Genel Müdürlük, konularını çalışırlarken sorumlu oldukları eğitim alanlarının üniversitelerde devamı veya benzer eğitim dalları varsa, üniversitenin görüşlerine büyük önem veriyor. Aynı biçimde bu eğitim dallarının çalışma hayatı içinde yer alan ve piyasa koşullarına göre şekillenmiş kuruluşların, sektörel bazdaki görüş ve taleplerine de büyük değer vermektedir. MEB’nın ilgili Genel Müdürlükleri her 5 yıllık program geliştirme çalıştaylarına ilgili alanların üniversite ve sektör temsilcilerini mutlaka davet ederek onların önerilerinden olabildiğince yararlanmak istiyor. Buraya kadar özetlediğimiz bilgilere ve söz konusu icraatların böyle olduğuna ve böyle olması gerektiğine bildik, gördük ve yaşadıklarımızla her ortamda şahitlik ederiz.
Gelgelim yaşanan ve yaşanmakta olana:
Yıl 2004, Milli Eğitim Bakanlığının o zamanki adı ile Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğünün çalışmaları arasında Meslek Liselerinde Çalgı Yapım Bölümünü kurmak var. Yazımızın başında özetlemeye çalıştığımız MEB’nın çalışma prensiplerinden midir? Hasbelkader midir? Bilmiyoruz, ancak kendimizi bu çalışmaların içinde bulduk. Yapılan yazılı ve sözlü görüşmelerden sonra gerek o zamanki ( E.Ü-D.T.M.K-Çalgı Yapım Bölüm Kurulu) Bölüm Kurulumuz, gerekse kişisel görüşlerimiz hep Ortaöğretimdeki “Çalgı Yapım Bölümleri”nin Güzel Sanatlar Liseleri bünyelerinde kurulması gerektiği yönünde idi. Bu görüşümüzü ve nedenlerini defalarca dile getirmemize rağmen kabul görmedi.
Yazımızın başında özetlediğimiz ve doğru bulduğumuz MEB’nın çalışma prensiplerine rağmen ilgili birimin neden bu önerilere direnç gösterdiğini ve konunun neden Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğünün masasında olduğunu sonradan öğrendik! Haydarpaşa Anadolu Teknik, Endüstri Meslek Lisesi'nin o zamanki idarecileri bu bölümü okullarında açmayı kafalarına koymuş, gerekli çalışmaları yapmış, MEB’nın ilgili birim sorumlularını da “kafalamışlar.” Kafalamışlar sözcüğü biraz avam kaçabilir ancak durum gerçekten de ve tam da böyleydi.
“Dervişin fikri neyse zikri de odur” diye güzel bir atasözümüz vardır. Derviş kararlıdır, sabırlıdır ve her zaman amacına ulaşır. Yani çalışma prensiplerini ne kadar doğru koyarsanız koyun, çalışmayı uzmanına yaptırıp, kararı konuyla ilgisi olmayan Dervişe (!) bırakırsanız, olacağı budur. MEB’nın o zamanki sorumlu birimi bizden görüş isterken samimi değildi. Onlar kafalarına koydukları eğitim programını bize onaylatmak ve bir an önce uygulamaya koymak istiyorlardı. Bu bürokratlar, MEB’nın son derece doğru bulduğumuz kendi çalışma prensiplerini de basit bir formalite düzeyine düşürmüşlerdi.
Gelelim Çalgı Yapımı çevrelerine; MEB’ndaki bu çalışmalar bizim camiada heyecan yaratmış ve ateşli biçimde destekleniyordu. Gerek üniversitelerde bulunan Çalgı Yapım Bölümleri gerekse sektörel bazda çalışan ustalarımız bu fikri doğru buluyor ve alkışlıyorlardı. Bu çevrelerde öne çıkartılan fikirleri şu biçimde sıralamak mümkündü.
1- Geleneksel el sanatları içerisinde yer alan çalgı yapımcılığın eğitimi, gerek el becerileri gerekse kulak eğitimi küçük yaşlarda başlanırsa daha başarılı olur.
