Çok zamandır, “şarkılı memleket tarihi” adıyla sunduğum seminerlerde anlattıklarım arasından bir derleme yaptım. Memleket tarihinden dokuz enteresan plak seçtim, bunları art arda sıraladım. Dokuz plakta 91 yılı özetlemek elbette mümkün değil, niyetim de o değil zaten. Sadece “yok artık, bunu da mı yapmışlar” diyebileceğimiz bir kısım şarkıları/türküleri anımsatmak, seminerlerde dinlettiklerimi (sesiyle olmasa da sözüyle) bu sayfaya taşımak amaç.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 91 yılından seçilmiş bu plaklar, bir yandan memleketin ne kadar şahane bir yer olduğunun da göstergesi. İlk beşi bu hafta, aşağıda; diğerleri önümüzdeki hafta huzurda. Köprüden uzaylılara, Avrupalı kızlardan Muhammed Ali’ye, plaklarda duymaya alışık olmadığımız şeyler, bir küçük karnaval… O halde, buyurun cümbüşe!
Boğaz Köprüsü - Emel Sayın
1973 yılında, Cumhuriyet’in 50. yılı kutlanırken, memlekette bir başka sevinç yaşandı: Temeli 12 Şubat 1970’te, 21 pare top atışı eşliğinde Süleyman Demirel tarafından atılan Boğaziçi Köprüsü, Demirel’in “siyasi nedenlerle” katılamadığı bir törenle, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 30 Ekim 1973 tarihinde açıldı. Açılışın, “bayram”ın ertesi gününe denk getirilmesinin sebebi, “Cumhuriyet’in 50. yılı kutlamalarına gölge düşürmemek”ti. Ansiklopedilerde, “İstanbul Boğazı üzerinde, Ortaköy ile Beylerbeyi semtleri arasında yer alan ve Asya ile Avrupa’yı birleştiren asma köprü” cümlesiyle tanımlanan ve yapıldığı dönemde dünyanın en uzun dördüncü asma köprüsü olan Boğaziçi Köprüsü’nün açılışına, dünyaca ünlü sinema oyuncusu Danny Kaye ve mehter kıyafetleriyle Kurtalan Ekspres eşliğinde Barış Manço katılmış. Açılışta, on binlerce insanın aynı anda köprüyü geçmek istemesi üzerine oluşan sallantıdan korkan yetkililerin köprüyü boşalttığını ve bunu, dönemin gazetelerinin alaylı bir dille ve günlerce yazdığını da sözlerime ekleyeyim ve şarkıya geçeyim Doğrudan Boğaziçi Köprüsü’nü konu edinen bildiğim beş şarkı var. Açılışa denk getirilerek birbiri ardına çıkartılmış plakların en önemlisi, Yusuf Nalkesen’in “Boğaz Köprüsü” adlı şarkısı. Sözlerini İnci Nalkesen’in yazdığı şarkıyı Süheyl Denizci Orkestrası eşliğinde Emel Sayın seslendirmiş: “Semada nazlı bir heybetle durur / Sahili sahile bağlayan budur / En büyük mutluluk, en büyük gurur // Kıyıdan kıyıya bir ışık uzar / Sahiller sevinçli, mutlu yalılar / İstanbul bahtiyar, Boğaz bahtiyar // Cumhuriyetin ellinci yılında / Bağlandı Rumeli Anadolu’ya / Hayaller hakikat oldu sonunda...” Şarkının nakaratında, “Cennet İstanbul’umun en güzel süsü / Başımda taç sanki Boğaz Köprüsü” sözlerine rastlıyoruz. Köprü açılışının, toplumun her kesiminde heyecan dalgası yarattığı yıllardan “yandaş”lar eşliğinde yapılan Marmaray açılışına ulaşmamız arasında 40 yıl var. Üstelik şimdikiler bu açılış coşkusunu “bayram”ın önüne geçirmekte bir beis görmüyorlar.
