S.R.Arjana’nın Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Batı Tahayüllünde Müslümanlar” başlıklı etkileyici çalışmasında Batı'nın İslamiyete ve Müslüman toplumlara olumsuz bakışının tarihselliği çok net ve derin analizlerle ortaya konmuş. Oryantalizmin müslüman canavarları ve özellikle de Türk Canavarlar'ı inşası pek ilginç. Hatta kitapta Türk Canavarlar'a özel bir bölüm bile açılmış. Yani canavarlar içinde özel bir yerimiz olduğu kesin. Bu bağlamda tanımlanan beş gotik canavardan biri olarak Dracula'nın Osmanlı-Türk ve müslüman köken üzerinde inşa edilen kimliğinin analizi çok heyecan verici.
Edebiyat, resim, heykel, sinema başta sanatta bu imgelerin nasıl kurulduğuna ilişkin örnekler bizdeki öz-oryantalistlerin "aslında canavar değiliz" savunusuyla davrandıklarını düşündürüyor. Burhan Altıntop'un ünlü "Ben de Nişantaşı çocuğuyum" repliğindeki duygunun ta kendisi.
İlginç şekilde Batı'nın bu canavarlaştırma sevdasında Türk Müziği'ne sanıldığı kadar yer vermediği, bilakis çoğu zaman heyecan verici, ilginç, enerjik bile bulduğunu biliyoruz. Buna rağmen müzik alanındaki reformlarımızda bir "iç-canavarlaştırma" heyecanı da gözlenebilir. Zamanın ruhuyla bakarsak toleransı hak eden bu "reformist" bakışa sarılan günümüz "homo musicademicus"u kanonik replikant bir cemaat olmanın ötesinde değil maalesef. Müziğin toplumun içinde doğal süreçlerle devinmesi değil, kurgulanmış bir müziğin bizatihi ideolojimsi bir yapıya dönüşerek toplumsallaşması beklenmişti ki bu bakış hâlâ güçlüdür. Canavar olmadığını iddia ederken kendinden başka bir şeye dönüşmeye çalışan ancak artık ne ona, ne buna, ne de kendisine benzemeyen birinin "self-monstering" öyküsü bu. Açıkçası Batı'nın burayı nasıl gördüğünün çok da önemi yok. Ancak bu bakışı bağlamı dışında özümseyip pratiğini buna göre çizen, eylemlerini farkında olarak/olmadan canavar olmadığını kanıtlamak üzerine oturtan, kendisini kendisine canavarlık iddiasını atana benzemek suretiyle ispatlamak zorunda hisseden ve bunu da modernleşme, sekülerleşme vb. her dönemin geçer akçesi kavramlarla gerekçelendiren öz-oryantalistler esas sorun. Bu anlayışın en güçlü ve hâkim olduğu saha şüphesiz müzik eğitimi sahasıdır. 1 Kasım 2019 tarihinde düzenlenen "Kuruluşunun ve Eğitime Başlamasının 95. Yılında Musiki Muallim Mektebi Çalıştayı" bu bağlamdaki öz-oryantalizmin katılımcıların bir kısmının büyük bir özveri ve sabır ile şahitlik ettikleri bir geçit törenine sahne olmuştu. Söz konusu Çalıştay’ın ardından düzenleme kuruluna sunduğum rapor bir sonraki yazıda.