Bugün - Thursday, March 28, 2024
Foto Galeri
Video Galeri
Firma Rehberi
Künye
Reklamlar
Üye İşlem
 Bize Ulasin
www.musikidergisi.com Logo
-
İstanbul 27°°C
Haber Detayları

Asya’dan Avrupa’ya Yaylı Çalgılar... Gözde Çolakoğlu Sarı

Genel olarak Avrupa’da bilinen yaylı çalgılar keman ailesi üyeleridir ve hem bu aile, hem de Asya’daki tanıdık-bilindik pek çok yaylı çalgı ailesinde tellere parmak ucu ile temas suretiyle ses elde edilmekte/perde basılmaktadır. Tellere tırnak ile temas suretiyle ses elde etme tekniğinin ise Balkanlar ve İstanbul kökenli olduğu düşünülebilir, ancak bu coğrafyadan uzak sayılabilecek bölgelerde de (Kazakistan, Kırgızistan, Tuva ve Hindistan) aynı tekniğin kullanıldığı görülmektedir. Çalgılar söz konusu icra teknikleri bağlamında incelenirken, aldıkları isimler ve bu isimlerin komşu kültür coğrafyaları arasındaki geçiş ve birbirleriyle olan ilişkileri de günümüze kadar üzerinde durulmamış konumuz araştırma dinamiğine önemli bir ivme kazandırmaktadır.

MAKALE Haberi - Sunday, March 26, 2017 - 12:31
Genel olarak Avrupa’da bilinen yaylı çalgılar keman ailesi üyeleridir ve hem bu aile, hem de Asya’daki tanıdık-bilindik pek çok yaylı çalgı ailesinde tellere parmak ucu ile temas suretiyle ses elde edilmekte/perde basılmaktadır. Tellere tırnak ile temas suretiyle ses elde etme tekniğinin ise Balkanlar ve İstanbul kökenli olduğu düşünülebilir, ancak bu coğrafyadan uzak sayılabilecek bölgelerde de  (Kazakistan, Kırgızistan, Tuva ve Hindistan) aynı tekniğin kullanıldığı görülmektedir. Çalgılar söz konusu icra teknikleri bağlamında incelenirken, aldıkları isimler ve bu isimlerin komşu kültür coğrafyaları arasındaki geçiş ve birbirleriyle olan ilişkileri de günümüze kadar üzerinde durulmamış konumuz araştırma dinamiğine önemli bir ivme kazandırmaktadır.
Resmi küçültmek için üzerini tıklayın...

Asya’dan Avrupa’ya Yaylı Çalgılar - Tel Üzerinde Ses Elde Etme Tekniğine Göre Sınıflandırma… Doç. Dr. Gözde Çolakoğlu SARI

Giriş

Organoloji disiplini kapsamında çalgılar; yapıları, icra teknikleri ve icra edildikleri ülke ve bölgelerine göre sınıflandırılmalıdır. Günümüzde uluslararası alanda kabul edilmiş olan Curt Sachs- Horn Bostel sınıflandırması; çalgıları genel çatı olarak idiophones (kendi tınlayan vurmalı çalgılar), membranaphones (yüzeylerinde deri gerili vurmalı çalgılar), chordophones (telin titreşimiyle ses elde edilen çalgılar) ve aerophones (havanın titreşimiyle ses elde edilen çalgılar) şekline sınıflandırmış ve alt gruplarını da oluşturmuştur. Buna göre yaylı çalgılar chordophonesun alt grubu olan lute grubu içerisinde yer almakta ve bu alt gruplar da kendi aralarında ayrılmaktadır.

Yapı ve tekniğe göre şekillenen bu sınıflandırma ile birlikte, çalgı türlerinin coğrafi bölgelere has özelliklerle çeşitlendiği ve isim, şekil ve yapı varyasyonlarıyla farklı coğrafi bölge ve müzik türlerinde icra edildiği görülmektedir. Bu açıdan, çalgı ailelerinin sınıflandırılmasında icra edilen bölgeler ve toplumların payı öne çıkmaktadır.

Çolakoğlu tarafından 2008’de tamamlanmış olan “Anadolu’dan Balkanlar’a Armudî Biçimdeki Kemençeler: Tarih, Teknik ve Geleneksel İcrasına İlişkin Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı doktora tezinde, kemençe çalgısı özelinde konu hakkında tespitler yapılmıştır: “Nüfus değişimleri, mübadeleler, göçler, farklı topraklarda kurulan hâkimiyetler, coğrafi yakınlıklar ve kültürel etkileşimler benzer çalgı ailelerinin yakın coğrafyalarda benzer özellikler ile çalınmasına vesile olmaktadır. Çalgılar farklı coğrafi bölgelerde, farklı ya da benzer özelliklerle, farklı ya da benzer adlarla ve farklı ya da benzer işlevlerle çalınabilmektedirler” (Çolakoğlu, 2008; 220).

Bu çalışmada Asya ve Avrupa kapsamındaki yaylı çalgılar ele alınarak, tel üzerinde ses elde etmek için kullanılan iki farklı yöntemin ilgili coğrafya üzerinde yaşayan toplumlar bazında tespit edilmesi önerilmektedir. Yaylı çalgılar üzerine yapılan çalışmalarda, yapı, şekil, teknik özellikler vb gibi pek çok sınıflandırma parametresi oluşturulabilir. Çalışmada dikkat çekilmek istenilen konu ise tel üzerinde ses elde ederken (perdeleri basarken) kullanılan iki farklı yöntemin kültürel coğrafya ve toplumlar bazında tespit edilmesidir ki;  çalgıların aldıkları isimler ve bu isimlerin komşu kültür coğrafyaları arasındaki geçiş ve birbirleriyle olan ilişkileri de günümüze kadar üzerinde durulmamış konumuz araştırma dinamiğine önemli bir ivme kazandırmaktadır.

Genel olarak Avrupa’da bilinen yaylı çalgılar keman ailesi üyeleridir ve hem bu aile, hem de Asya’daki tanıdık-bilindik pek çok yaylı çalgı ailesinde tellere parmak ucu ile temas suretiyle ses elde edilmekte/perde basılmaktadır. Tellere tırnak ile temas suretiyle ses elde etme tekniğinin ise Balkanlar ve İstanbul kökenli olduğu düşünülebilir, ancak bu coğrafyadan uzak sayılabilecek bölgelerde de  (Kazakistan, Kırgızistan, Tuva ve Hindistan) aynı tekniğin kullanıldığı görülmektedir.

