Fuarın 2017 yılı düzenlenme tarihleri 05-08 Nisan idi. 04-07 Nisan arasında ise Prolight+sound (Ses ve Işık Sistemleri) bölümü vardı. Frankfurt Havaalanına iner inmez, kapılar açılmadan uçağımızın merdiveninin başına iki Alman polis minibüsü yanaştı. Dört polis uçaktan inen tüm yolcuların pasaportlarını kontrol ettiler, sorular sordular. Türkiye'den gelen hemen tüm uçaklara aynı işlemi yapıyorlarmış... Frankfurt hayat açısından çok gelişmiş bir şehir. Neredeyse ara sokaklara bile tramvay ulaşımı sağlamışlar. Gişe veya turnike yok. Doğrudan biniyorsunuz. Zaman zaman kontrol yapılıyor. Benim denk geldiğim kontrolde kartsız kimse çıkmadı... Frankfurt'un İçinden geçen kapkara nehrin kenarlarını Miami Beach sahiline çevirmişler. Bizdeki İstanbul Bogazı kenarlarını düşündüm... Ve Frankfurt Messe(fuar) alanına varış. Fuar alanının abartısız çok büyük olduğunun hakkını vermek gerekiyor. Frankfurt boşuna fuar markası bir şehir haline gelmemiş. Alanın büyüklüğü için Gezi parkı dahil dört Taksim Meydanı düşünmek hiç de yanlış olmaz. Alan içine serpiştirilmiş sadece konser, gösteri alanlarının toplamı bir Taksim meydanı büyüklüğünü geçer. Bir şehrin fuar alanı olarak marka olmasını Frankfurt'ta görüyoruz. Frankfurt Messe her türlü uluslararası fuar etkinliğinin yapıldığı bir alan. Ayrıca belirtmeli ki Frankfurt şehri bankalar için alternatif bir AB üssü. Birçok önemli bankanın merkezi bu şehirde bulunuyor.
Fuarın müzik ile beraber diğer bir alanı olan ses ve ışık sistemlerini izleme imkanı bulduk. Açık alanlarda kurdukları son teknoloji sahnelerdeki hoparlörlerin watt gücünün biyolojik manada titrettiğini test ettik. Konsere gelen seyircilerin halet-i ruhiyesini daha iyi anladık. Alanımız açısından çalgıya özgü enstruman teli ve enstrumanın yapısına uygun çalgıya özgü iç mikrofon gelişiminde tatmin edici, söze değer boyutta ilerleme sağlanamadığını gözlemledik.
Bir Alman markası içecek sponsorlu sahnede gerçekleştirilen bakır üflemeli çalgıları çalan enerjik, neşeli, esprili, Bavyera bölgesinin deriden yapılma kısa pantalonu giymiş genç müzisyenlerden bireşme Alman Halk Müziği orkestrasını belirtmeden geçemiyeceğiz.
Ve enstrumanlar… Dünyanın dört bir yanından çalgı yapımcıları. Metrekaresi 200 Avro'dan kiraladıkları standlarında kendilerini göstermeye, ürünlerini sergilemeye çalıştılar. Sergilenen çalgıların hepsi usta ürünü müydü? Tabii ki değildi. Parayı bastıran standını tutmuş izlenimi de edinilmiyor değildi.
Para kazanmak ruhu ve girişimcilik başka; usta çalgı yapımcılığı başka bir şey idi.
Gördük ki çalgı yapımcılığı, öyle küçücük bir atölyede akşamları bira kapaklarının altında yürüyecek ve en önemlisi büyüyecek bir meslek dalı değildi.
Sergiledikleri çalgılar yeterince iyi olmasa da stand ücretini ve diğer giderleri karşılayabilen kimi katılımcıların dönerken de getirdikleri çalgıları geri götürmemek için zararına elden çıkardıklarını gördük.
O, çalgıları seçkin manada tercih edilen çalgı yapımcılarımızı düşündük.
Devlette görev yapan, bu işin eğitimini veren o yedi (üç üniversite, iki meslek lisesi, iki belediye kursu) çalgı yapım bölümleri henüz bu fuarın farkında değiller.
Cesaret ve küçük destek ile neler yapılabileceğinin tanığı olduk.
Aslında vak'a, yani Frankfurt Musikmesse o kadar da erişilmez olarak nitelendirilecek, büyütülecek bir şey değilmiş.
Yalnız bırakılmanın boynu büküklüğünü yaşayan değerli çalgı yapımcılarımızı düşündük.
O devasa konser mekanlarında müzik icracılarımızın showlarını hayal ettik.
Bunu gerçekleştirmenin aslında hiç de zor olmadığını gördük.
Türkiye'den çalgı yapımı alanında 9 Anadolu Kaplanı girişimci gelmişti. Çoğu zil imalatçısı idi. Türkiye Turkish, İstanbul vs markalar ile zil manasında dünya çapında bir marka olmuş. Masterwork zilleri ise İngilizce ismiyle Türk markası olarak kendini kabul ettirmiş. Genel olarak dile getirdikleri konu fuara katılım için çalgıların nakliyesi, kargo ücretlerinin yüksekliği. Örneğin 13 ud, 2 kanun, 10 bağlama, 7 darbukanın Arkas Kargo ücreti 1500 Avro. Bu ücretin Çinli çalgı yapımcıları için Çin Hükümetinin gerek sübvanse, gerekse vergi açısından desteklemesi nedeniye çalgı başına 3-5 cente kadar düştüğü belirtiliyor.
