KTÜ Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Abdullah Akat'ın hazırladığı ve TÜBİTAK tarafından da kabul edilen "Alman Arşivlerinde Doğu Karadeniz Bölgesi Yerel Kültür Ürünlerinin İncelenmesi ve Veri Tabanının Oluşturulması Projesi" ile gerçekleştirildi.
Çalışma KTÜ Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Abdullah Akat'ın dünyanın en eski ses kayıt arşivine sahip Berlin Etnoloji Müzesi Müzik Etnolojisi Medya Teknik ve Bilim Fonografi Arşivi'nde 2013-2014 yıllarında gerçekleştirdiği çalışma sırasında, Türklere ilişkin çok sayıda kayıt bulunması dolayısıyla danışmanı Prof. Dr. Susanne Ziegler'den yeni bir proje için davet almasıyla başladı.
Ziegler'in daveti üzerine, "Birinci Dünya Savaşı Esirlerinin Ses Kayıtlarının Dijitalleştirilmesi ve Sergilenmesi" adlı projeye dahil olan Abdullah Akat, projenin esir düşen Kırım askerleri ile ilgili bölümünde görev alarak Kırım askerlerinin seslendirdiği türkülerin transkripsiyonunu (tıpkıyazımını) gerçekleştirdi.
Arşivde Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin okunmasının yanı sıra Plevne Marşı'nın çeşitli versiyonları ve "Konyalım" türküsü gibi çeşitli eserleri seslendiren 30 askerin memleket ve aile özlemini anlatan türkülerden oluşan ses kayıtları bulunuyor.
Doç. Dr. Abdullah Akat:
"Birinci Dünya Savaşı sırasında o dönem "Prusya Krallığı" olarak adlandırılan Almanya'da 24 esir kampı bulunuyor. Bu kampların bazılarında Balkan, Kafkas ve Kırım olmak üzere farklı Türk gruplarından esirler var. Berlin Etnoloji Müzesi Müzik Etnolojisi Medya Teknik ve Bilim Fonografi Arşivi'nin kurucusu Prof. Dr. Carl Stumpf, müziklog Georg Schünemann'ı kamplarda tutulan ve Müslüman esirler olarak da adlandırılan askerlerden kayıt alması için görevlendirmiş. Schünemann da 1915-1918 yıllarında 24 kampı dolaşarak, buradaki esirlerden önemli ses kayıtları almış.
Silindirlerde 34 kayıt yer alıyor. Kayıtlar şu ana kadar elde edilebilen en eski ses kayıtları olmasından dolayı önemli. Kayıtlar, Kırım'ın kültürel açıdan önemini görmemizi sağlıyor. Kafkasya'dan Balkanlara, İstanbul'dan Anadolu'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada Kırım kültürünü görmek mümkün.
En önemlisi tabii ki özlem, çünkü hepsi memleketinden uzak diyarlarda bu özlemi yaşıyorlar. Annelerine, çocuklarına, eşlerine, memleketlerine duyulan özlemi anlatan eserleri okumuşlar. Ayrıca, dini duyguların çok öne çıktığını da görebiliyoruz. Kur'an-ı Kerim'den ayetler okuyan esirlere ilişkin ses kayıtları var. Çok enteresan bir kaç nüktedanlık içeren çok esprili ses kayıtları da var. Dolayısıyla bir insanın tüm duygularını yansıtan çalışmalar olarak görüyoruz. Bu kayıtlarda hem Kafkasya'nın, hem Balkanların ruhunu görebiliyoruz. İstanbul'un türkülerini de dinleyebiliyoruz. Doğu Karadeniz'in türkülerini, aynı motifleri ve yapıları Kırım'da görebiliyoruz.
Esirlerden alınan ses kayıtları, Kırım'ın ne kadar önemli bir coğrafya, ne kadar önemli bir kültür olduğunu bize tekrar gösteriyor. Türküleri seslendiren esirlerin kimlik bilgileri kayıt altında. Bu kayıtları alanlar Alman olduğu için bazı harf hataları, fonetik hatalar olmuş. Bunların düzeltilmesine ilişkin bazı çalışmalar da yapıldı. Bu eserlerin tamamının transkripsiyonunu ben yaptım ve transkripsiyonlar da Berlin'de organize edilen sergide yer aldı.
Bildiğim kadarıyla bu arşiv şu anda Kırım'da dahi yok. Kırım Türklerine ilişkin böyle bir koleksiyonu muhafaza ediyor olmak, tabii ki bizim için önemli bir gurur kaynağı. Bu çalışmaları bir adım daha ileriye götürmek için KTÜ Rektörlüğü'nün desteğiyle proje gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Almanya'daki arşiv yetkilileriyle de görüştük. Telifle ilgili küçük problemlerimiz kaldı, onları da çözebildiğimiz takdirde, ki olumlu sonuç alacağımızı düşünüyorum. Önümüzdeki aylar içinde önemli güzel bir kitapçıkla birlikte ses kayıtlarını yayınlamayı düşünüyoruz. Arşivimiz araştırmacılara açık. Dileyen araştırmacı arşivimize müracaat ederek bu kayıtları dinleme imkanına sahip. Sadece dinletebiliyoruz, telife ilişkin durum dolayısıyla kopya verme şansımız ne yazık ki yok."