Günlük konuşmalarda birbirlerinin yerine kullanıldığına sıklıkla şahit olduğumuz “Benzerlik Oranı” ve “İntihal Oranı” kavramları, bazı yazılarda ve yazışmalarda da karıştırılmaya başlandı. Hatta bir tez savunma jüri üyeliği davetinde, adayın “intihal oranının % 7” olduğunun yazılması; kafaları iyice karıştırdı.
Bir tezde intihal oranı % 7 olarak saptanmış ise; zaten tez savunmasının hiç yapılmaması, o adayın da etik ihlal için işlem görmesi beklenir. Şartlar bunu gerektirir. Ancak belli ki; bu iki kavram, burada yine üzerinde durulmaksızın birbirine karıştırılmış ve ifade edilmek istenen “benzerlik oranı”… Benzerlik oranı ve intihal oranı aynıymışçasına kullanılsalar da, ikisi farklı içeriğe sahiptir. Bilindiği gibi bilimde intihal, kanunlarda açık-seçik suç olarak tanımlanmış, bilim etiği kodlarında da etik ihlallerin en fenalarından birisi olarak tanınmış, uygunsuz bir davranıştır. İntihal; başkasına ait bir fikri, bulguyu, yöntemi, metni/metin kesitini veya eserin tümünü kaynağını göstermeden kendine mal etme, kendi adıyla sunma ve yayınlamayı içine alır. Akademide böyle bir ihlal, kanunlar gereği öğretim elemanlığından çıkarılmayla sonuçlanması gereken bir suçtur. Bu durumda bırakın % 7’yi, % 0,07’lik bir oran bile belli incelemeleri gerektirecektir.
Benzerlik oranı ise; bilimsel bir çalışmada, daha önce başkaları tarafından yapılan çalışmalardan (kitap, makale, bildiri, tez ve diğer yayınlar) kaynakları gösterilerek doğrudan alıntılanan veya alınıp işlenen kısımların oluşturduğu toplam orandır. Günümüzde web tabanlı bazı programlarda yapılan taramalar ile bu benzerlik oranları saptanabilmekte; programın verdiği benzerlik endeksinde de başkalarının çalışmalarından yapılan doğrudan ve dolaylı alıntılar kelimesi kelimesine görülebilmektedir. Ayrıca, bazen kaynakça dizini, kişi veya kurum isimleri de benzerlik oranına dahil edilmiş olabilir. Taranan çalışmanın içinde, başka birisinin eserinden alınmış ancak usulünce belirtilmemiş (tırnak işareti ile özgün metinden ayırma ve kaynağı verme, işleme metinlerde esas kaynağı usulünce verme vb.) pasajlar var ise; benzerlik endeksi çıktılarında bu aşırmalar da açıkça görülebilmektedir. Benzerlik ve intihal oranı kavramlarının karıştırılmasının kaynağı, muhtemelen bu ikisinin iç içeliğidir. Benzerlik oranı, nihayetinde metindeki tüm kesişme ve örtüşmelerin toplam oranını vermektedir. Ancak, benzerlik endeksinde, intihal kapsamına giren tek bir kesit dahi saptanmış ise; yazarlar uyarılarak veya öngörülen diğer işlemler yerine getirilerek süreç gerektiği gibi işletilmelidir. Bu hususta, benzerlik oranının çok düşük çıkması vazgeçirtici bir faktör değildir: Yani, benzerlik oranı % 1 bile çıksa, dokümanda “intihal” saptanabilmesi olasılığı bulunmaktadır.