Muhammed Ali - Rıza Konyalı
Sadece köprü değil, 70’li yılların ilk yarısında Amerikalı bir boksör, “millî hislerimizi” coşturdu: Muhammed Ali. Dünyanın ilk Müslüman boks şampiyonu. Hakkında, Türkiye’de birden fazla plak yapıldı. Plaklar iki türlü: Adındaki Muhammed’den doğru Müslümanlığını öne çıkartanlar ve Ali ismine odaklanarak Alevilik propagandası yapanlar… Elimdeki örnek, sözlerini Vahap Kocaman’ın yazdığı Rıza Konyalı bestesi… Konyalı, kapağa adını yazmaya gerek duymadığı bir hanım kızımızla birlikte seslendiriyor şarkıyı. Kızımız, coşkulu sesiyle plak boyu övgüler diziyor: “Oy aslanım Muhammet Ali / İki soldan vurdun, bir sağdan çaktın / Foreman’a güzel ziyafet çektin / Ayağa kalksa öldürecektin / Vuruşta yamansın Muhammet Ali…” Konyalı ise övgüleri derinleştiriyor: “Kalbinde iman var, kuvvet kolunda / Gerçek Müslümansın Allah yolunda / S(i)por dünyasının bok(u)s dalında / Eşsiz kahramansın Muhammet Ali // Şöhretin dünyada yükseldi kat kat / Hasmını bırakma iyi dayak at / Ağzını burnunu birbirine kat / Al kana boyansın Muhammet Ali…” Şarkının ilerleyen dakikalarında İslam övülüyor (“Sevindirdin bizi, bin yaşa, sağol / Zaten İslam dini en gerçek yol”) ve laf Türklüğün kudretine geliyor: “Sende ayrı sır var, ayrı bir tavır / Türk kadar güçlüsün Türk kadar cesur / Elin dert görmesin, vur yiğidim vur / Yorulmaz civansın Muhammet Ali…” Sonunda, söz yazarı, hayranlığını çok net dile getiriyor: “Yumrukların ışık tuttu dünyaya / İslam bayrağını çektin semaya /…/ Hayranlarındandır Vahap Kocaman / Çünkü Müslümansın Muhammet Ali…”
Uzaylılar Hoşgeldiniz- Şemsi Yastıman
1969 yılında yapılan aya seyahati müteakip bir “uzaylı” furyası memleketi kapladı. Uzay, her dem göz önündeydi ama bu aşamadan sonra uzaylılarla alakalı plaklar birbiri ardına piyasaya çıktı. Çok örnek arasında belki de tek güzel olan, Şemsi Yastıman’ın meşhur “Uzaylılar Hoşgeldiniz” adlı plağı. “Duyduğuma göre siz uzaydan gelmişsiniz / Hele şöyle bir oturun bakalım iki laf edek” diyerek başlayan Yastıman, hoşbeşi takiben yekten sorguya girişiyor: “Hangi rüzgar attı sizi? /…/ Kurcalardı zihnimizi / Uzaylılar hoş geldiniz // Sizi gördük sevindik çok / Karnınız aç mı yoksa tok? / Atmosferde ne var ne yok?” Uyruk, urba, il, dil derken “Güneşle aranız nasıl?” sorusunu müteakip hayat gailesine getiriyor sözü: “Ne durumda sizin devlet? / Liderlerde var mı hiddet? / Zor mu kurulur hükümet? // Sizde kalp kırmak var mıdır? / Adam kayırmak var mıdır? / Sağı solu ayırmak var mıdır?” Bütçeden petrol sıkıntısına, seçimlerden çöp sorununa memleket ahvalini bir çırpıda sayan Yastıman, “Yapalım bir konsültasyon” diyerek sorularını sürdürüyor: “Ne yanda sizin istasyon? / Sizde de var mı enflasyon? // Ayda var mıdır boş arsa? / Rüşvetinen karaborsa? / Biz de gelek beleş varsa?” Şarkının sonunda, öğüdünü esirgemiyor: “Der Şemsi Yastıman size / Dostça öğüt görev bize / Hemen dönün ülkenize…”
Kuklacı Marks - Genç Ozan Abdullah Kılıç
