Ayhan Sarı: Bugüne kadar sanatsal ve bilimsel birçok çalışmanız bulunuyor. Son olarak da Mesut İktu ile ilgili bir kitabınız gündemde…
Seyit Yöre: Daha önce yazılarımı da yayınladığınız Musiki Dergisi’ndeki bu röportaj için öncelikle teşekkür ederim. Çalışmalarım açısından belki en yeniden başlayıp röportaj uygun olursa geçmişe doğru da gidebiliriz. Öncelikle uluslararası opera ve konser yorumcusu, opera şarkıcılığı / ses ve sanat yönetimi eğitimcisi, akademisyen, yönetici gibi çok yönlü özellikleriyle, Mesut İktu ustamızın 73 yıllık yaşamında 50. Sanat Yılı’nı kutluyoruz. Kişisel görüşmelerimizin yanı sıra, daha önce de sevgili Devrim Çiftçi’nin hazırladığı “Bir Tatlı Huzur: Opera” belgeselinde Mesut İktu hocamızla yer almıştık. Kendisinin 50 yıllık deneyimlerini bir kitaba yansıtmak istedik. Böylece benim sorduğum çok yönlü sorulara onun verdiği cevaplardan ve arşiv belgelerinden oluşan “Mesut İktu: Cumhuriyet’in 50 Yıllık Sesi” kitabımız, sözlü ve yazılı tarih çalışması olarak ortaya çıktı. Ayrıca iki Ankara Devlet Konservatuvarlı olarak kitapta da buluştuk.
A.S. : Okuyucular açısından kitabın içeriğinde genel olarak neler var?
S.Y. : Kitapta benim sorularımla öncelikle Mesut İktu’nun çocukluğundan itibaren aile içindeki müzikle ilişkilerinden, kendisinden önce opera yorumcusu olan ağabeyi Bas Bariton Mustafa İktu’dan, sonra Mesut İktu’nun konservatuvar deneyimlerinden bahsediyoruz. Tabii özellikle konservatuvar deneyimleri, Türkiye’nin müzik ve sahne sanatlarının öncülerine dair bilgileri kapsıyor. Kitapta ben sanat ve siyaset ilişkisi, opera şarkıcılarının yiyeceği yemekler, dil kullanımı, operanın Türkiye içindeki ve dışındaki durumu, seyirci tepkileri, şarkı söyleme tekniği ve eğitimi, şarkıcılık ve oyunculuk, ulusalcı çoksesli bestecilik, opera kurumunda repertuvar hazırlama, sanat kurumları yöneticiliği gibi çok sayıda konuyla ilgili soru sordum ve Mesut İktu hocamızdan da cevaplarını aldım.
A.S. : Bu nehir söyleşi kısmı dışında kitapta başka neler yer aldı?
S.Y. : Aslında sahne gerisindeki birçok bilgi diyebiliriz. Operaların sahnelenme süreçleri, bazı eserlerin ilk temsilleri, ilk seslendirmeler, yaşanılan zorluklar ve Mesut İktu'nun küsmüş olan Leyla Gencer'i opera için yeniden Türkiye'ye gelmeye ikna süreci gibi birçok bilgi bu kitabımızdadır. Ayrıca yazılı belge olarak da Mesut İktu'nun sahne fotoğrafları, röportajları, onun hakkında eleştiriler, opera ve konser repertuvarı, ses kayıtları gibi bilgilerin yanı sıra, benim dipnotlardaki açıklamalarımla her türlü okuyucunun her şeyi anlamasını amaçladım. Hatta kitabın sonunda operada İktu ailesinin son temsilcisi olan İDOB rejisör yardımcısı Nazlı İktu’nun çalışmalarına da yer verdim.
A.S. : Kitap içeriğiyle sadece opera ve müzik camiasına değil, herkese hitap ediyor değil mi?
S.Y. : Öncelikle bu kitap salt bir biyografi kitabı değil, buna özellikle dikkat ettik. Özellikle sorumlarımla ve Mesut İktu'nun da 50 yıllık deneyimli cevaplarıyla, günümüz konservatuvar öğrencilerinin, opera şarkıcılarının ve sanat kurumu yöneticilerinin de faydalanmasını amaçladık. Ama kitabın anlatım dili, edebiyat açısından hatırat türünde olması, her tür okuyucuya hitap etmektedir. Kısaca, Mesut İktu hocamız sahnede bariton bir ses ama bu kitapta Cumhuriyet’in 50 yıllık tanıklığının sesidir. Ben de tüm bilgi ve belgeleri kitaba dönüştürdüm.
A.S. : Yayınlanan diğer çalışmalarınız...
S.Y. : Ahmed Adnan Saygun’un Yalan-Sanat Konuşmaları (2009), Temel Besteleme Malzemeleriyle Çağdaş Müzik (2012), Kutup Yıldızımız: Anılarla, Besteci / Eğitimci İlhan Baran (2017), Alla Turca (CD, 2001) ve Bir Çiçeğim Adım Lâle (CD+Kitapçık, 2018) sayabiliriz.