Müzikoloji kavramı reel manada 20.yy ikinci yarısından sonra müzik literatürümüze girmeye başladı. Yeniydi, anlaşılamıyordu, zamanla anlaşılacaktı. Öyle düşündük, beklentisi içinde olduk yıllar yılı. Müzikoloji/müzikolog “kelimesi” aslında çoğu müzik uğraşanına ve çevresine -cahilane bir davranış şekliyle gizliden gizliye- havalı geldi. Kimi medya cahilleri istediklerine müzikolog titrini yakıştırarak buna çanak tuttular. Bilinçli/bilinçsiz bu kavram kargaşasını körüklediler. Müzikoloji kavramı önü alınamaz bir kirlenme ile karşı karşıya kaldı. 1983 sonrasında konservatuarların üniversitelere bağlanması, gerek müzikoloji gerek müzik sanatı açısından tam bir yıkım oldu. Sanat üniversite ile bir türlü barışamadı. Müziğin bilim ile barışması elzem "müziğin bilimi" bölümlerinde ne GTM tarihi yazmaları Osmanlıca’dan günümüz Türkçesine çevirildi ne de GTM ses sisteminin mantıklı bir fiziksel hesaplaması/açıklaması yapıldı. Hamasi efsanevi anlatılar bilimsel veri olarak kabul edildi. O – ondan, bu - şundan yanlışı birbirlerine virüs gibi yaydılar.
. . .
Bir öğrenci iken katıldığım o ilk sempozyumda ne oldu dersiniz?
Erdoğan Sürat diye kanun da çalan bir tıp adamı GTM yönünü ön plana çıkararak ev sahipliği yaptığı sempozyumda, sunumunda söylediklerinden ötürü Nida Tüfekçi’nin -kürsüde- üzerine yürüyerek, yakasına yapıştı, dövmeye kalktı. Salon karıştı. Arkasını söylememe gerek yok. Tahmin etmişsinizdir. Sempozyum 2. gününde iptal edildi.
Türk musikisi tarihinde katılımcı konuşmacıların şiddet içeren kavgası nedeniyle iptal edilen ilk sempozyum da böylece tarihteki yerini almış oldu.
. . .
Müzikoloji mesleğinin ülkemize faydasını tartışmaya açmak istiyoruz.
40 yıllık akademik müzikbilim hayatımdaki gözlemlerim neticesi rahatça söyleyebilirim ki müzikoloji, müzikbilimi ve konservatuarlar bu ülkeye, bu ülke halkına, hatta sanatsal manada müzik mesleğine faydalı oldurulamamıştır.
. . .
O "eskiler" ki “mış gibi” yaparak statükolarını sürdürdüler, hiçbir katkıda da bulunmadılar.
Üretmediler, "millet işte görsün" sığ çalışmaların dışında ne metod, ne kitap yazdılar. Çalışmadılar. Yazdırmadılar.
Ne müziğe, ne de toplumun müzik anlayışına bir fayda sağlayamadılar.
Bugün yazanlar da maalesef ancak parasını ceplerinden vererek yayınlayabiliyorlar. Parası olanın çalışması çıkıyor, olmayanın çıkmıyor.
. . .
Müzikoloji bölümleri mezunlarının işsizliğine, işe yaramamazlıklarına sessiz kalmışlardır. Onlar ki hep “öğrenciyi biz alalım da mezun olduktan sonra ne çıkarsa bahtımıza” anlayışı içinde oldular.
Müzikoloji mesleğini adeta uçuruma yuvarladılar.
. . .
Neredeyse pıtrak gibi açılan müzikoloji bölümlerinin işlevlerine bakılması, incelenmesi bugün adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.
Müzikoloji ne işe yarar?
Sorgulanmalıdır.
. . .
Yazımızda pıtrak gibi açılmaya devam eden Müzikoloji bölümlerine bir mesaj vermek, yeni bir lisansüstü çalışma alanının ihtiyacına dikkat çekmek istiyoruz.
Bu alanın adı “İşlevsel Müzikoloji”dir.
. . .
Yazının devamı için BKZ:
http://www.musikidergisi.com/yazar-515-islevsel_muzikoloji__functional_musicology%E2%80%A6_dr._ayhan_sari.html