Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın'ın konuşmasını aktarıyoruz:
"(Milli Eğitim Bakanlığının müfredat çalışması) Özellikle orada müzik eğitimi ile ilgili de önemli bir çalışma yapıldı. O konuda güzel bir çalışma ortaya koydular. İlk, orta, lise eğitimi ile beraber bizim gençlerimizi, öğrencilerimizi iyi bir müzik eğitimine kavuşturmamız gerekiyor. Oradan seçilecek, serpilecek gençlerle müzik üniversitesi ve diğer kurumlarımız daha da güçlenerek devam edeceklerdir
Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri Töreni'nde Erol Parlak'ın yaptığı konuşma ve çağrı üzerine Cumhurbaşkanımız konuyu sahiplenerek müzik üniversitesi kurulması sürecini başlatmıştır. Kendisinin konuya olan ilgi, alakası ve heyecanı en üst düzeyde devam etmektedir.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, herkesin çok büyük beklentileri bulunmaktadır.Biraz abartı gelebilir ama zannediyorum öyle değil, en azından müzik tarihimizde çok önemli bir dönüm noktasının eşiğindeyiz aslında.
Türkiye'de, Darülelhan'ın kuruluşunun üzerinden yaklaşık 100 yıl geçti. Müzik geleneğinin devam ettirilmesinin çeşitli safhalarına bakıldığında müzik üniversitesi ile birlikte yepyeni bir sayfanın açılacağına canı gönülden inanıyorum.
Türkiye'de şu anda 34 konservatuvar var. Amaç 35'inci konservatuvarı kurma çabası değil. Hedefimiz asla bu olmamalı. Bunun çok daha ötesinde, adeta Türkiye'de müzik eğitimi ile ilgili yeni bir paradigmanın başlangıcı olarak görmeliyiz. Bunu yapabilecek imkan ve kabiliyetlere sahip olduğumuza inanıyorum.
Bazı hocalarımızın üniversite konusunda bazı önerilerinin, serzenişlerinin, eleştirilerinin vardır. Acaba yapabilir miyiz? Şu ana kadar konservatuvarlarda ya da müzik eğitim fakültelerinde veya bölümlerinde yapabildik mi de şimdi bunu üniversite bünyesinde yapabileceğiz?' diye çeşitli soruların olduğunu biliyorum.
Son 10-15 yılda yaşananların düşünüldüğünde "yapılamaz" denilen birçok şeyin yapılabildiğini gördüklerine dikkati çekerek, "Müzik ve kültür alanında da yepyeni bir sayfanın açılmasının mümkün olduğuna inanıyorum.
Türkiye'de kültür ve irfan alanındaki sorunlardan biri, kendi ben bilincimizle ilgili bir farkındalık içinde olmamamızdan kaynaklanıyor. Aslında Anadolu coğrafyası çoğu zaman farkında olunmadığı için başkalarının eserlerine ilgi duymak ya da onlar üzerinden kendimizi kötülemek gibi bir bedbinlik içinde olunabiliyor. Ama artık bu dönemi geride bırakmalıyız diye düşünüyorum.
Kültür, irfan, sanat, müzik derinliği dikkate alındığında Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar uzanan bir geniş coğrafyada bin küsur yıldır üretilen kültürün, sanatın, bugün dünyada "evrensel kültür/sanat" diye takdim edilen kültür ve sanat ürünlerinden hiçbir geri tarafı yoktur. Burada temel sorunlardan biri yerel ve milli olan ile evrensel arasındaki ilişkiyi doğru kuramamaktır.
Kültürümüz, müziğimiz, sanatımız, türkümüz, horonumuz, zeybeğimiz gibi düşündüğümüzde bunların çok yerel, milli şeyler olduğunu ama başka kültürlerin ürettiği sanat formlarının evrensel olduğu gibi bir garip dikotomiler dünyası içerisinde bazen yaşayabiliyoruz. Halbuki ben Vivaldi'yi, Bach'ı da çok severim, çok keyif alarak dinlerim. Bethoven'ı Mozart'ı da çok severek dinlerim. Ama onlar da son tahlilde, kendi toplumlarının, kendi tarihi tecrübelerinin, kendi zamanlarının ürünü olarak ortaya çıkmış sanat ürünleridir. Onlara ilave bir evrensellik atfetmek öncelikle bir kere sanat tarihini, kültür üretim biçimlerini doğru okumamaktadır.
Bizim kendi müziğimiz de ister Dedeefendi, ister Itri, ister Neşet Ertaş olsun, ister Aşık Veysel olsun bu coğrafyanın toprağı ile teneffüs edilmiş, bu insanın kalbi ile aklı ile ortaya konmuş bir sanat eseri olarak onun da aynı anda hem yerel ve milli hem de evrensel bir yönünün olduğunu mutlaka dikkate almak durumundayız. O yüzden bizim müziğimizin bir tınısını ya da sanatımızın, bu hattır, ebrudur, başka bir sanat dalıdır, bir tınısını duyduğu zaman, bir esintisini aldığı zaman, insanlar dünyanın neresinde olursa olsun bir şeyler hissedebiliyorsa orada zaten bir evrensellik boyutunu yakalamışız demektir.