Aşağıda yaylı çalgıların ilk örnekleri bölümünden sonra, “Tellere Parmak Ucu ile Temas Suretiyle Asya ve Avrupa’da İcra Edilen Yaylı Çalgılar” ve aynı kültür coğrafyalarında “Tellere Tırnak ile Temas Suretiyle İcra Edilen Yaylı Çalgılar” incelenecek, çalgıların ve tel üzerinde ses elde etme (perde basma) tekniklerinin coğrafi geçişi analiz edilerek, değerlendirilecektir. 

Yaylı Çalgıların İlk Örnekleri

Yaylı çalgıların ilk örneklerinin Asya’ya dayandırıldığı konusunda genel olarak fikir birliğine varılmaktadır. Milattan önceki Çin müziği ve çalgıları hakkında varılan bazı görüşlere göre; Çin’in geleneksel müziğinde halen kullanılan çalgılar, eski Çin çalgılarının prototipleridir ki; bunlardan erhu yay ile çalınmaktadır (Akdoğu, 1999; 9). Müzikle ilgili bilimsel çalışmaların temeli olarak kabul edilen Eski Yunan’da ise yaylı çalgıların bulunmadığı çeşitli kaynaklarca belirlenmiş (Ataman, 1947; 44) ve ünlü Türk müzikoloğu Mahmut Ragıp Gazimihal (1900-1961) ilk çağda yaylı çalgının olmadığından bahsetmiştir  (Gazimihal, 1958; 8).  Alman müzik bilimcisi ve organolog Sachs (1881–1959) ise yaylı çalgıların (fiddle) en eskilerinin 9. yüzyılda İran’da,  9 ve 10. yüzyıllarda Çinliler ve Moğollar’da görülebileceğini, Avrupa’da yaylı çalgıların 10. yüzyılda resmedildiğini belirtmiştir. Ayrıca Sachs 9. yüzyılda Hinduist Java tapınak kabartmalarında da yayın resmedilmediğini, 9 ve 10. yüzyıllara ait örneklere ulaşmanın ancak mümkün olduğunu ifade etmiştir. Ona göre en eski Avrupa yaylı çalgıları modern Türkistan ve Hindistan yaylılarıyla yakından ilişkilidir. Bu nedenle yaylı çalgıların anayurdu ile ilgili tüm kanıtlar İç Asya’yı göstermektedir (Sachs, 1992; 216).

Tellere Parmak Ucu ile Temas Suretiyle Asya’da İcra Edilen Çalgılar

Asya coğrafyası düşünüldüğü zaman, Türk Müziği kaynaklarında ıklığ, kemançe ve rebab olarak adlandırılan ve Orta Asya içlerinden Mısır, Endonezya, İran ve Anadolu’ya kadar birçok ülkenin ortak yaylısı olarak tarif edilen çalgı; Batı Asya’da özellikle İran ve Azerbaycan’dan Rusya’ya kadar kemançe ya da kemança, Orta Asya’da Taciklerde ghijjak, Özbekler’de ghijjek ve giccak, Türkmenlerde gıjak (gıcak), Karakalpaklarda ghirzhak, Afganistan’da gijjak, Endonezya’da rebab veya rübab, Kuzey Afrika’nın doğu bölgesinde Magrib rebabı, batı bölgesinde Moorish rebabı, Çin’de erhu[1], Japonya’da kokyu, Osmanlı-Türk  Müziğinde kemançe ve günümüz Türkiye’sinde ise rebab olarak adlandırılmaktadır (Şekil 1-6) (During, 1991; 110, 123; Öğel, 2000; 198-199; Miller, 1999; 272, Sertkaya, 1982; 194).

Şekil 1a-b-c. sırasıyla 16, 18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı sarayında kemançe icracıları[2]

Kemançenin tarih boyunca yaylı çalgıları ifade eden bir terim olarak kullanıldığı bilinmektedir. 18. yüzyıla kadar Osmanlı-Türk Müziği’nin tek yaylısı olan bu çalgı; 15. yüzyıla kadar yaylı çalgı anlamında Türkçe terim olan ıklığ, bu yüzyıldan sonra yine yaylı çalgıya atfedilen Farsça terim kemançe ve armudî kemençenin fasıl musikisine girmesiyle de rebab olarak adlandırılmıştır. Osmanlı-Türk Müziği’nde kullanılmasa da, 14-15. yüzyıllara ait Farsça yazma eserlerde geçen (anonim bir eser olan Kenzü’t-tuhaf ve Maragi’nin Cami’ul Elhân, Fevaid-i Aşere ve Makasıd’ul- Elhân adlı eserleri) ve günümüzde Batı ve Orta Asya’da icra edilen gıcek, gijjak, gıcek çalgısı da aynı aileden kabul edilebilir.

Bahsedilen terimlerin hepsi aslında yaylı çalgıyı ifade etmektedir. Iklığ ve kemançe terimleri yay ile çalınan çalgı anlamına gelirken, ünlü, doğu bilimci ve müzikolog Henry George Farmer (1882-1965) rebab için şu açıklamayı yapmıştır:  “Rebab Arapça’da yay ile çalınan tüm çalgılara verilen bir isimdir. Rabba’dan (düzenlemek, bir araya getirmek) gelir. Bu sözcük ditmelilerdeki (mızraplı-çekmeli) kesik sesleri birleştirerek, uzun olarak çalınabilen çalgıları, ditmelilerden ayırmak amacıyla kullanılıyordu, ancak rübab İranlılarda ditmeli çalgılara verilen isimdi” (Farmer, 1977, c.2; 645).   Gijak, gıcek, gijek, gicek, kıyak gibi terimler ise yay ve kiriş anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca yaylı çalgı için kullanılan gıygı, gıvgıv, gıygıy gibi ses benzetmelerinin de bu kökten geldiğini düşünmek yanlış olmayacaktır.[3]

Şekil 2. İran Kemançası (During, 1991; 116) Şekil 3. Fetish’ in “Arapların Kullandıkları Kemangeh” olarak nitelendirdiği çalgı (Fetish, 1869; 136)

Ortak özelliklere sahip olan bu çalgılar, farklı bölgelerde farklı adlarla anılsalar da; şekil, yapı ve icra tekniği olarak benzer özellikler taşımaktadırlar.  Perdesiz bir sapları, deriyle kaplı yarı küre, armut ya da dikdörtgen kutu şeklinde bir ses kutuları vardır ve parmak uçları ile tellere temas suretiyle çalınırlar. Çoğunda çalgının alt kısmında metal bir çubuk bulunur ve icracı çalarken bu çubuğu dizine ya da yere dayar. Genellikle 2-3 telli olabildikleri gibi, 4 tel ile çalınanları da mevcuttur.

