Müzik tarihimizi daha yazamadık. Biliyoruz ki, bildiğimizden daha çok eskilere dayanıyor. Karanlık bölgeler var. Özellikle Osmanlı dönemi öncesi . GTM hakkında bilinmeyenimiz çok. Çalgılarımızdan bestecilerimize değin. 22 tane müzikoloji bölümümüz var. Bir eksik bir fazla. Sayıdan ziyade işlev arıyoruz. Ve yuvarlak rakamla 200 yıldan bu yana müzik tarihimizle birlikte gelen müzik anlayışlarının çeşitlenmesi. Türk, batı, halk. Hepsi devlet içinde kendine göre kurumsallaşmış ortalama 100 yıl. Hepsinin birbirine karşı red mekanizmaları gelişmiş, geliştirilmiş. Şöyle bir çevreme bakıverdiğimde bu red mekanizmaları içinde zarar görmeyen yok gibi.
Ve demiştim ki: "Akademik müzik hayatımızdaki içsel çatışmalar, o -sinsi- bölünmeler bize tarihimizin bir mirasıdır." Biz 21.yy'da bu mirası artık görüyoruz. Türkiye'de üretilen ne olursa olsun tüm müziklere saygı duyuyoruz.
. . .
Orhan Gencebay Türk müziği içinde uzun yollar katetti ve müzik tarihimizde bir dönem taşı olmayı haketti. Bestecilikten, söz yazarlığına (ki bestelerinin sözlerinin %90'ı, bestelerinin %100'ü kendisine aittir), bağlama virtüözlüğüne, yüzyüze olmasa da kayıtlarıyla yetiştirdiği örnek olduğu bağlama öğrencileri, bir stüdyo müzisyenliğinden çalgılama ve orkestralama ustalığına, Gencebay çoksesliliğine, armonisine ve yine kendisini yetiştirdiği ileri Türk tarihi bilincine (örneğin karşılaştırmalı yerel ezgiler araştırmalarından Harmandalı Zeybeği'ne ta Pencap'ta rastlaması) ve buradaki herkesin, Türkiye'deki hemen tüm müzisyenlerin geleceği, bundan sonraki mecburi ana yaşam unsuru telif hakları mücadelesi...
Can alıcı söylemleri 1828'deki Saray konservatuarı ve 1924'deki Musiki Muallim Mektebi ile 1934 yılındaki “Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kanun Tasarısı”’nın TBMM'de kabul edilmesi ve 1936'da ilk konservatuarın öğretime başlamasında batılılaşma yerine çağdaşlaşma nın temel alınmaması yanlışlığının 10 yıllarımıza malolan ve günümüzde de süren uzantıları.
Ve daha neler, neler…
Canlı bağlama örnek icrasından beste ve seslendirim örneklerinin kayıtlardan sunulmasına değin.
Bu buluşmayı sağlamak için aylardır her iki taraf ile de iştişare içindeydim ve İTÜ TMDK Müdürü Sn. Prof. Adnan Koç ev sahipliği yaptılar.
10 Mart 2016'nın Türk müziği tarihinde önemli bir yeri olacaktır. Bu buluşma tarih söylemlerinde yerini alacaktır.
Sn. Orhan Gencebay'a, TMDK Müdürü Sn. Prof.Dr. Adnan Koç'a ve İTÜ Rektörlüğü'ne teşekkür etmek istiyorum.
. . .
Söze Gencebay'ın sanatçılar için hayati bir konu olarak gördüğü, büyük mücadeleler verdiği ve konservatuarlardan mezun olanlar için de geçimlerini sağlama açısından gelecekte hayati önem arzeden telif hakları ile başladık.
Çünkü görülen o ki hemen tüm konservatuar/sanat/müzik okulu mezunları artık özel müzik alanlarında geçimlerini. En azından bugün için öyle görünüyor
Sonrasında Sn. Gencebay'ın müzik tarihimize ışık tutacak müzik hayatı, serüveni yarım asırlık mücadelesi, her yönden varlığı, sanatçı kişiliği ile devam eden içerik anlamında dolu dolu bir sohbet.
Orhan Gencebay'ın gerek müzik tarihimiz, gerek müzik insanlığı ve kültürel birikim olarak ne kadar donanımlı olduğuna bir kez daha tanık olduk. Bu intiba salondan gelen olumlu tepkilerden de belli oluyordu.
