Müzikle tedaviyi daha çok tartıştığımız şu günlerde tıp dünyasından ilginç bir araştırmaya tanık olduk. Deneyi yapanlar müzisyen değil. Denekler ise metalciler ve genç kuşaktan. Sonuç ise rahatlama ve mutlu ruh hali...
Müzik ile tedavi hakkında çok eskilerden gelen yazılı söylentisel bilgiler olsa da bilimsel olarak henüz çok yeni bir alan. 20.yy çalışmalarını Amerika'da 1947-49 yıllarında Thorpe Millard başlatmış. 1977'de ABD'de bilim dalı olarak kabul edilmiş. Bizim Sağlık Bakanlığı'nda çalışmalar başlangıç aşamasında. İstanbul ve Ankara'da sanat terapisiyle ilgili iki dernek var.
Geçtiğimiz günlerde (21-22 Mayıs 2015) İstanbul Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi'nde 22. İstanbul Türk Müziği Günleri kapsamında gerçekleştirilen "Uluslararası Sanat ve Sağlık Sempozyumu'na katılmıştık. Orada gerek kuramsal gerekse deneklere canlı icra dinletileri yapılan uygulamalar ile diğer sanat alanlarından ilgili bildiriler sunuldu. Görüldü ki müzik ile tedavi alanında işin daha çok başındayız. Bunu görmek bile önemli bir atılımdır. Bu nedenle sempozyum başarılı olmuştur. Sempozyumun mimarları Dekan Doç.Dr. Hanefi Özbek ve İstanbul Türk Müziği Günleri Genel Sanat Koordinatörü Yrd.Doç.Dr. Göktan Ay'a teşekkür ediyoruz.
Sempozyumda müzik ile tedavi konusunda en belirgin örneklerden birini İSMEK TSM Zümresi Başkanı İbrahim Karaoğlu -sözlü olarak- verdi. Kurslarına gelen göğüs kanseri hastası kursiyer günde beş sinir hapı içerken, müzik kursuyla geçen bir yılın sonucunda sinir haplarını bırakmış, doktoru sağlığının iyiye gittiğini söylemişti. Bu bilgilerin tıp alanı çalışmaları veri ve sonuçlarıyla tesbit edilip edilmediği konusunda açıklama yapılmadığını belirtmek istiyoruz.
Müzik ve tıp alanında (o zaman) Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Müzikoloji Bölümü Başkanı şimdi Güzel Sanatlar Enst. Müdürü Prof.Dr. Fırat Kutluk önderliğinde özeti, MR (Manyetik Rezonans) aleti içinde müzik dinletilen deneklerin beynindeki değişimlerin gözlenmesi olan fMRI veya beynin sinir hücrelerine gönderilen elektriksel sinyaller olan EEG çalışması ve 1970'lerde Ege Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde Dr. Bekir Grenebe ve diğer tek tük araştırmaların dışında elimizde sonuca götüren -tesbit edilmiş- somut, bilimsel veriler bulunmamaktadır.
Günümüzde müzik ve tedavi hakkında söylenen sözlerin çoğunluğunun ayağı yere basmayan cümleler olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü eski tıbbi bilgiler, diğer alan tarihi bilgileri gibi eskidikçe değerlenmez. Aksine yenilendikçe eskisinin hükmü kalmaz.
Yani teşhis ve tedavi sürecinde müzik ile tedavi verilerek tatbik edilmiş, tatbik sonucu başarısı tıbbi raporla belgelenmiş bir hastayı biz duymadık. Var diyenlerin somut tıbbi onaylı belgelerini bekliyoruz.
Edirne ve Amasya Dar-üş Şifa, Bergama Asklepion ve kimi bilimsel olmayan eski belgelerde aktarılmış, makamların tedavi edici özellikleri gibi tarihi bilgiler ve arkeolojik/tarihi yapılar kanıt gibi önümüzde durmaktaysa da buralarda elde edildiği öne sürülen sonuçların tatmin edici olmaktan uzak olduğu gözleniyor. Devlet Korosu Şefi olarak görev yaptığımız Edirne'de bulunan Dar-üş Şifa; ortasında bir şadırvanın olduğu büyük hol, kenarlarda hastalığa göre ayrılmış odalar, odaların önünden akan su oluğu ve dışarıdaki polikliniklerden meydana gelmektedir.