Şekil4a. Çin Erhusu (Stock, 93; 113) Şekil 4b. Japon Kokyusu (Hughes,oxformusiconline)

Osmanlı-Türk Müziği’nde çalınan kemançe (günümüzde rebab), Batı Asya’da özellikle İran ve Azerbaycan’dan Rusya’ya kadar çalınan kemança, Özbekler’de çalınan ghijjek veya giccak yarı küre şeklindeki tekne yapısı açısından benzemekte, Çin erhusu ve Japon kokyusunda ise tekne biraz daha küçülmekte, kare ya da beşgen bir hal almaktadır. Endonezya rebab veya rübabının teknesi armut ya da kalp biçimindedir (Şekil 1-6).

Şekil 5. Enzodonezya Rebabı (Kartomi, 1984; 123)

Tacikistan ve Afganistan’da çalınan gijjak ise dikdörtgen kutu şeklindeki teknesiyle yukarıdaki çalgılardan farklılık göstermektedir, ancak tellere parmak uçlarıyla temas suretiyle çalınırlar  (Şekil 6).

 Şekil 6a. Tacik Gijjakı[4] Şekil 6b. Afgan Gijjakı (Jenkins, 1976; 41)

2-Tellere Parmak Ucu ile Temas Suretiyle Avrupa’da İcra Edilen Çalgılar

İncelenen belgeler ışığında, yaylı çalgının Asya’da geliştirildiği tespit edilmektedir.  Avrupa’da öncelikle mızraplı çalgılara yay adapte edilmeye çalışılmış, Roman milletlerinin kullandığı ficidula, Orta, Batı ve Kuzey Avrupa’da kullanılan cruth, chrotta, lirotte ve rotte bu ilk çalgılar arasında yer almıştır (Engel, 1883; 152-153).  Fransızca rebebe, reberbe, rebesbe; İngilizce ribibe, ribible, rubebe[5], rubible ve rybybeden gelen ve yaylı çalgıyı ifade eden rebec terimi ise orta çağı ve sarayı temsil eden önemli bir simge görevini üstlenmiştir. Rönesans döneminin Franko-Flaman bestecisi ve müzik teorisyeni Tinctoris (1435-1511) De inventione et usu musicae[6] adlı eserinde rebec teriminin ilk olarak Fransa’da 1280-1300 yıllarında kullanıldığını, bu terimden evvel çalgının çeşitli varyasyonlarının Bizans ve Avrupa’da lyra dicta adıyla çalındığını bildirmiştir (Downie, 1991; 63). Bu terimsel değişimin sebebi 12. yüzyılda rebec kelimesinin Arap ve Latin dillerinde bulunmamasıdır (Baines, 1992; 279-280). Böylece Bizans sarayında çalgı lyra adıyla çalınırken, Avrupa’ya girişinden kısa bir süre sonra rebec adını almıştır.    

12. yüzyıl sonlarında günümüz Alman kemanının prototipi olan gige, gigue, giga, geige Kuzey Batı Avrupa ve Batı Avrupa’da kullanılmıştır (Engel, 1883; 153). Dini müzik ve chansonlara eşlikle rol oynayan hurdy-gurdy  ise erken viole örnektir.

Alman besteci, piyanist ve müzik yazarı Michael Praetorius ise Syntagma Musicum (1618) adlı kitabının ikinci cildine De Organographia adını vermiş ve burada rebeci kleine posche içinde anmıştır.[7] Yazar bu terimle rebecin dekore edilerek,  dansçıların etek ceplerinde taşınmak üzere küçük ve dar kit veya pochette durumuna getirilmesini anlatmak istemiştir  (Sachs, 1992; 278) (Bkz. Şekil. 8). Çünkü rebec, Rönesans döneminden sonra fiziksel ve işlevsel bir değişim yaşamış, boyutu küçülmüş, klavye kısmı göğüs (kapak) hizasından daha yukarıya monte edilir olmuş,  akordu pestleşmiş, halk arasında şiir ve dansa eşlik amacıyla çalınmaya başlamıştır. 16. yüzyılda sopranodan basa kadar çeşitli boyutlarının yapıldığı bilinmektedir.  18. yüzyılda kemanın gölgesinde kalan rebec, kit ve pochette olarak bir süre çalındıktan sonra, zamanla ortadan kaybolmuştur (Ana Britannica, 1986, c.18; 320-321).

Şekil 8. 18 , 19  ve 17-18. yüzyıllara ait kit örnekleri (Diagram Group, 1976, 215)

15. yüzyılın sonlarına doğru özellikle Rönesans ve Barok müzikte önemli rol oynayan viol ise 18. yüzyılın sonuna kadar solo bir çalgı olarak kullanılmış, 18 ve 19. yüzyıllarda Amerika’da kullanılan bass viol, 4 telli bir çalgı olarak keman ailesinin içerisinde anılmıştır[8] (Şekil 9).

Perdeli bir çalgı olan viol (viol da gamba) ve keman, viyola, viyolonsel ve kontrbas çalgılarından oluşan Keman Ailesi rebecin rağbetten düşmesinden sonra İtalya’da çalınmaya başlamış, ailenin tüm üyeleri ortaçağ Latincesinde telli saz anlamına gelen viyoladan türemiştir. Çalgıların ses aralıkları aynı, ancak fiziksel özellikleri ve tonları farklıdır (Şekil 10).

