Geleneksel Türk müziğinde ve yakın coğrafyamızda yaygın olarak kullanılan “ud” çalgısına hemen herkes aşina iken Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamlarından biri müzik güncemizde adıyla/sanıyla ön plana çıktı: “Şeyh Salman el Ud” …
Salman el Ud eğer küçük bir motosikletin arkasına binip gezmeseydi “ud” isminin şeriatla yönetilen bir ülkenin insanına, üstelik sonradan “Şeyh” olacak birine verilebileceğini öğrenmemiz zaman alacaktı. Bilgi artımı uzun bir süreç. Tabii ki bilgiyi görme yetisini kazanmış olmak da önemli…
Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamlarından Şeyh Salman el Ud (Sheikh Salman al Ouda*), trafikten kurtulmak için kutsal mekanları küçük bir motosikletin arkasında gezerken görüntülendi ve bu görüntü Twitter’de yayınlandı.
Tartışmalar çıktı: Bir Şeyh motosiklet arkasında oturur muydu?
Fotoğraf kısa zamanda yayıldı.
İngiliz Guardian gazetesinden Brian Whitaker’ın blogunda yer verdiği Sünni din adamı Hamid el Mecid’in bu konudaki görüşü şöyleydi:
“El Ud’un motosikletle gezmesi caizdir. Dini alimler ve öğrenciler, Hz. Muhammed’in utanç bulmayacağı bazı olaylardan, davranışlardan mahcup oluyor. Bu, bazı din adamlarının diğer dinlerin temsilcileriyle bir araya gelmesi gibi durumları da kapsıyor. Hz. Muhammed, diğer din adamlarıyla da bir araya gelirdi.”
Konu bizi daha çok geleneksel müziğimizde kullanılan ud çalgısını çağrıştırması dolayısıyla ilgilendirdi.
Türkiye’de ud çalanlar arasında “ud” kelimesinin Arapça “ağaç, öd ağacı” anlamına geldiğini bilmeyenler bulunabilirdi.
Dolayısıyla da Suudi Arabistan’da “El Ud” isminde bir insanın, üstelik de şeyh kimliğinde bir kişinin varolabileceği buradan bakıldığında pek de olası görünmüyordu.
İslamiyetde çalgı kullanımı hala tartışılırken Suudi Arabistan gibi Şeriat hükümlerinin geçerli olduğu ülkede bir çalgı ismi insana verilebilir miydi?
Gitarın da atası olan ud’un Endülüsler zamanında İspanya’ya-İspanyolca’ya “la uda”; oradan Fransızca’ya “la ud” aktarımı neticesi -16.yy’dan itibaren- “lağuta, lavta” şeklinde çıkmasına; 18.yy’da besteci Joseph Haydn’ın lavtayı senfonik orkestradan dışlamasına değin gerek Avrupa çoksesli sanat müziği, gerekse meistersinger, trubadur gibi Avrupa halk ozanlarının elinde kazandığı halk çalgısı kimliği ve 19.yy’da bize dönüş yaparak GTM’ne perdeli olarak girmesi, “ud” kelimesinin -hem Avrupa, hem de geleneksel Türk müziğinde kullanımı açısından- önemini ortaya koymaktadır.
Ud kelimesi şimdi Suudi Arabistan’da şeyh kimliğinde bir zatın ismi olarak karşımızda çıktı.(1)
Yakın kültürel coğrafyamıza biz mi uzak kalmıştık, yoksa uzak mı bırakılmıştık?
. . .
Türkiye kültür insanlarının el yordamıyla kültür çıkarımları, yol bulmaları devam ediyor.
Türkiye'nin “Osmanlı şefkatçiliği” hayali artık daha çok düşüne geliyor, gelmesine...
. . .
Taş ile dolu bir bardağın taşları arasındaki boşlukların doldurulması ayrı bir önem taşıyor ki kültürel coğrafyamızdaki “Şefkatçiliğimiz” rağbet bulsun.
Sözkonusu boşlukların dolmasında çalgılarımız ve müziğin oynayacağı rolü düşünüyor, hayal ediyor “yazıyoruz” yıllardır; Batı senfonik orkestrasına alternatif yepyeni bir tınıda ve repertuarda Asya’dan Balkanlara ortak kültürel coğrafya çalgılarından oluşturulma, uluslararası çoksesli müziğe hitap yetisi bulunan oda müziği grupları / topluluklar / orkestralar gibi…
Atalarımız konuyu dillendirmişler.
Demişler ki:
“Sözü söyle alana, kulağında kalana”… (**)
Ayhan Sarı
_____________________________________
(*) Şeyh Salman el Ud Youtube görüntüleri için bkz:
http://www.youtube.com/watch?v=4Fhxu0hTBvg&feature=relmfu
(1) Haber: http://www.hurriyet.com.tr/planet/21829195.asp
______________________________________
(**) Bu yazı 02 Kasım 2012 tarihli Musiki Dergisi'nde yayınlanmıştır.