4 Ocak 2017 günü www.sanattanyansimalar.com sitesinde ilgili bir haber yer alınca, bu yazıyı kaleme alma gereksinimi hissettim. Sözkonusu habere göre İdil Biret sabah olağan bir şekilde provasını yapmış, ancak öğleden sonra “Valilik” bu dinletiyi iptal ettiğini bildirmişti.
“Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası” (ÇDSO) kuruluşunun 25. yılını 05 Ocak 2017 Perşembe akşamı saat 20.00’de “Adana Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu”nda vereceği bu dinleti ile kutlayacaktı. İdil Biret’in daha önce de iki kez “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” konserleri, patlama ve güvenlik gerekçeleriyle iptal edilmişti.
Güvenliği gerekçe göstererek kültürel-sanatsal etkinlikleri iptal etmek ya da başka bir tarihe ötelemek ne yazık ki bir alışkanlık halini aldı. Buna ilişkin geçmişte çok sayıda örnek yer aldı ve bu gidişle de çok sayıda örnek yer alacak gibi görünüyor.
Bu uygulamalar bazen yerel yöneticiler, bazen devletin üst basamak yetkilileri, bazen de düzenleyiciler tarafından gerçekleştiriliyor.
Kültürel-sanatsal etkinliklerin iptal edilmesini ya da ileri bir tarihe ötelenmesini -benim gibi- çok sayıda sanat adamı ya da sanatsever doğru ve uygun bulmamaktadırlar. Bu nedenle düşünceleri bu yazı ile dile getirmek istiyorum.
Kültürel-sanatsal etkinlikler yolu ile toplumumuzu oluşturan bireyler evrimleşmekte, sorumluluk sahibi birer yetkin yurttaş olmaya yönlenmektedir. Yetersiz eğitimin çarpık birer ürünü olan kalabalık bir rasgele insan grubu olmaktan çıkmakta, sanat yolu ile eksik kalan bireysel evrimleşmelerine daha bir yönlenmekte ve giderek üreten, vatanı için sorumluluk taşıyan kişiler olmaktadırlar.
Elbette, bu noktada şu karşı koyuş ile karşılaşabiliriz: “Üretilen sanatsal verimler gereken yeterliliği taşıyamadığından çok büyük bir faydası görülmemektedir. O halde bunun tartışılması bile gereksizdir.” Bir noktaya kadar doğru olan bu sav, sanat kurumlarının doğru yönetilmesi, hükümetlerin birer sanatsal politikaları olması ve bu politikanın doğru saptanması ile olumluya çevrileceği düşüncesiyle temelden çürütülebilir. Bizlerin görevlerinden birisi de -tam da bu nedenle- mevcut kurumları yaşatmak, mümkün olduğunca işlevsel kılmak ve hatta bazı küçük düzeltmeleri de sağlamak şeklinde olmalıdır. Bu dönem aşıldığında ayakta kalmasını sağladığımız kurumların ciddi atılımlar yapacaklarına emin olmalıyız.
Sanat kurumlarının etkinliklerini iptal etmek ya da ötelemek bu kurumları işlevsiz bırakmak anlamına geldiğini düşünüyoruz.
Etkinliklerin izleyici sayısı özellikle son onbeş yılda giderek artan bir ivmeyle düşmüş, etkinliklere etkin olarak bilet alarak giden -yani karşılığını ödeyen- sadık izleyiciler çeşitli nedenlerle bu alışkanlıklarını bırakırken verilen iptal ya da öteleme kararları izleyici miktarında daha da azalmalara neden olacaktır. Bu azalmanın nedenleri arasında maddi zorlukların artmasının yanısıra kalabalık gruplar arasında bulunma korkusu, yani terör başta gelenlerdendir. Etkinliklerin kalitesinin düşük oluşu da izleyici sayısında azalmaya yol açan nedenlerden birisidir.
Türk toplumunun yaşadığı terör travmasına olumsuz bir şekilde katkıda bulunacak iptal ya da erteleme kararlarının bundan böyle verilmemesi en içten gelen dileğimizdir. Yoksa bu travmatik ortam daha fazla kaşınacak, sokak söylentilerinin artmasına yol açacak ve toplumun olumsuz yolda ayrışmasına katkıda bulunacaktır.
Görevi terörle mücadele olan yetkililer verdikleri kararlarla terörün ekmeğine yağ sürdüklerini düşünüyoruz. Eğer herhangi bir istihbarat ya da uyarı varsa kararlı ve ciddi önlemler alınabilir.
Yetkililerin taşıdıkları sorumluluklara uygun davranmaları en içten dileğimizdir. Halkımızı ileriye taşıyacak ve iyiye, güzele, doğruya taşıyacak etkinliklerin zamanında ve kararlılıkla yapılması terörle mücadeleye en uygun davranış biçimi olacaktır.
Tuğrul Göğüş
Adana - 06.01.2017