2- Orta öğretimden mezun olan bu öğrenciler yükseköğretime devam etmek istediklerinde, az çok yetişmiş adaylar olarak yüksek okullara gelecekler, bu da yüksek eğitim sürecinin kalitesini artıracaktır.
Çalgı Yapımcılığı, müzik biliminin bir alt birimidir. Yani müzik diye bir olgu olmasaydı çalgıdan da söz edilemezdi. Çalgı yapım eğitimi, müzik eğitimi olmadan düşünülemez. “Çalgıyı yapmak için çalmak şart mı ?”… düşüncesini savunmak yalnızca yanlış bir fikir olarak değil ancak cehalet olarak değerlendirilebilir. Bu sanat eğitiminin Meslek Liselerinde sağlıklı yapılamayacağını savunurken, duyduğumuz endişenin nedeni müzik eğitiminin verilemeyeceği idi. Yalnızca klasik akustik telli çalgıları düşünecek olursak, çalgıları iki büyük sistematiğe ayırabiliriz. Yaylı Çalgılar Ana Sanat Dalı; Viyolonsel, viyola, keman, klasik kemençe, kemane ki yalnızca temel sayabileceğimiz çalgılardır. Mızraplı Çalgılar Ana Sanat Dalında ise; kanun, ud, tanbur, bağlama ve gitarı sayabiliriz. Sonuçta 10 ayrı çalgıdan söz ediyoruz, bu aynı zamanda 10 ayrı çalgı icracısı öğretmen gerektirir. Buna kuram, solfej ve piyano öğretmenlerini de eklersek en az 14-15 müzik öğretmeni eder. 2004 Yılında Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne çoğu meslek lisesinde müzik öğretmeni dahi yokken bir meslek lisesine 15 müzik öğretmeni atayamazsınız dedik, dinletemedik.
Bir de çalgı mı, saz mı, enstrüman mı, müzik aleti mi meselesi var. Abuk sabuk tarifleri bir yana bırakırsak çalgı; müzik yapmak için kullanılan her şeyin genel adıdır ve Türkçe bir sözcüktür. Saz’ın birinci anlamı kargı. Yani sekonder kalınlaşma (odunlaşma) yapmayan bitki, ot. Sözcüğün ikincil anlamı ise etimolojik bakımdan çalgıdan daha dar bir anlamı kapsar; saplı, telli, mızrap ile çalınan çalgı demektir. Enstrüman Fransızca, Müzik İtalyanca, alet ise Arapçadır. Genel Müdürlüğe birimin adını Çalgı Yapımı koyun dedik, dinletemedik. Müzik aleti alanı dediler, ders konularında, yazışmalarda da enstrüman dediler, saz dediler kısaca çalgı dışındaki tüm sözcükleri adeta inadına kullandılar.
Yıl 2015, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü kendi çalışma prensiplerine uygun olarak aynen şu yazıyı ilgililere göndererek katkı ve katılım istemektedir. “Mesleki ve Teknik Ortaöğretim okullarında uygulamada olan çerçeve öğretim programları ve modüler öğretim materyalleri, değişen ve gelişen teknolojik iş piyasası ihtiyaçlarını ulusal ve uluslararası standartlar ile ulusal yeterlilik doğrultusunda Bakanlığımız sektör ve üniversite temsilcilerinin katılımı ile güncellemekte ve ihtiyaç duyulan yeni öğretim programları da geliştirmektedir.”Bu kapsamda Genel Müdürlük ilgili sektörler ve üniversite temsilcilerini periyodik hale getirdiği çalıştayına davet etmektedir.
16-20 Kasım 2015 tarihleri arasında Ankara’da yapılan bu çalıştaya katılan üniversite temsilcileri ve MEB öğretmenlerinin yazdıkları rapora bakalım. Bu raporda MEB’nın ilgili Genel Müdürlüğüne 3 önemli öneri maddesi vardır:
1. Müzik Aletleri Yapımı Alanı isminin üniversitelerin bünyelerindeki benzer ana sanat dallarında kullanıldığı gibi “Çalgı Yapımı Alanı” olarak değiştirilmesi aynı zamanda sektörel alanda, anılan ürünlerin “çalgı” olarak nitelendirilmesi ve Türkçe karşılığının “çalgı” olmasından dolayı bu değişikliğin teklif edilmesi gerekli görülmüştür.