Erol Parlak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yaptığı konuşmada "Anadolu bir müzik medeniyetidir." demişti.
Bu cümlenin üzerinde ısrarla durulması gerekiyor.
Bunu yaparken Türk müziğinin zenginliğini ve enginliğini keşfedecek ve yeni nesillere aktaracak enstrümanların, mekanizmanların da ortaya konulması gerekiyor. Ama bunun için önce işin ruhunu doğru anlamamız gerekir diye düşünüyorum. Yani bir tasavvur olmadan, bir kültür, irfan, medeniyet felsefemiz olmadan ister müzik, ister görsel ya da plastik sanatlarda bir mesafe almamız mümkün olmaz.
"İslam'da müzik var mı?" yönündeki tartışmaları biliyoruz. Ancak bunlar artık geride kaldı. Müzikalitesi olmayan bir İslam medeniyetinden bahsetmek mümkün değil. Yani ezanın okunmasından, Kur'an'ın tilavetine, bir çocuk doğduğunda kulağına okunan ezandan, ilahilere ve oradan halk müziğine ve diğer müziklere kadar müzik hep bizim medeniyetimizin merkezinde olmuş bir sanat dalımız
Picasso'nun hat sanatını gördükten sonra, "Burada çok başka bir sanat felsefesi var." diyerek özellikle hat sanatındaki negatif mekan kavramı üzerine çok önemli çıkarımlar yaptığı rivayet edilir. Bu etkileşimler aslında bizim sanat kültür derinliğimizin ortaya konulması açısından çok büyük önem arz ediyor. Yerli ve milli olan ile evrensel olan arasındaki ilişkiyi doğru kurabilmek bu çalışmanın da tasavvur düzeyindeki en önemli katkılarından biri olacaktır.
Türk müziği, Batı müziği, sanat müziği, halk müziği, çok sesli, tek sesli müzik vesaire gibi kısır tartışmaları artık büyük oranda geride bıraktık ama muhasebesini yapıp geleceğe dönük bunlardan çıkartacağımız derslerle ilerlememiz gerekiyor. Bu bize umarım Türk müziğinin kendi dilini inşa etme imkanını da sağlayacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı müfredatın yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışma yürütüyor. Özellikle orada müzik eğitimi ile ilgili de önemli bir çalışma yapıldı. O konuda güzel bir çalışma ortaya koydular. Bu işin ilkokuldan başlaması gerekiyor. İlk, orta, lise eğitimi ile beraber bizim gençlerimizi öğrencilerimizi iyi bir müzik eğitimine kavuşturmamız gerekiyor. Oradan seçilecek, serpilecek gençlerle müzik üniversitesi ve diğer kurumlarımız daha da güçlenerek devam edeceklerdir.
Bugün yapılacak olan "nasıl bir müzik?" sorusunun cevabını arama konferansındaki tüm görüşlerin çok önemli olacaktır. Cumhurbaşkanımızın beklentisinin de bu olduğunu biliyorum. Kendisine bu toplantının sonuçları ile ilgili güzel haberler vermeyi ben de en kısa zamanda arzu ediyorum. Zira kendisi söylediği bir işin de takipçisi olan siyasi liderdir. Siyasi hayatının en önemli ilkelerinden birisi 'takip et'tir. Bir şeyi hedef olarak koyup 'hadi yapın' demek yetmiyor. Onu takip etmek, neticelendirmek zorundasınız. Bu konuda onun desteğinin de bu projenin arkasında tam olarak bulunduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
YÖK Başkan vekili Safa Kapıcıoğlu toplantıda şunları söyledi:
"YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın göz rahatsızlığı nedeni ile toplantıya iştirak edemediğini, toplantı için başarı dileklerini iletmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın süreci başlatan talimatlarından sonra müzik üniversitesi ile ilgili çalışmalara başladık. Türkiye'de müzik eğitimi veren 3 farklı akademik yapı bulunuyor. Bunlar konservatuvarlar, müzik bölümleri ve eğitim fakültesi bünyesinde bulunan müzik eğitimi bölümleridir. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı güzel sanatlar liselerinin müzik bölümlerinin de eğitimler veriyor.
YÖK bünyesinde konservatuvar sayımız 34, güzel sanatlar fakültelerindeki bölüm sayımız 32 ve müzik öğretmeni yetiştiren eğitim fakültesi sayımız da 24.
Arama konferansı ile kurulması planlanan müzik üniversitesi ile bu alanda yeni yeteneklerin yetiştirilmesi, yeni eserlerin bestelenmesi, yapılmış eserlerin tüm varlığı ile günümüzde ifade bulması ve kaliteli yorumcularla bir araya gelmenin amaçlanıyor. Artık bu alanda da pek çok alanda da yeni kavramlar üretip bunu akademi, kültür ve sanat camiasına hediye etmemiz gerekiyor. Önümüzdeki ay ( Mayıs 2017) İstanbul'da çok daha geniş kapsamlı bir çalıştayla bir araya gelmeyi hedefliyoruz."
YÖK yetkililerinin belirttiğine göre müzik üniversitesinin bu yılın eylül ayına kadar kurulması amaçlanıyor.