Şekil 9. Soprano, Tenor ve Alto ve Bas Violler (Diagram Group, 1976; 198-199)

Şekil 10. Keman, Viyola, Viyolonsel ve Kontrbastan oluşan Keman Ailesi (Diagram Group, 1976; 211)

Keman ve viol ailesine ait söz konusu çalgılar parmak ucu ile tellere temas suretiyle icra edilmekle birlikte, ailenin ilk örneklerinin çalım tekniğine dair bilgiler netleşmemektedir. Remnant’a göre rebec Kuzey Avrupa’da keman gibi omuza alınarak, tellere parmak ucu ile temas suretiyle, güneyde ise dikey bir şekilde vücut hizasında tutularak, tellere tırnak ile temas suretiyle çalınmıştır. Ancak bu gibi genellemeler sadece eğilim ve temayüllerin yansımasıdır ve kesin kural sayılmazlar. Rebec çalınan her yerde farklı icra teknikleri görülebilir. Örneğin dikey tutuş pozisyonu İngiltere’de neredeyse hiç görülmemiştir.

3-Tellere Tırnak ile Temas Suretiyle Asya’da İcra Edilen Çalgılar

Şekil 11. Tellere tırnak ile temas suretiyle icra

“İlk insanların avlanma yayına oku sürterek bir takım sesler çıkardıkları ve adına okluğ ismini verdikleri, okluğun ucuna su kabağı ilave edilmesiyle de çalgının ıklığa dönüştüğü” bilgisi yaylı çalgıların ilk örnekleri için yapılan tahminler arasındadır. Su kabağının üst kısmına ince deriler gerdirilip sap ilave edilmesi ve kiriş tellerin deri üzerinden geçirilmesi ise sesin daha net çıkmasını sağlamıştır. Gazimihal’e göre; Türklerin gelişmiş ilk yaylı sazı kopuzdur, ancak bu çalgıya ilk çağda rastlanılmamaktadır (Gazimahal, 1975, 14). Türkler yaya yüzyıllar boyu ak, ok, ık gibi isimler verilmişlerdir. Örneğin; Kuzey Doğu Türkleri kopuzun yayla çalınanına oklu kopuz veya kısaca okulu ya da ıklığ gibi adlar kullanmışlardır ki; bu deyimler halen Anadolu’da duyulmaktadır (Gazimihal, 1961, s. 113) (Bkz. Dipnot 2). Bu bağlamda; genel olarak yay ile çalınan çalgılara ıklığ, parmak veya mızrap türünden maddelerle çalınanlarına da kopuz adı verildiği tarihi belgelerden anlaşılmaktadır (Açın, 1994, 15).[9]  

Orta Asya’nın pek çok bölgesinde var olmakla birlikte yaygın olarak Kazakistan ve Kırgızistan’da çalınan ve at kılından yapılmış 2 teli olan kıl kopuz ya da kıyak ise mızrapla çalınan kopuzun okla (yay) çalınan şekli olarak icat edilmiş, oklu kopuz ve kıl kopuz adlarıyla anılmıştır (Şekil 12).

Şekil 12. Kıl Kopuz (Öğel, 2000; 300; Güner Özkan Arşivi)

Şekil 13. Çalgıların oluşumu

İşte Kazakistan ve Kırgızistan’da çalınan kıl kopuz ve kıyak, Moğolistan’da çalınan morin khuur ve Rusya Federe Cumhuriyetleri’nden Tuva’da çalınan igil at kılından yapılan telleri, yapısında at figürünün kullanılması ve tellere tırnak ile temas suretiyle çalınması açısından benzerlikler göstermektedir.

Moğol insanının gelenek ve kültürünü yansıtan sembolik bir çalgı olarak kabul edilen morin khuur aynı zamanda UNESCO tarafından “The Proclamation of Masterpieces of the Oral and Intangible Heritage of Humanity”, “İnsanlığın sözlü ve manevi mirasını taşıyan eserlerden biri” olarak kabul edilen bir çalgıdır. Moğolistan’da tiyatro ve drama gibi sanatlara, sözlü ve enstrümantal repertuara eşlik eden ve günlük hayatın her dilimindeki performansın yegane çalgısı olan morin khurrun telleri at kılından yapılmakta ve burguluk kısmında da at başı figürü[10] bulunmaktadır. Çalgı tellerine tırnak ya da tırnak içi ile dokunmak suretiyle çalınmaktadır (Şekil 14).  

Rusya’ya ait olmakla birlikte, Türkî yerleşimin yaygın olduğu Altay’ın kuzeyindeki Tuva bölgesinde geleneksel müziğin en önemli türlerinden olan boğaz havalarının eşlik çalgısı igil,  iki ve khıl sözcüklerinden oluşmakta ve iki telli anlamına gelmektedir (Vertkov, 1975; 130). Benzerleri Sibirya’daki Altay Cumhuriyeti’nde ikili, Hakasya Cumhuriyeti’nde ıkh, ıyık, Özbekistan’da ise kobuz adlarıyla çalınmaktadır (Suzukey, 1989), (Şekil 15).

Şekil 14. Morin Khuur                      

Şekil. 15. Igil (Musique du Monde, 1996; 28)

Söz konusu kültürel coğrafyandan kısmen uzak olsa da, Hindistan’da çalınan sarangi ve sarinda da tellere tırnak ile temas suretiyle icra edilen çalgılar arasındadır.  Kuzey Hindistan, Pakistan, Kaşmir ve Afganistan’daki yaylı çalgıların şekil olarak Batı ve Güney Asya coğrafi bölgelerinden farklılık gösterdiği tespit edilebilir. Özellikle klasik müzikte kullanılan sarangi ve halk müziğinde kullanılan sarindanın çok sayıda ahenk teli bulunmakta ve bu teller icra edilecek ragaya göre akortlanmaktadır. Sarindanın teknesinin üst yarısı açıktır ve genellikle daha ağırdır (Jenkins, 1976; 39) (Şekil 16-17).  Buna benzer olarak, özellikle Afganistan’ın kuzey ve İran’ın güneydoğu bölgesinde kullanılan gijjak isimli çalgı aynı isimli diğer çalgılardan farklılık göstermekte ve sarindaya benzemektedir. Tüm bu benzerliklerin komşu coğrafi bölgeler vasıtasıyla geliştiğini düşünmek yanlış olmayacaktır.

