durum aslında dikkat çekmesi gereken bir konudur ve insanların gözünden de kaçmıştır. 20 yıl önce hiç nostalji kasetleri var mıydı? Yok… Aslında çok önceleri ben yapmalıydım ama ekmeğimi başkaları yedi. Muazzez Ersoy… Hep nostalji kasetleri yaptılar. Neden benim programımdan önce yapmıyordunuz da sonrasında ortaya böyle bir furya çıkardınız? Çünkü gençlerde bu müziğin alıcı kitlesini ben oluşturdum. Ben, gençlere müziği sevdirince onlar da hazır alıcı buldular ve yaptılar. İyi de yaptılar, eleştirmiyorum! Sadece benim yaptığımı hizmeti anlatmaya çalışıyorum. Şimdilerde Mustafa Keser televizyonlarda çok görünmeyince aşı kaybı oldu. Bizim aşımız 15 sene gitti ama artık şimdi bitti. (1)
-----------------------------------------------------
(1) Mehmet Emin Demirezen “Mustafa Keser Röportajı” Akşam Gazetesi, 01 Ekim 2017
http://www.aksam.com.tr/pazar/yillardir-tap-dansi-hocasi-ariyorum/haber-665078