Alman besteci Karlheinz Stockhausen'in 20.yy müziğindeki en büyük etkisi kuşkusuz elektronik müziğin gelişimi üzerinde olmuştur. Tam da bu noktada elektronik müzik kavramının günümüzde kavramsal ve pratik olarak çeşitlendiğini görüyoruz. Bu açıdan önce bu noktayı biraz açalım. Günümüzde elektronik müzik dendiğinde şu iki tür akla geliyor:
-Klasik geleneğin izinde bir elektronik müzik (music concreté bağlamında)
-70'lerle birlikte Moog Synthesizer ve türevlerinin gelişmesi ile analog ve sonrasında digital sample üreten cihazların desteği sonrası ortaya çıkan elektronik dans müziği (EDM)
***
Elbette günümüzde en popüler olanı ve artık elektronik müzik deyince akla gelen EDM'dir. Elektronik müzik deyince belli çevreler dışında Stockhausen'i pek kimse aklına getirmez. Popüler kültürün bir etkisi diyelim. Stockhausen ve diğer elektronik müzikçilerin temel hedefi o güne dek duyulmamış bir soundu üretmekti. Wagner, Debussy, A.Webern dahil gördüğümüz bir şey bu. Farklı tınılar...Bestecilerin orkestralarda farklı çalgı birleşimleri ile elde etmeye çalıştıkları yeni tınıları elektronik müzikçiler teknoloji sayesinde sınırsız bir çeşitlilik ile elde etme olanağına sahipti. Tınının en önemli boyut olması armoni, melodi ve ritim gibi geleneksel elemanların işlevini azaltmasa da bir şekilde örtmeye başlamıştı. Çünkü bu "yeni müzikteki" yeni tınılar ana kimliği oluşturmaktaydı. Bilgisayar, synthesizer vb cihazlar artık yeni müzik enstrümanları olmuştu.
***
11 Eylül saldırılarının o güne kadar yapılan en büyük sanatsal ve estetik eylem olduğunu söyleyerek post sonrası metamodern'e dahil olan ve çok tepki toplayan Stockhausen'in müzikal mirasıyla Avrupa'da özellikle Almanya'da disko ve klüp ortamlarının yeni müziği artık EDM olmuştu bile. Kraftwerk ile başlayan süreç Alphaville ile 80'lere ulaştığında hepimiz "Big in Japan" ile büyülendik. Tabii ki, Stockhausen'den çok farklı bir anlayışla..."kulağa hoş gelen" melodi, armoni ve ritim anlayışı bu yeni popüler müzik türünün olmazsa olmazıdır. Geleneksel şarkı formlarının kullanıldığı bu stilde söz ve müzik unsuru bir lied gibi düşünülmüştü hep. ABA formunu çok net duyardınız. Ancak işler giderek değişmeye başladı. ABCDEF şeklinde form açısından tekrara dayanmayan bazı türlerin yanı sıra AA'A''A''' gibi tek bir bölümün çeşitlemesine dayalı formları da gördük.
***
Son yıllarda dünya müziğinde iki büyük akım ortalığı yıkıp geçiyor. Bunlar EDM ve Latin Pop'u. EDM deyince artık akla büyük paralar ve ün kazanan DJ'ler geliyor. Örneğin DJ Snake 800 milyon görüntülemeye sahip bir isim ve hem de tek bir videosu ile ulaşmış durumda bu rakama. Bunun dışında özellikle Almanya, Danimarka, Hollanda, Belçika gibi Germen ülkelerinde ve Norveç, İsveç gibi kuzey ülkelerinde çok sayıda elektronik müzikçi büyük işlere imza atıyor. Kendi içinde underground türlere ayrılan EDM'de son dönemin yükselen alt türleri "minimal house, minimal techno, minimal trance" gibi türler. Bu türde başarı kazananların başında Stockhausen'in torunları geliyor. Bunlardan biri de Bremen doğumlu bir mızıkacı olan Stephan Bodzin. Bugün 50 yaşında olan Bodzin ağırlıklı gençlerin sahne aldığı festival ve ortamlardaki minimal tekno işleri ile üstün performans sergiliyor. DJ'in "Yaşam ve Ölüm-Teklik" isimli bu harika çalışması felsefi bir açılıma da sahip...yaşam ve ölümün tek bir varoluş/yokoluş sürecinin iki ayrı ama eklemli yüzü olduğunu vurguluyor. Son derece obsessive bir synth arpeji duyuyoruz alt yapıda. Akabinde synthbass melodisi bir şeyler mırıldanıyor. Parçada üç katman var...Synth arpej yaşamı, synthbass ölümü ve ritmik yapı ise bu ikisini taşıyan devamlılığı (tekliği) simgeliyor gibi. Çünkü önce synth arpej başlıyor yani yaşam ve synthbass sonradan giriyor (en azından tek bir kişinin yaşamında göreceği gibi, tek bir yaşamda isek önce doğarız sonra ölürüz). Yaşamı simgeleyen synth arpejin fadeout'u ile yaşam gibi müzik de sona eriyor.
Not: Videoyu çok iyi bir kulaklık ya da ses sistemi ile dinlemeniz tavsiye olunur.