Şekil 16- Sarangi  (Abrashev, Bozhidar, 2008; 99; Jenkins, 1976; 41)

Şekil 17a. Sarinda[i] (Kişisel Arşiv)  Şekil 17b. Sarangi(Abrashev, Bozhidar, 2008; 100)

4- Tellere Tırnak ile Temas Suretiyle Balkan Ülkeleri ve Anadolu’da İcra Edilen Çalgılar

Anadolu ve Balkan coğrafyasında tellere tırnak ile temas suretiyle icra edilen çalgıların genel yapıları (armudî biçim) ve icra teknikleri itibarıyla ortak özellikler taşımaları aynı aileye mensubiyetlerinin tespitinde kolaylık sağlamıştır[12].

Yukarıda bahsi geçen ve orta çağı temsil eden armudi biçimli rebec kemanın yaygınlaşmasıyla rağbetten düşmüş, ancak zaman içerisinde farklı kültürlerde, farklı müzik türlerinde, farklı kimlik ve isimlerle (lyra, gadulka, kemençe ve tırnak kemane) kendisine yer edinmiştir. Çalgı farklı bir toplumda var olmak için orayla etkileşmiş ve bu etkileşim sonucunda farklı bir kimlik/ kimlikler kazanmıştır (Şekil 18).

Şekil 18. Bizans dönemine ait fildişi kutu 

(Museo Nazionale, Floransa, 26)

Rönesans döneminden sonra zamanla halk arasında kullanılmaya başlanan ve Bizans İstanbul’undan Girit ve Ege Adaları’na ulaşan çalgı, burada lyra adı altında, düğünler, eğlenceler ve festivallerde dansa eşlik amaçlı icra edilmiş, toplumunun temel düşüncesinin ve geleneğin en otantik kanıtı ve simgesi olmuştur.  Yunanistan Makedonya ve Trakya’sında da icra edilen çalgının bir versiyonu ise Ege Adalarını uzun yıllar egemenliğinde bulunduran İtalya’nın güneyinde ve eski Yugoslav Makedonya topraklarında bulunan Hırvatistan’da  lyrica/lijerica adıyla dans eşliği amaçlı çalınmaktadır.

Bulgaristan’da aynı biçim ve teknikle icra edilen gadulka ise genellikle yeni yıl törenleri, festivaller, düğünler ve eğlence yerlerinde dansa eşlik amacıyla kullanılmış,   1980’li yıllardan itibaren gece kulüplerinde yerini almıştır (Buchanan, 1991; Rice 2004). Komünist dönemde Bulgar kültürel performansını temsil etmeyi amaçlayan devlet destekli halk orkestralarında, keman ailesinde olduğu gibi sopranodan kontrbasa çeşitleri düzenlenmiş, 1989’da dünya müziği sektörünün oluşmasıyla bu piyasada yer almıştır.  Ayrıca sokak müziği yapan icracılar arasında da gadulka çalınmaktadır.

Balkan kültürel coğrafyasında halk danslarına ve eğlenceye eşlik amacıyla kullanılan lyra, 18. yüzyıl Osmanlı İstanbul’unda da önce lyra ve daha sonra kemençe adıyla kaba saz denilen gruplarda aynı işlevle icra edilmeye başlamıştır. Rum asıllı kemençe üstadı Vasilâki (1845-1907) ve dönemin İstanbul’unda özel musiki meclislerinde çalan Tanbûri Cemil Bey’in (1871–1916) icra açısından getirdiği yenilikler ve bıraktığı plaklar çalgının dans ve eğlence müziği kimliğinden bağımsız olarak,  klasik takımlara (ince saz takımlarına) girmesini sağlamıştır.

Armudî çalgılarının Anadolu versiyonu; Zonguldak ve Bartın’dan başlayarak sahil kesimini takip eden bir hat boyunca Kastamonu’nun ilçeleri olan Cide, Şenpazar, Doğanyurt, İnebolu ve Abana’da; ayrıca geçmiş dönemlerde tüm Teke yöresinde ve günümüzde sadece Burdur civarında çalınan tırnak kemane (Teke yöresinde diğer bir ismi yörük kemanesi)’dir.

Tırnak kemane bahsedilen bölgedeki davul, zurna ve köçekten oluşan gruplarda, düğünler, dernekler, efe toplantıları ve seymen alaylarında vazgeçilmez bir çalgıdır. Günümüzde Burdur’da çalınan tırnak kemane/ Yörük kemanesinin ise önceleri Teke yöresinde yaşayan Yörükler tarafından çalınırken, günümüzde eski önemini kaybettiği ve Burdur’daki icracılarının çalgının son temsilcileri olduğu kaynaklar ve alan çalışmaları sonucunda tespit edilmiştir. Çalgının konargöçerliğin ürünü olduğu ve günümüzde göçebe yaşamın yerini yerleşik hayata bırakmasıyla ortadan kalktığı da söylenebilmektedir (Şekil 19).

Şekil 19. Girit Lyrası, Kemençe, Gadulka, Karpatos Lyrası, Kastamonu Kemanesi, Yörük Kemanesi (Kişisel Arşiv)

Kısaca çalgı; 10. yüzyılda Bizans’ta lyra dicta adıyla çalınmış, 13. yüzyılda rebec adıyla Avrupa’ya taşınmış, 15. yüzyılda lyra olarak Girit’e ve civar adalara gelmiş,  18. yüzyılda Osmanlı İstanbul’unda önce lyra, sonra kemençe olarak var olmuş, 19. yüzyılda gadulka olarak Bulgaristan’a ulaşmıştır. Anadolu’da ise Teke yöresinde çalınan yörük kemanesi göçebe kültürünün yerini yerleşik hayata bırakmasıyla kullanımdan kalksa da, Batı Karadeniz’de tırnak kemane adıyla varlığını sürdürmektedir.  Rebec orta çağın sanat müziği çalgısı iken, dansa eşlik amacıyla çalınan lyra, gadulka, kemane ve kemençe çalgıları ilk olarak halk icrasında kendine yer edinmiştir.    Kemençe 19. yüzyılın sonlarında İstanbul kaba saz takımlarından ince saza geçiş yapmış, gadulka ise halk müziği icrasıyla birlikte Bulgar senfonik halk müziği orkestralarında, dünya müziği gruplarında ve sokak çalgıcıları arasında çalınmaya başlanmıştır.

