Fransız yönetmen Gaspar Noe, sarsıcı Irreversible/Dönüş Yok'daki film dilini Climax'te de devam ettirmiş. Irreversible'daki uzun, tiksindirici tecavüz sahnesi ve Paris'in şiddet dolu şeytani mekanları ile izleyiciye neredeyse bedensel bir rahatsızlık da veren Noe, böylelikle kimi izleyicinin sinema salonunu terk etmesini sağlamıştı.
Bir grup dansçı gencin sangria kokteyline katılan LSD'nin etkisi ile giderek kabusa dönüşen ortamlarını filme alan Noe, neredeyse baştan sona tek plan çekimle olup biteni zamansal/mekansal bir bütünlüğe oturtarak gerçekçiliği arttırmış.
Film oldukça donuk ve hatta sıkıcı, yer yer kitch bulduğum dans sahneleriyle başladığından kötü çekilmiş bir Fame replikası mı geliyor diye sormamı sağladı. Ancak LSD'nin giderek kendini göstermeye başlaması ve gençlerin kendilerindeki değişikliği hissetmeleri filmin başladığı an oluyor. Birbirinden saçma, delice, şeytani ve rahatsız edici LSD patlama sahnesi dans mekanını ve koridorlarını bir anda korku tüneline çeviriyor.
Irreversible'da da işbirliği yaptığı Thomas Bangalter (Daft Punk) başta olmak üzere club ve progressive club müziklerindeki güçlü bas ve davul efektlerinin insan bedenindeki etkisi/temsili filmde önemli bir detayı oluşturuyor. Alkol ya da uyuşturucu olmaksızın bile yüksek sesle dinlendiğinde bedende cinsel noktaları uyarma potansiyeli olan bu müzikal etkinin filmdeki şeytani unsurlardan biri olarak kullanıldığını görüyoruz.
Zaten Noe, kullandığı müzikleri ve sahiplerinin ismini büyük puntolarla filme sabitleyerek bir nevi suç ortaklarını (?) da ifşa etmiş oluyor. Toplu LSD patlaması sahnelerinin birine Daft Punk'ın Rolling&Scratching'ini yerleştirmek müthiş bir fikir. Normalde de sıradan popüler müzik dinleyicisinin tahammül sınırlarını zorlayan ve bana göre gerçek Daft Punk'ı temsil eden bu parça ancak bu kadar yerinde kullanılabilirdi.
Bir müddet yuvarlanan (rolling) gençlerin ardından scratching (kendini çizme, yaralama) aşamasına dek gelmesini daha iyi anlatacak müzik yoktu herhalde. Bu arada, Müslüm Gürses konserlerinde kendini jiletleyen gençlerin de uyarıcı maddeler ile hızlanan kan akışlarını yavaşlatarak patlamaktan (çatlamaktan) kurtulduklarını, bunun bir içgüdü olduğunu, çok yorulan atların da bacaklarını ısırıp kanatarak aynı yöntemle hayatta kaldıklarını hatırlatayım.
Noe'nin bu iki filmindeki ortak nokta kanımca beden. Yönetmen, Foucault sosyolojisindeki beden kavramsallaştırması üzerinden okunabilecek sayısız göndermeyi kullanmış iki filminde de. Kilise başta, tüm iktidar ve hegemonik unsurların insan ruhu kadar beden üzerinde de bir kuşatma hedeflediğini vurgulayan Foucault "Deliliğin Tarihi" adlı eserinde Avrupa'nın 17.yy'nı "Büyük Kapatılma" dönemi olarak adlandırmıştı. Deliler, fakirler, evsizler, eşcinseller vb "normalin dışında" ve bir şekilde ötekileştirilmiş kişilerin Hópital Générale (Genel Hastaneler) denen ve aslında tıbbi yardım mekanları olmayan gayrı resmi hapishanelere kapatılması iktidarların güçlerini insan bedeni üzerinden de inşasına bir örnektir. Böylelikle kilise ve sonrasındaki seküler sanayi toplumları insan bedeni üzerindeki tahakküm saplantısı/stratejisi nedeniyle önemli bir ortaklık ve süreklilik göstermiştir.
Climax'deki dans salonu 17.yy Hópital Générale'lerin temsili bir mekan olup kapatılmışların yer yer isyan ettiği, tekrar tekrar delirdiği ve kontrolden çıktıkları bir mekana da dönüşüvermektedir. Elbette tek bir farkla, gençler dans salonuna kendi rızaları ile gelmişlerdir, ancak bu durum kapatılma olgusunu daha da korkunç hale getirmektedir. Rıza ile kapatılma ve kendi cehennemine teslim olma. "Doruk" anlamına gelen Climax kelimesi, ki bir müzik terimi olarak da kullanılmaktadır, uyuşturucu ile gelinen bir doruk noktasını temsil ettiği kadar kapatılmış, hapsedilmiş bedenlerin içinde kalan enerjinin dans, alkol ve uyuşturucu bahanesi ile patlamasını da temsil etmekte. Ancak bu isyan da tutucu, dizginleyici iktidara karşı geleyim derken, iktidarın gayrı resmi ortakları olan karanlık odakların (uyuşturucu sektörü) çukuruna düşmekten kurtulamıyor. Bu durumda Climax resmi ve gayrı resmi iktidarlar tarafından kuşatılmış ruh ve bedenlerin bir nevi intiharını konu edinmiş oluyor. Dansçı gençler (kurbanlar) ve dans salonu (sunak) müzikle buluştuğunda antik ayinler ve modern dans salonları arasındaki fark da silikleşiyor, dans; bedenin isyan temsili ve geçici bir özgürlük simgesi olarak belirginleşiyor ve sanatsal/etik statü bakımından sorgulanıyor.
Bedenin dizginlenmesi ve arzuya yakın tabiatının kontrol altına alınması gibi tarihsel bir ülkünün günümüzde iyice dağılıp gitmesine tokat gibi bir eleştiri de getirmiş yönetmen kendince. Filmleri bağlamında korkutucu ve tuhaf bir adam olduğunu düşünebileceğimiz Gaspar Noe, Climax filminin eğitici bir film olduğunu ve çocuklara özellikle izlettirilmesini tavsiye ediyor. Bence haklı. Gittikçe bir korku filmine dönüşen Climax, bırakın alkol ya da uyuşturucuyu, meyve suyundan bile korkmayı sağlayabilir. Bu bağlamda Noe, dili bir yana, muhafazakâr bakışla da bilinçli ya da bilinçsiz şekilde kesişiyor.