Kitabu İlmi'l-Musiki alâ vechi’l-Hurûfât adlı eserin musiki tarihindeki yerine ve zamanına işaret eden bilgiyi, bir makam ya da terkib tarifinde görebilmek mümkün gibi görünmektedir. Kitabu İlmi'l-Musiki'deki "Nühüft Terkibi" tarifine dikkatinizi çekmek istiyorum. Tüm araştırmacıların bildiği ve neredeyse tamamının gereksiz bir tartışma, karşılaştırma olarak kabul ettiği nühüft tarifini tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum:
"Teşrih-i Nühüft:
"Ehl-i musikar mabeyninde nühüft terkibi için çok mücadele vardır. Zira edvar-ı kadimde tiz dügâh'dan yani muhayyer perdesinden hareket idüb ısfahan yüzünden iner ve hicaz gibi dügâh karar ider. Receb ve Buhûrcuzâde hanendelerin kavli üzre, neva perdesinden hareket idüb ve temam perdeler ile varub aşiran karar ider. Neyzen Ali Hace ve Tanburi Mehmed Çelebi kavli üzre, neva perdesinden hareket idüb rehavi yüzünden rast perdesini bir hoş gösterir ve andan temam perdeler ile aşiran karar ider. Tanburi Koca Angeli ve Tanburi Çelebi'nin kavli üzre neva perdesinden hareket idüb buselik perdesiyle dügâha varıb ve andan temam perdeler ile aşiran karar kılar. Bize cümlesinden sahih olmak üzre Ali Hace'nin kavli görünür. Zira Buhûrcuoğlu'nun kavli neva-yı aşiran dedikleri terkib icra olunur. Angeli kavli üzre Buselikaşiranı hareketinden ber-vechile fark olamaz. Ali Hace'nin kavli anın içün sahih olmak üzre, didim, zira rehavi hareketi ile aşiran karar eylemek sair terkibatın şüphesinden çıkar."[1]
Çok az bilinen ve üzerinde az beste bulunan nühüft terkibinin tarifindeki gereksiz gibi görünen tartışma ve karşılaştırmanın kaydedilmesi sayesinde Kitabu İlmi'l-Musiki'nin telif edildiği dönemin musikişinaslarını öğrenmiş oluyoruz. Nühüf terkibinde adı geçen musiki ehilleri şunlardır ki (Kitabu İlmi'l-Musiki'nin müellifi dışında) aynı zamanda Kitabu İlmi'l-Musiki'nin müellifi de olamazlar:
1. Recep Çelebi ve Buhurcuzâde (Mustafa Itri)
2. Neyzen Ali Hoca ve Tanburi Mehmed Çelebi (Hafız Post)
3. Tanburi Koca Angeli[2] ve Tanburi Çelebi
Nühüft terkibinin tarifinin Ankara Milli Kütüphane'de bulunan A 131 numaralı Musiki Risaleleri'nde ve Hâşim Bey Mecmuası'nda da aynı şekli ile aktarıldığı görülür. İlginçtir ki A 131 numaralı Musiki Risaleleri'nde nühüft tarifinin verilmesinin ardından derkenarda şu not daha doğrusu bir olay not olarak düşülmüştür:
"…nühüft nağmesini neva-yı aşiran deyü Kantemiroğlu dava idüb, lakin nühüft başka neva-yı aşiran başkadır. Ve Buhurcuzâde kail olmayub muaraza idüb neva-yı aşiran olmak meşhurdur. Lakin bu kavl üzre yapılan pişrev içün neva-yı aşiran ıtlak olunub ve Kantemiroğlu'na sukut etmek iktiza eyledi…"[3]