SONUÇ

Bu çalışmada yaylı çalgılar Asya ve Avrupa kültürel coğrafyaları bütünlüğünde; icra edildikleri bölgeleri ve ortak, benzer ve farklı özellikleri ile tel üzerinde ses elde etme teknikleri (perde basma teknikleri) bağlamında incelenmiş, tespitler yapılarak, sınıflandırma ve metodoloji önerileri getirilmeye çalışılmıştır.

  • Genel olarak yaylı çalgılar İç Asya-Orta Asta kökenine bağlı olarak gelişmiş ve buradan yayılmıştır. Tellere parmak ucu ile temas suretiyle çalınan çalgılar; bölgelerine göre rebab-kemançe-gijak, er-hu, kokyu gibi isimler almaktadır. Bu aileye ait çalgıların perdesiz bir sapları, deriyle kaplı yarı küre, armut ya da dikdörtgen kutu şeklinde bir ses kutuları vardır ve parmak uçları ile teller temas/baskı suretiyle çalınırlar. Bu ailenin içerisine dahil olabilecek, daha çok yöresel-bölgesel özellikler gösteren ve farklı isimler alan çalgılar da mevcuttur.
  • Tellere parmak ucu ile temas suretiyle çalınan çalgılar Avrupa’da keman ailesi içerisinde değerlendirilmektedir. Tarih içerisinde rebec, viol, viol da gamba ve bildiğimiz adıyla keman ailesi batının yaylı çalgı grubunu oluşturmaktadır. Özellikle batı yaylıları olarak adlandırılabilecek keman-viyola-viyolonsel ve kontrbastan oluşan aile evrensel bir özellik ile senfoni orkestralarının, çok sesli orkestraların vb. temelini oluşturmuştur.
  • Tellere tırnak ile temas suretiyle Balkanlar, İstanbul ve Anadolu’da icra edilen çalgı ailesinin ortak özelliği ise armudî bir yapıya sahip olmasıdır. Nüfüs değişimleri, göçler, mübadeleler, savaşlar ve coğrafi yakınlığın bölgeler arası geçişine olanak sağladığını düşündüğümüz bu aile lyra dicta ve rebecin ardından, Balkanlardan İstanbul ve Anadolu’ya doğru bir yol izlemiş ve lyra, gadulka, kemençe, tırnak kemane, Yörük kemanesi, tırnak kemençe gibi isimler almıştır. Çalgının çeşitli coğrafi bölge ve dönemlerde, örneğin orta çağda sanat müziği ve dini müzikte, daha sonraları eğlence müziği, dans müziği, sokak müziği ve halk müziğinde, 20. yüzyılda tekrar sanat müziğinde ve yakın dönemde popüler müzikte kullanılması işlevsel açıdan çok geniş bir yelpazenin oluşumunu sağlamıştır. 
  • Asya’da Kazakistan, Kırgızisyan, Moğolistan ve Tuva bölgelerinde çalınan kıl kopuz, kıl kıyak, morin khuur ve igil çalgıları ise yukarıda bahsedilen çalgı ailesinden farklı bir mensubiyeti taşımaktadır. Bu bölgelerde Turkî halkların yaşaması,  Türklerin gelişmiş ilk yaylı çalgısının oklu kopuz veya kısaca okulu- ıklığ gibi adlar alması bahsedilen çalgıların ortak özellikleridir. Orta Asya’nın pek çok bölgesinde var olmakla birlikte yaygın olarak Kazakistan ve Kırgızistan’da çalınan çalgı türüne,  Tuva’da iki telli anlamına gelen ikili-igil denilmektedir. Bu ailenin armudi aileden farkı; teknesi, uzun sapı, at kılından yapılan telleri ve at figürüdür. Ayrıca tellere tırnak ile temas suretiyle icra yapılırken, parmak ucunun tuşeye değmediği ve havada kaldığı, zaman zaman et ile tırnak arasındaki bölgenin de kullanıldığı görülebilir. Oysaki armudi olan ailede parmak ucunun çoğu zaman tuşeye değdiği tespit edilmektedir.
  • Söz konusu kültürel coğrafyandan kısmen uzak olsa da, Hindistan’da çalınan sarangi ve sarinda da tellere Asya’da kullanılan şekliyle tırnak ile temas suretiyle icra edilen çalgılar arasındadır.  Özellikle klasik müzikte kullanılan sarangi ve halk müziğinde kullanılan sarindanın çok sayıda ahenk teli bulunmakta ve bu teller icra edilecek ragaya göre akortlanmaktadır.

Sonuç olarak bahsedilen coğrafi bölgelerde yaylı çalgı ailelerinin kendi içerisinde oluştuğu tespit edilmektedir. Batının keman ailesi işlevselliği oranında gelişmiş ve yayılmıştır. Ayrıntılarda ses ihtiyaçlarına cevap veren aileler içerisindeki çalgılar ise çoğunlukla daha yerel ve nadir tını lezzeti sunan versiyonlar olarak kalmışlardır. Ancak söz konusu yaylı çalgı ailelerinin günümüzün kitle iletişim araçları ve internet ortamı vasıtasıyla daha geniş kitlelere yayılma imkânı bulduğu görülmektedir.

Bu makale doğrultusunda, çalgılar hakkında sınıflama yaparken, şekil, fiziksel yapı, icra ediliş teknikleri, icra edildikleri müzik türleri ve stilleri, bölge/yöre/ülkelerinde temsili ve işlevsel rolleri açısından geniş bir perspektiften bakılması gerektiği vurgulanmalıdır. Çalgı bağlamı ile ele alındığında, yakın bölgelerde benzer özellikler ve farklı isimler, uzak bölgelerde farklı özellikler ve benzer isimler ile icra edilen çalgıların bölgesel geçişleri, geçiş yol ve sebepleri hakkında ipuçları daha kolay yakalanacak ve yapılan çalışmalar daha sağlam bir zemine oturacaktır. 

KAYNAKLAR

ABRASHEV, Bozhidar, GADJEV, Vladimir. 2008.  llustrierte Enzyklopädie der Musikinstrument, Urheberrechtlich geschütztes Material.