Konunun ilk akla gelen sorusu müziğin tedavide asıl mı, yoksa yardımcı öge mi olduğudur.
Ya da ağrı kesici... Müziğin karaciğeri ve böbrekleri yormayacağını biliyoruz.
Müziğin kullanılacağı hastalık alanlarının tesbiti -psikiyatri ve ağrıbilim dışında- yapılmamış.
İki branş çalışanları ön plana çıkıyor.
Tıp uzman doktorları ile yardımcıları müzik(o)terapistler veya ikisi bir arada müzisyen/uzman doktorlar...
Konu hakkında öncelikli temel başlıkları şöyle özetledik:
1- Tedavide hastanın aktif mi (icra ederek), pasif mi (dinleyerek) katılacağı.
2- Rastlamsal yaratıcılıklara olanak sağlayan müzik aleti veya aracının tesbiti.
3- Müziğin hastalara öğretimi aşaması. Müziğe yabancılık çeken hastanın önce çekingen iken yabancılığının giderildiğinde uygulamaya/müziğe ilgisinin artması gibi.
4- Tıp asıl alan, müzik ise yardımcı.
5- Müzik ile tedavi süreci verilerini çözümleme tekniklerinin geliştirilmesi.
6- Somut biyolojik sonuçları destekleyecek bulgular, grafikler hazırlanması.
Yazımızı müzikterapi konusunda ilginç, bilimsel bir dergide yayınlanmış anekdotla bitirmek istiyoruz.
"Agresif müzik tam tersi sonuç verdi...
Avustralya, Brisbane'deki Queensland Üniversitesi'nde yapılan ve yayınlanan araştırma sonucunda agresif sözlere sahip ekstrem metal şarkılarının dinleyicilere huzur verdiği ve ruh hallerini iyi yönde etkilediği belirtiliyor.
Frontiers In Human Neuroscience adlı tıp dergisinde yayınlanan araştırma, yaşları 13-34 arası değişen Avustralya, İsveç, Endonezya, Güney Afrika, ABD ve Umman gibi ülkelerden 39 düzenli ekstrem metal dinleyicisinin üzerinde gerçekleştirildi.
Araştırmada Megadeth, Danzig, Five Finger Death Punch, In This Moment, Soulfly, Meshuggah, Slipknot ve Rage Against The Machine gibi grupları 10'ar dakika dinleyen deneklerin ruh halleri izlendi.
On dakika boyunca ruh hallerine göre kendi seçtikleri müzikleri dinleyen denekler 10 dakika boyunca da müziksiz bırakıldı.
Metal dinleyen deneklerin sonraki 10 dakikada ruh hallerinde iyileşme gözlendi.
Queensland Üniversitesi Araştırma Görevlisi Leah Sharman ve Psikoloji Doktoru Genevieve Dingle'ın yürüttüğü araştırmada deneklerden onlara stres veren işsizlik, maddiyat ve ilişkileriyle ilgili konuların düşünülmeleri istendi.
Sonra seçtikleri şarkıları dinlemeleriyle deney başladı.
Deneklerin beyin dalgaları ve kalp ritmleri izlendi.
Queensland Üniversitesi Araştırma Görevlisi Leah Sharman sonuçları genel olarak şöyle açıkladı:
'Sinirli deneklerin hangi şarkıları seçtikleri en ilgi çekici detaydı. Deneklere verilen şarkıların yarısı sinir ve agresyon temalıydı. Bazı denekler mutlu oldukları anda daha fazla mutlu olmak için mutlu ve keyif verici eğlenceli müzikleri seçti. Mutsuz ruh hali içinde olup da agresif sözlü sert metal şarkıları seçenlerin dinleme seansı bittikten sonra daha rahat, mutlu bir ruh haline geçtikleri gözlendi'.”