Türk musikisi ile batı müziği arasında en büyük farklardan biri "Batı müziğinde sesler enstrumanları", "Türk musikisinde enstrumanlar sesleri" taklit eder...
Tek sesliliğin verdiği imkan doğrultusunda, sözlü müziklerde enstruman çalanlar yazılı partileri olmadığından kendi zevkleri ve sazlarının teknik imkanı içerisinde kendilerine özgü "soliste eşlik" kültürü geliştirdiler.
Türk Musikisi solistlerinin metronoma çok da bağlı kalmadan, kendilerine göre bireysel olarak yaptıkları puandork, asma, durma icralarının neticesinde eşlik eden sazendeler de buna uyarak takip mantığı ile sazlarını icra ettiler...
Bu icra şekli ayrı bir melodi zenginliği, ayrı bir zevk, ayrı bir lezzet, kendine özgü bir armoni yaratmanın yanı sıra, dağınık gibi duyulan, ancak son derece birbirine uyumlu icrayı da yanında getirmiş oldu.
Çalgı icracıları bilgi ve becerilerini bireysel olarak virtüözite seviyesine taşımış olsalar da, makamları analiz yerine, ezbere dayalı benimsedikleri için perdelerdeki farklı anlayışlar ve bireysel zevkler nedeniyle aynı başarıyı toplu icralarda gösteremediler.
Fakat bu durum, problemlerin yanında başka güzellikleri de ortaya çıkardı. Kendi içinde özgün bir rastlamsal armoni ve zenginlik. Durum eski dönem müzisyenlerinin zevkiyle birleşince de musikiye müthiş ve zevkli bir enerji getirdi.
Günümüzde müzisyenler bireysel çalışmalarında ve toplu icralarda daha iyi seviyelerde olsalar da bu kez, yaptıkları müzikte genel manada enerjilerini ve zevklerini kaybettiler (tabiki genelleme üzerinden yazıyorum).
Zevkler başka bir boyuta geçti. Türk musikisini var eden ve zenginleştiren birçok kültürün birleşerek meydana getirdiği "İstanbul Kültürü" yerini Arap ve Roman zevkine bıraktı.
Türk musikisi usul kalıplarını iki vuruş arasındaki sürenin uzun gelmesi, algılanamaması, dolayısıyla da anlaşılamamaması gibi nedenlerle küçük parçacıklara böldüler. Usullerin sihri kayboldu. Bu bölünme İkā dediğimiz usul vezin ilişkisini yok etti.
Eserlerde armonizasyon konusu:
Klasik Türk musikisi eserlerinin armonizasyonuna deneysel anlamda karşı olmasam da zevkli bulmuyorum. Makamsal müziği armonize eden müzisyenin, makamları da armoniyi de orkestrasyonu da çok iyi bilmesi ve iki zevke de sahip olması gerekiyor.
Yoksa “ben yaptım oldu” oluyor. Yeni eserler olmalı, bestelenmeli. Dolmabahçe sarayına nasıl dokunmuyorsak müzikteki klasik eserlere de dokunmayalım düşüncesindeyim.