Halk ozanları, Pir Sultan Abdal’dan bu yana halkın dertlerini dile getirmiş; elde saz, dilde söz, diyar diyar dolaşarak şikayetleri sıralamış, halkın dertlerinden şarkılar yapmış. Ekseriyetle sol cenaha mensup ozanlar, bilhassa 60’lardan itibaren halkın sesi olmuş. Âşık Mahzuni Şerif’ten Âşık İhsani’ye, yaptıkları plaklarla yüzbinleri etkilemiş. Arada tersten vuran ozanlar da çıkmış. Ülkü Plak adına çalışmalar yapan Genç Ozan Abdullah Kılıç, “Kuklacı Marks” adlı kinayeli bir şarkı yapmış, şarkı boyu neredeyse her dizede bir değil birkaç nefret suçu işlemiş. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, sözler her şeyi anlatıyor zaten: “Soyun Almanmış aslın Yahudi / Hiçe saydın dini, milliyeti / Nerde görsem bir dinsiz kedi / Orda sen varsın kuklacı Marks // Parmakların pek de marifetli / Kuklaların Rusçu kimi Çinci / Kürsüde görsem bir hain tilki / Orda sen varsın Kuklacı Marks // Sıra sıra dizdin kuklaları / Silmek istedin namusu arı / Sokakta görsem bir sürtük karı / Orda sen varsın Kuklacı Marks // Kukla olursa itin birisi / Karıştırırsa kendi ilini / Nerde görsem kanlı bir anarşist / Orda sen varsın Kuklacı Marks // Genç Ozan der dönmem ben yolumdan / Zehrin akar her taşın altından / Kuklacı Marks, modan geçti çoktan / Sen de kukla oldun kuklacı Marks / Allahsız Marks / Kitapsız Marks…”
Hollanda’nın Kızları/ Avrupa’nın Kızları
“Alamanya” meselesi, 70’lerin mühim meselelerinden… Türkiye’den Almanya’ya yapılan göç ve sonrasında Avrupa’ya yayılma hali, elbette karşılığını şarkılarda bulmuş. Almanya’ya gidenlerin dertleri, Türkiye’de kalanın çektiği çile, orada görülenler bir bir şarkılarda anlatılmış. Şüphesiz en çok ilgiyi kızlar çekmiş. İki plakta Avrupa’nın kızlarına göz atacağız şimdi… İlkinde, Dursun Mercankaya, Hollanda’yı şaşarak ve biraz da hasetle anlatıyor. İçli, tren düdüğüne benzeyen bir kavalla açılıyor şarkı ve ilerliyor: “Hollanda’nın kızları / Sarı sarı saçları / Doğuştan zannetmiştim / Hep boyama saçları // Hollanda’da kadın kız / Caddede kahvelerde / Utanmak ne bilmezler / Sevişirler her yerde // Hollanda’da kız kadın / Hepisi çalışırlar / Cumartesi olunca / Âşıklar buluşurlar //Hollanda’da gezen gençler / Kadın kız peşinde / Türkiyeli gidemez / Kararsızlık yüzünden // Hollanda / Dikkat edin bayanları çok hovarda…” Diğer plak, Avusturya’dan bildiren Koryanalı kemençeci Hüseyin Köse’ye ait, “Avrupa’nın Kızları”: “Avrupa’nın kızları ne ocaklar söndürdü / Ne Müslüman gençleri Katoliğe döndürdü…” Köse, kızlara bakanlara çatıyor: “Aldanma kardaş, hangi yola gidersin / Çocuklarına alır gavur kızınla yersin /…/ Nasıl bu hareketi yakıştırdın aslına? / Aslın Türk değil midir, yazıklar olsun sana!” Plağın arka yüzünde, “Gittim Avusturya’ya” adlı şarkı var. “Biraz da anlatayım size Avusturya’dan” diye başlıyor ve çuvaldızı kendisine batırıyor: “İstikbal kurtarmaya / Gittim Avusturya’ya / Kızlardan kurtulup da / Dönemedim sılaya…” “Pamuk gibi kızlar”dan söz eden Köse’nin derdi büyük; şarkının sonunda ağızdaki bakla çıkıveriyor: “Bu kızlardan bir tane / Edemedim Müslüman…”
Türkan Şoray Bizim Evde - Karslı İsmail Azeri
