Profesör Philip Zimbardo'nun (d.1933 - New York) "Kırık cam -pencere" olarak adlandırdığı deneyi dikkat çekiyor:
Bu deneyde, iki sahipsiz araç biri zengin diğer fakir bir mahallede olmak üzere iki ayrı sokağa bırakılıyor. Fakir mahalledeki araç birkaç saat içinde oldukça büyük zarara uğrarken zengin mahalledekine kimse dokunmuyor.
Daha zengin mahalledeki aracın bir camı kırılıyor ve öylece bırakılıyor. Hemen akabinde bu arabanın da sonu aynen fakir mahalledeki gibi oluyor.
Sebebin yoksulluk olmadığını; terk edilmiş bir aracın camının kırık olmasının kayıtsızlık, zarar verme ve zaten dikkat çekmeyeceği algısı olduğu sonucuna ulaşılıyor. Camı kırık arabayı zengin mahallede bırakmak o mahallede kanunsuzluk, kuralsızlık ve itaatsizlik hissi yaratılmasına neden oldu. Kırık cam o aracın zaten değersiz olduğu izlenimini yarattı. Arabaya yapılan her bir saldırı bir süre sonra kontrol edilmez hale geldi bu da o zarar verme fikrinin onaylanmasına ve tekrar edilmesine neden oldu.
Ve:
80’lerde New York Metrosu, şehrin en tehlikeli yeriydi. Kırık cam teorisi referans alınarak metro istasyonundaki her yer temizlendi, grafitiler silindi ve soygunlara karşı büyük önlemler alınarak cezalar kesilmeye başlandı. Sonuç olarak metro daha güvenli bir hale getirildi. Bu sonuçları takiben New York polisi suça karşı sıfır tolerans gösterdi. Herhangi bir kanun veya kuralın çiğnenmesi kesinlikle yasaklandı; toplumun temiz ve düzenli olması için teşvikte bulunuldu. New York City’deki suç oranı büyük ölçüde azaltılmış oldu.
Yasaların konulmadığı veya uygulanmadığı toplumlarda tıpkı araba deneyindeki gibi camlar kırılmaya devam ediyor. Esneklik giderek gevşiyor, laçkalaşıyor.
Kimsenin onarmadığı bir binada kırık bir cam varsa, diğer camların sonunun da aynı olması örneği toplumsal geleceğin önemli, uygulanması zaruri bir kanunu oluyor.
Küçük aksaklıklar büyük problemlere ve bunlar da kaosa neden oluyor.
Eğer küçük taşkınlıklar çıkmasına izin verilirse insanlar aynı türden suçları daha sık işlemeye başlıyor.
Yolsuzluklar için de aynı kural geçerli.
Bu nedenle çok geç olmadan açık kurallar oluşturmak ve çözüm olabilecek yasal istisnalar yaratmak gerekiyor.
* * *
"Pruning strategy - budama strajesi" veya "The Pruning Approach - budama yaklaşımı/girişimi" diye çevirebileceğimiz bir yöntem var.
Bu yöntemi dünyada büyük devletler küçük devletlere veya örgütlere uyguluyor. Sözkonusu taktikte yeteneksiz yöneticilerin önemli mevkilere gelmesi sağlanarak yönetimler veya devletlerin içten zayıflatılması hedefleniyor.
Bu yöntemde yeteneksiz yöneticiler en üst kademenin alt kademelerine getiriliyor. En üst kademeye dokunulmuyor. Fakat ona yardım edecek, amaçlarını gerçekleştirmesini sağlayacak alt kademelere baştaki ana yöneticinin düşüncelerini uygulayacak yetenekte ve yaklaşımda yöneticiler seçtirilmiyor.
Görev başında olan yöneticiler dışında hiç kimsenin memnun olmadığı bu durum akla CİA'nın terör örgütlerine uyguladığı yöntemi getiriyor.
* * *
"Kırık cam teorisi" ve "pruning strateji" Türkiye hayatı açısından çok şey anlatıyor.
Gözlem ve düşünme yeteneği eksik kalıyor.
Tabii ki "bu gözlem ve araştırma yetisinin geliştirilmesi alışkanlığı; temel işi araştırma ve gözlem olan ve Türkiye'de 23 adet bulunan 'müzikoloji' bölümünde bile dikkate alınmıyor, eğitimi verilmiyor." diyebilirsiniz.
Haklısınız.
Reha Muhtar (1990'lı yıllarda) tecavüze uğramış, 12 yerinden bıçaklanmış kadına şöyle soruyordu
"Acı var mı, acı ?.."
* * *
Acı yoksa, problem de yok.
Öyle mi?..