2. Çalgı Yapımı Alanı ile temel müzik beceri ve yeterliklerinin birbirinden ayrı tutulamayacağı gereksinimi ve düşüncesi ile ulusal ve uluslararası bazda benzer programların öğretim planları da göz önüne alındığında, “Çalgı yapım” alanının Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin yerine, “Güzel Sanatlar Liseleri’nin bünyelerinde yer alması gerektiğini düşünmekteyiz. Çünkü bu programların amacına ulaşabilmesi için yaklaşık 15 kadar müzik ya da çalgı öğretmeninin görevlendirilmesi gerekmektedir. Bu sayıda müzik ve çalgı öğretmeninin Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerine atanması mümkün olamadığından, mevcut programın yeterlikleri tam olarak öğrencilere kazandırılamayacaktır.
Güzel Sanatlar Liseleri ise, bünyelerinde nitelik ve nicelik bakımından yeterli sayıda öğretmen kadrosuna sahip olup, programın yeterliklerini karşılayacak niteliktedirler. Ayrıca okulların bünyesindeki çalgı öğretmenleri, öğrencilerin ürettiği çalgıları müzikal ve sanatsal anlamda değerlendirerek, eğitim öğretimin kalitesinin sürekli gelişmesine de katkı sağlayacaklardır.
3. Çalgı yapım alanı her ne kadar meslek eğitimi düzeyinde düşünülse de, Geleneksel Türk El Sanatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu alanın eğitimi hangi seviyede ele alınırsa alınsın, müzik eğitiminden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Fakat mevcut programda, uygulama derslerinin ön planda olduğu belirlenmiş ve müzik eğitimine gerektiği kadar yer verilmediği komisyonumuzca gözlemlenmiştir. Programdaki müzik ve çalgı eğitimi ders saylarının arttırılması gerekliliği komisyon olarak ortak görüşümüzdür.
10 Yıl önce biz bunları söyledik, yazdık ciddiye alınmadı. 20 Mayıs 2004 yılında şahsıma gönderilen bir e-postanın bir bölümü aynen şöyledir. “Önce kendimi tanıtayım. MEB Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü Öğretim Programlarından sorumlu Şube Müdürüyüm. A…. Hocalarımla enstrüman (Çalgı) Yapım Bölümü programının hazırlanmasında çalıştık. Enstrüman bölümü ile ilgili olarak yazmış olduğunuz rapor için teşekkür ederim. Sizin yazdıklarınızdan dolayı bir kısmını düzelttik. Talim Terbiye Kuruluna bu programı sunabilmem için Y…… Beyin raporu gibi tenkid ve değişiklik önerileri olmayan bir rapor olursa programı geçirmem kolay olacak, sizce mümkünse ilk iki paragraf çok iyi, son paragrafları biraz düzelterek gönderirseniz memnun olacağım… Sizin önerileriniz… Tabi ki haklısınız, bazılarını düzelttik ancak raporlar tamamen olumlu olursa… Program üzerinde fazla tenkid olmazsa… Yoksa bu programı önümüzdeki yıl uygulamaya başlayamayacağız. Yardımlarınız için teşekkür eder saygılar sunarım.”İsim telefon adres vs.
Raporumuzun son paragraflarında az önce yukarıda verdiğimiz, 11 yıl sonra MEB çalıştay komisyonun raporunda yazılı maddeler vardı. Bir de “Görünen köy kılavuz istemez” derler. Kılavuza rağmen köyü göremiyoruz. Bizim ülkemizin acı gerçeği, Kılavuzlar, kılavuzluk ederken, neden bir taraftan da yetkili merciyi, bir şekilde kafalaması gerekiyor? Benim de adım Hıdır elimden gelen budur.
