(Bu yazı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 3-5 Mart 2017 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen III. Millî Kültür Şûrâsı Müzik Komisyonu'nda tebliğ olarak sunulmuştur.)
İkiz Sanat… Fırat Kızıltuğ
TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ
Ailede Müzik Eğitimi
Eğitim süreci bir eşkenarüçgen gibi düşünülmelidir. Bu üçgenin iç açıları eşittir. Aynı şekilde kenar uzunlukları da eşittir. Kenarlardan biri ve en önemlisi Ailedir. Eğitim sıhhatli bir şekilde orada başla-malıdır. Çekirdek ailenin ortak şarkıları olmalı, zaman zaman aile şarkı söyleyerek birliğini sağlama konusunda önemli bir aşama kaydetmelidir. Büyüklerden biri mutlaka enstrüman çalmalıdır. Çocuklar, evdeki bu canlı uygulamadan çok etkilenir. Hatta torunlar ve akraba çocuklarında da heves ve arzu uyanabilir. Bu şartlara kavuşan doğuştan yetenekli bir çocuğun Dâhî olmayacağını kimse kestiremez. Zincirin kopmaması gerekir Pek çok üstâdın evlerinde ve geçmişlerinde müzik faaliyeti içinde doğdukları kesin bir olgudur.
Ailede KONSERVE MÜZİK müzik yerine canlı icrâ alışkanlığı geliştirilmelidir.
Son yetmiş yılda, transistörün keşfiyle ses âletlerinde büyük değişiklikler oldu. Müzik bulmak son derece kolay ve ucuz hale geldi. Buna mukabil müzik kalitesi müziğin sanat değeri çok alçaldı. Elektronik, büyük sermaye üretti ama seviyeyi çukurlara düşürdü.
Dedelerin,teyzelerin amcaların, ağabeylarin tanburları, udları, kaanunları hatta çöğürleri duvardan indiği için bu yoksunluk azmanlaştı. Ablaların, piyanoları, armonyumları, akordeonları ortadan kalkalı evlerde müzik, beyaz ekran ve FM. İstasyonlarının çığırtkanlarına kaldı.
2- Eşkenar üçgenin yan kenarı okuldur. Kapsamlı bir müfredat, belli amaca yönelik, gelişimi öngören, çağın gereklerine, Millî ve Kültür Yapısına uygun Eğitim. Aileden bahsederken ortak şarkılardan bahsetmiştim. Okulların da ortak şarkıları olmalıdır. Bu şarkılar hayat boyu unutulmayacak kalitede olmalıdır. Orman şarkıları,deniz şarkıları Karne şarkıları, mezuniyet şarkıları, tabiat şarkıları, “Aç kapıyı Bezirgânbaşı” sözleriyle başlayan bir tekerleme ve oyunu da vardır. Bu tekerleme, UŞŞAK makamında ve 8/8 lik müsemmen ve artı 5/8 lik Türk aksağı usûlüyle ölçülmüştür. Bütün Türk dünyasında çocukların severek söyleyip oynadıkları oyundur. 18.yüzyıldan beri benzeri bestelenememiştir.
3-Üçgenimizin üçüncü kenarı çevredir. Aile ortamı, ne kadar doğru olursa olsun, Okul ne kadar mükemmeli ön görürse görsün; sonuç veremez. Eğitim Uyum içinde olmalıdır.
B- Müzik Eğitimi ile ilgili düşünceler
Eğitimle, öğretim öteden beri karıştırılmıştır. Bir bireye, 100 birim bilgi aktarırsınız. Bu bilgi, bireyin yapısında işlem görür. Alışkanlıklar ve davranışlara etki eder. 100 birim bilgiden 6-7 si (%6-%7) kalırsa eğitim başarılıdır.
Eğitimi, müzik öğretmeni uygulayacaktır. Bu öğretmen, bir enstrümanı çok iyi icrâ eden biri olmalıdır. Öğrencilerin heveslerini ve estetik zevklerini, heyecanlarını ve sanat alışkanlıklarını temellendirecek vasıfta olmalıdır
Müzik öğretmeni çok düzgün Türkçe konuşmalıdır. Edebî sanatları bilmeli, şiir sanatından müzik kadar anlamalıdır. UNUTMAYALIM Kİ, TÜRK MÛSİKÎSİ TÜRKÇENİN İKİZİDİR.
Müzik faaliyetlerinin, sözlü uygulamalarında, açıklamalar yapılmalı, sözlerdeki edebî sanatlar seviyeye göre açıklan-malıdır. Eserler ezberletilme-lidir, yenileri eklendikçe hatırlanmaları sağlanmalıdır.
Sözlü müzik parçaları, çocuk gelişimi safhaları göz önüne alınarak seçilmelidir. Süt Çağı, Oyun Çağı,Yeniyetmelik Çağı, ilk Gençlik Çağı; dikkate alınmalıdır. Çocuk psikolojisi, öğrretim metodları, genel psikoloji ve genel sosyoloji ile, Eğitim sosyolojisi, müzik eğitiminde de ön plânda yer alma-lıdır. Yani eğitimcinin Pedagojik Formasyonu eksiksiz olmalıdır.
Makam hiyerarşisi gözetilmeli, usullerin doğru öğrenilmesine özen gösterilmelidir.
