Mevcut seçim bildirgelerinde müzik "yuvarlak cümleler içinde geçiştirilmiş" izlenimi vermekten öteye gidemiyor. Geleneksel değerlere bağlılıktan ödün vermiyormuş gibi görünen hemen tüm partiler müzik açısından pek de oralı değiller.
Yani bu seçimlerde de müzik gelişimi açısından beklentiler içinde olmamak gerekiyor.
Sanatın "ne olup ne olmadığı" kargaşası giderek derinleşiyor.
Kapıkule'den öteye geçemeyişimiz bir tarafa, kendi içimizde de üretimsizlik gözleniyor.
Müzik uğraşanlarımız "maçı idare etme" eğilimine girmiş gibi. Çünkü üretenin üretmeyenden pek de farkı bulunmayan bir çalışma ortamı hüküm sürüyor.
Çalışmak, üretmek "daha zarar verebilir" korkusu hakim.
Yapıt üretmeyen, yazmayan, fikirlerini açıklamayan; kendi aleyhinde kullanılabilecek birşey ortaya koymadığı için geleceğe daha korkusuzca bakabiliyor.
Sanat ve sanat düşüncesi üretmek politikleşti. Dolayısıyla sanat üretimi taraf olmak olarak algılanmaya başlandı.
Başı bozulmuş sanatı terbiye edeyim derken ipin ucu iyiden iyiye kaçtı.
O başıbozuklar hala sanat kurumlarının içinde statükolarını, almaya devam ettikleri -kendilerini devam ettirecek- çömezlerle perçinliyorlar.
Geleneksel değerler üzerine kurgulanmış sanatlar -o alandaki yanlış değer vermeler yüzünden- para etmez, işe yaramaz hale geldi. Bilinçsiz sanat yöneticileri tarafından -büyük paralar harcanmasına rağmen- değersiz hale getirildi.
Bu çalışmalarda sanatın adı artık pek geçmiyor. Bir tükürme tepkisi -her iki tarafta da- başladı ki gittikçe yayılıyor.
* * *
Haziran 2015'de Milletvekili Seçimleri var. Partiler seçim bildirgelerini açıklıyorlar. Bu bildirgelerin içinde müzik içi boş kelimelerle geçiştiriliyor.
Ne müzik eğitimi, ne telif hakları, ne de sanatçı yetiştirmenin toplumun gelişmesindeki önemi.
Hemen her yerde üniversite açılır oldu. Bunların içinde müzikoloji bölüm sayısı 20'ye çıktı ama Türkiye'de ne özelde ne devletde bir tek müzikolog kadrosu bulunmuyor.
Aynı şekilde Türk müziği devlet konservatuarları açılıyor. Açanlar, açarken gururlu ama onlar mezunlarının iş durumunu düşünmüyorlar.
Devlette sanat icra eyleyen müzik kurumlarında yeni kadro açılmıyor. Varolan kadrolarda da beyni üretimsizliğe yönlendirilmiş, verimsizleştirilmiş sanatçılar giderek daha da verimsizleştiriliyor. Verimlileştirilmek için ise müdürleri mesai hususlarına dikkat çekiyor.
Sanatı, sanatçının ürünüyle değil de mesaisi ile algılayan kişiler mesailerini yönetimde vargüçleriyle harcıyorlar.
* * *
AK Parti’nin seçim bildirgesinde:
“Tiyatro, sinema, opera, bale ve müzik alanlarında yerli üretimi evrensel standartlarda teşvik etmeyi sürdüreceğiz”, “Kültür merkezlerinin drama, tiyatro, resim ve müzik atölyeleri olarak amatör ve profesyonel sanatçıların sürekli eğitim gördüğü ve eğitim verdiği yerler olmasını temin edeceğiz.”
CHP bildirgesinde:
“Spor salonu, güzel sanatlar atölyesi, müzik salonu, toplantı ve tiyatro salonları olan okullar inşa edeceğiz.”
MHP'de:
Müzik kelimesini anmadan Türk kültürü ve sanatının yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması ve yaygınlaştırılması amacıyla "Milli Kültür Endüstrisi" oluşturulmasından,
HDP'de:
Devlet sanatçılığını kaldırmak ve sanatın ve sanatçının daha özgür olması için çalışmalar yapmaktan bahsediliyor.
Okul çağındaki çocukları kötü alışkanlıklardan kurtarmak için müzikal yönlendirmelerden sözedilmiyor.
Sanat yapıtı üretenlerin ürettiklerinin hakkını alabilmesi ne gibi çalışma yapılıp, üretim teşvik edilecek belirtilmiyor.
1951 yılından kalma yamalı bohça Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hala aynı. Yamalar tutmuyor. Dünya başka mecralarda konuyu zekice ele alıyor. Bizimkinin ise mevcut dünyada hiçbir geçerliliği yok.
Sanat işi belediye vs kurumlardan iş kotarmayla yürümüyor. Zaten onlar da sanatçının ağzından onlara göre yanlış bir cümle çıkarsa, mevcut anlaşmaları feshediyor, o sanatçılara bir daha iş vermiyor.
Devlet mevcut sanatçıdan korkuyor. Desteklediği tiplerden de sanatçı çıkmıyor.
Olmuyor. Türkiye'de sanat yürümüyor.
Görülüyor ki, parti seçim bildirgelerinde müziğe sıra gelmiyor.
Müziğe sıra gelmediği için mi işler kötü gidiyor, yoksa varolan sanatçılar bu işleri bozuyor?
. . .
Türkiye'nin durumu sanata, müziğe detaylı yer veremiyecek kadar kötü mü?
Atatürk sonrasında gelen yönetimlerde sanata, müziğe önem verme potansiyeli giderek düşen bir grafik göstermektedir ve bilinir ki en büyük düşman farkındasızlıktır.
O da yanıbaşımızdadır...
Ayhan Sarı