İşte bazı notlar: Fransa'da kayıtlı besteci sayısı 153.000, bizde 30.000, dönen para oralarda neredeyse milyar dolar, bizde anca milyon dolar;
Şöyle diyor: "1950'ler telsiz gelişimi yılları, mikrofonlar, efektler vs. İki tür müzik vardı, sanat ve halk. Müzikler tüm dünyada çeşitlendi. 1960'lar patlama yılları, serbestliğin gelişi. Özgür besteler çıkmaya başladı. Ben 1968 kuşağı içinde yer alırım… Arabesk değil, serbest müzik. Arabeski gazeteciler, magazinciler çıkardılar ki çok yanlış bir tanımdır. Beni Mısır'da bir bilim adamı grubuna soruyorlar ve "Bizimle ilgisi yoktur, Türk müziği yapıyor" cevabı alıyorlar. Batı müziğinde tonaliteyi ikinci plana atan Debussy'nin (1862-1918) bile "Arabesk1-2" besteleri vardır… 1826'da batılılaşma değil, çağdaşlaşma olmalıydı. 1934'de kurulan Musiki Muallim Mektebi'nin içinde Türk müziği olmasını isterdim. 1976'da TMDK'nın bile kerhen kurulduğunu biliyoruz. ben değerlerimizin özgürce değerlendirilmesinden yanayım. Bestelerimde, müziğimde kuralsız değilim. Ahmet Adnan Saygun Leyla ve Mecnun film müziğimi dinlemiş ve şöyle demiş: 'Orhan Gencebay batı müziğiyle ilgilenseydi, büyük bir besteci olurdu.' Ben Türk müziği insanıyım."
Bir Gencebay çalgılama ve orkestralaması. Eserlerinde kornodan obuaya, bozukiye geniş bir -yerinde- çalgı kullanımı.
Yaylı kayıtlarında çektiği icra sıkıntıları ve senfoni/opera müzisyenlerinin icra etmesi, Sadece Gurbet'te çoklu bağlama kullanımı, Çoban Kızı'nda jaz doğaçlamaları, Leyla Mecnun film müziğinde büyük ikili kakışımları, Nihavend Uvertür'ü, Her zaman bakarken mavi sulara'da (1968) mahur makamı, tipik vals temposu, bozuki, vibrafon kullanımı, film müziklerinde çello/kanun kombinasyonunun ilginçliği, Batsın bu dünya'nın ilk halindeki İspanyol flamenko gitar sololar, usullerin ilginç kullanımı 3+2+3 gibi, GTSM karakterli eserleri, Diriliş'te kendi icra ettiği dombra girişi, batı ve Türk çalgılarının adeta bir sentezi olması, diyapazonu esas alarak dünyayla entegre olması,Türk stüdyo kayıt tarihinin canlı tanığı ve adeta hocası kimliği, stüdyoları okul gibi değerlendirmesi, dünya müzikleriyle entegrasyonu ve Harmandalı zeybeğinin hemen aynısını Pencap'ta rast gelmesi ve son bestelerinin son dizesinde Bedensiz aşk'ta "Gencebay", Canım Türkiyem'de "Orhan" şeklinde ilk kez mahlas kullanması.
Müzik okullarında üç konuya önem veriyor: 1- Mirası korumak, 2-Mirası bugüne taşımak, 3-Kendimizi dünya insanı olarak görmek.
Ve dünya özetlemesi: Newton çarkı'nın durduğunda çok renkli, döndüğünde tek renkli görünmesi.
"Kimsenin piyasayı küçük görmemesi" dileği.
Gencebay'ın eserleri söz olarak incelenmiş görünse de müzik analizi henüz yapılmadı. Bu analizden bu topraklara özgü yeni bir armoni, yeni bir çalgılama orkestralama tekniği için önemli tesbitler çıkabilir.
Ve İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'ndaki bu tarihi buluşmada hemen herkes tanık oldu ve anladı ki Gencebay Türk müziği / Türk kültürü için büyük bir kazanım. Ve müzik eğitimimizde yıllarca yanlış aktarılan bir Orhan Gencebay oldu. Söyleşide salondan edindiğim sonuç şuydu: "Biz O'nu tanımıyormuşuz..."
Orhan Gencebay ile Söyleşi etkinliğinin sonuda ustanın bağlamasını ve "Orhan Baba" diye isimlendirilen divan bağlamasını çalmaya başladı ki herkesin nefesini tuttuğu, hemen herkesin kamerasını açtığı andı. Açış ardından Balıkesir Bengisi ve Şereflikoçhisar Zeybeği'ni seslendirdi. O ajilite, virtüöziteye, o müzikaliteye, müziğin Gencebay parmaklarından, gönlünden çıkan güzelliğine çoğu insan ilk kez tanık oluyordu.
Bu İletişim çağında yüzeyselliğe, bir iletişimsizliğe daha son veriliyordu.
Ayhan Sarı
Etkinlik haber: http://www.musikidergisi.com/haber-4465-orhan_gencebay__ayhan_sari_soylesisi_itu_turk_musikisi_devlet_konservatuarinda..._.html
Bir hayranının etkinlik izlenimleri: http://www.orhanabi.net/forum/threads/orhan-baba-ile-s%C3%B6yle%C5%9Fi.4446/
Musiki Dergisi etkinlik sonrası haber: http://www.musikidergisi.com/haber-4468-orhan_gencebay_itu_tmdkda_idi%E2%80%A6.html