Bâlâda zikr olunan nota göre Buhurcuzâde Mustafa Itri'nin bir peşrev ile Kantemiroğlu'nu susturduğu, başka bir ifade ile nühüft terkibinin bir nevi "neva-yı aşiran" olduğunu kabul ettirdiği anlaşılmaktadır. Bu notun gerçekliği bir tarafa, burada dikkat çekmek istediğimiz asıl nokta Hafız Post, Tanburi Koca Angeli ve Itri gibi musiki ehillerinin arasında Nâyi Osman Dede'nin adının geçmiyor olmasıdır. Nühüft terkibinin "neva-yı aşiran" olmadığına şiddetle karşı çıkan isimlerin başında ise Nâyi Osman Dede'nin geldiğini yine Rabt-ı Tabirat-ı Musiki adlı eserinin şu beyitlerinden öğreniyoruz:
"…Ez cehâlest (cehalet) bes galâd râ rast guft
Beyn-i navâ-yı aşîrân kerde nühüft…" [4]
Nâyi Osman Dede eserinde kısaca "…Cehaletten birçok yanlışı doğru gibi söyledi, Bak! nühüft terkibini neva-yı aşiran yapmış[5]…" Nâyi Osman Dede'nin Rabt-ı Tabirat-ı Musiki'deki cümleleri ile Kitabu İlmi'l-Musiki'deki cümlelerin aynı kalemin Farsça ve Türkçe yansımaları gibi olduğunu söylemek zor olmasa gerek. Üstelik Rabt-ı Tabirat-ı Musiki adlı eserin nühüft açıklamasının hemen ardından yapılan babatahir makamı açıklamasında bu ismi (Babatahir) kendisinin (Nâyi Osman Dede) bulduğunu zikreder. Kitabu İlmi'l-Musiki'de de babatahir makamı, babatahir ismi ile açıkça tarif edilir. Babatahir makamı ile bahrinazik makamının "bazı musikişinaslar tarafından karıştırıldığı" konusu her iki eserde ele alınmış olup, her iki eserin de aynı kalemden çıkmış olabileceği şüphesine daha çok yaklaştırır. Dahası mı? Kitabu İlmi'l-Musiki'de "kör olanın dahi görebileceği" cümleleri ile başlayan ve dügâh makamı ile uşşak makamının aynı makamlar olduğunun anlatıldığı bölümün bir başka edvar, risale ya da mecmuada görmediğimiz cümlelerini, Nâyi Osman Dede mezkûr eserinin (Farsça) şu beyitinde dile getiriyor:
"….Mâ şüma güftim uşşakeş dügâh
Hem der edvar eş neva şü pençgâh"
"Biz size onun, uşşak'ın dügâh oluğunu söyledik[6]…" Bu derece benzer olan cümlelere baktığınızda sizce de aynı kalemin farklı dilleri gibi değil midir? Şu soruyu da sormaya ve olası cevapları dahi irdelemeye devam edelim: Kitabu İlmi'l-Musiki alâ Vechi’l-Hurûfât'ın Müellifi Nâyi Osman Dede olabilir mi?
Haftaya yazarından emin olduğumuz Rabt-ı Tabirat-ı Musiki'deki bazı cümleler ile yazarından emin olamadığımız Kitabu İlmi'l-Musiki'deki benzer ama dikkat çekecek düzeyde benzer cümlelerini ele almaya devam ediyoruz, vesselam.
[1] Yalçın Tura (2001). Kantemiroğlu Edvârı, c. I-II. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
[2] Tanburi Koca Angeli on beş yıl Kantemiroğlu'nun musiki hocalığını yapmıştır!
[3] Nilgün Doğrusöz (2012). 18. Yüzyıl Osmanlı/Türk Müziği Çalışmaları-Musiki Risaleleri (Ankara Milli Kütüphane, 131 Numaralı Yazma). İstanbul: BİKSAD. s. 125.
[4] Fares Hariri ve Onur Akdoğu (1991). Nâyi Osman Dede ve Rabt-ı Tabirat-ı Musiki. İzmir. s. 26
[5] Süleyman Erguner (1991). Kutbi Nâyi Osman Dede ve Rabt-ı Tabirat-ı Musiki. Yüksek Lisans Tezi, s.135.
[6] Süleyman Erguner (1991). Kutbi Nâyi Osman Dede ve Rabt-ı Tabirat-ı Musiki. Yüksek Lisans Tezi, s.134-135.