Les voix du coeur, Kanadalı-Fransızların (Canadien Français) bir vokal ansambl’ı (ensemble vocal). Fransızca, coeur kelimesi ‘kalp’ anlamına geldiğinden böylece ‘kalpten sesler’ denilmiş oluyor. Aynı zamanda da, Fransızca’da söylenişi aynı olan ve ‘koro’ anlamına gelen choeur kelimesiyle homonim’lik/sesdeş’lik yapılmış oluyor. Koro’nun bu yılki tema’sı, Toute une gamme d’émotions yani ‘heyecanlar dizisi’. Burada da gamme ‘dizi’ kelimesinin iki anlamda kullanılışına dikkat ediniz.
Şimdi Kanada’nın en büyük bir kenti olan Toronto’da yaşıyor ve musiki düşkünü iseniz ne yaparsınız ? Bu kentte operadan tutunuz, senfoni orkestrası, oda müziği, profesyonal koro’lar ve başka diğer birçok toplulukların konserleri var. Hiç şüphesiz büyük bir zenginlik, büyük bir ziyafet. Fakat bunlarla yalnızca pasif bir katılım yapmış olursunuz. Aktif bir katılım olarak ne yapılabilir ?
Benim kendimin yaptıklarından bazılarını anlatayım:
Türk toplumundan da gelen istek üzerine, 1987 yılında, bir arkadaşla (merhum kanuni Kadri Akıncı) birlikte ‘Toronto Klasik Türk Musikisi Korosu’nu kurduk. Böylece geleneksel musikimizi bir dereceye kadar, İstanbul üniversite korosunda feyz aldığım Nevzat Atlığ göreneğine göre icra etmek imkânımız oldu. Bu koro, bir aile havası içinde hâlâ devam etmekte ve Türk toplumuna hizmet etmektedir. Topluluğu şimdi, kemani Dikran İstanbul çalıştırmakta. Bu sırada, bize geçmişte çok yardımı dokunan merhum Dr. İrfan Doğrusöz’ü de anmadan geçemiyeceğim. İlerde bu koro hakkında daha ayrıntılı yazmalıyım.
Yaptığım şeylerden bir başkası da, Batı müziği korolarına katılmak.
Bilindiği gibi Kanada, iki resmi dili (İngilizce ve Fransızca) olan bir ülke. Çeşitli dillerin konuşulduğu fakat asıl dilin İngilizce olduğu Toronto ’da, Fransızca konuşan oldukça büyük bir toplum da var. İşte, Les voix du coeur de Fransızca konuşanların (franchophone) korosu/vokal ansambl’ı. Musiki sevdamı tatmin etmek için kendim çoktandır bu koroya (bazı aralıklarla) katılmış bulunuyorum. Ayrıca, bu bana Fransızca konuşma ve Fransız toplumu ile buluşma fırsatını da vermekte. Zaten, daha önce birçok batı musikisi korolarına katılmıştım.
Bu topluluk, popüler Fransız şanson’larının (chanson populaire français) dört-sese ayarlanmış yani harmonize (ben harmoni kelimesini yazıldığı gibi okuyorum, İtalyan ve Fransızların okuduğu gibi değil) edilmiş versiyonlarını söylemekte. Böylece pop müziği ile de tanışmış oluyorum. Aslında solo olarak okunan bu şansonların oldukça başarılı icraları bulunmaktadır (Google’dan indirip dinleyebilirsiniz). Buna rağmen, neden bu şansonların dört-sese ayarlanıp söylendiği sorusu akla gelmekte ? Batı müziğinde yetişmiş bir kimsenin kulağı harmoni akor’ları (accord) duymak istiyor, hani bizim kulaklarımızın güzel ezgi ve geçki istediği gibi. Hatta şefimiz arada bir bizim dikkatimizi uyumsuz (discordant) akorlara da çekmekte !
Bir fikir vermesi için koro’da söylediğimiz şanson’ların isimlerini aşağıya çıkardım:
Aimer à perdre la raison C’est toute une musique
On leur a fait croire Feel Happy
Soirs de Scotch Alors on danse
Comme d’habitude Soulman
Continuer pareil Aimons-nous
Le temps des cathédrales Les sans papier
Bohemian Rhapsody (İng.)
Korist sayısı kırkı bulan bu topluluğu, sevimli ve enerjetik Manon Côté yönetmekte. Toplulukta kadın sayısı fazla, erkek sayısı az olduğundan, şefimiz erkeklerin hepsini bas partisine koyup, tenor partisini de hanımlara söyletmekte. Tenor olduğum halde kendim de bu bas partisinde söylemekteyim ve notayı da pek alışık olmadığım fa anahtarı ile okumam icap ediyor ! Bas partisinde çoğunlukla ezgisel değil daha çok, ‘ah, u, pap pap, du vap, va du vap, bom, vb.’ gibi destekleyici sesler çıkarmaktayız. Ancak arada sırada ezgisel satır bize geçince sevinmekteyiz.
Şefimiz , vokal partileri piyano çalarak bize ayrı ayrı öğretmekte. Bizler de bunları mümkün olduğu kadar kaydederek öğrenmeğe çalışmaktayız. Bazı profesyonelce yapılmış birkaç kayıt da mevcut.
Yukardaki afişte görüldüğü gibi bu topluluğun 30 Mayıs’ta bir temsili/gösterisi (spectacle) var. Vokal ansambl’ın yanısıra, programda solo şarkılar, müzikal komediler (örneğin tout va très bien madame la marquise, Google’dan bkz.) gibi başka gösteriler de bulunmakta. Biraz da geç olarak hepinizi konsere davet etmek için bu yazıyı acelece hazırlayarak gönderiyorum.
Belki de uzun bir yaşam tecrübem dolayısiyle, bu günün olaylarını konuşurken bazen geçmiş günleri de hatırlıyorum. Üniversite yıllarımda, doğu-batı musikisi tartışmaları çok şiddetli bir şekilde devam ediyordu ve üstünlük batı musikisi lehindeydi. Bu akıma kapılarak ben de merak edip Hulusi Öktem’in çok sesli Üniversite korosuna katılmıştım. Ayrıca, bu korodaki kızlar daha alafrangaydı ! Emeklerini esirgemiyen Hulusi hoca piyanoyla bize Shubert, Schumann lied’lerini ve başkalarını, mumlu kağıt baskısı notalardan öğretirdi. Shubert’in, lirik ‘Ihlamur ağacı’ (Lindenbaum) lied’nin Almanca sözleri hâlâ hatırımda, arada bir aklıma gelir söylerim:
Am Brunnen vor dem Tore
Da steht ein Lindenbaum ... (Google’dan dinleyiniz)
Hey gidi günler hey !
Toronto’dan herkese selâmlar.
İlhami Gökçen
ilhamigo@hotmail.com
!