Türkiye'den 9, bir ayağı Ankara'da olan Uçak Mühendisi bir Türk girişimcinin Almanya adresiyle katıldığı firma isimleri:
Amedia Zil ve Müzik Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti - İstanbul
Bosphorus Cymbals Co. - İstanbul
Hevna Müzik Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti - İstanbul
İstanbul Müzik Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti - İstanbul
Kırmızıgül Musical İnstruments (Aegean Cymbals) Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti - İstanbul
Orkestra Zilleri San. ve Tic. Ltd. Şti - İstanbul
Sultan Musical İnstruments - İzmir
T-Cymbals Ltd. - İstanbul
Usta İşi Zil ve Müzik Aletleri San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti -İstanbul
Karbon Tasarım Hancrafted Carbonfiber Violins and Cellos - Markneukirschen - Almanya
Divane Müzik Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti - İzmir (Stand açmadan gözlemci-ziyaretçi olarak)
Fuarda karbonfiber maddesinden yapılan çalgılar, ilk görüşte oyuncak izlenimini vermesine karşın hammadde, mikrofon ve tel uyumu gelişimini başardıkları oranda gelecek vaadeden enstrumanlar.
Yeri gelmişken belirtmek istiyoruz:
Gelecek, çalgı gövdesinden uygun sesi almayı/aktarmayı başaran mikrofon ve uygun tel hammaddesi alaşımını keşfedenlerin olacak.
Çalgı yapımı da fabrikalaşıyor. Tıpkı terzilerin yerini konfeksiyoncuların aldığı gibi. Usta terziler gibi özgün çalgı yapımcıları yaşamaya, solistlere uygun sahne çalgısı üretmeye devam edecek.
Diğer yanda işlevsel, halk arasında işe yarar çalgı üretimini gerçekleştiremiyen yok olup gidecek.
Çalgı fabrikası kurmanın önemi ortaya çıkıyor.
Türkiye'deki çalgı fabrikasında kimin çalışacağı hususu tam çözülmüş değil. Çünkü her çalgı yapım bölümünden mezun olan kendi atölyesini açıyor.
Çalgı fabrikalarında işletme bant ustalarına, işçilerine ihtiyaç duyulacak.
Frankfurt Musikmesse'de gördük ki GTM (geleneksel Türk müziği) çalgıları fabrikalaşma ürünü olmaktan ziyade, değişik çalgı yapımcılarından düşük fiyatla toplanmış çalgılardan oluşuyor.
İsim, marka derken YAMAHA'nın dünyada nasıl büyük bir pazar oluşturduğunu, ardından gelen en büyüğünün bile %1'nde kaldığını, piyano, üflemeli, yaylı gibi klasik çalgılar alanında adeta tek olduğunu kiraladıkları (hiçbir katılımcının yapamadığı) 5 katlı 500m2 büyüklüğündeki özel, büyük alanlarında tanık olduk.
Çalgı yapımcılığı alanında büyük düşünmek, markalaşmak gerek. Diyebiliriz ki henüz markalaşmaktan uzağız.
Çalgı yapımı dünyada önemli bir endüstri. İnsanların evlerinde kendilerine sorun çıkarmayan (sapı atmayan, akordu bozulmayan, perde yerleri düzgün) işlevsel çalgılara ihtiyacı var. Tabii ki bu tarz çalgıları üretebilecek çalgı yapımcılarını ortaya çıkaracak, yönlendirecek desteğe, yönlendirmeye de...
Seçkin usta terzi ile konfeksiyoncu arasındaki ilişki, çalgı yapımcılığında "solist çalgısı ve ev çalgısı" şeklinde karşımıza çıkıyor.
Türkiye'de çalgı yapımcılığı henüz ekonomiye katkı sağlamaktan uzak görünüyor. Oysa bu alanda dünyada büyük bir pazar var. Ev çalgılarının boyları giderek küçülüyor. Dört tek telli Ukulele çalgısı yükselen bir değer. Normal gitarın 5. perdesine kelepçe takılmış hali şeklinde tanımlayabileceğimiz Yamaha'nın Gitarelle'sini de göz ardı etmemek gerek. Yamaha'nın ezici büyüklüğü dünyanın büyük çoğunluğunun çalgı ihtiyacına cevap verebilmesi standart kaliteden ödün vermeyen işletim AR-GE yapısından kaynaklanıyor. Çok yakında dünyada ön plana çıkmış geleneksel çalgılara da el atarlarsa şaşırmam.
Bu arada Almanya devlet yetkilileri pelesenk, gül, yılan ağacı gibi ağaçlardan yapılma çalgıları içeri sokmuyor. Fuara gelen her çalgıyı bu açıdan büyüteçlerle incelemiş, tesbit ettikleri çalgılara el koyup imha etmişler. Çalgı yapımcılarımızın tümü konuyu dile getiriyorlar. Kiminin üç, kiminin beş çalgısına gümrük yetkililerince el konulmuş.
Frankfurt Musikmesse yetkililerinin katılımcılara dağıttıkları anket formunda Amerika, İtalya, İspanya vs açık yazılırken Türkiye yazılmayıp "diğer" kategorisine gönderme yapılmış.
Frankfurt Musikmesse GTM açısından edinilecek büyük deneyim ve gözlemlerle dolu.
. . .
Frankfurt Musikmesse 2017 izlenimlerimizin ayrıntılarını aktarmaya devam edeceğiz…