Karslı Âşık İsmail Azeri, evdekilere sinirlenmiş ve derdini sazı aracılığıyla anlatmış… Kumarbaz dede, dansa giden anne, moda peşinde koşan kız derken evdekileri ayartanı da belirlemiş: Türkan Şoray! “Eski adetler nerede / Arama beyaz perdede / Türkan Şoray bizim evde / Vay bizim evde oy bizim evde” diyerek başlıyor, yekten saydırıyor: “Avrat desen erken kalkmaz / Kızlar modayı bırakmaz / Köpeksiz sokağa çıkmaz // Gamlı gönlüm dertli keder / Bir dedem var kumar ider / Anam her gün dansa gider /…/ Kadın pantolon giyinir / Paçası yerden sürünür / Arkadan önü görünür…” Dörtlüklerin sonu hep aynı: “Vay bizim evde oy bizim evde” İlerleyen dakikalarda “küçük büyük sözün tutmaz” diyor ve ekliyor: “Kızı anasından usta!” Kim bilir ne zaman yapılmış bu plağa Türkan Şoray’ın hangi filminden esinlenildiği ayrı bir merak konusu. İsmail Azeri’nin diskografisindeki bir başka plak uzaydan Almanya’ya selam çakıyor: “Biz de Aya Yaklaştık / Avrat Gitti Almanya’ya”
Her Şey Berbat - Metin Ersoy
Memleketin “kalipso kralı” Metin Ersoy, Kore’de askerliğini yaparken rastlayıp sevdiği bu müziğin neredeyse tek temsilcisi. Harry Belafonte hayranlığı, Türkçeye çevirdiği şarkılarıyla sınırlı kalmamış ve onun bir plağının kapağını aynen kendi albümüne “uygulamış”. Erken dönem plaklarından birinde, The Ethiopians’a ait “Everything Crash”i Ali Öke’nin sözleriyle Türkçe söylemiş Ersoy. Şarkının adı, “Her Şey Berbat”. Plak, 1970’te yayımlanmış ve o dönem ortalığı saran, hayatı yavaşlatan grevleri mercek altına almış: “Şuraya bak / Her şey berbat / Halimize bak / Her şey berbat // İşçi grevde / Memur grevde / PTT idaresi de / Doktorlar polisler de…” Pek iyi gözle bakmıyor elbette: “Her gün işlerin aksarsa böyle / Halimiz ne olacak sen söyle?” Şarkının vurucu noktası, “Kardeş kardeşi vurur / Halka hüzün olur” dizeleri… Naif, samimi, bir o kadar da endişeli. 1985 tarihli Talat Kurter bestesi “Filler (Aman Hoca Kurtar Bizi)” sayılmazsa, Metin Ersoy diskografisindeki tek “politik” plak bu. “Filler” derseniz, bambaşka bir yazının konusu, çocukluğumun kabusu. Şimdilik unutsak daha iyi.
Oooh.. Ooh!.. - İstanbul Şarkıcıları
Çocukluğumdan aklımda kalan sahnelerden biri, İzmir Fuarı’ndan: Sahnede dönemin en güzel yıldızlarından Müjde Ar var, bir orkestra eşliğinde göbek atıyor ve “Oh Oh” adlı şarkıyı seslendiriyor… Yıllarca aradığım bir şarkıydı bu ve plak toplamaya başladığım dönemde, hiç ummadığım bir anda, İstanbul Şarkıcıları’nın bir plağında karşıma çıktı. Bir Baha Boduroğlu projesi olan İstanbul Şarkıcıları, 70’lerin sonunda söyledikleri pop-fasıl’larla ünlendi. Günün meşhur şarkılarını art arda ve disko ritmleriyle seslendiren ekibin 1978 tarihli plağı “Oooh.. Ooh!..”, o dönemde yaşanan ekonomik krizin şarkıya dökülmüş hali. Kriz ağır gelmiş, insanlar delirmiş, kendilerini sokaklara atmış, çılgın gibi eğleniyor! “Benzin yok / Mazot yok / Oh canın sağolsun / Tüpgaz yok / Ampul yok / Oh canın sağolsun” diye başlıyor delirme hali ve şarkının sonrasında eksikler listesine Samsun, ilaç, margarin