Samida acapella müzik gruplarımız arasında son dönemde icra ve videoları ile dikkat çekmeye başladığı kadar geleneksel müziklerin modern icrası noktasında da belli teorik tartışmalar için ilham verici olmaya başladı. Samida’nın kardeş grubu Gürcü kızlardan mürekkep Trio Mandili bu tartışmalarda kültürel, estetik, icra ve repertuar benzerlikleri nedeniyle kaçınılmaz olarak mukayeseler yapmamızı gerektirecek bir başka grup. Bu iki grubu dinlemediyseniz yazıyı okumadan evvel dinlemenizi öneririm.
Final cümlesini başa alarak başlamak istiyorum: Trio Mandili ne kadar doğal ve iddiasız ise Samida o kadar planlı ve iddialı. Hele o "nasıl da güzel müzik yapıyoruz, of çok güzel" imalarıyla birbirlerini süzüp, gerdan kırıp gülerek şarkı söylemeleri. Su balesi yapan kızların sudan gülerek çıkmaları gibi...
Cümle/motif sonlarında spontan icra ve halk müziği tavrını zorlayan ve denk düşsün diye gösterilen aşırı titiz kalışlar bir yana, öyleymiş gibi görünsün diye doğal mekân ve gündelik yaşamda çekilmiş videolar cabası. Ev ya da orman gibi doğal ortamlarda ortaya konan ancak defalarca akademik titizlikle prova edildiği anlaşılan icralar yeni bir stil olma derdinde olabilir. Ancak "prova edilmiş doğallık" ifadesindeki oksimoron durum icraya ve dinleyicinin alımlamasına da aynen yansıyor. Çünkü onca yetenek ve çabaya rağmen çok bilinmiyor olmaları halkın "çoksesli acapella" müzikten anlamaması ile değil, bu tür zorlamaların samimi gelmemesi ile de ilgili olabilir. Dikkat çeken bir başka husus da doğal ortam videolarında kentli/günlük giysilerle, stüdyo ortamında ise kimi zaman etnik giysilerle görünmeleri. Özellikle Kalan Müzik etiketli videolardaki etnik giysi tercihi, Kalan Müzik’in etnik müziklere verdiği yer, önem ve prodüksiyon anlayışına paralel olarak, Doğu Karadeniz ve Gürcü kimliğinden mürekkep paylaşılan bir geleneksel kimliğin vurgulanmasında işlev görüyor. Armonik yapıları öne çıkarmak adına bazı eserlerin olduğundan daha düşük tempoda icra edilmesi, mükemmelleştirilmiş artikülasyonlar da modernleştirilmiş/düzeltilmiş halk müziği anlayışımızın geleneksel icra stiline direnen başka bir formunu oluşturuyor. Özellikle Doğu Karadeniz'de çoksesli icra gelenekleri olsa da -ki Trio Mandili de kültürel olarak o daireye dahildir- Samida o anlayışın dışında bir Protestan müziği disiplini ile şarkı söylüyor. Trio Mandili’de duyduğumuz dem sesi üzerine inşa edilmiş armoni anlayışı ile Samida’nın polifoni anlayışı da farklı. Yani çokseslilik anlayış ve tekniği bakımından da Samida yüzü batıya daha dönük. Üyelerin saç, modern giyim ve makyajlarının verdiği kentli imajı da buna eklendiğinde işitsel, görsel, estetik, icra ve tavır bakımından oldukça karmaşık bir yapı karşımıza çıkıyor. Bu yapıyı eklektizm ya da senkretizm üzerinden ele alırsak post-modernizm, küreyel müzikler, müzikte modernleşme maceramız vb. temalar işe koşulabilir. Tüm bu olası kavramsal tartışmalarla konuyu derinleştirmek mümkün olsa da Samida sadece yukarıdaki gerekçelerle bile hem bölgesel hem de genel olarak bir “bağlamsal estetikten kopuşu” içeriyor. Belli açılardan benzer bir değişim Trio Mandili’de de görülüyor. Ancak bana kalırsa bu değişim Trio Mandili’de sadece video prodüksiyonlarında yapılan görsel bir değişim. Yerel icra, ağız ve tavırlara bağlı kaldıkları dikkatten kaçmıyor. Bu bağlamda değişim rüzgarıyla savrulmak ile değişimin kontrolünü elinde tutmak arasında bir fark ortaya çıkıyor. Tekrarlamakta zarar görmüyorum: “planlanmış/prova edilmiş doğallık” hiçbir zaman ve hiçbir yerde çalışmıyor, işe yaramıyor. Dolayısıyla müzik bir icra meselesi olmaktan ziyade arkasındaki düşünüş biçimi ile kendini var ediyor.