Gerçekte konu hakkında tek bir kaynak vardır, Ethem Ruhi Üngör’ün Yazdığı iki satır yazı. Konunun rahmetli Ethem Bey ile doğrudan ilgisi olduğundan, kendisiyle yaşadığımız bir anıya yer vermek istiyorum. Ethem Bey, Kadıköy’deki dairesinde bir sohbet esnasında sahada derleme yapmanın zorluklarından konuşurken, çöğür hakkındaki bir araştırmasından bahsetti. “Çöğür hakkında tam bir bilgi kirliliği var. Bazı yazarlar, tesbit ederek değil, duyduklarına göre hatta kendilerinden de bir şeyler katarak yazıyorlar…Sonuçta çöğür’ün Kütahya’nın Çöğürler Köyünde icat edildiğini yazacak kadar ileri gitmişlerdi….1973 Yılında kalktık gittik Kütahya’ya, Çöğürler Köyü’ne, bu köyün bizim çöğür ile en ufak bir ilgisi yoktu.” Rahmetli Ethem Bey, yaşadıklarını anlatırken, bu yazılanların zamanla birer belge haline geldiğini ve yaşadıkları gibi kötü sonuçlara yol açtığından yakınıyordu. Ne yazık ki Ethem Bey de (kesinlikle bilerek-isteyerek yapmadığından emin olduğum) benzer bir yanlış anlamaya neden olmuştur.
2000 Yılından itibaren Tahtacı kültürünü araştırmaya başladığımızda, özellikle Akdeniz Bölgesinde, gittiğimiz Tahtacı köylerinde, literatüre geçtiği söylenen köşeli davulu arıyordum. Köşeli Davul’un izine Mersin-Silifke-Kırtıl Köyünde rastladık. 2006 Yılında Kırtıl’lı Mehmet Hakan Gündoğdu ile bir kaç gün süren keyifli bir çalışma yaptık (O tarihte Yar.Doç.Dr. olan M.H.Gündoğdu, halen Mersin Üniversitesi Profesörlerindendir). Köşeli Davul konusu Mehmet Hoca’nın da dikkatini çekmiş, araştırmış. “Tahtacı folklorunda aslında köşeli davul diye bir şey yoktur” diyen Mehmet Hoca’nın anlattıklarını aşağıda aynen aktarıyorum.
Zamanında bizim akrabalar, İstanbul’a 40 yaş üstü olmak üzere, büyük bir halk oyunları gösterisine davet edilmişler (Mehmet Hoca, zamanı tarih olarak hatırlayamadı, 1970 olabilir, Ethem Bey’de 1970-Sertaç Er hediyesi diye bir kayıt vardı, 1-2 yıl daha eski de olabilir). Bütün ekip hazırlanmış, kıyafetler tamam, her şey hazır ama bir türlü davul ayarlanamamış. Zaten köy de iki tane davul var, birini alıp bir köye düğüne gitmişler, öbürü bilmem nereye gitmiş, sonuçta davul yok. Bizim insanlarımız biraz rahat ve geniştir, öyle her şeyi de dert etmezler….. Derken bizim akıllılardan biri, ahırdan inek bakmasını alıp altını çıkartmış (Ekere de denilen inek bakması, havra yani zenginleştirilmiş yem konulan ahşap kabın adı, 15-16cm derinliğinde 40x40-45cm boyutlarındadır), kasnak haline getirdiği bakmanın iki yüzüne derileri gerip, davulu yapmış. Taşıması kolay olsun diye kasnağın üzerine iki de delik delip, ipten kulp yapıyermiş. Bu davul bizim ekibin işini görmüş ama İstanbul da onu görenler uzun uzun incelemişler. Hatta bir amca onu ısrarla satın almak istemiş. Bizimkiler para ile satmaya utanmış, gösteriden sonra davulu o kişiye hediye etmişler. Sonradan öğrendik ki bizim inek bakması, köşeli davul olarak literatüre geçmiş. O davulu buralarda bir daha ne yapan, ne de gören oldu.
Mehmet Hoca, bizzat konunun içerisinde olmadığı için olayı mişli geçmiş zaman olarak anlattı. İşte bizim ve diğer merak edenlerin de bulamadığı, bulamadığı için de günümüzde kaybolmuştur dediği köşeli davulun hikayesi buymuş. Yani akıllının ya da Tahtacının biri, kuyuya bir taş atmış, kırk deli onu kırk yıl arayıp durmuş. Son zamanlarda azaldı ancak yakın zamana kadar, her iki yılda bir, öğrencinin biri gelip, araştırma ödevini yapmak için benden köşeli davul hakkında kaynak istiyordu. Ne güzel! Bundan böyle gelenlere, “Musiki Dergisi.com veya net”e bakın diye kaynak göstereceğim.