ve tuz ekleniyor. Şarkıda tuhaf bir nostalji de var: “Geçmişte hangisi vardı / Ne olmuş sanki? / Bilenlere gidip de sor / Anlatsınlar o günleri / Mutluymuşlar yine de / Hepsi inan ki // Aldırma arkadaş / Üzüp durma kendini / Olan sana oluyor / Günlerin kuyruklarda / Yokları beklemekle / Geçip gidiyor…” Şarkının bir de meyan faslı var: “Selam söyleyin dostlar evdekilere / Beni merak etmesinler aman of / Benzin ve tüpgaz gelir gelmez ordayım…” Petrol sıkıntısı, yağ ve gaz kuyrukları, pahalılık ve birbiri ardına yapılan zamlar, bilhassa 70’lerin son deminde, 12 Eylül’ün hemen öncesinde yani, şarkılara sıklıkla girmiş. “Oooh.. Ooh!..” içlerinde en eğlencelisi. Delirmek istiyorsanız, bire bir! Projenin sahibi Baha Boduroğlu’nun, “Ateşböceği” olarak bilinen “Gençlik Başımda Duman”ı seslendiren Güzin ile Baha’nın Baha’sı olduğunu da sözlerime ekleyeyim.
Turizm Şarkısı - çeşitli şarkıcılar…
80’li yıllarda kabusum olan görüntülerden biri, memleketin güzelliklerini gösteren ve sıklıkla TRT’de yayınlanan bir klipti. Klip adının henüz telafuz edilmediği dönemde acemice yapılmıştı, Pamukkale’den Gökova’ya tarihi ve turistik “hazinelerimiz” birbiri ardına sıralanıyor, arada bikinili kızlar ve mayolu delikanlılar görünüyor, zaman zaman hasır şapkalı amcalar eşlik ediyordu onlara… Fonda, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan bir şarkı vardı: “Turizm Şarkısı”. Nükhet Duru’nun da aralarında bulunduğu bir kısım şarkıcılarca söylenmişti, bir de korolu versiyonu vardı. Hiçbir zaman plak/kaset olarak yayımlanmadı belki ama o dönem memleketin en bilinen şarkılarındandı. Nükhet Ruacan’ın seslendirdiği, “dışarıya” yönelik İngilizce yorumu da cabası: “Tourism Song” İlk dizeleri sahiden turistik: “Kucak kucak insanlar / Gelmeli Türkiye’ye / Yanyana oynanmalı / Samba ve harmandalı / Gitar cevap vermeli / Şu bizim türkülere / Dünya gülümsemeli / Cennet böyle kalmalı…” Nakarata gelince iş biraz çığırından çıkıyor: “İnsanlar bir arada / Hayattan zevk almalı / Düşünün Antalya’da / Mutlu bir Hollandalı // Türk İtalyan İngiliz / Bir Bodrum gecesinde / Rakı bardaklarında / Kardeşliği bulmalı…” Türkiye’nin tanıtımının bizzat devlet tarafından rakıyla yapıldığı günler, çok değil, sadece 30 yıl öncesi. Bugün rakı lafını duyunca kaçacak delik arayan, içinde mey/rakı/bira/şarap gibi sözler geçen şarkıları yasaklayan TRT’nin o dönemki bu ağır turizm hamlesi, enteresan. Cumhuriyetin resmi müziği olarak kabul görmüş tango hakkında bugün söylenenleri düşündüğümüzde memleketin geldiği nokta bir hayli fena. Elbet böyle kalmayacak, bir şeyler muhakkak değişecek ama bunu yakın zamanda görüp görmeyeceğimiz muamma. Neyse ki umut her dem baki.(1)
_____________________________________________________
(1) Murat Meriç "91 yıllık Cumhuriyet Tarihimizden seçme tuhaf plaklar" Birgün Gazetesi, 02 Kasım 2014 - 26 Ekim 2014
http://birgun.net/news/view/91-yillik-cumhuriyet-tarihimizden-secme-tuhaf-plaklar-2-/8136
http://birgun.net/news/view/cumhuriyet-tarihinden-secme--tuhaf-plaklar-1-/7797