Arif Sağ Röportajından seçmeler…
Arif Sağ Aydın Doğan Ödülü'nü alması üzerine Murat Meriç ile bir röportaj gerçekleştirdi. Bu röportajda popüler bir Türk müziği sanatçısının şimdiye değin dile gelmemiş birçok Türk müziği noktası ilk kez bu kadar açık, yalın ve objektif bir dille gündeme geldi. Aktarmadan edemedik…
"En büyük avantajım Alevi bir aileye mensup oluşum. Alevilerde bağlama yoksa ibadet yapamazsın…
Radyo'da birkaç yıl çalıştım, yönlendirmeleri kabul etmediğim için görevimden ayrıldım. Bana neyi nasıl yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Bozulmuş türküleri çalmak istemedim…
Orkestraların temelinde bu yatar. Zayıf olanı, sesi duyulmayanı ya atarsın ya da onunla birlikte hareket etmenin yollarını ararsın…
Evde kendi kendimize kayıt yaptığımız yıllarda küçük mikrofonları söküp bağlamanın içinde bir yere yapıştırırdık. Sahneye çıktığımızda da hoparlörlere bu sesi verirdik ki ses yükselsin. Sonrasında bu gelişti ve elektro bağlama oldu…
Asıl felaket, devletin elini kültüre uzatması. Dokununca bozuyor…
Bizde müziği ‘TRT öncesi’ ve ‘TRT sonrası’ olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Öncesinde yapılan müzik daha saf…
Karacaoğlan’ın böyle bir derdi yok. Piyasa nedir bilmiyor. İş ticarete dönüştüğü anda hesap kitap başlıyor...
Bir sanatçı sahneye çıktığı andan itibaren ilk üç dakikada seyirciyle anlaşamazsa ipin ucu kaçar. O adam o gün o konseri veremez…
Gecekonduda yaşayan insanların mutsuzluklarını alıp sermaye olarak kullanırsan ve onları ağlatan şarkılar yaparsan bu etik olmaz…
İbrahim Tatlıses’i de biz getirdik piyasaya. Sonradan arabeske yönelmiştir ama çok temiz bir sestir, türküleri çok güzel söyler…
Ayakkabısının tokasında pırlanta bulunan hanımlara biz türkü dinlettik ama türkü dinleyeni de ayakkabısının çamuruyla o tiyatronun kırmızı halısı üzerinde yürüttük…
İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarındaki akademik anlayış bana göre piyasadaki anlayışla aynı…
Eski İstanbullular ailelerini “Dedem ud çalardı, ninem piyano çalardı” diye övünür ama tek bir insan bağlama çalmakla övünmez. Bağlama hep görmezden gelindi bu ülkede…
Kimi ukala çocuklar bağlamayı alıyorlar, batılı bestekarların klasik eserlerini çalmaya kalkıyorlar. Sen benim bu kadar saf, temiz enstrümanımı alıp nasıl onlarla yarıştırırsın?..
Ben korumaya kalktığımda adım tutucuya çıkıyor. Neyin tutucusu? Sen benim türkülerimi alacaksın, altını üstüne çevireceksin ve ben itiraz etmeyeceğim, öyle mi? Rusya’yı düşün. Dünyanın en büyük bestecileri oradan çıkmış, kocaman bir ülke ama bir yandan 'balalayka'sını korumuş, çağdaş müziğini onun üzerine kurmuş…
Ahmet Adnan Saygun’un yaptığı türkü düzenlemeleri kötü müydü? Hayır. Onları anneme dinletemezsin ama. Dinletemediğin zaman da bir özelliği olmaz. Kendi müziğinden kopmadan, ondan ödün vermeden, kendi çalgına öcü gibi bakmadan ilerlersen yaptığını herkes dinler. Neden Rusya’daki konserler tıklım tıklım doluyor? Kendi müziğinden kopmamış çünkü yapan."(1)
___________________________________________________
(1) Bir Bağlama Efsanesi… Murat Meriç Hürriyet Gazetesi Kitap Sanat Eki, 29 Mart 2018
http://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/bir-baglama-efsanesi-arif-sag-40788136