Müzik eğitimi eğlence ile karıştırılmamalıdır. Çok ciddiye alınmalıdır. Müzik disiplini içinde uygulama yapılmalıdır. Eğlence ve haz duygusu eğitimin sonucu ortaya çıkacak şekilde ayarlanmalıdır.
Şarkı veya türkülerimiz oynanmamalıdır. Unutulmasın ki, müzik insan ruhunun gelişimini sağlayan manevî sanat dalıdır. Oyun ise vücudun dış yüzeyi ile ilgili ve maddîdir. Ritmik Jimnastik, çeşitli oyunlar, spor, maddî bünye ile ilgili faaliyetlerdir. Müzik Sanatı ise,-bütün sanatlar gibi psikolojik gelişimi sağlar.
b- Müzik öğretmeni resim sanatından anlamalı ve müzik sanatına atıflar yapabilmelidIr.
c- Müzik öğretmeni, Mimarî sanattan da anlamalı, minyatür, nakış, hat sanatı, ebrû sanatı hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
d- Ülkemizde en büyük sorunlardan biri de enstrüman imalâtı, ithali konusunda ortaya çıkmaktadır. İlkokul seviyesindeki çocukların kullanabileceği enstrüman dikkatle seçilmelidir. Son zamanlarda Uzak-doğu menşeli, çok ucuz, o nispette çok kötü müzik âletleri piyasayı işgal etmiştir.
e- Aynı şekilde klâvyeli elektronik çalgılar da yine fazla miktarda ülkemize girmekte ve zevksizliği körüklemektedir. Bu sabit perdeli çalgılar, kesinlikle Türk Mûsikîsi eserlerinde kullanılmamalıdır. Hiçbir makamımız, yaylı sazların dışında, batı âletleri ile icrâ edilemez.
f- Okullardaki müzik kursları, sonuçsuz çabalarla öğrencileri oyalamaktadır. Yıllar geçtikten sonra âletler hurdaya çıkmakta, hatta antipati uyandırmaktadır.
4- MÜZİK SANATÇISI YETİŞTİRİLMESİ HAKKINDA DÜŞÜNCELER
a- Okullar, yetkili uzmanlar tarafından taranmalı ve seçilen yetenekli çocuklar, pilot okullarda özel şartlarda eğitilmelidir. 5 yaşında müziğe başlaya-bilen çocuk, 20 yaşına geldiği zaman, müzik faaliyetlerinde yerini alabilir. .Konservatuarlar üniversitelere bağlı kurumlardır. Lise mezu-nu gençler, ÖSYM den aldıkları puanlara göre, bir yetenek sınavı ile kabul edilmekte, 3-4 yıllık bir eğitimden sonra, okullara dağıtılmaktadır. Bu mezunların müzik öğrenmeleri imkânsızdır. Bu vasıftaki öğret-menleri, hiç olmazsa, branşlarında sürekli olarak yaz kurslarında eğitmeli ve inkişaf etme-leri sağlanmalıdır. 25 yılda bir müzissyen yetişir. Bir müzisyen, repertuarı kadar müzisyendir.
c- Müzik yayınları da başlıbaşına bir meseledir. Kitap yazımı ve nota üretimi bilgisayar aracılığı ile çok kolaylaşmış ve sıhhatli hale gelmiştir. Yalnız, bu kolaylık problemleri de ortaya çıkarmıştır. Müziğimiz, sadece şarkı üretimi durumuna düşürülmüştür. 3 dakikalık şarkılarla programlar yürütülmekte, şarkılar, bilhassa televizyonlarda oynanarak icra edilmektedir. Işık ve renk efektleri müziği gölgelemek-tedir.
1- MÜZİK DİNLEYİCİSİNİN EĞİTİMİ
Burada çok büyük bir problem de dinleyici meselesidir. Dinle-yicimiz, hoşlanmayı, anlamak zannetmektedir. Biraz duyguyu bilmek olgusu ile karıştırmak-tadır. Konser faaliyetlerinde açıklamalar yazılı ve sözlü ola-rak uygulanması mecburiyeti vardır. Konser âdabı, kültürü, alışkanlığı başlı başına bir uzun eğitim konusudur. Dinle-yicilerden daha çok müzisyen-lerin dikkat etmeleri gereken hususlar vardır.Kaliteli dinleyicinin talepleri, müziğimizin gelişimine çok etki edecektir. Dinleyicimiz, zor beğenir ve tenkid edebilir durumda olmalıdır. Müzik icrâcıları bu kaliteli dinleyiciden oluşan kamuoyu karşısında kendisini iyiye ve güzele ulaşmaya mecbur hissetmelidir.
MÜZİK DÜŞÜNCESİ VE FELSEFESİ
Müzik sadece işitilen bir sanat değildir. İşitme duygusu vası-tasıyla düşünce boyutuna yetenek sahibi kimselerde, sanatkârlık seviyesine ulaşabilen, daha ileri seviyelere çıkıp artistik yorumculuğu idrak ede-bilen bir sanattır.
Öyle müzik icrâları vardır ki, daha önce yapılmamış, daha sonra da uygulanması mümkün olmayan müstesnâ eserlerdir. Literatürümüzde böyle nümuneler vardır. Her yaştan müzik dinleyicisine tanıtımı sağlanmalıdır.“Marifet, iltitafata tabidir” sözü bu hakikatın ifadesidir.
Bostancı / 5 Şubat 2017