AÇIN, Cafer, 1994. Enstrüman Bilimi (Organoloji), İstanbul: Yenidoğan Basımevi.

AKDOĞU, Onur, 1999. Ulusal Müzikoloji, İzmir: Selen Yayıncılık, s. 3-5.

ANA BRITTANNICA, 1986. Rebec, Ana Brittannica, 18, s. 320-321. 

ATAMAN, Ahmet Muhtar, 1947.  Musiki Tarihi, Ankara: Milli Eğitim Basım Evi.

BAINES, Antony, 1992. The Oxford Companion to Musical Instruments, London: Oxford University Press.

BUCHANAN, Donna, 1991. The Bulgarian Folk Orchestra: Cultural Performance, Symbol and The Construction of National Identity in Socialist Bulgaria, Texas: Ann Arbor : U-M-I.

BUDA MUSIQUE, 1996. Musiques De Mongolie - Music of Mongolia, France. (Booklet-1-27)

ÇOLAKOĞLU, Gözde, 2008. Anadolu’dan Balkanlara Armudi Kemençe: Tarih, Teknik ve İcrasına İlişkin Karşılaştırmalı Bir Analiz, Doktora Tezi, İstanbul: İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.

DIAGRAM GROUP. 1976. Musical Instruments of the World, New York: UNICEF.

DOWNIE, Margaret, 1981. The Rebec: an Orthographic and Iconographic Study, Ph.D. Dissertation, Morgantown: West Virginia University, Virginia.

DURING, Jean, MIRABDOLBAGHI, Zia, 1991. The Art of Persian Music (trans. M. Anvar), Washington D.C.: Mage Publishers,

ENGEL, Karl. 1883. Early History of the Violin Family, London: Novello, Ewer.

FARMER, Henry George, 1997. Studies in Oriental Music (ed. E. Neubauer, F. Sezgin), Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, Frankfurt.

FETIS, François Joseph, 1869. Histoire Generale De La Musique, Paris: Librairie de Firmin Didot Freres.

GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp,  1958. Asya ve Anadolu Kaynaklarında Iklığ, Ankara: Ses ve Tel Yayınları,

GAZIMIHAL, Mahmut Ragıp. 1961. Musiki Sözlüğü, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

GAZIMIHAL, Mahmut. Ragıp, 1975. Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Ankara: Ses ve Tel Yayınları.

JENKINS, Jean, OLSEN, Poul Rovsing, 1976. Music and Musical Instruments in the World of Islam, London: World of Islam Festival Publishing Company.

KARTOMI, Margaret J., 1984. Musical Strata Sumatra, Jawa and Bali, Music of Many Cultures, ed. Elizabeth May, University of California, 111-133.

LEVIN, Theodore. 2001. Garland Encyclopedia of World Music Volume 6: The Middle East, ed: Virginia Danielson, USA: Routledge. 

MILLER, Lloyd Clifton, 1999. Music and Song in Persia, Surrey: Curzon Press.

ÖGEL, Bahattin, 2000. Türk Kültür Tarihine Giriş 9, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

ÖZKAN, Güner. Kişisel Arşiv.

PARLAK, Erol. Kişisel Arşiv.

RICA, Timoty. 2004. Music in Bulgaria, New York: Oxford University Press.

SACHS, Curt, 1992. The History of Musical Instruments, New York: Norton Company.

SERTKAYA, Osman Fikri, 1982. Eski Türkçe'de Mûsikî Terimleri ve Mûsikî Âlet İsimleri, Doktora Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.

STOCK, Jonathan. 1993. A Historical Account of the Chinese Two Stringed Fiddle Erhu, The Galpin Society Journal, 46-Mart, s.83-113.

SUZUKEY, B., 1989. Tuvinskie, Traditsionnie Muzikalni İnstrumenti Kızıl.

VERTKOV, Konstantin Aleksandrovich, 1980. The Atlas of the Musical Instruments of the People of the U.S.S.R.

İnternet Kaynakları

HUGHES, David. Kokyu Maddesi, 15.11.2013.

http://0www.oxfordmusiconline.com.divit.library.itu.edu.tr/subscriber/article/grove/music/48402?q=kokyu&search=quick&pos=1&_start=1#firsthit

REMNANT, Mary. Rebec Maddesi, 20.11.2013.

http://0www.oxfordmusiconline.com.divit.library.itu.edu.tr/subscriber/article/grove/music/23000?q=rebec&search=quick&pos=1&_start=1#firsthit

The Institute of Ismaili Studies, 06.11.2013.

http://www.iis.ac.uk/view_article.asp?ContentID=106106.

WOODFIELD, Ian and ROBINSON, Lucy, Viol Maddesi, 11.11.2013.

http://0www.oxfordmusiconline.com.divit.library.itu.edu.tr/subscriber/article/opr/t237/e10732?q=viol&search=quick&pos=3&_start=1#firsthit

_____________________________________________

[1] Aynı şekil, yapı ve özelliklere ait yaylı çalgılar (erhu, zhonghu, gaohu vb.)  Çin’de Huqin ailesi içerisinde yer alır.  Ailenin en çok kullanılan üyesi olan erhu terimindeki er çalgının iki telli olduğunu, hu ise Huqin ailesi üyesi olduğunu belirtir. Japonya’da çalınan tek yaylı çalgı olan kokyu ise Çin’den buraya geçiş yapmıştır ve Huqin ailesi içerinde düşünülebilir.[2] Şekil 1a. 1582 yılına ait Surnâme-i Hümâyûn adlı eserde III. Murat’ın şehzadesinin sünnet düğününü konu alan bir minyatürden ayrıntı. Şekil 1b. 1720 yılına ait Suname-i Vehbî adlı eserde III. Ahmet’in dört şehzadesinin sünnet düğününü konu alan bir minyatürden ayrıntı.  Şekil 1c. 19. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen Le Portraits des Difeerens Habillemens qui sons en Usage à Constantinople et dans adlı eserde tasvir edilen bir cariye.

[3]Nazilli ve çevresinde keman için kıykı, Eskişehir, Elazığ, Balıkesir ve Kırklareli’nde gıygı, Denizli, Manisa ve Malatya’da ise gıvgıv adlarının kullanılması.