MEB’da bir uygulama daha vardı ki tam bir faciadır. Ortaöğretimdeki Çalgı Yapım Bölümlerine, alanı “mobilya dekorasyon” olan öğretmenler atanmaktadır. Bu atamalar ise kesinlikle çok yakın bir gelecekte bu bölümlerin kapanmasını sağlayacaktır.
Nasıl mı? Bu bölümde okumaya gelen bir öğrenci ile öğretmeni arasında geçen diyaloga kulak verelim.
- Öğrenci, ben keman yapmak istiyorum hocam.
- Öğretmen, ben keman yapmasını bilmem ki yavrum.
- Öğrenci, o zaman gitar yapalım hocam.
- Öğretmen, ben gitar yapmasını da bilmem yavrum.
- Öğrenci, o zaman ud, bağlama, kanun manun bir şey yapalım hocam!?
- Öğretmen, ben onların da nasıl yapıldığını bilmiyorum ki yavrum!
- Öğrenci, o zaman ne işiniz var bu bölümde hocam? Ya da benim ne işim var burada yahu!...
Garip ama gerçek Balıkesir-Burhaniye’deki Çalgı Yapım Bölümü işte bu yüzden öğrenci bulamadığı için kapanmanın eşiğindedir. İstanbul-Haydarpaşa ve İzmir-Gaziemir’deki bölümler ise birer tane dal hocası ile şimdilik durumu idare ediyorlar. Ancak bu bölümlerin daha ne kadar gidebileceğini tahmin etmek pek zor olmasa gerek. En az 17-18 öğretmenle yürütülecek bir eğitim programı birer hocayla daha ne kadar idare edilebilir? Bu bölümlerin açılma gerekçelerinden biri de yükseköğretime az çok yetişmiş öğrenciler göndermek idi. Bu gariplikler yüzünden ortaöğretimdeki Çalgı Yapım Bölümleri 11 yıldır öğrenci yetiştirememektedir. Milli Eğitim Bakanlığımız ivedi olarak kendisine sunulan önerileri ciddiye alınmalı ve gerekli değişiklikleri yapılmalıdır. Aksi (yani şimdiki) durumda bırakın öğrenci yetiştirmeyi yakın bir gelecekte bu bölümlere kayıtlanacak öğrenci bulunamayacaktır. Geleneksel el sanatlarımızın her zaman en fazla ilgi çeken bu güzide sanat dalımız, kuruldukları okulların adeta vitrini durumuna gelecekken ne yazık ki kapanmanın eşiğine gitmektedir.
Yine MEB’mız inanıyorum ki farkında olmadan bir başka hatalı uygulamaya daha bu yıl içerisinde başladı. Yükseköğretimdeki Çalgı Yapım Bölümü öğrencileri % 43 gibi ağırlıkta ciddi bir müzik eğitimi almaktadırlar. Bu bölüm öğrencileri konservatuarların müzik eğitimi bölümleri ile hemen hemen aynı programları görmektedirler. Adeta çift ana dalda eğitim görmektedirler. Bu sebepledir ki ortaöğretim kademelerinde müzik öğretmeni olarak atanabilmektelerdi. Ancak düzenleme ile artık sadece ortaöğretimdeki Çalgı Yapım Bölümlerine atanabilmekteler. Korkarız ki öğrencilerimiz; Meslek Liselerindeki bölümlerin yakında kapanmasıyla birlikte sahip oldukları bu hakkı da tamamen kaybedeceklerdir. Bu da yine yakın bir gelecekte ayrı bir problem olarak karşımıza çıkacaktır.
Sonuç, bu yazı bir suçlu arama yazısı değildir. Zararın neresinden dönsek kardır. Biz istenirse yine gider, çalışır, gereken desteği her zaman vermeye hazırız. Ancak asıl top MEB’dadır. Gerekli değişiklikler yapılırsa bu güzel bölümdeki eğitim amacına ulaşır ve devam eder. Sözlerimizi Pir Sultan’a mal edilmiş Hatai’nin bir sözü ile bitirmek istiyoruz.
”Bir nefesçik söyleyeyim, dinlemezsen neyleyim.”