Araştırmacı; yayınevinin, derginin veya tez ise enstitünün belirlediği benzerlik oranı üst sınırını aşmayacak şekilde doğrudan veya dolaylı alıntılar yapabilir. Bazı yayınevleri üst sınırı % 20 olarak verirken, bazıları da % 40 gibi daha yüksek oranları verebilmektedir. % 40 gerçekten çok yüksektir; zira, -hakemlik vb. görevlerimizdeki deneyimlerin gösterdiği gibi- meseleye şekilci yaklaşan birisi çalışmasının hatırı sayılır bir kısmını doğrudan alıntılarla doldurup hak iddia edebilmektedir. % 40, çalışmanın neredeyse yarısı demektir ve bir yayının yarısının sadece başkalarının fikirlerini doğrudan alıntılayarak doldurulması; özgünlük, fikri mülkiyet vb. hususlarında tartışmaları da beraberinde getirecektir. Entelektüel bir emekle ortaya konması beklenen bir üretim söz konusu iken; günümüzde açık erişimin de getirdiği kolaylıkla “kes-yapıştır” formatında yapılmış sayısız çalışmanın itkilerinden birisi de bu şekilci anlayıştır. Gidişat, yakın gelecekte benzerlik oranları hususunda bir tartışmayı gerektirmekte; özellikle lisansüstü programlardaki oranlarda bir konsensüsü de zorlamaktadır.
Diğer taraftan, benzerlik oranının sıfır düzeyinde çıkması da, intihal yapılmadığının garantisi değildir. Günümüzde benzerlik tespiti için kullanılan programlar, bu taramayı kendi veri tabanlarındaki ve taradıkları diğer internet sitelerindeki dokümanlar üzerinden yapmaktadırlar. Haliyle basılı kaynaklar bu taramanın dışında kalmaktadır. Taramalar, günümüzde internet kaynaklarını hızlıca kopyalayarak yayın yapan kitle için şüphesiz caydırıcıdır; ancak, basılı kaynaklardan yapılan rafine aşırmaları önlemek için henüz yeterli değildir. Bir taraftan, dünyadaki ve ülkemizdeki büyük kütüphanelerde ve arşivlerde önemli kaynakların dijitalleştirilmesi de sürmektedir. Bu, özellikle tarihsel kaynakların ve belgelerin yıpranmadan ve kaybolmadan hizmete sunulabilmesi, başka ülkelerdeki özellikle de deniz aşırı ülkelerdeki belgelik ve kütüphanelerdeki kaynaklara zaman ve finansman gibi engelleyici faktörlere takılmadan ulaşılması vb. açılardan çok değerli bir hizmettir. Ancak, insanlığın yazılı kültüre geçişinden bu yana oluşan devasa birikimi göz önüne aldığımızda; basılı kaynakların dijital dönüşümünün kısmi bir işlem olacağı da açıktır. Sadece British Library’de 150 milyon civarında materyal olduğunu hatırladığımızda, istemesek de benzerlik saptama programlarının sınırlılığı gerçeği ile yüzleşmekteyiz.
Diğer taraftan “tez yazımı” bir sektör olarak parlarken ve bu durum bazı yerlerde eğitim ve danışmanlık hizmeti adı altında neredeyse legalize edilirken; benzerlik saptamalarının etik ihlallerin çeşitliliği karşısındaki işgörüsü de yine sorgulanır bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Etik kodlar; çalışmanın özgün ve kendi emeği ile yapılmasından şeffaflığa, çıkış noktası olan fikirlerin üretilmesinden ve temellendirilmesinden denek ve katılımcılarla çalışma biçimine, datanın toplanmasından işlenme sürecine, kaynakların kullanımından araştırmaya yazarlık dışında katılan diğer kişilerin haklarının teslim edilmesine, editörlük ve hakemlik süreçlerinin belli standartlara göre işletilmesine kadar uzanan, sayısız hususu içine almaktadır. Ezberlenmiş cümlelerle konuya yaklaşmak, bir programın bütün etik arızaları önlediği hayaline kapılmak bizi hatalara düşürecektir. Yine de; benzerlik saptayan programlar, başkalarının çalışmalarından aşırma hususunu önlemeye ve denetime yardımcı olan caydırıcı bir mekanizmadır. Ancak unutmayalım ki; en iyi denetim mekanizması genel ahlak, bilgi ve vicdan üzerine inşa edilen etik davranıştır.
________________________________________________
‘Benzerlik Oranı’ versus ‘İntihal Oranı’ Nesrin KALYONCU