Günümüzde 200 yıl önce başlayan, Cumhuriyet ile devam eden batı müziği travmasında yöneticiler işin içine her Türk müziğini katmaya çalıştıklarında bir el, bu katmayı; III.Selim'in ve Atatürk'ün sentez amacının engellenmesinde olduğu gibi bertaraf etmeyi başarmışlardır.
. . .
20. yüzyıl içinde durum Türkiye açısından parlak geçmemiştir. Durumu patinaj, bir debelenme olarak tanımlamak hiç de yersiz olmayacaktır. Erozyon her iki müzik cenahında kendini açıkça gösterir boyuta gelmiştir.
. . .
GTM'de makam zenginliğinin orijinalliği yok olmak üzeredir. Makamları ve makam kullanımını ustaca besteleyen bestekar kalmamıştır. O GTM'ciler ki müziklerini ne koruyabilmiş, ne de geliştirebilmişlerdir.
. . .
Batı müziğini Türkiye'ye dayatan ülkeler artık bu şekilde bir sonuç elde edemiyeceklerinin farkına varmışlardır. Birşeyler ters gitmiş, uygulamalarının amaçları ters tepmişti tepmesine ama o kültürü ters teptirenlerin, ters teptirdikleri müziğin yerine koyabilecekleri bir müziği geliştirememiş olmaları yeni bir kakafoniyi de beraberinde getirmiştir.
Ayhan Sarı yazısının devamı için BKZ:
http://www.musikidergisi.com/yazar-344-muzikte_batililasma_travmasi_tedavi_edilebildi_mi...html