[4] The Institute of Ismaili Studies, http://www.iis.ac.uk/view_article.asp?ContentID=106106.

[5] Bu terim jew’s harp için de kullanılmıştır.

[6] Remnant,  www.grovemusiconline/index.html/rebec maddesi.

[7] Remnant,  www.grovemusiconline/index.html/rebec maddesi, terminoloji.

[8] Woodfield and Robinson, http://www.grovemusic.com/index.html/viol maddesi.

[9] Şekil 13’de İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi, bağlama ve ses icracısı Prof. Erol Parlak tarafından hazırlanan çalgıların oluşumu ile ilgili şema görülmektedir. Şemanın sol bölümünde avlanma okunun yaylı çalgıya nasıl dönüştürüldüğü tasvir edilmektedir.

[10] Bu bölümde bahsedilen çalgıların burguluk kısımlarında at başı bulunmaktadır.  Göçebe yaşam içerisinde atın ulaşımı sağlayan yegâne araç olması, pek çok şarkı ve şiirin at üzenindeyken oluşturulması, at üzerinde çalgı icra edilmesi ve diğer inançsal öğeler sebebiyle, çalgının baş kısmında at kafası bulunmakta, teller ve yayın kılları da at kılından yapılmaktadır.

[11]  2007 Temmuz ayıda yapılan alan çalışmamız sırasında Girit’in merkezi Heraklion’a bağlı Houdetsi’deki “Labyrinth Music Centre”da yer alan müzede fotoğraflanmıştır.

[12] Konu ile ilgili detaylı bilgi için bkz “Anadolu’dan Balkanlara Armudi Kemençe: Tarih, Teknik ve Geleneksel İcrasına İlişkin Karşılaştırmalı Bir Analiz, Yayınlanmamış Doktora Tezi”.

_________________________________________

ABSTRACT

THE BOWED INSTRUMENTS FROM ASIA TO EUROPE

Classification Based on Producing Sound on the String

Within the scope of organology discipline; instruments are classified according to their structure, performing techniques and country and region they are performed. Because it is seen that types of instruments vary according to characteristics specific to geographical regions and performed in different geographical region and music types with name, shape and structure variations.

In this study string instruments within the scope of Asia and Europe will be analyzed, and it will be suggested to determine two different methods used for producing sound on strings in the basis of related geography.

In general, the bowed instruments in Europe are the members of the violin family. It is produced sound by pushing on the strings with fingertips either in this family or numerous most widely recognized instrument families in Asia. It is supposed that the technique is producing sound by pressing on the strings with fingernail, is origin from Balkans and Istanbul. But the same technique is also used in some geographical regions is far from this region (Kazakhstan, Kyrgyzstan, Tuva and India).

In accordance with these parameters, the names of instruments and transition and relation of these names within neighbour culture geographies enable important acceleration to our research dynamic with its subject that has never been analyzed up to now.

In our study, string instruments were analyzed throughout Asia and Europe cultural geographies, in the sense of techniques of producing sound on strings with common, similar or different features, determinations were made and it was tried to make suggestions of classifications and methodology.

____________________________________________

Not: Bu makale "The Journal of Academic Social Science Studies dergisi Volume: 25-I , p. 35-50, Summer 2014 I" de yayınlanmıştır.

 

 

 

Haberin Diğer Fotoğrafları
Facebook'ta Paylaş
 
Anahtar Kelimeler:Genel, olarak, Avrupa’da, bilinen, yaylı, çalgılar, keman, ailesi, üyeleridir, h,
Kaynak / Editör
 
Yorumlar
*** Yorum Yaz
Bu habere hiç yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yapın.

Diğer MAKALE Haberleri
"Üzeyir Hacıbeyli" yadıma düştü bugün... Süleyman Şenel
Diktede Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar... Adnan Atalay
Asya’dan Avrupa’ya Yaylı Çalgılar... Gözde Çolakoğlu Sarı

Asya’dan Avrupa’ya Yaylı Çalgılar... Gözde Çolakoğlu Sarı
Müzikolojide Urmevi’nin Yeri ve Müzik Eğitiminde Kadim Altı-Parmak Metodu… Recep Uslu
Kırım Tatar Halk Yırlarında Ölüm Konusu... Zekeriya Başarslan
Kırım Tatarlarının Türkiye'deki Müzik Hayatına Etkileri... Dr. Zekeriya Başarslan
Bellini Operaları ve Osmanlı’dan Türkiye’ye La Sonnambula*… Doç. Dr. Seyit Yöre
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Diğer Başlıklar

Serhanende Nurettin Çelik... Bülent Aksoy
Datça Türk Müziği Günleri'ne müracaatlar başladı...
Münih LMU Müzikoloji Enstitüsü’nde "Gültekin Oransay" rafı... Nesrin Kalyoncu
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Balıkesir Türk Musikisi Sempozyumu (2022) ...
Gördüğümüzü mü icrâ ediyoruz ?.. Dr. Fatih Coşkun
Prof.Dr. Gültekin Oransay'ı 32 yıl önce bugün 59 yaşında kaybetmiştik... Ayhan Sarı
Mavi Nota Dergisi 2021 Ödülü Sıtkı Sahil'e verildi...
Tanbur: Bir resim ve İstanbullu bir saz hakkında... Hakan Talu
Hasan Saltık ile müzik endüstrisi üzerine bir söyleşi… Süleyman Fidan[1]
Günün Sözü
Zenaatı aşan kendini sanatta bulur
(Ayhan Sarı)
Yazarlar 
Röportajlar
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Ayhan Sarı - Kitabın adından başlayalım mı?  Buna bağlı olarak da kitabın sonunda müziği neden dinlediğimizin yanıtını veriyor musun? Fırat Kutluk - ...
»
»
»
Tarihte Bugün
Arşiv Arama
Facebook
Anasayfa
Site Haritasi
Sitenize Ekleyin
RSS Kaynagi
Hakkimizda
Reklamlar
Künyemiz
Facebook
Twitter
Bize Ulaşın
Copyright ©2013 - Tüm haklari sakli tutulmaktadir.
Bu sitede yayinlanan tüm resim, materyal ve içerigin telif haklari tarafimizca sakli olup izinsiz alinip kullanilamaz.
0.25ms
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry|wholesale jerseys