Müziğin tınısındaki eşsizlik şüphesiz ki tüm dünya halkları tarafından farklı yorumlara sahiptir. Budunsal yani etnik anlamda baktığımızda müziğin toplumların kültürel yanını gösterdiği görüşü ağır basmaktadır. Dışarıdan objektif bir gözlem sonucu değerlendirildiğinde müziği içinde barındıran her türlü etkinliğin o müziğin çıkış noktası olan toplumlar ve kültürler ile iç içe olduğu ve gerek dans ederken gerekse bir ritüelde kullanılması sonucu müziğin tek başına ele alınamayacağı gerçeği yadsınamaz. Lakin müziğin evrensel olup olmadığı gerek müzik dünyasında gerekse felsefe dünyasında tartışılagelen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki, tüm politize kavramları bir yana bıraktığımızda müzik, gerçekten de ‘evrensel’ midir? Bence müziğin evrenselliği, insanlığın hümanist olup olmamasıyla şekillenen bir olgudur. Ve bu ‘hümanistlik’, tarihin uzun sayfalarındaki her dönemde ne yazık ki daima barışçıl kalamamıştır…
Adolf Hitler’in başında olduğu Nazi Partisinin işgal ettikleri sınırlar içerisinde uygulanan vahşice politikalar sonucu 6 milyon Yahudi’nin soykırıma uğraması, Nazizm’in sapkın düşüncelerinin bir sonucu ve en büyük insanlık suçlarından biri olurken, bu ideolojinin harmanlanmasını sağlayan her türlü teori, teorisyen ve ilham veren her kimse de suçlu değil midir? Ve bu suçlulardan biri de ünlü besteci iken onun müziğinin dinlenmesi etik midir? Bu suçlulardan biri de şüphesiz ki ünlü bestekâr ‘Richard Wagner’dir.
Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teorisyeni ve yazarı olan Richard Wagner, Almanya’nın Leipzig kentinde 22 Mayıs 1813 tarihinde doğdu. Wagner, geliştirdiği ‘birleşik sanat eseri’ kavramı ile müzik dünyasını derinden etkileyip değiştirdi. Lakin Wagner’ın felsefe tartışmalarında yer almasının sebebi, onun antisemit görüşlere sahip olup eserlerine de bunu yansıtmasıydı.
Wagner’in Yahudiler ile olan ilişkisi aslında antisemitizm kompleksi yaratmaktadır; çünkü Wagner’ın üvey babası Ludwig Geyer, Yahudi asıllı Alman aktör, ressam ve oyun yazarıydı. Geyer’ın Wagner ile olan ilişkisi, Wagner’i yaşamı boyunca ve sonrasında çevreleyen, antisemit tartışmaların kökenini oluşturmaktadır.
Wagner üzerine çalışan biyografi yazarları, Wagner’in yaşamının son yıllarında Arthur de Gobineau’nun ırkçı felsefesine; özellikle de Gobineau’nun “Batı toplumunun üstün ve aşağı ırklar arasındaki melezleşme yüzünden süregelen bir mahkûmiyette olduğu” inancına ilgi duyduğunu belirtmekte. Antisemit imgelerin Wagner’in operalarında sıkça yer aldığı öne sürülen bir unsur olup felsefe dünyasında hâlâ tartışılan bir konudur. ‘Der Ring des Nibelungen’ Operasındaki Mime, ‘Die Meistersinger’ Operasındaki Sixtus Beckmesser ve ‘Parsifal’ Operasındaki Klingsor karakterleri bazen bu operaların librettolarında tanımlanmamasına rağmen, Yahudi birey temsilleri olarak kabul edilmekteler. Tüm bunların yanında ilginç bir şekilde Wagner’in hayatı boyunca Yahudi arkadaşları, meslektaşları ve destekçileri olmuştu. Felix Mendelssohn ve Giacomo Meyerbeer ile dostluğu bu duruma örnek olarak verilebilir.
Adolf Hitler, Wagner müziğinin hayranıydı ve Wagner’in operalarında Alman ulusunun geleceği ve nerede olması gerektiğine dair kendi milliyetçi görüşünü görmüştü. 1922 yılında yayınlanan bir konuşmasında Wagner’in eserlerinin kahraman Cermen doğasını yücelttiğini ileri sürmüş ve “Büyüklük bizim kahramanlığımızda yatıyor” demişti.
Wagner’in görüşlerinin Nasyonal Sosyalizmi hangi ölçüde etkilemiş olabileceği konusunda görüş ayrılıkları hâlâ bulunmakta. Şu bir gerçek ki, Naziler, 1883 yılında vefat eden Richard Wagner’in antisemit görüşlerinin propagandaları için yararlı olduğunu düşünmüşler ve bunu temsili bir araç olarak kullanmışlardı.
Akrabaları Auschwitz Ölüm Kampında ölen Yahudi asıllı İngiliz komedyen, yazar ve gazeteci Stephen Fry, müziğe her zaman tutkuyla yaklaşmasına rağmen hiçbir müziğin kendisini Richard Wagner’ın eserleri kadar etkilemediğini ve bu duruma annesinin nasıl karşı çıktığını ‘Wagner & Me’ adlı belgeselinde değinmişti. Antisemitizm ile bu kadar ilintili olan birinin çalışmalarını beğenmek ve yakından takip etmek ideoloji karmaşası yaratır mı? Etik nerede başlar nerede biter? Etik ve müzik birbirinden ayrılır mı?
İnsanlar – apolitikler haricinde – bağlı olduğu ideolojilerle kendilerini tanımlarken, hayat tarzlarını ve yaşam felsefelerini de bu ideolojilere göre şekillendirirler. Müzik, hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Küçüklüğümüzden beri dinlediğimiz müziklerin ve sevdiğimiz bestekârların bugün sahip olduğumuz karakterimizi yaratmada önemli rolleri vardır. İşimizi iyi yapmak, iyi eserler ortaya koymak ve başarılı olmak bizi iyi bir insan yapmaz. İyilik, statülere ve belirlenen kalıplara bağlı değildir çünkü. Bu noktada da bir kişinin, olgunun veya olayın evrensel oluşu da onu doğru bir kavram haline getirmez. Müzik evrenseldir ancak tıpkı Wagner örneğinde olduğu gibi insanlık suçu oluşturacak ögeler içermediği ve diğer suçlara referans olmadığı sürece…
Son olarak, sanırım Friedrich Nietzsche’nin betimlediği dizelerde saklı her şey:
“Wagner, gerçekten insan mı?
Yoksa bir hastalık mı?
Dokunduğu her şeyi hasta ediyor.
Müziği de hastalandırdı…” (1)
________________________________________
(1) http://www.salom.com.tr/haber-105565-wagner_yahudilik_ve_muzigin_evrenselligi.html