"Şelpe tekniğini sistemleştirerek el ile bağlama çalma geleneğini modern dönemde temsil eden; çalış teknikleriyle Anadolu'nun kültürel zenginliğini, ruhunu dünyaya aktaran; özden ve gelenekten kopmadan, yeni açılımlarla müzik sanatının sınırlarını keşfetmeyi sürdüren; icrası yanında Türk müziği literatürüne akademik boyutta da güçlü katkılar sunan ve 'Garip Bülbül' Neşet Ertaş hakkında en kapsamlı çalışmayı ortaya koyması" dayanağıyla İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Erol Parlak, müzik alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne layık görüldü.
Erol Parlak'ın konuşmasında "Müzik Üniversitesi" kurulması gerekliliğini dile getirmesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da olumlu bulunarak konuyu YÖK Başkanı Yekta Saraçoğlu'na gereği için iletti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "YÖK Başkanımız hazırlıklarını yapsın" demesinin ardından, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'tan da sanat dünyası açısından güzel ve anlamlı olarak bu öneriyi gerçekleştirmek için çalışacakları tahhüdünü geldi.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini Değerlendirme Kurulu:
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. İbrahim Kalın,
Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş,
Cumhurbaşkanlığı Danışmanı H. Hümeyra Şahin,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Ömer Arısoy,
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş
Yazar Alev Alatlı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
"2016 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü tevdi edeceğimizi kültür sanat bilim insanlarımızı ve onların temsilcilerini tebrik ediyorum. Türkiye'nin kültür sanat hayatına katkı sağlayan herkes bu ülkeye çok büyük hizmet vermektedir. Biz bu ödüllerle her biri takdiri ziyadesiyle hak eden kültür, sanat ilim insanlarımıza devletimizin ve milletimizin şükranlarını sunmayı amaçlıyoruz. Geçmişte dağınık bir şekilde yapılan bu değerlendirmeleri artık Cumhurbaşkanlığı bünyesinde topladık. Kültür sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin gerçek manada bağımsız olabilmesi en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bu ödüllerimizin değerlerimizi önce kendi insanımıza sonra bütün dünyaya tanıtmada arzu ettiğimiz neticeyi almasını temenni ediyorum.
Sayın Erol Parlak konuşmasyla bize önemli bir yük yükledi. YÖK Başkanımız da bir müzik üniversitesi kurulması için çalışmaları başlatması lazım.
Son 200 yılımızın bizi götürdüğü yer "Kökü mazide olan ati" anlayışıdır. Sanat, bilim, kültür bir anda üretebilen kıymetler değildir. Hepsinin arkasında güçlü bir birikim vardır.
Türk Sanat Müziğimizi kaybederken türkülerimizi muhafaza edemezsiniz. Divan şiirini unuturken hece şiirimizi canlı tutamazsınız. Kültür ve sanat eserlerinin her biri birbirini besleyen, ayakta tutan unsurlardır. Gerileme ve çöküş başlayınca hiçbiri bunun dışında kalamaz. Türkiye ve Türk Milleti olarak böyle bir felaketi ne yazık ki, kısmen yaşadık, yaşıyoruz.Arka arkaya maruz kaldığımız travmalar bizi beka sorunumuza o kadar odakladı ki diğer alanlara çok yönelemedik. İletişim imkanlarının böyle geliştiği bir dönemde kendimizi cam bir fanusun içine hapsedemeyiz. Diğer alanlarda olduğu gibi kültür sanatta da üzülerek söylüyorum kopya çektik, kötü taklitler yaptık. Mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ne özü ne şekli itibarıyla dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.
Bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır denemez. Elbette çok güzel, önemli takdiri şayan kültür eserleri ortaya konmuştur. Ama bunların hepsi çok sınırlı bir alanda kalmış, kendi toplumuna dahi ulaşmakta zorlanmıştır. Siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, vizyon ve model ortaya koymazsınız kendinizi gecekondulara, çirkin betonarmne binalarına, modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olmuşsunuzdur. Bunu yapanlar sadece "para, par, para" diyorlar.
Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm. Bunlardan biri eğitim diğeri kültür sanattır. Bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetimiz olduğuna inanıyorum. Rahatsızlığı sebebiyle aramızda bulunamayan hikayelerde kimi zaman iyiler ölmez, kimi zaman beyhude ömrüm diyerek bizim insanımızı anlatmıştır. İyisiyle, kötüsüyle her insan Mustafa Kutlu hocamızın hikâyelerinde yer bulur. Mustafa Kutlu hocamız iyi ki varmış ve iyi ki yazmış diyoruz.
Kendi kültür, sanat, ilim eserlerimizle tüm dünyada konuşulacağımız günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Kalıcı olana, baki olana kültür ve sanatı irfan ve hikmetle yoğurarak ulaşabiliriz. Milletine hor bakan, tepeden bakan saplantılı aydınlar değil kendi tarihi ile barışık münevverlere ihtiyacımız vardır. Kültür, sanat, ilim üretimi krizinden de ancak bu şekilde kurtulabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak bu yolda yapılan tüm çalışmalara destek oluyorum ve destek olmaya da devam edeceğim."